Pazar "Bahar Noktası"nda Müzeyyen

"Bahar Noktası"nda Müzeyyen

09.02.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Can Yücelin Shakespeareden çevirdiği "Bahar Noktası" yeniden yayımlandı. Çeviri sözcüğünü kullandım ama aslı öyle değil. Şenlikli bir Can Yücel oyunu bu

Bahar Noktasında Müzeyyen

Shakespeare diye bir dersimiz vardı. Aritmetik gibi, tarih gibi, coğrafya gibi. Bir yıl boyu Shakespeare okuduk. Onu, dönemiyle birlikte inceledik, didikledik, yorumlamaya çalıştık. Prof. MacNeal zaman zaman akşamları evine çağırırdı bizi. Çaylarımızı yudumlar, plaklardan Laurence Olivierin, John Gielgudın, Maurice Evansın sesleriyle "Hamlet"i, "Macbeth"i, "Kral Lear"ı baştan sona dinlerdik. Öğretmenimiz "To be or not to be"yi üçünden de arka arkaya çalar, değişik yorumlara dikkatimizi çekerdi.Shakespearein bütün yapıtlarını ezbere biliyordu sanki. Bir oyunu dinlerken kendini kaptırır, sözleri hiç sektirmeden mırıldanarak oynar, sırasında hüzünlenir, sırasında belli belirsiz gülümserdi.***Prof. MacNeal önce şunu kazımıştı beyinlerimize: Shakespeare bir halk yazarıdır. Doğrusu, önceleri pek inanasım gelmemişti buna. O zamana kadar Shakespearei ancak aydınların, belli bir kültür birikimine sahip seçkin seyircilerin (ve okurların) tat alabileceği, anlayabileceği bir yazar olarak görmüştüm. Öğretmenim ona başka türlü bakmamı sağladı. Yıl sonunda ben de inanıyordum: Evet, Shakespeare bir halk yazarıdır. Önce öyküleriyle, yarattığı serüvenlerin kurgusuyla ilgisini çeker seyircinin. Kıskanç Mağriplinin karısını öldürmeye kadar varan cinneti; kızlarından darbe üstüne darbe yiyen talihsiz baba; düşman ailelerden iki gencin acıklı aşkı; iktidar hırsına kapılmış, bu uğurda her şeyi göze almış karı-koca; babasının kanını yerde bırakmamaya yeminli ama çelişkiler içindeki genç prens; tongaya bastırılan tefeci Yahudi...Shakespeare, döneminin İngilteresinde, büyük çoğunluğu cahil seyircinin üç saat ayakta dikilerek bu öyküleri hep diri bir ilgiyle seyretmesini sağlayabilmiş bir yazardı. "Ayaktakımı", sahnedeki alçaklıkları yuhalıyor, yürekli davranışları alkışlıyordu.***Öykü yeter mi? Yetmez elbet. Yetseydi, Michel Zevaco dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçısı olurdu.Shakespearein öykülerinin arkasında "insan" vardı. Sevgileriyle, kinleriyle, nefretleriyle, güçleriyle, tutkularıyla, çelişkileriyle, zayıflıklarıyla, değişimleriyle insanlar.Bu insanlar has bir sanatçının yeteneğiyle işleniyor, o öyküleri ölümsüz kılıyorlardı.***Shakespearein belki de en büyük özelliği, her türlü seyirciye (ve okura) seslenebilmesi. Dileyen sadece serüvenlerle ilgilenir; dileyen daha derinlere iner; öyküleri, olayları, kişileri, onların davranışlarını, aralarındaki ilişkileri inceler, yorumlar, bunlardan toplumsal, tarihsel, siyasal, ruhbilimsel dersler çıkarır.Sanırım yazarın aklından bile geçirmediği dersler.O sadece hayal gücünün dizginlerini koyvermiş, sonra da yeteneğine sığınıp keyifle, coşkuyla, yazacağını yazmıştır.Yazdıklarının yorumlanmasını da bu işin uzmanlarına bırakmıştır.***"A Midsummer Nights Dream"i önce "Yaz Ortasında Bir Gecelik Rüya" adıyla okumuştum. 12 Eylül (1980) döneminde Can Yücelin çevirisiyle, "Bahar Noktası" olarak seyrettim. Aynı çeviri, oyunu sahneleyen Başar Sabuncunun önsözü ve Cevat Çapanın incelemesiyle, şimdi kitap olarak yayımlandı (Okuyan Us Yayınları, Erotik Us dizisi).Can Yücelin çevirisi için ne diyebilirim... Elini attığı her yabancı yapıtı özgün bir "usta işi"ne dönüştürmeyi başarmıştır. Sözgelimi, Shakespearein en ünlü sonesi, onun diliyle, "Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama / Seni sensiz komak var, o koyuyor adama" ile Türk şiirinin yüzaklarından biri olup çıkmıştır."Bahar Noktası" da öyle. "Çeviri" sözcüğünü kullandım ama hiç öyle değil. Şenlikli, ışıklarla dolu bir Can Yücel oyunu. Titania artık Müzeyyen. Hiç yadırganmayan, yerini bulmuş bir Müzeyyen. Tezeuslarla, Filostratalarla bir arada olması bile yadırganmıyor. Başar Sabuncu, Can Yüceli "çeviren" ya da "Türkçe söyleyen" olarak belirtmemekte ne kadar haklı. "Bahar Noktası" bir William Shakespeare-Can Yücel oyunu çünkü. Shakespeare denilince aklıma (Hamletten bile önce) hemen Prof. Charles MacNeal gelir. Lisedeki Shakespeare öğretmenim... BİR DAKİKA ARA Hamlet-Ophelia ilişkisi Barrymore, "Hamlet"le ABDde uzun bir turneye çıkmış. Kent kent dolaşıp Shakespearein oyununu oynamışlar. Turnenin son temsilini San Franciscoda vermişler. Bir özelliği varmış bu temsilin: Barrymore oyundan sonra seyircilerin Shakespeare üstüne sorularını yanıtlayacakmış.Çeşitli sorulardan, yanıtlardan sonra bir seyirci parmak kaldırmış:"Hamlet, Opheliayla yattı mı?"Bir an düşünmüş John Barrymore.Sonra, "Evet", demiş. "Chicagoda yattı." ABDnin en ünlü Shakespeare oyuncularından biri, sinema ve tiyatro sanatçısı John Barrymoredu. Ne zaman "Hamlet"ten söz açıldığını duysam, onunla ilgili bir anekdot gelir aklıma.