Pazar Bakalım bu proje nasıl yürüyecek?

Bakalım bu proje nasıl yürüyecek?

20.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Son 70 yılın vandalizmiyle çehresi değiştirilen Sur-u Hümayun bölgesinin restorasyonu ve ihyası gerekli. Bakalım bu iş ne kadar becerilecek ve proje ne zaman tamamlanabilecek?

Bakalım bu proje nasıl yürüyecek

Sirkeci Garı'ndan Ahırkapı'ya kadar uzanan surlar buradan Batı'ya doğru dönüyor, Ayasofya ve Soğukçeşme önünden Gülhane Parkı'nı dolaşıyor ve tekrar Sirkeci Garı'na kadar ulaşıyor. Bu surlara emperyal duvar anlamında Sur-u Hümayun yahut Sur-u Sultani denir. Geçmişte içinde Bizans'tan kalma Aya İrini Kilisesi vardı. Bugünkü Gülhane Parkı'na doğru da Fatih'in yaptırdığı Çinili Köşk, derken 19'uncu yüzyılda ünlü Arkeoloji Müzesi de yapıldı. Terk edilen Topkapı'nın geniş bahçeleri üzerinde ilk katliama bütün iyi niyetiyle Sultan Abdülaziz Han izin verdi; "Yapılsın da isterse sırtımdan geçsin" deyince, bildiğimiz demiryolu sarayın en güzel bahçe ve köşklerini harap ederek ilerledi. Bugün bunun derhal temizlenmesi gerekiyor, demiryolu iki yıl içinde kaldırılacak ve bilindiği kadarıyla da eski köşk ve bahçeler ihya edilecek. Perşembe sabahı Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay, Marmara'ya bakan Turgut Reis heykeli önünde bir açıklama yaptı; "Sur-u Sultani projesine el attık, bugün burada restorasyon başlıyor" dedi. İkinci önemli katliam 1950'lerin sonunda yapıldı; merhum başvekil gene bütün iyi niyetiyle etrafındaki çokbilmişlere aldanarak çevre yolunu yaptı. Çocukluğumuzda surların denizde bittiğini hatırlarız, oysa bu yoldan sonra Sarayburnu'nun ve Kumkapı'nın bütün özellikleri kayboldu, Yedikule'ye kadar bütün surlar tahrip edildi ve Sur-u Hümayun ise en çok zarar gören bölümlerin başındaydı. Gerçekleşmesi zor ama bu bölüm yerin altına alınacakmış. Bu yol birtakım molozla doldurulmuştu; istimlak edilen binaların artığı dediler. Hiç şüphesiz molozların içinde beş adet Sinan mescidinin, nice çeşmenin, Kara Ahmet Paşa Sebili gibi eserlerin, Kemankeş Kara Mustafa Paşa Külliyesi'nin yıkım artıkları vardı. Sur-u Hümayun'un içinde Gülhane Askeri Hastanesi gibi nispeten hoş yapılar, Bizans devrinden kalma kolayca ortaya çıkan eserler, Maarif Matbaası gibi gudubet yapılar da vardır. Bütün bunların ele alınması, düzenlenmesi, restore edilmesi veya tamamen yıkılması gerekir. Nihayet bu bölge Sarayburnu ile Topkapı Sarayı arasında İstanbul'un en havadar ve güzel parklarından biri olacaktır. Çirkinleştirilen birtakım yıkımlar ve lüzumsuz çirkin binalar, otoparklarla zamanın ihmalinden daha çok, son 70 yılın vandalizmiyle çehresi değiştirilen Sur-u Hümayun bölgesinin restorasyonu ve ihyası gereklidir. Bakalım bu iş ne kadar becerilecek ve proje ne zaman tamamlanabilecektir? Surlar tahrip edildi St. Valentine'in günü hiç de öyle İncil'e, Hıristiyan geleneğine dayanan eski bir aşıklar günü değil; bir icat. Her şey pazar konusu olduğu gibi sevgililerin günü de ister istemez pazarlama konusu olur. En azından o gün daha çok çiçek tüketilir, daha çok da çikolata ve şekerleme. Gücü yetmeyenler ciğerinden koparır gibi birbirine hediye verir. O'Henry'nin en ünlü hikayesi. Genç aşıkların hiçbir şeyi yoktur, genç kızın sevgilisinin hayran olduğu uzun sırma gibi saçlarından, oğlanın ise babadan kalma zinciri kopuk altın saatinden başka. O zaman Sevgililer Günü yoktu ama birbirlerine galiba bir Noel hediyesi almaya karar verdiler.Kız hayatının erkeğinin altın saati için altın zincir almalıydı, beriki de delicesine sevdiği kızın uzun sırma saçlarına göre pahalı bir tarak almak istiyordu. Biri saatini sattı, pahalı tarağı aldı; öbürü daha hazin, uzun sırma saçlarını kestirip köşedeki perukçuya sattı. Akşam birbirlerinin hediyelerini trajik kahkahalar ve gözyaşı içinde verdiler. O'Henry gibi büyük adamlar insanlığın düşebileceği abes konumları çok evvelden görebilirler. Perşembe günü İstanbul'un sokakları, lokantaları değişik ve hoş bir görünümle süslenmişti. Gazetede okuduk, Hakkari'deki bir köylü, Kasım Tatlı, 24 yıllık eşi Miran'a bir inek hediye etmiş. Henüz çocukluğun saflığıyla hayatın pembeliğini taşıyanlar, cıvıl cıvıl sokaklardaydı. Tabii arada reklamcılık açısından bir cinlik örneği sayılsa da; sevgilisinin tek hücrelilerde bile bulunabilecek romantizmden yoksunluğunu (!) veya haşa huzurda odun gibi (!) olduğunu bağıran reklamlar da işin tatsızlığıydı. Falanca yerden alışverişle bu odunluğu telafi edebilirlermiş. Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü... Hepsi de güzel şeyler ama ipin ucunu kaçırmamak ve amiyaneleşmemek daha da güzel. Nice Sevgililer Günü'ne; hele benim gibi kızıyla yemek yerken karı-koca eski dostlarını ve sevimli çocuklarını bir arada gören, onların cinliğini ve tatlı konuşmalarını dinleyen biri böyle günlerin ne olduğunu daha iyi gözleyebiliyor. Günlere evet, aşırı israf ve kabalığa hayır. Kabalığa hayır!