Pazar Beyaz körlük

Beyaz körlük

08.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Hillary Clinton’ı, Demokrat Parti’nin başkan adayını seçme maratonunda rakibi Barack Hüseyin Obama’yı geçen haftaya kadar görmezden gelme yolunda ısrara sevk eden şey, sayılardan çok belki de karakterinin bir yönüydü: Çevresinde aklının yoluna uymayan durumları görmeme eğilimi...

Beyaz körlük

Hillary Diane Rodham ile ilk kez 1996’da, tatile geldiği Martha’s Vineyard adasında, 40’ıncı Amerikan Başkanı eşi Bill Clinton’ın, sevgilisi Monica Lewinsky’e hediyeler aldığı Black Dog adlı turist mağazasının önünde karşılaştım.
Başkan Clinton, mağazaya girmeden önce kapının önüne biriken kalabalık arasında gözüne kestirdiği hanımların ellerini hararetle sıkarken, Diane Rodham onun çapkınlığını görmezcesine limanda onları bekleyen Kennedy’lerin teknesine doğru ilerlemişti.
Üç yıl sonra, onu, ikinci kez, New York senatörlük kampanyasına destek olan tiyatro yazarı Eve Ensler’in “Vajina Monologları” adlı oyunu sahnelediği banliyö tiyatrosunda gördüm. Oyun biter bitmez, Bill Clinton hararetle sahneye atlayıp salondaki herkesi kucaklamaya kalkıştığında, Diane Rodham yine hiç oralı değilmiş gibi davranmıştı. Hatta baston yutmuş haliyle yükselen sıcaklığı lehine çevirmek şöyle dursun, bir-iki derece düşürmüştü.
Eve yanımıza geldiğinde, Demokrat Partili bir feminist olarak, Hillary’i sıcak gösterebilmek için ona rahatlatıcı bir “alet” hediye etmeye kararlı olduğundan bahsetmişti.
Her iki karşılaşma da, Hillary Diane Rodham’ın çevresinde aklının yoluna uymayan durumları görmeme eğilimine bir örnek niteliğindeydi. İskoç, İngiliz, İrlanda kökenli bir aileden yetişmenin püriten titizliği içinde, “sadece siyahlara değil, Yahudilere ve Katoliklere karşı” Protestan bir babanın disiplinine başkaldıran 1947 doğumlu
Amerikan kadının karakteriydi o.
New York’un ilk kadın senatörü Hillary Rodham’ı, Demokrat Parti’nin başkan adayını seçme maratonunda rakibi Barack Hüseyin Obama’yı geçen haftaya kadar görmezden gelme yolunda ısrara sevk eden şey, sayılardan çok belki de bu karakterdir. 1952’de, siyah yazar Ralph Ellison’ın, ırkçılığı anlattığı “Görünmez Adam” romanının ilk satırında “Görünmez adamım ben. Görünemeyişimin sebebi insanların beni görmeyi reddedişidir” ifadesiyle Amerika’nın diline doladığı görememe halidir.

