Pazar ... Bitmeyen aşkın tarifi (2)

... Bitmeyen aşkın tarifi (2)

29.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kadınları sevmekte üstüne yok. Kimisine aşık, kimisiyle arkadaş ama hepsini, kadınları seviyor Georges Moustaki

... Bitmeyen aşkın tarifi (2)

... Bitmeyen aşkın tarifi (2)

Kadınları sevmekte üstüne yok. Kimisine aşık, kimisiyle arkadaş ama hepsini, kadınları seviyor Georges Moustaki

PARİS

İnsanlar vardır, insanlığın yüz akıdırlar. İçlerindeki ışığı gözlerinde taşır, yol gösterici birer fener gibi dolaşırlar aramızda. Onların görevi karanlık ruhları aydınlatmaktır. Bir kömür madeninde, incecik elmas damarıdır varlıkları. Saf ve değerlidirler. Ama masumiyetleri aptallık değildir. İyi yürekli ve yumuşaktırlar, ama kötülüğe taviz vermezler.
Georges Moustaki, işte böyle biri. Dünyaya bakışı sevecen, dingin ve hoşgörülü. Dışı pamuk helva, içi demir leblebi. Hiçbir zayıflığını yakalayamıyor, bağnazlığını bulamıyorsunuz. Herhangi bir ülkeye, dine, kültüre aidiyet, umurunda değil. Milliyetçilikten, ayrımcılıktan, kalıplardan nefret ediyor. Nefretten nefret ediyor. Yahudi asıllı, Almanya’yı çok seviyor, Filistinliler’i savunuyor. Yunan yurttaşı, Türkiye’ye bayılıyor, Yunanlılar’ın şovenizminden yakınıyor. Yaşamını doğru davalara adarken, yanlış yola düşenleri de kucaklamış. Dünyada onun kadar hapishane konseri veren yok. Dört bir yanını dolaşıyor Avrupa’nın ve suçlu suçsuz, özgürlükleri ellerinden alınmış, kapana kıstırılmışların durgun ruhunda, serin bir soluk, bir anlık ferahlık estirmeye çalışıyor. Bir gün, Fransa’nın en tehlikeli haydutlarının, en ağır cezalıların yattığı Fresnes hapishanesinde verdiği konserden sonra, cezaevi müdürü dayanamayıp sormuş: "Mösyö Moustaki, niye bu kadar seviyorsunuz tutukluları, niye bu kadar çok konser veriyorsunuz buralarda?" Bizimkinin yanıtı: "Çok para veriyorlar da, onun için..." Müdür, elbette biliyor Moustaki’nin bu konserlerden para almadığını; yanıtı, "Sen anlamazsın!" anlamına geliyor.
Yaşam felsefesini "Bazı sesleri dinlemek, bazı meyveleri tatmak ve bazı kadınları sevmek..." Ve Andre Breton’un sözleriyle, "Sürekli bir zincir boşaltma eylemi olan özgürlük kuralı," diye açıklıyor.
Kadınları sevmekte üstüne yok. Kimisine aşık, kimisiyle arkadaş, ama hepsini, kadınları seviyor Moustaki. Türkiye’ye yaptığı en güzel ve en uzun yolculuk da, bir kadın sayesinde gerçekleşmiş zaten. Bir gün, Saint Louis Adası’ndaki kaptan köşkünden inince, kapıda güzeller güzeli bir hanımla karşılaşmış. Sanki kendisini bekler gibi duruyormuş. Georges, "Bir yer mi arıyorsunuz, birini mi?" diye sormuş. O güne değin hiç görmediği, tanımadığı kadın Türk, adı Betül’müş. "On yıl önce bir mektup yazdım size, niye cevap vermediniz!" diye çıkışmış sanatçıya. Gerisini kendisinden dinleyelim:
"Tavla oynadık. Ve ben ki çok iddialıyımdır tavlada, hayatımda ilk kez bir kadına yenildim. Hem kadın, hem de Türk! Yunanlı tarafım tuttu, fena oldum doğrusu. Betül, rövanşı ne zaman istersem Haliç’te Pierre Loti kahvesinde oynayabileceğimi, ama kendisini tavlada yenene değin İstanbul’da kalmam gerektiğini söyledi. Ve gitti. Aylar geçti aradan, Atina’dayım, telefon ettim, rövanşa geliyorum, dedim. Havaalanında karşıladı, doğru Pierre Loti kahvesine gittik, oturduk tavlaya, yine kaybettim! Meğerse matematik profesörüymüş bizimki. Kaldık mecburen İstanbul’da. Pera Palas’a yerleştim, beni her gün gelip alıyor, dünya güzeli insanlarla tanıştırıyor, enfes yalılar dolaşıyoruz, yemekler yiyoruz, tasavvuf kültürüyle haşır neşir oluyor, tüm kenti tabanvay geziyoruz ve her gün rövanşın rövanşına oturuyoruz. Tabii hep kaybediyorum tavlada, ama kazanmaya da pek niyetim yok gibi artık. Günler geçiyor ve ben zaman kavramından tümüyle kurtulmuş, hatta ertesi hafta Paris’te konserim olduğunu bile unutmuşum. Bir telefon geldi, apar topar döndüm tabii. Ama gözüm arkada, o gün bugün gönlümün bir parçası İstanbul’da kaldı işte..."
Georges Moustaki, sevgili Betül’üyle yalnızca arkadaş. Ama yani kendisi istemediğinden değil, bizim kız istemediğinden. Evliymiş zaten, eşiyle de ahbap olmuşlar, artık ailece görüşüyorlar. Moustaki’nin Mexico City’deki bir konserine bile gitmiş, Paris’te Georges’un konuğu olmuşlar karı-koca.
Aşkı tarif etmeyi reddetti Moustaki. Ama ayrılırken, "Arkadaşlık, bitmeyen bir aşktır," deyiverdi.




PAZAR