Pazar Bizim için bu bir mucize

Bizim için bu bir mucize

24.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bizim için bu bir mucize

Bizim için bu bir mucize



Bizim için bu bir mucize


Baştan sona karanlık bir sorgu odasında geçiyor "9". Dijital kamera ile çekilen film boyunca sadece birkaç kez, o da çok kısa bir süreliğine sorgu odasından çıkıyor ve "amatör" kamera ile çekilmiş hızla akan birkaç plan izliyorsunuz. Sonuç: Tuhaf ama sıkılmıyorsunuz. Bir cinayet var ama bir süre sonra katilin kim olduğunu pek de merak etmediğinizi fark ediyorsunuz. Enteresan! Yönetmen Ümit Ünal "Bildiğim her şeyi unutmaya çalışarak bu filmi çektim" diyor.

Ümit Ünal; "Teyzem", "Hayallerim Aşkım ve Sen", "Piano Piano Bacaksız" gibi birçok Türk filminin, "Tatlı Betüş", "Aziz Ahmet" gibi dizilerin senaristi ve reklam filmi yönetmeni. "9öda ise senaristliğin yanı sıra kamera arkasına geçerek ilk kez uzun metrajlı bir filmin yönetmenliğini üstlendi. Ve İstanbul Film Festivali’nde Ünal’a "En İyi Yönetmen" ödülünü kazandıran film, Türkiye’nin bu yılki Oscar aday adayı olmayı da başardı.

Sizi senarist kimliğinizle tanıyoruz, reklam filmlerinde yönetmenlik yaptığınızı biliyoruz ama ilk kez "9" ile bir sinema filminin yönetmenliğini üstlendiniz. "9"un bir ayrıcalığı mı vardı, yoksa yönetmenliğin zamanı mı gelmişti?
Senelerdir film çekme hayalim vardı. "İstanbul Masalları" diye bir proje üzerinde çalışıyordum ama o, "milyon dolarlık" deniyor ya, öyle; geniş bütçeli bir projeydi. Ekonomik kriz nedeniyle onu erteledim ve "9"u öne aldım. Bu filmin özelliği başlangıçta neredeyse hiç para gerekmemesiydi. Çok çok çok küçük bir bütçeye göre tasarlandı. Çünkü filmin hiçbir eksiği olmasın istedim. Yani "Öyle bir film olmalı ki paramız olsa bile biz bunu yine böyle çekmeliyiz" diye düşündüm.

Parasızlık yüzünden birtakım şeylerden fedakarlık etmediniz yani.
Hayır. Madem elimizde bunlar var, madem para az, o zaman bunlara uygun olmalı dedik. Elimizdekilerle nasıl "en iyi"yi yapabiliriz? Bunu çözdük. Büyük düşünüp sonra projeyi küçültmek yerine "9"u kendi sınırları içinde "büyük" düşünüp hayata geçirdik.

Çok kolay sıkıcı olabilecek bir film. Büyük bölümü sorgu odasında geçiyor. Biraz teatral bir atmosfer var. Risk değil miydi bu sizin için?
Herkes için bir risk vardı, cesaret istiyordu. Oyuncular yazar olarak beni tanıyorlardı zaten, yönetmen olarak da güvendiler. Teatral? Sahnelenebileceğini söyledi biri de. Mümkün değil. Çünkü film kurguya dayanıyor. Uzun planlar izleyicide teatral bir etki yaratıyordur belki.

Sıkıcı olmak bir yana orijinal, biraz da, ne bileyim "tuhaf" ama iyi anlamda tuhaf bir film olmuş.
Çünkü "9" benim meslekten öğrendiklerimi bir şekilde unutmaya çalıştığım bir filmdi. Orijinalliği de tuhaflığı da bundan kaynaklanıyor. Kafasındaki şeyi canlandırmaya çalışan bir amatör gibi davrandım. Dizi ya da reklam çekerken izleyiciyi göz önünde bulundurmak gerekir. Anlar mı, sıkılır mı... "9"u çekerken neredeyse seyirciyi unuttum.

"Beyaz ‘Kendimi oynuyorum’ diyor ama aslında bu en zorudur"
Kanal D’de yayınlanan "Biz Size Aşık Olduk"un yönetmenliğini yapıyorsunuz. Biraz klip tadında...
İlk bölümü mü izlediniz yalnızca?

Evet.
Sonra o tarzdan vazgeçtim. İlk bölümde değişik bir üslup oturtmaya çalıştım ama denediğim şey prodüksiyon şirketine çok iş bırakıyordu. Kurgu, ses, müzik yerleştirme falan. Benim için kurgu çok önemli. Çok alternatif çekip onlar arasında seçim yapmayı seviyorum. Fakat dizi çekimi öyle bir şey ki şimdi kurguya bile girmiyorum, sadece kontrol ediyorum. O yüzden ilk başta düşündüğüm tarzı terk edip şimdi prodüksiyona daha az iş bırakan, daha dizi gibi bir şey çekiyorum.

