Pazar "Bennu'nun yaşadıkları dışında dizide olup bitenleri bilmiyorum"

"Bennu'nun yaşadıkları dışında dizide olup bitenleri bilmiyorum"

03.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Binbir Gece"nin Bennu'su Ceyda Düvenci: "Bu dizide oyunculuğum için yeni bir şey deniyorum. Bennu çok saf ve çevresinde olup biteni bilmeyen bir karakter. Sadece Kerem'e kilitli. 'Ben de onun gibi olayım, hiçbir şey bilmeyeyim' dedim. Son 35 bölümdür dizinin senaryosundan haberim yok. Bennu'ya ait bölümler dışındaki hiçbir diyaloğu okumuyorum. Bazen dizide olanları sokaktaki izleyicilerden öğreniyorum"

Bennunun yaşadıkları dışında dizide olup bitenleri bilmiyorum

O tüm sakinliğiyle arabayı kullanıyor, ben araba ışığı yardımıyla yazdıklarımı okumaya çalışıyorum. Sorulara geçmeden kaza yapma ihtimali ve iyi cevaplar alabilme tedirginliğiyle "Araba kullanırken cevap vermekte zorlanmayacak mısınız? Konsantre olabilecek misiniz?" diyorum. Düvenci gülüyor: "Direksiyonda olsam da hiç fark etmez. Merak etme. Ben çok iyi bir şoförüm. Şehir bastığında araba atlayıp saatlerce araba kullanırım. Gizli kaçış noktalarıma doğru..." Düvenci dediği gibi yapıyor. Tahmin ettiğimden de fazla konsantre oluyor cevaplarına. Çok açık, çok içten, çok dürüst. Geçiştirdiği, "Buna cevap vermesem", "Çok özel bir konu bu" dediği tek soru olmadan tamamlıyoruz söyleşiyi. Ceyda Düvenci ile o kadar zor buluşuyoruz ki... Abartmıyorum, 10 kez falan değişiyor röportaj yeri ve saati. Çünkü dizi çekimi var, çünkü set uzuyor... Bana sıralanan buluşamama sebepleri listesi de uzuyor tabii. Nihayet geç de olsa "kavuşuyoruz". Düvenci sayesinde ilk kez arabada, akan trafikte röportaj yapıyorum. Hayır. Yaşadıklarını hak ediyor çünkü. Onu mutsuz eden kişiden, hayattan uzaklaşabilir ama bunu yapmıyor. Onun için üzülüyorum sadece. En çok seyredilen dizilerden birinde, "Binbir Gece"de oynuyorsunuz. Ama dizinin en çok acınılan karakterini canlandırıyorsunuz, Bennu'yu. Siz ona acıyor musunuz? 30'uma kadar pembe gözlüklerim vardı, Bennu gibi yaşıyordum. Duygusaldım. Hiç mantığım yoktu. Karşımdakini olduğu gibi kabul etmiyordum. Değişmeyince de hayal kırıklığına uğruyordum ama o yola devam ediyordum. 30'umdan sonra bana sihirli bir değnek değdi sanki. Bennu duygularıyla hareket etmenin bedelini ödüyor. Duygularınız ağır basıyor diye sizin de ağzınızın yandığı oluyor mu? Karşındakini insanı değiştirmen gerekiyorsa hemen başka bir yola geçmeli. Değiştirmek zorunda olduğuna inandığın şeyler varsa acı da çeksen hemen yeni bir hayat kurmalısın. Yanıldığınızı anlayıp gerçekleri gördüğünüzde ne düşünmeye başladınız? "Kız arkadaşlarım bana 'İlişkilerinde bir lokma strateji yap' diyor ama nafile" Bennu bir sevgi kelebeği. Erkekler üzerinde stratejiler uygulayan bir kadın değil. Hiçbir zaman Kerem'i parmağında oynatamayacak. Dizide Kerem bir türlü Bennu'ya hak ettiği değeri vermiyor. Ama Kerem'i terk edince Bennu kıymete bindi. Kaçan kovalanıyor durumu mu söz konusu? Yok yapamam. Kız arkadaşlarım da "Bir lokma strateji yap" diyor ama nafile. Eskiden erkek arkadaşım bana kıymet vermediğinde çok üzülür, ağlardım. Artık kendimi kötü hissettiğim anlarda "Sen bana bunu yaptın" demeyi öğrendim. Eğer beni sevdiğine eminsem "İlgi göstermeyi bilmiyor, öğretmek gerek" derim. Ve ona "Senin bunu yapmanı isterdim. Lütfen bunu yapmayı dene" hatırlatmaları yaparım. Erkeklerle ilişkilerinizde şöyle yapsam burnu sürtülür gibi varsayımlarla hareket ediyor musunuz? Başta erkek arkadaşıma sonsuz güvenirim. Fakat bir yalanını yakaladığım an, o bina tamamen çöküyor. O zaman başka bir kadın oluyorum. Her dediğine "Gerçekten mi? Onu mu yapıyorsun? Oraya