Pazar "Ben zevklendiğimde sahnedekinden daha ağır öterim"

"Ben zevklendiğimde sahnedekinden daha ağır öterim"

11.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Ben zevklendiğimde sahnedekinden daha ağır öterim"

Ben zevklendiğimde sahnedekinden daha ağır öterim





Önce hakkını teslim edeyim. Biz Ata Demirer'in karşısındaki apartmanda otururken, onunla "komşii" iken yani, ha bire "Maskeli Balo"yu söyleyip durmasını, "Herhalde 'Neredesin Firuze' için prova yapıyordu" diye yorumlamıştık. Hayır efendim. Demirer evinde öyle uzun provalar falan yapmamış. Girmiş stüdyoya, iki dakikada söyleyip çıkmış. Bizim dinlediğimiz "Maskeli Balo" işte bu kayıtmış. Hoşuna gitmiş, onu çalıyormuş.
Sonra yine hakkını teslim edeyim. Siz okurken güler misiniz bilemem, zira yazılınca hiçbir şey konuşulduğu gibi olmuyor. Zaten çoğu şey de yazılamıyor. Ama ben bu röportaj boyunca hakikaten çok güldüm.
Ve en son olarak yine hakkını teslim edeyim. "Vizontele Tuuba"daki kısa rolü, "Neredesin Firuze"deki Hamit tipi ve "Avrupa Yakası" dizisi nedeniyle şu sıralar dikkatleri üzerine çekmiş olsa da, hayran kitlesi onu hâlâ yıllar önceki "Korsan TV" programı ile anıyor, "Tek Kişilik Dev Kadro" gösterisi ile değerlendiriyor.
"Siz o dönemde patlamalıydınız sanki. Biraz geç olmadı mı? Hakkınızın yendiğini, kıymetinizin geç teslim edildiğini düşünüyor musunuz?" diye soruyorum. "Yok canım, o girizgahtı" diyor. "Bir bestenin ilk notaları, peşrevin ilk dolabı, hüzzamın başlangıcı." Ve söylemeye başlıyor: "Dırı dırı dam,
da da dam."


Bir yuvarlanma var. Güzel projeler üst üste geldi. O biraz zıplattı beni. Ama bundan sonrası daha zor. Bu yazı iyi değerlendirmek lazım.


Metin Üstündağ'la beraber bir film senaryosu üzerinde çalışıyoruz şu sıralar. Absürd komedi olacak. Eğer başarabilirsek, seneye hakikaten çok komik ve hakikaten iki saatin sonunda "Üff be, neydi?" denilebilecek bir film çıkaracağımızı tahmin ediyorum.


Abartmışız canım biraz. Popstar Abidin olmuş o cümle biraz.


Bazen, yeni bir espri bulduğum zaman, o ruh kendini hatırlatıyor. En büyük düşmanımız para ve paranın gelme-kaçma ihtimali... Böyle ticari düşüncelere kapıldığınızda o istek yok oluyor. Kendinizi zoraki bir görev yapıyormuş gibi hissediyorsunuz. Ben bundan mümkün olduğunca kaçmaya; kendimi, kendimden korumaya çalışıyorum. Ama dünyada kimse paraya dayanamaz. Aksini söyleyen yalan söylüyordur.


Bravo, bravo! İşte bazen maddi yönden çok doyurucu ama yapılmaması gereken bir iş geliyor. Yapmamaya çalışıyorum. Ama bazen de 20 dakikada böyle bir şey olacak deyip yaptığım da oldu. Bunlar beni çok zedeledi. Önümüzdeki yıl sadece zevk alacağım işler yapacağımdan eminim.


Evet. Ve çıkardık böyle Leman'dan, 12-13 milyon liraya denk gelirdi bilet satışından bizim payımıza düşen. O zaman, hiç unutmam, bir şişe tekila 11 milyondu. Bir şişe tekila aldığımız gün çıldırıyorduk mutluluktan. Öyle günlerdi.

"28 bira diyorlar efendim, doğrudur efendim. İçtim, içiyorum. Peki mutluluğu buldum mu?"

Metin Akpınar'la ilgili efsanelerin yerini alabilecek dozda içiyorum sanırım. Ama bakın, kütlem geniş, o yüzden.


