Pazar Bir film platosu: Cumalıkızık

Bir film platosu: Cumalıkızık

26.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cumalıkızık adını hep duyardım. Söylemesi zor, "Gitmesi de zordur, boş ver" deyip geçiştirirdim. İnsan üç-beş eski evi görmeden de yaşamını sürdürebiliyor bir yerde... Bu hafta bir cesaret yola çıktım. Cumalıkızık'ın dar sokaklarını, evlerini, çeşmelerini gezdim. Sanki yüzyıllar öncesinde yaşıyordum...

Bir film platosu:  Cumalıkızık

GEZMEK GEREK Şu Bursa'ya giriş-çıkış o kadar sinir bozucu ki, hayatta "en sevmediğin şehir hangisi?" diye sorsalar, "Bursa" derim herhalde... Katlandım. Elimde tarif olmasına rağmen yanlış yollara girdim, sinirimi bozmadım. Benzincilere sora sora, sonunda doğru yola saptım ve Yıldırım Belediyesi sınırları içinde olduğunu öğrendiğim Cumalıkızık'a ulaştım. Bir insanın, Cumalıkızık'ı görür görmez vurulmaması olanaksız. Büyük klişedir, "film platosu gibi" falan derler ya, bu kez gerçek. Cumalıkızık hem "film platosu gibi" hem de gerçekten film platosu... Sadece evleriyle, yollarıyla, çeşmeleriyle değil; algılayabildiğim kadarıyla karşılaştığım yaşlı insanlar ve köyde süren yaşam şekliyle de öyle. "Gibi" kısmına gelince, bir dönem filmi çekiliyor sanki ve çekimler yüzyıllardır sürüyor...Cumalıkızık, Osmanlı mimarisinin en hoş örneklerinden biri. 700 yıllık geçmişi var. Köydeki toplam 270 evin her biri, önünde durup seyredilmeyi hak ediyor. Öyle oymalar, kakmalar, heykeller değil; bambaşka bir sıcak duyguyla, insanı kendinden geçirtiyor. Bu 270 evin 60'ında yaşam devam ediyor. Üst kattaki cumbalı pencereden tülbentli bir yaşlı teyze el sallıyor. Kiminin girişinde yaşlı bir karı-koca, kendi yaptıkları reçelleri satıyor. Osmanlıların Bursa'da ilk yerleştikleri bölgelerden biri. Uludağ ile vadiler arasında sıkışmış kalmış, adına da "kızık" denmesi, bu "sıkışma" dolayısıyla gerçekleşmiş. Orhan Gazi döneminde, topluca cuma namazı kılmak için gidilen köymüş. "Kızık" cuma günleri canlanmış; adı da olmuş Cumalıkızık!Cumalıkızık aralarında "Kınalı Kar" dizisinin de olduğu birçok dizi ve filmde kullanılmış. Genellikle üç katlı olan evlerin renkli dış cephe boyaları ve yıpranmış ahşap kapıların çok iyi resim verdiğinden eminim. Zaten birçok fotoğrafçılık kursunun da Cumalıkızık'a gezi düzenlediğini duyuyorum.Köyün tarihi hamamı ve 700 yıllık olduğu söylenen camisi mutlaka gezilmeli. Ben müzeden de çok etkilendim. Sergilenen bütün eşyaların yakın zamana kadar kullanıldığını öğrenmek daha da heyecan verici oldu. Taş döşeli dar sokaklar Köy, AB tarafından finanse edilen Cumalıkızık Kültür Turizmini Geliştirme Projesi ile destekleniyor. Özellikle yaz aylarında ve hafta sonlarında, meydanının kendi el işlerini, topladıkları meyveleri, yaptıkları reçelleri satan köy halkı ile dolduğunu öğrendim. Evler koruma altında. Turizm keşfedilmiş, turistler görmeye geliyor; gelen yiyor, konaklıyor, alıyor. 2000'de restorasyon çalışmaları da yapılmış. Bu güzelliği bozmak, insanın bindiği dalı kesmesinden başka bir şey olmazdı zaten... Evler koruma altında Köydeki gezintimde, Rafet Yavuz'un işlettiği Osmanlı Fırını'ndan, daha önce pek methini duyduğum, odun ateşinde pişirilen ekşi mayalı ekmekten aldım. Hemen ucundan yemeye başladım, harikaydı. Bir de silor diye bir şey satıyorlar. Hazır mantı gibi ama şekli başka türlü, tadı da değişikmiş. Bir paket alıp sırt çantama attım.Hava soğuk, hatta çok soğuk ve hafta içi olmasından ötürü benden başka bir gezgin daha ortalarda yok. Tabii baharda yine geleceğim. Hatta Bursa'ya inmeden köyde bir hafta sonu geçirsek ne güzel olur. Hem o zaman daha çok vakit geçirip trekking yolunu da tamamlayacağım ama bu kez sadece bir gün... Osmanlı Fırını ve silor İstanbul'dan yola çıkıp TEM üzerinden Bayramoğlu sapağından saptım. Eskihisar-Topçular feribotuyla yola devam edip Yalova üzerinden Bursa'ya vardım. Ankara yolundan sonra Eskilşehir yönüne kıvrıldım. "Cumalıkızık" tabelaları ile yolumu buldum. Bursa'nın çevresinde hep trafik var, sinirlerinizi bozmayın... Toplu taşıma yoluyla ulaşmak aslında çok daha kolay. Bursa Santral Garajı'ndan minibüsler kalkıyor. Ayrıca 22 no'lu belediye otobüsü de Cumalıkızık'a gidiyor. Nasıl gidilir? Şehirde birçok otel var ama hiç Bursa'ya gitmeye değmez. Köydeki iki pansiyon da çok sevimli. Beş yıldız konsepti sizin de "üstünüze üstünüze" geliyorsa, Cumalıkızık'ta çok güzel bir hafta sonu geçireceğinizden eminim. Konak Pansiyon: Lokantası da var. Ayrıca kestane, reçel ve bal da satın alınabiliyor. Kahvaltı dahil iki kişi 50 YTL. Tel: (0224) 372 48 69Mavi Boncuk Pansiyon: İki kişi kahvaltı dahil 80 YTL. Dilerseniz öğle ve akşam yemekleri de yiyebilirsiniz. Tel: (0224) 373 09 55 Nerede kalınır? Osmanlı Fırını'nın ekşi mayalı ekmeklerini mutlaka yiyin. Siloru da ihmal etmeyin. Mantının bir türevi. Evde yaptık, pek lezzetli... Köyde ısırganlı tarhana yapıyorlar, hem sağlık hem lezzet diye buna derim. Köydeki pansiyonların sabah kahvaltılarında patlıcanlı ve cevizli salça var. Hepsi birbirinden güzel. Gözleme, erişte, bal ve reçeller de enfes. Ne yenir? Sokaklarda bol bol yürüyüş yapın ve fotoğraf çekin. Dar sokaklar ve köy meydanı gerçekten çok güzel.Cumalıkızık Etnografya Müzesi ve Sanat Evi'ni gezebilirsiniz. Eşyalar halk tarafından bağışlanmış ve köyün eski yaşantısına ayna tutuyor.Camii, hamam ve çeşmelerini ziyaret edin. "Osmanlı büyük imparatorlukmuş" diyor insan... Uludağ'a kadar bir trekking yolu var. Hava çok soğuktu, ben bu sefer denemedim ama önümüz bahar! Ne yapılır?