Pazar Bilgisizliğin verdiği cüret

Bilgisizliğin verdiği cüret

04.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Four Seasons otelinin Sultanahmet'te tarihi kalıntıların üstüne inşaat yapması, bilgisizliğin verdiği cüretin yeni halidir

Bilgisizliğin verdiği cüret

Madde 1. Bu bölgenin patrolojik tetkikleri yapılmamıştır. Yani bir Osmanlı tarihçisi olarak; Bizans döneminde bu şehrin yapılarından ve semtlerinden bahseden eserlerin Türkçede kıt olduğunu biliyoruz ama yabancı dillerde bile Helmut Berger ve Wolfgang Wiener Müller gibi istisnalar dışında yeterli müracaat kaynakları bulamıyoruz. Burada arkeolojik bir envanter tamamlanamamıştır ve efendiler, bu bölge 2000 yıllık dünya metropolünün merkezidir. Madde 2. Eski hapishaneyi otele çevirirken son derece mütevazı; "Vallahi hepsi bu kadar efendim" havasındaydılar. Yarın bıraksak Ayasofya'nın karşısına da genişleyecekler. Bu şirket grubu Roma'da, Paris'te böyle bir girişimde bulunabilir miydi? Böyle şeylere halk oylamasıyla karar verilir. Menajer olmak demek tarih bilgisinden azade ve haddini bilmemek demek değildir. Bu gibi yatırımlar klasik mirası tahrip ediyorlar diye Türklere haksız hücumlara da neden oluyor. Cuma günkü Milliyet gazetesinin 17'nci sayfasındaki resimler fütursuzluğun belgesidir. Kurulun üyelerinden biri o sırada Avrupa'da olduğunu beyan ediyor. Şahsen bu kadar hassas konuların görüşüldüğü kurul toplantılarını bırakıp Avrupa'ya gitmezdim. Bazı insanların bilinçaltında "Efendim Bizans'tan bize ne?" olabilir. Ne var ki İstanbul'da 15-16'ncı asra ait değerli mezarlıklar, çeşmeler ve yollar da yerin altındadır. Bunun ne olduğunu takdir edebiliyor muyuz; tahrip edilen her şeyden önce Osmanlı mirasıdır. Mesela Mahmut Paşa Camii'nin haziresi ve oradaki değerli taşların bazılarının artık yeraltında olduğu tespit edilmiştir. Yenikapı Marmaray kazılarında 18'inci asra ait bir mahallenin temelleri ortaya çıkmıştır. Şehir tarihi açısından son derece önemlidir. Artık bazı kimselerin tarihi mirasa, dünya bilim çevrelerine ve kamuoyuna aldırış etmeden kendi bilgisizliklerinin verdiği cüretle hareket etmelerine dur demenin zamanı gelmiştir. Arkeolojik alan olarak tespit ediyorlarmış. Lakin şimdikinden daha geniş bir otel sahasına üç katlı bina kompleksini dikiyorlar. Şimdilik ses çıkarmıyorlar ama yakında dibine garaj da yaparlar. İnsanlar Almanya, Fransa, İtalya ve İsrail'de de otel yapıyor. Orada da yatırım yapılıyor, oralarda daha da çok turist var ve para kazanmak herkesin hakkı. Ama kimsenin kendini daha cingöz hissetme hakkı yok. İzin veren kurula da bravo. Hangi kıstaslarla bu izni verdikleri bana malum değil. Bir akşamüstü Eyüp Sultan Camii'nin kapısındaki kalabalık başbakanların çıkmasını bekliyordu. Müslüman alemin iki göze çarpan kadın lideri Dr. Benazir Butto ve Prof. Tansu Çiller resmi programın Eyüp Sultan kısmını tamamlıyor ve dışarı çıkıyorlar. Kalabalıktan sesler yükseliyor: "Aaa Benazir daha güzelmiş!"Irkına has güzellikleri bütün çizgileriyle barındıran Başbakan Butto 1980'lerde henüz 30 yaşlarındaydı. Sind bölgesinin ve Beluci ırkının getirdiği esintilerin bir minyatür ustasının elinden çıkan çizgileri ve devletlu bir ailenin doğal ihtişamını bir arada sergiliyordu. Hindistan alt kıtasının 20'nci yüzyıldaki üst sınıf kadınlarının birçoğu gibi Harvard ve Oxford'dan geçmişti. Kusursuz İngilizcesi ve siyaset bilgisi Harvard ve Oxford'un ürünüydü ama görüşmelerdeki satranç ustalığı ve hitabetindeki etki ülkesinin üst sınıfının mirasıydı. Kim ne derse desin Zülfikar Ali Butto, Şark politikacılarına mahsus kusurları yanında Pakistan'da diplomasi olacağını herkese göstermişti. Belki başbakan olmasa feci akıbetine de uğramazdı. Başbakan asma ayıbını Pakistan da tekrarladı.Benazir belki iyi bir evlilik yapacak, saygın bir hanımefendi olarak şu anda hanedanının büyükannesi rolünü üstlenecekti. Babasının acı kaderi onu politikaya itti. 1980 başlarında Pakistan'a yakın bir ülkede bekleyiş dönemini geçirmek için Boğaziçi Üniversitesi'nde lisansüstü eğitimine müracaat etti. Türkiye üniversitelerinin büyük ayıbı ve Kenan Evren Paşa'nın basiretsizliği ve dışişlerindeki bazı sivri akıllıların mütalaası ile bu müracaat reddedildi. Benazir kırılmıştı. Ama kırgınlık uzun süremedi, iktidar koltuğuna oturduğunda Türkiye ve Türkler ona gene en yakın camia oldu. En büyük darbeyi kocasından yedi 1988 ile 1996 arasında iki kere başbakan oldu. Sülalesinin politik kariyeri vardı. İhtişam siyasi kurbanlarla sağlanmıştı. İktidara kolay tırmandı. Tırmandığı yeri hak ediyordu. Ama kolay tırmanışın getirdiği ihtiyatsızlıkları da vardı. Bunların sonuncusu perşembe günü hayatına mal olan suikastı önceden hissettiği halde umursamaması oldu. Toplumun adetlerini kabul etmek uğruna bir evlilik yaptı. Maalesef kudretli bir kadının gölgesinde kalmak, eğer kendi işi gücü ve şöhreti yoksa erkek cinsine göre değil. Böyleleri ya oturup kafayı çekecek ya da yolsuzluk yapacaktır. Benazir de bizce en büyük darbeyi kocasından yedi. Butto ailesi ve Kennedy ailesi gibi siyasetle uğraşan sülalelerin faciaya uğraması Avrupa kıtasının dışında zengin-fakir herkeste görülüyor. Benazir'in en büyük tecrübesizliği iktidara geldikten sonra yapacağı şeyleri daha başından açıklaması oldu. El Kaide'ye karşı tutumunu "Amerikan işgaline bile izin veririm" diyerek açıkladı. Galiba politikada zamansızlık bazen çok pahalıya mal oluyor. İslam dünyası cahil ve haddini bilmez terörü Amerikan işgali ile değil, kendi güçleriyle alt etmek zorunda; özellikle Benazir gibi güzellik ve zeka timsali bir kurbanı verdikten sonra bu yeniyetme canavarın ortadan kaldırılması lazım. Suikastı hissetti ama umursamadı