Kaldırıyor ya hakikaten. Ama uzun zamandır bunu yapamıyorum. Çünkü çekimler dolayısıyla uykuya bile vakit yok. Dün gece 02.00'de bitti çekim. Ama seviyorum ben hayatı yani. Hele şöyle rakılı balıklı bir yemekten sonra bir tane buz gibi bira... İyi oluyor.


Efendim sağ olsunlar, 28 bira diyorlar efendim. Teşekkür ederim efendim. Doğrudur efendim. Yaptım efendim. Zeki Müren gibi, di mi efendim? İçtim, içiyorum, peki mutluluğu buldum mu? Hayır. Herkesin nefretle baktığı pis bir alkolik olmuştum efendim. Ve unutulmaz eserimi böyle yaptım: Zeh'retme bana hayatı n'olur canan!

"Dizi ekibinin çekim sırasında güldüğü şey seyredince de güzel oluyor genellikle"

Olmuyor. Çünkü Gülse Birsel çok tatlı, çok uyumlu. Zaten Gülse'yle abla-kardeş gibi olduk şimdi. Beni arayıp "Abi" diyor, "Niye arıyorsun Aslı? Arama demedim mi lan ben sana?" diyorum. Bir de ben en başında onlara olurları söyledim. Onlar da "Aklına bir şey gelirse ekle, zaten beğenmezsek montajda atarız" dediler.


Şu ana kadar atılanlar da oldu, atılmayanlar da. Ama ben doğaçlama yaptığım zaman reji için yapıyorum. Onların çekim sırasında güldüğü şey seyredince de güzel oluyor genellikle.

"Annem, dizideki annem Hümeyra hanımı; Hümeyra hanımın oğlu da beni kıskanıyor"

Seyretmekten sıkılmıyorum. Galiba memnunum. Bu aileyi sevdim. Annem mesela, Hümeyra'yı kıskanıyor. Hümeyra hanımın oğlu da "Ben bundan sonra Ata gibi yapacağım sabahları" diyor.


Annem baskın yaptı ama o gün muhallebici çekimleri vardı. Aileyle tanışamadı. Annem de çok komiktir. Bir keresinde evimize ünlü bir oyuncu geldi. Annem odaya saklandı. Üstü başı ev hali, makyajsız diye. Ya anne, evin kadını olarak çık bir merhaba de... Yok. Sonra aynı oyuncuyu galada gördü, "Ben sizin hayranınızım" diye boynuna sarıldı.

"Annemde 'Kediler Vadisi' durumu var. Her ay kira gibi pet shop giderim oluyor"

Tabii. O da sizin komşuydu işte. Köpek gezdiren kadın. Bir de Cihangir'in kedi müdürü. Hangi kedi ne yaptı, ondan sorulur.


Ha, yanımızda bir ıslık öttüren abla var. O, kedi düşkünlüğünde annemin de bir basamak üstünde. Ama ağır kedi mafyası durumu var ikisinde de, "Kediler Vadisi"...


Ne diyorsunuz? O pet shop sayemizde yaşıyor. Bizim bütçede ev kirası gibi bir de pet shop kalemi var. "Ne aldın anne bu kadar?" diyorum. Pancar'a şunu aldım, Mırnav'a bunu aldım. Hiçbirini de tanımam. Sokak kedileri... Ama helali hoş olsun. Aslan yemeğini paylaşacak. Kendimi aslan gibi hissediyorum. Bir av yakalıyorum. Bunu paylaşmak lazım.

"135 kiloyum. İhraç edecek kadar enerji fazlam var. Ama bu yaz 10 kilo vereceğim"

Açıkçası değilim. Çünkü ben üniversite yıllarına kadar, hatta üniversitede de böyle değildim. "Bulk vücut" denilen, 90-95 kg. civarında, iri yapılı, kocaman bir adamdım ama böyle değildim. Bu işlere başladığımdan beri sporu bıraktım. Babam kaptan benim. Ben de yüzüyordum, dalıyordum. Denizden uzak kaldım. Şimdi 20 kilo hedefim var. Bu yaz 10 kilo verip geri kalanını sezon sonuna bırakacağım.


