Pazar "Bir demet yasemen" / Mutluluğumuzun tek hatırası

"Bir demet yasemen" / Mutluluğumuzun tek hatırası

13.02.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Soyumuz göçebe olduğundan mıdır, nedir. Bir yerde, bir insanda mutluluğu bulamıyoruz. Giden gittikten, geçen geçtikten sonra da, elimizde bir demet yasemen "Dinmiyor gönlümün hicran yarası" diye şarkılar söylüyoruz

Bir demet yasemen / Mutluluğumuzun tek hatırası

Hicransever Türkler."Hicran" genellikle acı, üzüntü manasında kullanılıyor genellenerek. Ama esasında "bir yerden veya bir kimseden ayrılma, ayrılık" demek. Bir de "ayrılığın sebep olduğu onulmaz acı" demek.Biz ayrılık acısını severiz.Bu yüzden Sezen Aksuyu severiz.O her seferinde giden bir sevgiliye seslenir. "Git, git, git / Meeee!", "Beni unutma", "Gel, sarıl bana sarıl seni istiyorum", "Geri dön geri dön / Ne olur geri dön"... Türkler hicran seviyor." Galiba Yavuz Turgul söylemişti bunu. Ben çok tuttum. Ha bire tekrar ediyorum: Türkler hicran sever. Hicran sever Türkler. Bir gün, hayatımın en hicranlı günleri, bunalım boyumu aşmış, a ha şurama gelmiş, boğulacağım, Sezen Aksunun da "Tutuklu" klibi çıkmış, mütemadiyen televizyonda dönüyor, "Ben sende tutuklu kaldım / Kendi hayatımdan çaldım / Yedi cihan dolaştım / Bana mısın demiyor" diyor, ben artık ağlamıyorum bile, transa geçmişim ekranın karşısında, klip bitince diğer müzik kanallarında arıyorum, olmadı bet sesimle söylüyorum, sonra yine buluyorum, yine dinliyorum, aman tanrım -bu şarkı çok sonra çıktı ama çoğu Sezen şarkısı gibi tam o hicranı tasvir ediyor- "Geberiyorum aşkımdan", ve üç, beş, on, derken, aaağğh dedim ben sonunda...Bu ne be?Gururdan eser mi kalmıştı bende biraz ya da bilmiyorum bünye hicran haddini mi doldurmuştu? Hayatta yapmayacağım bir şey yaptım. Gidip kendime bir Cher albümü aldım: "Im strong enough / To live without you... (Sensiz yaşayacak kadar güçlüyüm)" Budur.Hicran da bir yere kadar kardeşim. Belki ben Hititliyim! Belki ben Hititliyim Bu yüzden Aktüel dergisinden Yiğit (Karaahmet) arayıp da Sezen Aksunun 30uncu sanat yılı vesilesiyle bir soruşturma yaptıklarını, bir Sezen Aksu parçası seçip de yazmamı söylediğinde... "İyi de ben Ajdacıyım" dedim. "Arkanı dön ve çık / İstenmiyorsun artık"cıyım."Eee?" dedi Yiğit, "Ben de Ajdacıyım, ne olacak ki? Yok mu sevdiğin bir Sezen Aksu şarkısı?"Olmaz mı?"Son Sardunyalar" dedim o saniyede. Hakikaten de çok severim. Ki bu parçada da hicran vardır. Bir yerden, bir zamandan ayrılmak manasında hicran.Ben istediğim kadar hicran sevmiyorum diyeyim. Yine Sezen Aksudan söylersek: "Ah ne acı, ne acı / İnsan kendine ne kadar yenik!"Böylece ben "Mutluluk sonradan tarif edilen bir his" diye yazdım: "Yaşanan yaşanıp geçip gittikten çok sonra Saksıda son sardunyalar çiçeklerini dökerken, biraz hüzünle, şaşkınlıkla, Hay Allah Ne güzel çocuklardık diye, Bir devir muhteşemdik diye diye hatırlanan..." Hicran bizi mutlu ediyor yani. Tuhaf şey!Sezen Aksu şarkılarının her birini ayrı ayrı sevmemiz de bu yüzden herhalde. Hepsinde giden sevgiliyle birlikte kaçıp giden bir mutluluk anlatılıyor. Üstelik her birinde birbirinden güzel anlatılıyor.Bu hicran bizi mutlu ediyor. Ya da galiba böyle bir hicran yaşayabiliyor olmak bizi mutlu ediyor.Ben hicran seviyorum.Türkler hicran seviyor.Galiba ben Hititlerin soyundan gelmiyorum.