Pazar “Biz oyuncuları kaşıntı tutar, duramayız”

“Biz oyuncuları kaşıntı tutar, duramayız”

10.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Güven Kıraç ve Emre Karayel “Kredi” oyununda ilk defa birlikte sahnedeler. Kıraç: “Stresli bir şey tiyatro. Biz oyuncuları kaşıntı tutar, duramayız; üç-beş yılda bir oyun yapalım isteriz ama unutuyoruz işte o ilk prömiyer akşamındaki kalp çarpıntısını”

“Biz oyuncuları kaşıntı tutar, duramayız”

Güven Kıraç ve Emre Karayel uzun yıllardır ekranlarda olan, tüm projelerinde herkesin beğenerek izlediği çok başarılı ve yetenekli oyuncular, malum. Şimdi ikisi birlikte “Kredi” isimli oyundalar. Kıraç’ın deyişiyle “Kredi başvurusu ekseninde, bir bankanın ofisinde geçen ve bu konu üzerinden biraz insan ilişkilerini, özellikle kadın-erkek ilişkilerini irdeleyen modern, çağdaş bir oyun” bu. Biz de bu oyun vesilesiyle ikiliyle, kahkahaların havada uçuştuğu bir sohbete giriştik.

Haberin Devamı

-Oyunda kredi almak için insanların belki de hiç yapmayacakları şeyleri yapabileceklerini görüyoruz. Karakterlere biraz ütopik diyeceğim ama öyle şeyler okuyoruz ki buradakilere taş çıkartır. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Emre Karayel:Hayat her zaman daha ütopik bence. Oyunu izleyen bir arkadaşım, “Gece yattım düşündüm. 3 bin avro çok az değil mi?” dedi. Oysa bazen 3 bin avro herkes için çok önemli olabiliyor. Çok zengin bile olsanız bazen 3 liranız olmayabiliyor.

Güven Kıraç:Kaldı ki biz bunu konuştuk prova sürecinde; “Küçük bir rakam mı acaba insanın kendini yırtması için?” diye. Ama dediği gibi o kadar göreceli ki bu, 5 liraya da ihtiyacınız olabilir.

“Biz oyuncuları kaşıntı tutar, duramayız”
-Oyunda kişisel sezgilere göre, gelir belgesiz kredi verilip verilemeyeceği de sorgulanıyor. Sizce bu gibi durumlarda yetkili kişinin sınırı ne olmalı?

Haberin Devamı

Emre K.:İşte oyunda ütopik olan tavır bu aslında. Bir banka müdürünün sezgilerine güvenerek kredi veremezsiniz. Ama
“O duruma gelebilirsin” diyor burada yazar. Oyunun sonunda da çok güzel bir lafı var; “Artık kredi almaya gittiğinizde size kredi vermezlerse, o krediyi almak için bir metodunuz var. Tabii ki sevgilisini kullanarak” diyor. Vurarak, öldürerek değil ama bir taktiğin var. “Bu noktaya getirebilirsen onu, sezgilerine güvenerek sana kredi vermek zorunda kalabilir” diyor yani.

Emre Karayel: “Güven abinin ayaklarına sıkan aslında Levent Ülgen’dir”

“Çıt çıt çıkarırız dedik, 2 ay prova yaptık”

-“Leyla ile Mecnun” dizisinde şöyle bir diyalog vardır: Mecnun “Banka mı soysak?” diye sorar. Yavuz “Olur mu lan öyle şey, başımızı belaya mı sokacaksınız?” der. İsmail abi de “O zaman kredi çekelim, banka bizi soysun!” diye konuşur. Ne diyorsunuz, doğru mu sizce de?

Güven K.:Bankayla ilgili mevzularda benim aklıma hep Bertolt Brecht’in bir lafı gelir: “Bir banka açmakla banka soymak arasında bir fark yoktur.” Bankalar para satarlar ve ödenmemesini tercih ederler bence. Kredi kartlarını herkese niye bu kadar vermek isterler çünkü “Harcama yapılsın, ödense ne güzel ama ödenmese de zaten bir yolla fazla fazla, faizle nasılsa alırım ben” diyorlar. “Hiçbir şey yapamazsam haczederim” diyorlar. Yani her şartta banka kazanıyor.

Haberin Devamı

Emre K.:Biz Güven abiyle her seferinde bunun altını çizerek söyledik. Oyun kredi almaya çalışan birinin hikayesi tamam ama sonunda kadın-erkek ilişkilerini sorgular hale geliyor aslında, finansal düzen üzerinden. Oyunun tadı da orada.

-Bu oyunu birlikte çıkarmaya nasıl karar verdiniz?

