Pazar "Birbirine benzeyenlerin evlilikleri daha iyi gider"

"Birbirine benzeyenlerin evlilikleri daha iyi gider"

15.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Psikolog Emre Konuk bir evliliğin iyiye mi kötüye mi gideceğini tahmin edebiliyor. Evliliğe hazırlananlara yaptığı kişilik ve uyum testleriyle "bir evliliğin falı"na bakabilen Konuk'a göre zıt kutuplar değil, birbirine benzer karaktere sahip olanlar evlenmeli

Birbirine benzeyenlerin evlilikleri daha iyi gider

axpaz021.jpg Malum, evlilik mevsimi yaklaştı. "Evet" demeden önce "doğru" kararı verip vermediğini bilmek isteyenler için "Evliliğe Hazırlık Projesi"ni anlatan Konuk'un söylediği birçok şey benim yanıma kâr kalıyor. Ama siz de yararlanın diye bir özet geçmek gerekirse... Bir: "Evlilikten önce birlikte yaşayanların evliliğinin kötü gitme ihtimali daha yüksek. Araştırmalar bunu gösteriyor."İki: "Tutkulu aşklar evliliğe dönüşürse genelde yürümüyor. Aşk evliliği riskli iş yani. Çünkü aşkın yarattığı körleşme hali, anneannelerimizin bilgece evlilik kriterlerini göz ardı etmemize sebep oluyor." Sekse girmiyorum bile, öğrendiklerim bana kalsın. Ama aşk hastalık mıdır soruma aldığım cevap paylaşmaya değiyor: "Buna en iyi cevabı Aşık Veysel vermiştir: 'Aşk nedir? Oğlan gıza gavuşamaz, aşk olur.' Aşk aslında kavuşamamaktır. O nedenle romantik dönemin aşkları ömür boyu sürüyor. Şimdiki aşkların ömrü ise üç yıl değil, en fazla iki-üç hafta. O yüzden evlilik partnerlerinizi iyi seçin." Türkiye'ye aile terapisi yaklaşımını getiren, Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı psikolog Emre Konuk konu aşka, ilişkilere, evliliklere geldi mi tam bir derya. İnsanın sordukça sorası geliyor. "Sex and the City" dizisi çocuğuyum ya, kafam karışık tabii. Sizi aydınlatmak görevim ama en çok da kendim için sorduğum soruların dozu artınca Emre Konuk, "Kızım beni Haydar Dümen'e çevirdin. Git bunları başkasına sor" deyip kahkahayı basıyor. Aile terapisi bir terapi teorisi ve yaklaşımıdır. Böyle denme nedeni ilk başlandığı zaman ailelerle çalışılması. 1950 ve 60'larda tek terapi çeşidi psikanalizdi. Neredeyse başka bir terapi yoktu. Psikanaliz bir kişiyle uğraşır. Herhangi bir yakını da boynunu kessen içeri almaz. Oysa aile terapistleri, ilk defa kişinin ailesini de seanslara almaya başladılar. Burada önemli olan şu: Aile terapisi ilişkiye odaklanır, şahsa odaklı bir terapi değildir. Aile terapisi yaklaşımını Türkiye'ye ilk getiren kişisiniz. Nedir aile terapisi? İşte uzman olunca, şöööyle bir bakıp anlıyorsunuz! Sağlıklı bir evliliği garantilemek amacıyla başlattığınız bir "Evliliğe Hazırlık Projesi" var. Evlilik öncesinde çiftlere bazı kişilik ve uyum testleri yaparak o evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini tahmin ediyorsunuz. İki kişinin birbirine uyup uymayacağını nasıl anlıyorsunuz? "Problemli ilişkiyi yeniden canlandırmak zor" Şaka bir yana. "Evliliğe Hazırlık Projesi" önemli bir proje. Çünkü geleneksel olarak, evli çiftler sorun yaşamaya başlayınca psikoloğa başvurabilirler. Orada sorunun kaynağı anlaşılır. Onu düzeltmek için bir hedef konur ve o hedefe ulaşmak için bir strateji geliştirilir. "Evliliğe