* * * Devlet İstatistik Enstitüsünün yaptığı araştırmada Türkler mutlu çıkmış ya... "Türkler niye mutlu?" denecek şimdi, "Türkler mutlu değil ki aslında" denecek. "Bu araştırma yanlış" diyenler bile olabilir.DİEnin araştırması doğru da değil bence, yanlış da sayılmaz.Bizimkisi böyle bir mutluluk işte. Hicranlı mutluluk. Hicran bizi mutlu ediyor Hayatta bir ay kadar hicran yaşadım, dön dön anlat, bitiremem, öyle acayip günlerdi. Cherin "Sensiz yaşayacak kadar güçlüyüm" sözleri eşliğinde evde dans etmeler falan, zaten deliyim, iyice tımarhanelik olduğum günlerden bir gün de gidip 12 kişilik Jumbo çatal-bıçak takımı almışlığım var. Hiç yemek pişirmeyen birinin çatal-bıçak takımına bir servet ödemesi zaten başlı başına delilik alameti. Üstüne bir de ben o sıralar 30 metrekare bir evde oturuyorum. Değil evde 12 kişilik yemek vermek, 12 kişinin o evde bir yere oturup pişirdiğim ya da aldığım yemekleri yemesini geçtim yani, o eve aynı anda 12 kişinin girebilmesi imkansız.Fakat işte satıcı kızın "Niye deli gibi gülüyor bunlar, doktor mu çağırsam acaba" ile "Aman ne karışçam, paraları var galiba" git-gelleri arasında ben aldım mı o takımı; aldım!Yemek pişirmeyi öğrendim mi geçen yıllar içerisinde? Hayır.Fakat delilik baki kaldı. Şu sıralar da mesela, hicran da yok piyasada ama aynı deli takıntının hedefinde Hititler var. 10 günde Hititlerle ilgili beş kitap devirmeler, önümde haritalar, notlar alarak falan, nasıl bir Hititler çalışmak... Deli gibi.Netice: Bir Hitit yemeği pişirdim. Bugün. Daha adam gibi bir makarna yapmayı becerememiş olan ben, bugün Kraliyet Şarap Çorbası yaptım sabah sabah. Zira deliyim.Tarifi veriyorum. 180 gr bulgur, küçük doğranmış bir soğan ve dövülmüş iki diş sarımsakla yeterince sıvı yağ veya tereyağında kavrulur (Ben sıvı yağ kullandım). Bu karışıma iki yemek kaşığı un eklenir ve topaklaşmasın diye karıştırılır. Daha sonra 3/4 litre şarap ve 3/4 litre tavuk suyu eklenir ve 20 dakika kaynatılır. Çorba koyulaştığında yine eşit miktarda şarap ve tavuk suyu eklenir. 200 gr haşlanmış nohut eklenip tuz, üzüm sirkesi ve balla tatlandırılır (Ben sirke koymadım). Üzerine kimyon (Evde kimyon yok) ve maydanoz serperek servis edilir. (Hititler, Birgit Brandau, Hartmut Schickert, Arkadaş Yayınevi, Sf: 88 - Kitapta Kizzuvatna Usulü Koyun Budu tarifi de var.)Ben benimkini hiç beğenmedim. Sevgilimi bekliyorum, bir de o tatsın diye. Bana hicran yaşatan ta kendisidir. O bakımdan tabağına koyduğum çorbayı, şu Jumbo kaşıklardan biriyle kaşık kaşık dibine kadar bitirmek mecburiyetinde.Siz de, ne bileyim hicranlı falansınızdır belki, ya da alınacak bir intikamınız vardır; denersiniz diye... * * * Makarna pişiremiyorsanız Hitit çorbası pişirin Demek çocuk istemiyorsun. Boş ol, boş ol, boş ol! Ama yine birlikte yaşayalım Seda Sayan ve Gökhan Şükür boşandı. Gökhan Şükür çocuk istemiyor diye. Jennifer Aniston ve Brad Pitt boşandı. Jennifer Aniston çocuk istemiyor diye. Şimdi Aniston ve Pitt tekrar görüşmeye başlamışlar. Aniston psikolojik destek alıyormuş, anne olmaya hazırlanmak için. Seda Sayanla Gökhan Şükürün de hâlâ birlikte yaşadığı söyleniyor. Bir de Gökhan Şükürün boşandığını gazetecilerden öğrendiği, hatta ilk duyduğunda buna inanmadığı yazılıp çiziliyor. Ki komik biraz ama tabii herkesin trajedisi, hicranı kendine. Gülmeyin!Evlilik müessesesi giderek sadece çocuk için, çocuk olunca "ortak meyve" yüzünden bir dolu ıvır kıvır yasal hadisenin dayatmasıyla yapılır hale geliyor demek ki. Çocuk yoksa evlilik lüzumsuz. E ben bunu zaten biliyordum.Anlamadığım niye evlenmeden önce konuşmuyorlar çocuk isteyip istemediklerini. Evlen, çocuk olmadı boşan, psikolojik destek al ya da fiziksel olarak tedavi ol, yine evlen.Çocuk oyuncağı mı canım evlilik?Tam isabet: Çocuk oyuncağı! Helsinki Zirvesinden hemen sonra yapılan bir araştırmada Türkler bayağı mutluymuş. 2001 yılında yapılan bir araştırmada ise Türkler çok mutsuz çıkmış. 2005teyiz di mi, bakınız bu yıl yine Türkler mutlu çıktı. Haluk Şahin yazmış: "Toplumumuz manik depresif." Artık kabul etmeliyim: Hititler soyundan gelmiyorum. Ve şu anda depresif değilim. Manik-depresifim. tubakyol@yahoo.com manik depresif köşe