Güven K.:Uzun zamandır birbirini tanıyan oyuncularız ama birlikte ilk defa çalışıyoruz. Yıllar içinde hep birbirimizi gördük, sohbet ettik ama tiyatro konusunda “Aman bir gün oynayalım” gibi bir sohbetimiz olamamıştı. Bir gün makus bir telefon konuşması; beni aradı Emre “Çok rahat, güzel bir tekst var. Hemen çıt çıt çıkartırız” dedi.

Emre K.:Ama önce tatilde altyapıyı hazırladım; “Abi iyisin değil mi, rahatsın... Bir ara telefonla konuşalım” diye. “Tabii ara sen beni” dedi.

Güven K.:Başıma geleceklerden habersizdim tabii. “Çok kolay ya, iki kişilik bir oyun, biz bunu 15-20 günde çıkartırız” dedi.

Haberin Devamı

Güven K.-Emre K.:İki ay prova yaptık.

-Neden “Kredi” peki?

Emre K.:Mahir İpek ve Ankara Sanat Tiyatrosu’ndakiler çocukluk arkadaşlarım. Mahir getirdi bu oyunu. Okuduktan sonra “Biz mi yapalım,
ne olur, kimle olur?” diye konuşurken aslında Levent Ülgen’dir Güven abinin ayaklarına sıkan. O “Ben okuduğumda Güven Kıraç...” demeye kalmadan hepimiz “Aaaa Güven” olduk. Sonra o da okudu, çok sevdi, böylece ayağını kaydırmış olduk.

Güven K.:Görüyorsunuz arkamdan iş çeviriyorlar. Bir değil kaç, bak gittikçe artıyor rakam. Hiç güvenli bir ortamda değilim. Kendimi hiç güvende hissetmiyorum.

“Baba olmak çok güzel bir duygu”

-Biriniz evlisiniz, diğeriniz bekar. Bu durum provalarda herhangi bir aksama, prova sonrasında dışarı çıkma/çıkamama gibi bir sorun yarattı mı?

Emre K.:Bir zorluk çekmedik. O tıpış tıpış eve gitti, ben de âlemlere aktım. Şaka tabii ki.

Güven K.:Gerçi şunu söylemeliyim, fırsat buldukça her yerde de söylüyorum içimden atmak için bu suçluluk psikolojisini: Evet, aslında ben prova sürecini biraz aksattım çünkü küçük bir bebeğim var; dokuz aylık kızım Maya. Dolayısıyla bazen provalara üç dediler dörtte gittim, dört dediler beşte gittim. Hatta bazen değil, çoğunlukla öyle gittim. Burada tekrar özür diliyorum.

Haberin Devamı

-İlk defa baba oldunuz; nasıl bir duygu?

Güven K.:Çok güzel bir duygu. Ayaklarım yere değmiyor desem yeridir. Bir de kız çocuğu istiyordum, kız oldu, çok mutlu oldum. Yani erkek olsa da mutlu olacaktım yanlış anlaşılmasın ama şimdi kızımla çok keyifliyiz.

“Salon sizin için doluyorsa tadından yenmiyor”

-Güven bey sizi uzun süredir tiyatroda göremiyorduk. Özlemiş misiniz sahneleri?

Güven K.:Hayır, hiç özlememişim. Kendimi bıçaklar mıyım canım, lafımın arkasında duruyorum. Bu son oyunum. Şaka bir yana çok stresli bir şey hakikaten tiyatro. Bakma biz oyuncuları kaşıntı tutar, duramayız, üç-beş yılda bir oyun yapalım isteriz ama unutuyoruz işte o ilk prömiyer akşamındaki kalp çarpıntısını. Unuttuğumuz için de tekrar yelteniyoruz. Şimdi ben böyle konuşuyorum, üç sene sonra gene kaşınırım, bakarsınız bir yerde oynuyorum.

-Belki de o kaşıntıyı özlüyorsunuzdur...

Güven K.:Tiyatro oyuncuyu hem antrenmanlı tutan hem zorlayan bir şey. Bir de kondisyon istiyor; iki saat bir performans, belli akşamlar oynamak kolay bir şey değil aslında ama...

Emre K.:Ama bir salon doluyorsa ve sizin için doluyorsa, oyun bittiğinde herkes eğlenmiş ve oyunu sevmişse, ki bunu hissettirir o alkış size, tadından yenmiyor. Seyircimize de teşekkür ederim, ilgileri ilk başından beri yoğundu. Şunu da söyleyeyim, Ankara Sanat Tiyatrosu 23 yıllık bir kurum, İstanbul’da ilk defa bir prodüksiyon yapıyorlar Aysa Prodüksiyon’la beraber. Bu da bize kısmet oldu, bu da ayrıca gurur verici bir şey.

-Yeni projeleriniz var mı?

Emre K.:Benim yok.

Güven K.:Benim geçen yaz yaptığım bir komedi filmi var, “Şeytan Tüyü”, martta vizyona girecek sanıyorum. Bir tane de “Beginner” diye sanat filmi var. Yeni bir tane daha var, yine sanat filmi öyle...