mı gidiyorsan hakikaten?" gibi tepkiler veriyorum. Şuradan kurtarıyorlar: Çabuk unutuyorum. Ama bir tarafım buruk oluyor. Ben yalanı sevmediğim için bana ne sorulsa açık ve detaylı bir şekilde cevap veririm. Diyelim ki sevgilim beni cep telefonumdan aradı, "Neredesin şu an?" dedi. "Tam olarak Koç Köprüsü'nün üzerindeyim" diye cevap veririm. Kıskanç bir kadın mısınız? Yersiz kıskançlık krizleri çıkarır mısınız? "Güzel ve ünlü bir kadının sevgilisini baştan çıkarmayı marifet sayanlar var" Ne yapayım? Erkek arkadaşımı aradığımda "Ne yapıyorsun?" diyorum. Varsayalım cevabı "Arkadaşım Elif'le oturuyorum" oldu. Arkadaşım lafı beni bitiriyor. Erkeklere göre çok ince bir detay ama bu. "İlkokul arkadaşım" bile daha aydınlatıcı bir cevap. Bahsettiğimiz erkek benimle birlikte ve bana karşı sorumlu. O an detaylı ve beni tatmin edici bir cevap vermeli bana. Ne desin peki? Spesifik bir ayrıntı mı istiyorsunuz illa? Hele yanında bir kadın varsa, bir erkek hesap veriyor gibi gözükmek istemez ki! Evet. Bugüne kadar hiç sekmedi üstelik. Böyle bir şey hissettiğimde "Lütfen dikkat et" derim. Bana inanıyorsa başımın tacıdır, yok "Yanılıyorsun" diyorsa büyük hır çıkar. Hemcinsinizin erkek arkadaşınıza ilgisi olduğunu fark etme yeteneğine sahip misiniz? Evet ama sadece benim için geçerli bir durum değil bu. Ünlü bir kadının sevgilisinin veya kocasının dikkatini çekmek için uğraşan kadınlar var. Çünkü arkadaşlarına diyecek ki "Geçen gün ünlü bilmem kimin sevgilisi bana bir baktı ki sorma... Nasıl bir ilişkileri var bunların, ben anlamadım. Adamın gözleri fıldır fıldırdı." Ünlü ve güzel bir kadınsınız. Ceyda Düvenci'nin sevgilisini baştan çıkarmayı marifet sayanlar çıktı mı karşınıza? "İsmail'e hissetiklerimi kimseye hissetmedim" 60 yaşımda da çalabilirdi kapımı. İlk kez üç yıl önce, 27 yaşımda aşık oldum. İnşallah herkes hayatında geç de olsa böyle bir aşk yaşar. Hayatımda hiç kimse için İsmail'e hissetiklerimi hissetmedim. Kimseyi ayrıldıktan sonra dahi "Nasıldır acaba?" diye merak etmedim. İsmail benim için hep özel kalacak. Yeri ayrı. Çünkü bana aşkı tattırdı, çok güzel günler yaşattı. Beni çok mutlu etti. Geçen hafta bir basın toplantısında "İsmail ilk aşkımdı" dediniz. İlk aşk biraz geç çalmamış mı kapınızı? Bizim kadersizliğimiz hayata farklı açılardan bakmamızdı. Zevklerimiz, isteklerimiz farklıydı. Birbirimizi değiştirmeye çalışarak çok yıprandık. Ben İsmail'i o kadar çok seviyorum ki onun mutlu olmasını istiyorum. İki yıl sonra birbirimizden nefret edeceğimize, aşkımızı kirleteceğimize ilişkimizin bitmesine karar verdik. Bu çok insani bir şey. Yok o dövdü, şu böyle yaptı denildi. Yazılanların hiçbiri doğru değildi. Biz sessiz kaldıkça bunlar yazıldı. Ayrılık nedeniniz için pek çok şey yazıldı çizildi basında. Yaş farkı, dayak... Aslında neydi ayrılık sebebiniz? Olabilir, doğrudur. Ben hiçbir zaman İsmail'in sevgisinden, niyetinden şüphe duymadım. Dünyanın en iyi kalpli adamlarından biridir İsmail. Zor bir süreç tabii bu. Bir gazetede sizi sorduklarında İsmail Hacıoğlu'nun gözlerinin dolduğu yazıyordu. Yalan söylemeyi sevmediğim için bir şeyler olduğunu inkar etmedim. Ama ismini koymak ve bundan bahsetmek için henüz çok erken. Son günlerde duygusal hayatımı oturtmaya çalışıyorum. Şimdi yeni bir ilişkiniz yaşıyorsunuz, değil mi? Görme engelli bir annenin kızı olarak büyümem beni ilişkilerimde çok anaç yaptı Annem şu an gören insanlara taş çıkaracak kadar güzel yaşıyor. Kazaklar örüyor. Evini kendi temizliyor, yemeğini kendi pişiriyor. Her gün spor yapıyor. Ama bundan 26 yıl önce, yani kazadan hemen sonra annem bir süreç yaşadı, yeni hayatına adaptasyon süreci... Artık evin