Pazar Büyük büyük kitapları birlikte okuyanlar...

Büyük büyük kitapları birlikte okuyanlar...

01.12.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Büyük büyük kitapları birlikte okuyanlar...

Büyük büyük kitapları birlikte okuyanlar...





Amerika’nın bir yandan sokak adabıyla bana her zaman pek "Avrupalı" gelen ama bir yandan da muhteşem mimarisi ve muhteşem "blues" kulüpleriyle buram buram Amerikalı olan muhteşem şehrindeyim yine.
Lakabına yakışır şekilde, her zamanki gibi rüzgarlı Chicago.
Bu şehre hemen her yıl, özellikle de sonbaharın hızla kışa koşan bu günlerinde geliyorum ve her seferinde de iliklerim donuyor. Ama bu kez Michigan Gölü pırıl pırıl güneşin altında, adeta turkuvazlaşan bir maviyle karşıladı beni. Gri yeşil rutubetten eser yok. Yalayınca üşütmüyor rüzgar, hafiften gıdıklayıp insanın aklına cin fikirler getiriyor sadece. Harika...
Bir akşam kahvesinin keyfini, sokağa atılmış sandalyelerde çıkarırken, bazısı Hanukka bazısı da haftalar öncesinden Noel alışverişine çıkmış aileleri, çiftleri, arkadaş gruplarını, tek tük yalnız yürüyen kadın ve adamları, kimi pardösülerini uçurarak, kimi havaya değil takvime endeksli olduğundan gocuklarına gömülmüş, kimi de atletli şortlu bir halde, ellerinde kollarında paketler, buketler, torbalar ile geçerken seyretmenin gerçeküstü bir yanı var sanki. Yerini ve zamanını kolay ele vermeyen bir tablo bu.
Bir yandan sütlü kahvemi höpürdetip bir yandan kafa defterime bir Chicago akşamından notlar alıyorum ama aslında aklım kitaplarda...
Tanımını "Sanat, Edebiyat, Tarih ve Tiyatro Festivali" diye yapan ve az biraz siyasete, medyaya da bulaşan Chicago Festivali’ne "Yabancı Gözüyle Amerika" türünden bir panelde konuşmak için geldim. Panelin, festivalin ve tabii en çok da bayıldığım bu şehrin yazılacak o denli çok yanı var ki, hani "Aradan bir değil, üç pazar yazısı çıkar" diye içimden geçirmedim de değil.
Ama festivalde tanıştığım biri yetmiş, diğeri elli beşindeki iki genç aklımı çeldiler bir kere; Chicago’ya özgü olmayan, daha doğrusu bir tek Chicago’ya özgü olmayan bir konuya gidiyor elim: Kitaplara.
Maureen ile Herbert panel sonrasında yanıma gelip "Biz" dediler, "Büyük Kitaplar Vakfı’nın kurucularındanız. Şimdi dağarcığımızı çeşitli ülkelerin, bölgelerin entelektüel mirasını da kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Listemize Türkiye ile ilgili kitaplar da aldık... Sizin de belki önerileriniz olabilir."
Sonrası, bendenizin Büyük Kitaplar Vakfı’nı keşfettiğim lezzetli bir öğleden sonra...
Büyük (aslında İngilizcesi, Türkçede tam da karşılığı olmayan, insana yerine göre, "Büyük mü desem, yüce mi, muazzam mı, yoksa harika mı?" diye düşündüren "Great" sözcüğü ile Great Books Foundation... "Baba" Kitaplar Vakfı diyebiliriz belki!) Kitaplar Vakfı, ABD’de pek yaygın olan kitap kulüplerini andıran ama kitap okumanın, incelemenin ve tartışmanın kurallarını adeta bir manifesto halinde ayrıntılarıyla belirlemiş bir kılavuz kurum. Aynı kitabı eşzamanlı olarak okuyan ve daha sonra bir grup liderinin öncülüğünde, belirli kurallar çerçevesinde, birlikte analiz edip tartışan ve kimi zaman da bu etkinliklerini, kitabı okumuş ya da okumamış, grup dışı kişilere açık ancak kitabı okumayanların söz alamadığı ortamlarda düzenleyen grupların önderi bir kurum.
Vakıf, Chicago Festivali’ne bu yıl konuk olan Margaret Atwood, Joyce Carol Oates, Tim O’Brien, Michael Ondaatje, Arthur Miller gibi ABD ve Kanada’dan önemli yazarların konferanslarının düzenlenmesinde de rol üstlenmiş.
Lafı uzatmadan, "Büyük Kitaplar" listelerine şöyle bir göz gezdirince aklımda kalanları sayayım size: Çehov’dan "Vanya Dayı", Aristo’dan "Mutluluk Üzerine", Rousseau’dan "Toplum Sözleşmesi", Marx’tan "Emeğin Yabancılaşması", Shakespeare’den "Othello", "Hamlet", "Kral Lear", Dostoyevski’den "Yeraltından Notlar", Herodot’tan "Pers Savaşları", Homeros’tan "İlyada", Machiavelli’den "Prens", Swift’ten "Gülliver’in Gezileri", Thoreau’dan "Sivil İtaatsizlik", vesaire vesaire...
Bir fikir edinmişsinizdir.
Maureen ile Herbert, Büyük Kitaplar Vakfı’nı kılavuz kabul edip bu listelere göre okuyan ve tartışan grupların birkaç yüz bin kişiyi kapsadığını söylediler. Türkiye kitaplarını da konuştuk ve önerilerimi yazılı olarak iletmeye söz verdim. Freely’den "İstanbul", Mango’dan "Atatürk", Kazan’dan "Halide’nin Hüneri", Pamuk’tan "Benim Adım Kırmızı" onların listeye zaten aldıkları kitaplardan birkaçı...
Kır saçlı iki genci, söyleştiğimiz üniversite amfisinde bırakıp Chicago akşamına aktım akmasına ya, bulvar kahvesinde böyle gevşek gevşek kafa gevişi getirirken bile neden şehre, ama sadece şehre, teslim olamıyorum bir türlü, şimdi anladınız mı?



































Yazarlar