İsteyince belli bir kiloyu kolay veriyorum. Vejetaryene dönüyorum hemen. Kendi kendine ayda yedi-sekiz kilo verdiriyor o bana. Ama tabii anne faktörü var. Rejime girdiğinin ertesi günü suböreği yapılır mı kahvaltıda? Yapıyor. "Anne, niye?" diyorum. "Enerji olur oğlum" diyor. Zaten artık enerjiyi Hollanda'ya ihraç edecek duruma geldim ben. Yurtdışına verecek kadar enerjim var. Olmuşum 135 kilo.

"Mankenlerin avlandığı yerlere gitmem. Zaten birkaç yıldır bir kız arkadaşım var"

Öyle mi? Vallahi zayıflamayalım o zaman.


Ben sıcakkanlı bir insanım. Her konuda!


Farkında değilim ben onun. O piyasanın avlandığı bölgelere pek gitmiyorum. Gitsem, bilmiyorum ki, ilgi olur mu? Orada böyle fırsatları bekleyen kızlar var mıdır? Benim birkaç senedir bir kız arkadaşım var zaten. O yüzden böyle bir arzum olmadı o konuda.

"Ben dağılmış bir ailenin çocuğuyum. Baba ilgisizliğinin ne demek olduğunu bilirim"

"Dizi var, ben şimdi doğurmiyim" ya da "Şimdi doğurmamam gerekiyo, çünkü öyle kolay Hulya olunmuyo" gibi değil benim durumum ama yine de "Şimdi doğurmiyim" diyorum. Çünkü yapmak istediğim birkaç projem var. Bunlar beni çok oyalayabilir, hatta asosyal yapabilir. Çocuğuma ilgisiz davranmak istemem. Önce proje, sonra çocuk. Çünkü ben anne-baba dağılmış bir ailenin çocuğuyum. Baba ilgisizliğinin ne demek olduğunu bilirim.


Yok, pek öyle değil. Hakikaten bilirim.


Görüşüyoruz. Yazları... Arkadaş gibiyiz. Fakat annemle anlaşamamışlar. İnsan bunları görünce "Dur bakalım" diyor. Erken çocuk yapayım da ben 50'me geldiğimde o 20'sinde olur, birlikte takılırız... Saçmalama kardeşim. Belki çocuk senden nefret edecek. Böyle anlaşma olur mu? Allah yazar en büyük senaryoları.


Yok canım. Hatta geçenlerde bir gazeteci benim için "Çok soğuk" diye yazdı. Şimdi neşelendim ben, o yüzden böyleyim. Espriyi içinden gelince yapacaksın. "Şimdi komik olmalıyım" dersen şaklaban olursun. Kişilik bozukluğu o. Komedyensen sürekli komik olman gerekmez ki. İş başka, arkadaşlık başka.


Aaa, ben çok arkadaşımı bayılttım konuşa konuşa. Konservatuvarda okurken, teneffüslerde -teneffüs mü?- espri deniyordum arkadaşların üstünde. Bunalıyorlardı tabii. Ben de "Bari bunu sahnede yapayım" dedim. Çünkü her gün insan kaybediyoruz. Kimse yanıma oturmuyor. Öyle başladım. Şimdi de "Sustun, hiç konuşmuyorsun" diyorlar. Ee tabii, ben anladım ki malzemeyi ortalığa saçmaya gerek yok. Sahnede verince, karşılığı geliyor. Niye boşa konuşayım?


Ben zevklendiğim zaman sahnedekinden daha ağır öterim. Bazen sette neşelenip ötüyorum. Gazanfer beyle Hümeyra hanım çok kızıyorlar. "Konsantrasyonumuzu bozuyorsun" diyorlar. 10 dakika sonra ara veriyoruz, "Hadi biraz önce yaptıklarını yap" diyorlar. Susayım mı, öteyim mi; şaşırdım.


"Çizdiiim, oynamıyorum"...


Bana "Bize bir arabeskçi yap" dediler. Arabesk denince doğulu tipler akla geliyor. Oysa Zeytinburnu'nda, Tarabya'da böyle çeşitli tavernacı tipler vardır. Onlar kent arabeskçileridir aslında. "Aaah, aksaaam olduuuu geeel..." (Okuyor) Böyle okurlar. Ben Hamit'in sesini, tarzını öyle yaptım. Orada tamamen Hamit olarak yarattığım tipin şarkı söyleme sesi ve şekli var. Ben şarkı söylerken de rol yapıyorum.