Pazar Başarının istikrarla bir ilgisi olmalı

Başarının istikrarla bir ilgisi olmalı

23.03.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Arsenal’in “kurt” hocası Arsene Wenger takımının başında bininci maçına çıktı. Son 18 yıldır kulübü yöneten Fransız hoca, bize başarının istikrarla doğru orantılı olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Başarının istikrarla bir ilgisi olmalı

Biz Yılmaz Vural’ın 1986’dan bu yana kaç takım değiştirdiğinin hesabını tutmaya çalışırken İngiltere’nin dev takımları bize başarının istikrarla doğru orantılı olduğunu ispatlamaya devam ediyor. Manchester United’ın efsanevi hocası,
sör unvanlı Alex Ferguson 2013’te emekliye ayrıldığında 27 yıldır aynı takımın başarısı için uğraşıyordu. Aynı ekolün bir diğer temsilcisi Fransız Arsene Wenger ise 18’inci yılında, dün takımının başında bininci maçına çıktı. Söz konusu bininci maç olunca sonucun başarıyla pek bir ilgisi kalmaz. Çünkü aynı takımın başında bu kadar çok maça çıkmak herkese nasip olacak bir durum değil.
Kaldı ki Wenger yönetimindeki Arsenal, dün Chealsea karşısına çıkana kadar oynadığı 999 maçın 572’sini kazandı, 192’sini kaybetti, 235’inde de berabere kaldı.

Futbolculuğunda aynı başarıları yakalayamadı
Efsane futbolcuların başarılı teknik adamlara dönüşemediği söylenir hep. 2010 Dünya Kupası’nda hayal kırıklığı yaşayan Maradona, Alman efsanesi Lothar Matthaus, Beşiktaş’ın eski hocası Tigana ve yaşattığı tüm sevinçlere rağmen teknik adam olarak ıslıklandığına bile şahit olduğumuz Hagi... Hepsi bu genellemenin kahramanları. Efsane teknik adamlar için bu genellemeyi tersten okumak gerek. Jose Mourinho hiçbir zaman profesyonel futbolcu olamadı mesela. Alex Ferguson’ın futbolculuk kariyeri de teknik direktörlük kariyeri karşısında sönük kalıyor. Keza Arsene Wenger de yıldız bir futbolcu değildi. Wenger futbolculuk hayatına Fransa’nın alt liglerde mücadele eden takımlarından Mutzig ile başladı. Mullhouse ve Vauban takımlarında top koşturdu. Futbolculuk kariyerinin zirvesine ise
1978’de Strasbourg’a transfer olarak ulaştı. Oyunculuğa 1981’de nokta koyduğunda
147 maça çıkmış ve 24 gol kaydetmişti.
Wenger teknik adamlık kariyerine 1981’de Strasbourg genç takımında başladı. 1983 yılını Cannes takımında yardımcı antrenörlük yaparak geçirdi. 1984’te ise Nancy’nin teknik patronu oldu ve bu görevi 1986 yılına kadar sürdürdü. 1987’de Monaco’nun teknik direktörüydü. Monaco 1988’de Fransa lig şampiyonu olarak tarihe geçti. 1991’de ise Fransa Kupası’nı kazandı. Takım büyük bir ivme kazanmıştı artık. Hedef de bir Avrupa kupası kazanmaktı.

Üç kez final oynadı, üç kupa kaybetti
1992’de Monaco, Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nın finaline kadar yükseldi. Fakat finalde Otto Rehhagel’in çalıştırdığı Werder Bremen, Arsenal’i iki golle devirdi. Kupa Almanya’ya gitti; Wenger’in “final kabusu” başladı. Fransız hoca Monaco’daki görevine 1995’e kadar devam etti. 1995’ten itibaren
ise bir Japonya macerasına atıldı, Grampus Eight takımını çalıştırdı. Japonya’da Süper Kupa’yı kazandıktan sonra ise “yeni hayatının ilk günü” için Londra’nın yolunu tuttu; Arsenal’in başına geçti.
Wenger Arsenal ile 1998, 2002 ve 2004 yıllarında üç kez lig şampiyonu oldu. 1998, 2002 ve 2003 yıllarında üç kez FA Cup’ı kazandı ve 1998, 1999, 2002 ve 2004’te dört Charity Shield’ın sahibi oldu. Fakat “final kabusu”nu kıramadı. Çok iyi hatırladığımız
bir maçta, 2000 yılında UEFA Kupası
finalinde Galatasaray ile eşleşti Arsenal.
17 Mayıs 2000 günü Pires’li, Henry’li, Overmars’lı kadrosuyla Galatasaray’ın karşısına çıktılar. Uzatmalara giden maçta Galatasaray’ın kalecisi Tafarel, Henry’nin kafa vuruşunu inanılmaz bir şekilde kurtardı. Penaltılara gidildi. Penaltılar kupayı Türkiye’ye getirdi. Wenger bir final daha kaybetti. Türkiye’de hayat durdu; 18 Mayıs’ta işyerleri ve okullar “fiilen” tatil edildi. Galatasaray taraftarı olmasam da o günün gazetelerini hâlâ saklarım. Benim gibileri de çoktur...
Arsenal 2006’da ise o dönemin ve bugünlerin flaş takımı Barcelona ile Paris’deki Stade de France’da karşı karşıya geldi. 2-1 mağlup oldu. Bir Avrupa kupası daha Wenger’in ellerinden kaydı.

Haberin Devamı

Yıldız avcısı, ekonomi uzmanı

Arsene Wenger’in “Arsenal projesi”nin başarısı, dolar milyarderi Rus oligarkların ya da Arap şeyhlerinin hesap cüzdanlarına bağımlı değildi. Wenger genç ve gelecek vâdeden futbolcuları takıma monte ederek geliştirdi projesini. Genç futbolculara olan güveni yüzünden adı ağır bir şakayla “pedofil”e çıksa da yaptığı işten vazgeçmedi. Hatta nadiren verdiği röportajlarından birinde dünya futbolunun nasıl idealize edileceğini anlattı: “Stadyum inşa etmeye karar verdiğimizde ekonomik kısıtlamalar yaşayacağımızı tahmin ettim ve genç oyunculara odaklandım. Oynadığımız futbolla bir kültür yaratmanın yolunun genç futbolcuları kültürümüze, inanç ve değerlerimize entegre etmekten geçtiğine inandım.”