Hızlı bir değişim
Hillary Diane Rodham’ın doğum yeri Şikago. Karakterinde oldukça pinti, saldırgan, kadınları hiçe sayan, II. Dünya Savaşı’nda asker eğiten, tekstilci ve Cumhuriyetçi bir babaya başkaldıran kuvveti var. Yardımcılarını tir tir titreten öfkesi, sabırsızlığı, etrafını tümüyle kontrolü altına almaktaki ısrarında, iki erkek kardeş arasında yetişmenin de payı var. Sonunda bir Katolikle evlenerek Protestan kabilesinden kaçış yolunu buldu.
Eşinin başkanlık kampanyası sırasında,“kurabiye pişiren ve çay içen ev kadınlarını” küçük düşürdü. Ergenliğinde yazdığı mektuplarda erkeklere, “Kendileri hakkında çok bilgililer de iş erkekliğe gelince hepsi cahil” sözleriyle çattı.
17 yaşında, Cumhuriyetçi Parti’nin Kaliforniya milletvekili, komünizm düşmanı Barry Goldwater’ın kampanyasında çalıştı. 1965’te seçkin kızların devam ettiği Wellesley Koleji’ne kabul edildi. Siyaset bilimi okuduğu dönemde kendini önce “görüşleri muhafazakar, kalbi liberal” biri olarak düşündü. 1962’de Şikago ve Martin Luther King sayesinde sivil haklar hareketiyle tanıştı. Siyah öğrencilerin derslere alınması için boykot ve savaşa karşı protestolara katılmasının ardından, ırkçılık gerekçesiyle Cumhuriyetçi Parti’den ayrıldı.
Şikago’dan lise arkadaşı
John Peavoy’a yolladığı mektuplarda geçirdiği hızlı değişimi kendinin de yadırgadığı belli: “Noel’den bu yana üç buçuk metamorfoz geçirdim. Yabancılaşmış akademisyen, katılımcı sözde hippi, eğitimci sosyal reformcu bir de yarım ölçek her şeyden elini ayağını çekmiş sade vatandaş.”
“Radikal toplum örgütleri” tezi Hillary’e Wellesley’den üstün başarıyla mezuniyeti getirdi. Yale Üniversitesi’nde hukuk eğitimi, aile içi şiddet, çocuklara okuma yazma kampanyalarının ardından, Bill Clinton ile tanışması 1971 ilkbaharında.
O tarihe dek erkeklerle çıkmayı bile kendine yasaklayan
püriten eylemci, elini tuttuğu her kadının kalbini kazanmayı azmetmiş, Elvis Presley
traşlı genç ile hayat boyu devam edecek
bir beraberliğe adım attı. 

Aileyi geçindiren kişi
1975’te evlendiler. Hillary, Clinton soyadını ancak yedi yıl sonra, 1982’de eşinin Arkansas valiliğini kazanmasıyla kullanmaya başladı.
Aynı dönemde “Arkansaslı Lady Macbeth” unvanını kazanırken, Amerika’da etkinlik
sahibi 100 avukat arasına girdi. 1980’lerde
yılda 200 bin dolardan fazla maaşıyla aileyi geçindiren kişi oldu.
Kızı Chelsea’nin, ebeveynler okula çağrıldığında öğretmenlerine “Annem meşguldür, babamı arayın”  şeklindeki sözleri, Clinton ailesinde rollerin nasıl paylaşıldığına örnektir: Bill yönetir ve aldatır, Hillary -hem de yolsuzluk soruşturmalarına neden olan bir cesaretle- ailenin ekmeğini kazanır.
“Tarihi Yaşamak” adlı kitabında “hayatta
beni anlayan ve güldüren tek kişi” sözleriyle anlattığı Bill Clinton’dan bazen Chelsea’nin geleceğini bazen de siyasi geleceğini
düşündüğü için ayrılmadı.
Birliktelik onlara “eş başkanlar” ve “Billary” türünden unvanlar kazandırdı. 1990’da Bill Clinton’ın Arkansas valiliği adaylığından çekilme eğilimi doğduğunda, valiliği düşündü ama Bill fikir değiştirince vazgeçti. 1993’te Beyaz Saray’a bir başkan eşi olarak lisanüstü diplomayı getirip batı kanatta ofis sahibi ilk “first lady” oldu. Başkan’ın “Sağlık Yasası Planı” oluşturma görevini üstlendi.
Demokrat Parti içindeki etkinliği kuvvetlendi ama yolsuzluk soruşturmaları peşini bırakmadı. Arkansas’ta çalıştığı avukatlık firması, seyahat harcamaları ve hukuk danışmanı Vince Foster’ın intiharı soruşturmaları sonuçsuz kaldı.
Hillary Clinton bir başkan eşi olarak seçimlere katılan ilk kadın. Dört yıl ve yeniden tek seçimle kısıtlanan başkanlık süresi Amerikan demokrasisinin en önemli özelliği olmasına rağmen, “eş başkanlık” kampanyası boyunca görünmez bir “ajanda” oldu. Ralph Ellison’ın “Görünmez Adam”ındaki unutulmaz açılışını doğrularcasına...