Beyazıt Öztürk’ün oyunculuğundan memnun musunuz?
Beyazıt bence olağanüstü. Kamera karşısında doğal olmak zordur. Bunu çok iyi yapıyor. Aynı zamanda komik bir adam, eğleniyoruz. Her rolü oynayabilir mi bilmiyorum tabii. Kendisi de söylüyor zaten, "Ben oyuncu değilim. Burada biraz kendimi oynuyorum" diyor. Ama bunun ne kadar zor bir şey olduğunu bilmiyor. Bu daha zordur. Bence çok yetenekli.

Filmin ardından reklam, dizi yönetmenliği vasat gelmiyor mu?
Film çekmek, yazmak... Bunlar benim mesleğim. Başka bir şey bilmiyorum Dolayısıyla bunları yapmak zorundayım.

"Çıplaklık fazla abartılıyor. Ama biliyordum bunu. Televole’ye çıkabileceğimi de biliyordum. Yine de sokakta tanınmak tercih edeceğim bir şey değil"
Esin Pervane, "9ödaki Kirpi karakteriyle oyunculuğa hızlı bir giriş yaptı. Kurban rolünde olduğu için, Kirpi hakkında "Ailesi aslında çok zenginmiş, uyuşturucu falan sokağa düşmüş işte" diye rivayetler üretildiği için, Serra Yılmaz’ın canlandırdığı Saliha hanım karakteri onun "zavallı bir sokak köpeği kız işte, meczup" olduğunu düşündüğü için, diğer oyuncuların yeteneğinden kimsenin şüphesi olmadığı halde onu beyazperdede ilk kez gördüğümüz için ya da filmdeki tek genç kadın olduğu ve göğüsleri göründüğü için... Hangisi bilinmez ama bir sebepten "9"un en ilgi çeken oyuncusu 21 yaşındaki Esin Pervane oldu.

Siz bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Tamamen rastlantı. Daha önce bir belgeselde asistanlık yapmıştım. "9"un görüntü yönetmeni, o belgeselin de görüntü yönetmeniydi. Bana "Oyuncu olmak ister misin? Uzun metrajlı bir filmimiz var" dedi. "Bir düşüneyim" dedim. Sonra basın toplantısında buldum kendimi. Orada olayın ciddiyetini anladım. Ekip fotoğrafı çekilirken.

Çıplaklık sizi rahatsız etti mi?
Çıplaklık abartılıyor bence. Hürriyet’te filmle ilgili bir haber vardı, yanında da benim yarı çıplak resmim. Oysa filmde çok hızlı akıp giden bir şey bu.

Kullanılacağını biliyordunuz herhalde.
Kullanılmamalı! Ama tabii bunu biliyordum. Televole’ye çıkabileceğimi de biliyordum.

Televole’ye çıktınız mı?
Yok. Sinan Çetin çekseydi filmi belki çıkardım. Ama bana gelen tepkiler olumluydu. Çevremdeki insanların buna takılacağını sandım, yanılmışım.

Oyunculuğa devam edecek misiniz?
Öyle görünüyor. TRT’de bir dizide küçük bir rolüm var. Bugün de bir kısa film için görüşeceğim.

Ama oyunculuk hedeflenmiş bir şey değildi, tesadüf oldu. Siz ne yapmak istiyordunuz aslında.
18 yaşında İstanbul’a geldim. Çünkü İstanbul özgürlük demekti benim için.

Aileniz ne dedi kalkıp İstanbul’a gelmenize?
Annemle babam 5 yıl önce, ben 16 yaşındayken trafik kazasında öldüler. Reşit olunca İstanbul’a geldim. Annemle babam yaşasaydı belki ancak üniversite okumak için gelebilirdim buraya.

Şimdi üniversiteye gitmek istiyor musunuz?
Düşünüyorum. Lisedeyken üniversite gibi bir idealim yoktu. Ama şimdi görsel iletişimle ya da tarihle ilgili bir şey okumak istiyorum.

Sokakta sizi tanıyanlar oluyor mu?
"Gözleri benziyor" falan diye fısıldaşıyorlar. Aman n’olur tanınmayayım. Bunu tercih etmem. Ben sosyofobik bir insanım, çok rahatsız olurum.

"Hükümetteki bunalım ‘9’un başına patladı. Ama gösterilen tepki beni sevindirdi"
"9" az kalsın yasaklanıyordu.
Evet. O sırada hükümet içinde bir bunalım vardı sanırım. Aslında "9öda yasalara aykırı bir şey yok ama bizim filmin başına patladı. Bunun en iyi yanı müthiş bir tepkinin oluşması oldu. Bu, Türkiye’de bazı şeylerin iyiye gittiğinin işareti.

Yasaklanmaktan kurtuldu, sonra da Türkiye’nin Oscar aday adayı oldu.
Bu, benim için de büyük sürpriz oldu. Açıkçası Oscar’a nasıl film gönderildiğini bilmiyordum. Bir seçici kurul seçiyormuş aday filmi. 10 film arasından "9"u seçtiler.

Sizce şansı var mı filminizin? Oscar almak bir yana, beş aday arasına girer mi?
Oscar dünyanın en ticari sinema ödülü. Bu filmin Oscar alması mucize olur. Ama bu filmin çekilmesi, gösterime girmesi de mucize. Katmerli mucize, neden olmasın? Şaşırmam yani. Gerçekçi ol, imkansızı iste!