Pazar Bu kaçıncı bahar?

Bu kaçıncı bahar?

04.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Mavi Sakal'ın "Yeni...Den" albümü, birikim göllerinde ıslanmış anılar potpurisi gibi. Topluluk bu albümde keseden yemiş. "Yeni...Den"de eskinin el emeği, göz nuru var ziyadesiyle

Bu kaçıncı bahar

MÜZİK 25 Ocak akşamı, yani Mavi Sakal'ın yeni albümünün çıktığı günün akşamında ilk konserlerine çıkacağı Balans'ın loş salonunu hıncahınç bir miting alanına dönüştürmek amacıyla yollara döküldü yüzlerce kıdemli roker. Babalarının peşine takılan gençler ise, kendilerine ilerleyen yaşın yorgunluğunu değil, tazelenen nefesini teklif eden bir topluluğa tanık oldu o akşam. Eski dostların özlem dolu alkış ve tempolu nidaları arasında baba rakçı olarak çıktıkları sahneden, genç rakçılara karşı önlerinde duran mesuliyetin ağırlığı ile indi Mavi Sakal. Dile kolay; öyle ya da böyle 27 yılı geride bırakmışlardı. Anadolu koyununun derisiyle kaplı rock defterinin sararmış yapraklarına kokulu kanla yazılmış albümler yazmışlardı. Şimdi "Yeni...Den" adlı az kullanılmış bir albümle geri döndüler. Mavi Sakal geri döndü. Beraberinde orta yaş kriziyle birlikte "Noolucak bu rock müziğinin hali?" yasına girmiş, "Bu benim baharım değil" diyerek penceresini sıkı sıkıya örterek inzivaya çekilmiş rakçıları da konser salonlarına döndürdü. Kaportasında ve motorunda sorun yok ama "Yeni...Den" elden düşme bir albüm. Çünkü içindeki şarkıların tamamın sıfır kilometre değil. Eski, yeni dokuz şarkının sıralandığı 45 dakikalık albüme, "Yat Geliyorum", "Şaşkın", "Manyak" ve "Çektir Git" adlı şarkılar yeniden kaydedilerek iliştirilmiş. Diğerleri hair metal ile stadyum rock anlayışı arasına sıkışmış, kâh teskin edilmesi olanaksız sert, saldırgan maço bir sound'la, kâh topluluğun mülayim romantik yüzüyle yazılmış besteler. Bunlar arasında kapanışta yer alan dokuz dakikalık "İster misin?", bir saygı şarkısı olarak sunuluyor olsa da, Pink Floyd kavırı hayaletinden kendini kurtaramıyor. Topluluğun orijinal kadrosundan sadece iki kişi var yeni koalisyonda; şarkıcı gitarcı Tibet Ağırtan ve davulcu Murat Tümer. Gitarcı Taylan Dedeoğlu ve basçı Batur Yurtsever; her ikisi de fevkalade enstrümantalist. Değerli müzisyen Tanju Eren'in yapımcı koltuğunda oturduğu albümün aferin hanesinde allık, pudra kullanmaya tenezzül etmeden, hayranlık uyandırma gayretinin peşinde bıktırıcı teknik gösteriye boğulmadan, yüksek edebi tasvirlere girişmeden, sade cümleler ve harbi bir üslupla, sarih duygularla yapılmış olması var. Motor ve kaporta iyi "Yeni...Den", birikim göllerinde ıslanmış anılar potpurisi gibi. Mavi Sakal yeni albümde keseden yemiş. Bu albümde eskinin el emeği, göz nuru var ziyadesiyle. Mavi Sakal'ın şimdi yeni koalisyonunda bu birikimi yeniden yaratması gerekiyor. En azından yeniden çıkış adına çıkarılan albümün elden düşmeliğini telafi için. Ha bir de, kendilerini efsane olarak kabul eden yeni rakçılara ve dinleyicilere karşı mesul olduğu en büyük vazifesini yerine getirmek için. Hey gidinin "Çektir Git"le perdeyi aralayan, "İki" albümüyle gönül fetheden, "Kan Kokusu"yla memleketin ilk CD formatındaki rock albümünü çıkaran, dokuz yıl önce Wembley'de, Status Quo'yla aynı sahneyi paylaşan Mavi Sakal'ı. İnat, hırs, arzu ve yoğun emekle "Yeni...Den" işe başlamalı. "Yat geliyorum"la başlayan aşk paragrafı, "kalk gidiyorum"la noktalanmasın. Anılar potpurisi Eskilerden iki şarkı; eğlenceli "After Midnight" ile alaycı "Cocaine". İkisini de Eric Clapton meşhur etmişti ama besteler JJ Cale'e aitti. Clapton şarkı söylemeyi ondan öğreniyor; her konuda kopya çekiyordu. Eyyam görmüş iki yaşlı kurt şimdi yan yana geldi ve "The Road to Escondido" adında keyifli bir albüm kaydetti. Cale'in veciz nameleri, Clapton'ın yumuşak tarzıyla birleşiyor, 11'i Cale'e ait olan 14 şarkıda. Albüme damgasını vuran Cale. "Anyway The Wind Blows" ve "Don't Cry Sister", Cale ustanın 70'li yıllarından kalma. Clapton misafir gibi eğreti oturuyor. İkili bilindik tarzlarının dışına çıkmıyor; yan yanalığın verdiği dayanışmadan faydalanıyor. Davulda Steve Jordan, basta Pino Palladino, gitarlarda Albert Lee, Derek Trucks ve John Mayer yol arkadaşlığı yapıyor. İki yaşlı kurt Ankara'dan İstanbul'a bir demiryolu uzanıyor. İki şehir arasındaki paralı otobana alternatif olan bu yaşlı raylar son yıllarda hayli işlek. Ufukta görünen trenin son katarında 28-30 yaşlarında dört müzisyen var. Şarkıcı Öyküm, davulcu Umut, basçı Selim ve gitarcı Onur'dan oluşan hayaleTTren, "Yalnız" adlı 12 parçalık ilk albümüyle kulak tırmalamayan alternatif rock tınıları arasından masumane ayrılık şarkıları getiriyor bize. Hüzün, hayal kırıklığı ve yanılgıdan ibaret mahzun dünyanın sesi olarak, "hayal ettiren" çağrışımlı isimleriyle hayaleTTren, şimdi pılını pırtısını toplayarak doğup büyüdüğü şehirden, Ankara'dan ayrıldı. Bu tren İstanbul'a vardı ama müzik dünyasının kurtlar sofrasındaki asıl yolculuğu şimdi başlıyor. Ayrılık treninin son katarı Ankara'nın en bilinen ve sevilen kavır topluluklarından biriydi Raindog. Emanet tekerlekle yolun sonuna gelindiğinde kendi bestelerine yoğunlaştılar; albüm kapıya dayanınca da Zakkum adını aldılar. "Zehr-i Zakkum" adını taşıyan ilk albümleri, Pulp'tan Placebo'ya geniş bir yelpazede yapıcı olup olmadığı tartışılır etkiler taşıyor. Kavır topluluğundan albüm sahibi olmaya geçerken biraz daha fazla orijinaliteye gereksinimleri vardı. Belki sıradaki albümler kapatır bu açığı. İki şarkıda konuk var. "Erkek Adamsın"da Türk rock'ının Vampirella'sı Seyyal Taner, albüme adını veren şarkıda da vampiri Teoman. Kırılgan, edalı ve gözleri sürmeli Zakkum, kansere yakalanmış Türk rock müziğine dert mi olacak, deva mı? Modern rock tıbbının önündeki soru bu. Dert mi deva mı?

Yazarlar