çocuğu ben değildim, oydu.Anneannem bizimle yaşamaya başladı. Ben anneanneme de yardım etmeye çalışıyordum. Bir yandan da annemin görme engelli olmasından kaynaklanan açıklarını kapamakla uğraşıyordum. Bu dönemde kendi ayaklarımın üzerinde durmayı daha çabuk öğrendim. Ayrıca daha anaç bir kişiliğim oldu. Özel hayatımda da, dostlarımla ilişkimde de bu özelliğim biraz fazla ön plana çıkıyor. Anneniz bir trafik kazası sonucu, siz henüz dört yaşındayken görme yeteneğini kaybetmiş. Bir gün önce gören bir kadın ertesi gün hiçbir şeyi görmüyor. Gözleriyle değil, dokunarak görmeyi öğreniyor. Görme engelli bir annenin kızı olarak büyümek kişiliğinizi nasıl etkiledi? "Keşke anneme benzeseydim, o benden çok daha güzel" Keşke benzeseydim. Annem benden çok daha güzel. Gazetede çıkan fotoğraflara bakılırsa anneniz hâlâ çok güzel bir kadın. Siz ona çekmişsiniz herhalde. Doğru. Zaten Mustafakemalpaşa'da beni yolda görenler hep "Annene biz nazar değdirdik" derler. Çünkü annem Kırklareli'nden ilçeye gelin geldiğinde herkes onu konuşmuş. Gözleri şahane bir renk, buz mavisiymiş. Halk "Düvencilerin güzel gözlü gelini" diye methedermiş annemi. Annemin müzik öğretmenliği yaptığı okulda da öğrenciler hayranmış ona. Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde doğup büyümüşsünüz. Hem güzelliği hem de kaza nedeniyle bu küçük yerde annenizi herkes tanıyordu herhalde. Konuşmanın olmadığı sahnelerde mekanın, kişilerin ve sessiz gelişen olayların anlatılmasına sesli betimleme deniyor. Bu yöntemle filmde diyalog olmadığı anlarda "Kapıyı açtı ve oturdu", "Kızgın baktı" gibi anlatımlar yapılıyor. "Cenneti Beklerken"in DVD'sinde dil tercihleri arasına sesli betimleme seçeneği eklendi. Projeyi Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi'nde gerçekleştirdik. Proje sayesinde bundan böyle çekilen tüm Türk filmlerinin DVD'sinde sesli betimleme seçeneği yer alacak. Türkiye'de ilk kez görme engelliler için bir DVD filme, "Cenneti Beklerken"e sesli betimleme yaptınız. Nasıl oluyor bu sesli betimleme? "Dizimi izlemiyorum" Dizimi izlemiyorum. "Binbir Gece"de oyunculuğum için yeni bir şey deniyorum. Bennu çok saf ve çevresinde olup biteni bilmiyor ya... Sadece Kerem'e kilitli. "Ben de Bennu gibi olayım, hiçbir şey bilmeyeyim" dedim. Bennu'ya ait bölümler dışındaki hiçbir diyaloğu okumuyorum senaryoda. İlk 15 bölümü biliyordum. Son 35 bölümdür dizinin senaryosundan haberim yok. Bir gün sokakta yürürken bir izleyici "Kerem gitti Şehrazat'a 'Seni seviyorum' dedi. Nasıl olacak bu iş?" dedi. Benim olaydan hiç haberim yok tabii. Kadına "Nasıl yani? Ne zaman dedi ki bunu?" diye şaşkın bir ifadeyle sorular sormaya başladım. İnanmamıştır bana herhalde. Dizinin yayın gününde kendinizi ekranda izlemekten hoşlanıyor musunuz? Yoksa ha bire hatalarınızı gördüğünüz için sıkıcı bir durum mu bu sizin için? Yapacaklarımın listesi bitmez. Ajandamı açsanız okurken başınız döner. Pilates yapıyorum. Cilt bakımına gidiyorum. Fotoğraf çekiyorum. Filmleri, tiyatro oyunlarını, festivalleri takip ediyorum. Ayda bir kez mutlaka İstanbul Modern'e giderim. Haftada bir psikoloğa gidiyorum. Spor yapmak gibi bir düzene oturttum bunu da. Olaylara başka açıdan bakmak, o kapıdan kuş gibi hafiflemiş çıkmak çok keyifli. Amcam Nişantaşı'ndaki Next butiğin ve kafenin sahibi. Kıyafetlerimi oradan alıyorum zaman zaman. Bana ne yakışacağı konusunda amcam beni yönlendiriyor. Ne yazık ki haftada bir saçımı boyamaya kuaföre gidiyorum. Bennu rolü için bu çile. Maddi açıdan da çökmüş durumdayım! Bakımlar pek fayda etmiyor, çok fena dökülüyor. Dizi biter bitmez, haziranda kumrala döneceğim. "Ajandamı açsanız okurken başınız döner"