Hazırlık Projesi" ise bu noktaya gelinmeden önlem almayı amaçlıyor. İnsanlar arasındaki güçlükler sorun haline yani kronik hale geldiği zaman, hele zaman da geçmişse onu çözmek çok pahalı hale geliyor. Çoğu zaman insanlar bıkmış oluyor. Problemli bir ilişkiyi yeniden canlandırmak, yoluna oturtmak en zor işlemlerden bir tanesidir. Eğer öyleyse, bana şööööyle bir bakıp söyler misiniz? Aradığım gibi bir adamı yakın zamanda bulabilecek miyim? Bu projenin amacı daha evliliğin en başındayken, bu beraberliğin iyi ya da kötü gidip gitmeyeceğini önceden anlamak. Bunu kişilik ve uyum testleriyle anlayabiliyoruz. Bir kere kişilik özelliklerinin dağılımı çok önemli. Kişilik deyince şunu anlıyoruz. Zaman içinde ve durumdan duruma değişmeyen, sabit kalan yanımız. Düzgün giden evliliklerde görüyoruz ki, çiftlerin kişilik özellikleri birbirine yakın. Yani zıt kutupların değil birbirine benzeyen insanların evlilikleri daha iyi gidiyor. Farklılıklar olunca bunu kapatmak çok acılı oluyor. Herkes bunu birbirinden bekliyor. Kimse "Tabii karıcığım, sen öyle istiyorsun, ben değişeyim" demiyor. "Evliliğe Hazırlık Projesi" bunun tersine evliliğin başında olaya müdahale ediyor. Çözümleri daha kalıcı oluyor mu? Evet. Tamam, birbirine benzeyen kişilerin evlenmesi kusursuz bir evliliği garanti etmiyor ama riski minimize ediyor. Ancak baskınlık gibi kişilik özellikleri söz konusu olduğunda birbirine benzemek de kötü. O zaman çıngar çıkıyor. Yani evlenmeyi düşünenlere genel tavsiyeniz bu mudur? "İçedönük insan içedönük biriyle, dışadönük dışadönükle evlensin." "Kavga etmek değil, nasıl kavga ettiğin önemli" Bir beraberliğin iyi ya da kötü gitmesini tayin eden faktörlerden sadece biri kişilik faktörü. Başka faktörler de var. Bununla ilgili "Mutlu Evliliğin Yedi Kuralı" isimli bir kitap da var. John Gottman diye bir araştırmacı yazmış. Gottman 30 senedir bunu araştırıyor. Gördüğü şeylerden biri şu. "Tartışma stilleri" evliliğin geleceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri. Gottman bir tartışmanın sadece 10 dakikasını izleyerek evliliğin boşanmayla sonuçlanıp sonuçlanmayacağını yüzde 94 doğrulukla görüyor. Diyelim biriyle evlenmeye karar verdim. Testlerde uyumlu olduğumuz ortaya çıktı, evlendik. Sonra bu işin yürümesi için nasıl bir yol izlemeliyiz? Bunun için neyi yapmamamız gerektiğine bakmak lazım. Taraflardan birinin tartışmaya sert başlaması problem. Duvar örmemek gerek. Ama sık kavga etmek evliliğin kötüye gideceğini göstermiyor. İstediğiniz kadar kavga edin, yeter ki iletişim kanallarınız açık olsun. Ve belden aşağı vurmayın. "Sen kendini erkek mi zannediyorsun" gibi hakaretler yoksa, kavga etmenin bir zararı yok.Bir de şöyle bir bulgu var: Bir tartışmadaki bir kötü mesaja, karşı taraftan beş iyi mesaj gelirse o evlilik devam ediyor. Bu oran düştükçe boşanma ihtimali artıyor. Bir kötü mesaja bir iyi mesaj olduğu zaman çok yüksek ihtimalle boşanılıyor. Nasıl tartışırsak bu evlilik yürür? "Görücü usulü evlenmek en garantili evlilik biçimi" Benim gözümde görücü usulü evlenmek en garantili evlilik biçimi. İnternetteki çöpçatanlık siteleri eskiden ailelerin üstlendiği, tanışmayan gençleri bir araya getirme rolünü çaldı. "Modern zamanın görücü usulü evlilik" sitelerinde kurulan ilişkiler yürür mü? Çünkü orada bin senelik elekten geçmiş bir tecrübe var. Görücü usulü evlilikte aileler karşı tarafın nasıl bir aileden geldiğini bilir, çocuklarına uygunluğunu, karakterini araştırır. Ailede uğursuz, alkolik, bağımlı, akıl hastası var mı soruşturur. Bunlar yoksa o çocukta hasar minimal düzeydedir. Hal böyle olunca o çocukların evliliğinin yürümesi de büyük ihtimaldir. Bu ortak olacağın kişiyi araştırmak gibi bir şey. Neden? Modernliği bir kenara bırakamayız. Görücü usülüne dönelim de öyle evlenelim demek artık hayal. Ama böyle oluşan evlilikler, eğer zorlama yoksa çok da iyi yürür. Bu anlamda o çöpçatan siteleri görücü usulü evlilik siteleri olarak görülebilir. Şu anda olanlar bence yetersiz ama iyi çalışan, kişileri çok iyi araştıran ve eşleştiren siteler başarılı olabilir. Modernliği bir kenara bırakıp görücü usülüyle mi evlenelim yani? "Evliyim ama uygunum" sendromu Ülkemizde bu konuyla ilgili araştırma pek yok. Hatta hiç yok. Ama dışarıdaki araştırmalara baktığımız zaman, bu kanalda yürüyen insanların mutlu olmadığını görüyoruz. Bu durum da onlara yeterli doyum sağlamıyor. 60'larda hippi dönemlerinde aile müessesesi çok eleştirildi. Toplumun baskı aracı olarak düşünüldü, insanın doyuma ulaşmasını engelleyen bir ajan olarak algılandı. Bu nedenle aileyi kaldıralım dediler. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir şekilde komünlerde yaşadılar.Bunlar yanlış adımlardı. Çünkü sözünü ettiğim temel insani ihtiyaçlar bu şekilde karşılanamıyordu. İnternetteki bu gelişimler de o dönemden çok farklı değil. Ama onay, kabul, aidiyet ihtiyaçları bu şekilde karşılanmaz. Aile bunları sağlayabildiği için insanlar evlenmek istiyor ama bir yandan da beraberinde getirdiği sıkıntılardan, sorumluluklardan kaçmak için bu yollara başvuruyorlar. Biz galiba her şeyi aynı anda istiyoruz artık. Günümüzün evliliklerinde monotonluk da büyük problem olarak algılanıyor. Son zamanlarda "Evliyim ama uygunum" gibi bir anlayış yayılıyor. Monotonluğu gidermek için evli kişiler eşlerinden habersiz internette başka evli kişilerle ilişki kurmanın yollarını arıyor. Eş değiştirme partileri ya da açık evlilikler de çoğaldı. Evliliğin doğası mı değişiyor acaba? Ve bu iyi bir şey mi? "Aşkın içi boşaldı" Yaşlı adamların genç kızlarla ilgilenmesi yeni bir şey değil. Sadece eskiden bu gizlenirdi ve ayıptı. İnsanlar seni boykot ederdi. Şimdi öyle değil. O yüzden niye bu hastalıklar benim başıma gelmiyor diye sorup duruyorum. Azgın teke haline gelsem kimse beni ayıplamayacak. Tersine aferin alacağım. Dolayısıyla sendrom yeni değil. Özlem hep vardı, bastırılırdı. Yaşlı kadın-genç erkek ilişkisi ise daha yeni. Ama onun da nedeni artık ayıp olmaması. Sonuçta ben yaşlı bir kadın olsam, çıtır bir erkekle yatağa girmek isterim. Çok da garip bir şey değil. Yaşlı bir adamla girmektense, adam gibi bir gençle yatarsın. Bunun sıkıntı doğuran tarafı kabul görmeye başlaması. Özlem olmaktan çıktı. Her çeşit kavuşma bu kadar kolaylaştığı için de aşkın içi boşaldı. Azgın teke ve Pınar Altuğ sendromlarının sebebi nedir?