Pazar “Can’ın protestliği, kalıplara uymaması hoşuma gidiyor”

“Can’ın protestliği, kalıplara uymaması hoşuma gidiyor”

05.02.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Eurovision’a Can Bonomo’nun gitmesi kararının arkasındaki isim olarak bilinen TRT Müzik Koordinatörü İsmail Güngör, seçimin İsrail’le ilişkiler yumuşasın diye yapıldığı iddialarını yalanlıyor: “Dedikodularla ortalığı karıştırmak kime ne fayda sağlayacak?”

“Can’ın protestliği, kalıplara uymaması hoşuma gidiyor”

Eurovision’da Türkiye’yi bu yıl Can Bonomo’nun temsil edeceği belli olduğundan beri adı en az onun kadar sık anılan biri daha var; İsmail Güngör. TRT Müzik Kanal Koordinatörü olan İsmail Güngör, Can Bonomo’nun seçilmesinin arkasındaki isim olarak biliniyor. Güngör’le Eurovision’u ve Bonomo’nun temsilciliğini konuşmak üzere buluşuyoruz. “Makamda oturamıyorum. Sabah geliyorum, önce montaja iniyorum. Oksijen var orada çünkü” diyor. Güngör deyim yerindeyse kanalı ‘mutfak’tan yönetiyor. Röportajımız başlayıp da söz Can Bonomo’ya geldiğinde gözlerinin içi gülüyor: “Biz o pırıltıyı Can Bonomo’da gördük. İyi bir besteyle, iyi bir şov ile ülkemizi en iyi şekilde temsil edip iyi bir derece alacağına inanıyorum. Gelin, polemikleri bir kenara bırakıp ona destek olalım.”

Haberin Devamı

* Eurovision’un yurtdışında önemsenmediğiyle ilgili şeyler söylenir bazen. Sizce Eurovision nasıl bir yarışma?

Temelinde bir beste yarışmasıdır ama kuşaklar yenilendikçe, yarışma eskidikçe besteyi şovlarla ön plana çıkartmak söz konusu oldu. Eurovision dünyada çok önemsenmiyor denmesine katılmıyorum. Birçok ülkeyi puan verirken seyrettiğinizde arkada binlerce insanın sonucu beklediğini, meydanlara dev ekranlar kurulduğunu görüyoruz. Biz gençken sokaklarda bir tek kişi olmazdı o gece. Yılbaşı gibi çerezler, meyveler alınırdı. Belki bundan 10 sene önce bir düşüş yaşandı ama şimdi yine yükselişte.. Hak ettiği yere oturdu. Bence güzel bir yarışma çünkü kültür alışverişine, televizyonlar arası ilişkilerin gelişmesine, toplumlar arası kaynaşmaya vesile oluyor.

* Ülkeler arasındaki ilişkiler demişken Can Bonomo’nun İsrail’le ilişkileri olumlu etkilemesi için seçildiğine dair haberler çıktı...

Polemik yaratmak için yapılan birtakım davranışlar bunlar. Doğru değil. EBU (European Broadcasting Union / Avrupa Yayıncılık Birliği) üyesi resmi bir kurum olan TRT bir sanatçı seçmiş. Hepimizin onun arkasında durması gerekirken dedikodularla ortalığı karıştırmak ne fayda sağlayacak?

“Teklifi duyunca şoka girdiler, onları odada yarım saat yalnız bıraktık”

* Can Bonomo’yu ilk ne zaman dinlediniz?

Çok yeni. Eurovision için isim arama sürecinde gördüm.

* Teklifi ilettiğinizde ne tepki verdiler?

Şoka girdiler. “O zaman sizi bir yarım saat yalnız bırakalım” dedik. Çıktık odadan, bir çay içip geldik. Ondan sonra görüşmemize devam ettik. Ağır ağır tırmanalım derken birden böyle önemli bir yarışmada Türkiye’yi temsil etmek üzere teklif almak onlar için şaşırtıcı oldu.

* Bonomo kararınıza gelen tepkiler sizi şaşırttı mı?

Şaşırtmadı. Eskiden BBC’de kurs görürken bize hep “Programlarınıza parıltı, pırıltı serpiştirin” derlerdi. İşte biz o parıltı, pırıltıyı Can Bonomo’da gördüğümüz ve onu birçok açıdan inceleyip özümlediğimiz için tahmin edebiliyoruz ondan çıkacak olan müzik tarzını. O nedenle insanların ilk tepkisi bizim için o kadar da sıkıntılı değildi. Bir süre sonra alışacaklarını biliyorduk. Birçok köşe yazarımız da güzel yazılar yazdılar. Bu da onlara moral oldu.

* Moral bozacak şeyler de yazılıyor. Özellikle Yahudi olmasıyla ilgili çok tatsız şeyler söylendi...

Önemli olan Can Bonomo’nun söylemidir. Ne diyor Can Bonomo? “500 yıldır bu ülkede yaşıyoruz. Bergama’ya yerleşmişiz. Annem Türk, babam Türk, ben Türküm. İki kuşaktır İzmir, Alsancak’ta yaşıyoruz. Bu ülkede doğup büyüyen bir Türk genci olarak ülkemi en iyi şekilde temsil edeceğim.” Gerisi bizi ilgilendirmiyor. Bu bir din yarışması değil. Yarışmanın kriterlerinde inançla ilgili madde yok.

Haberin Devamı

“Can’ın protestliği, kalıplara uymaması hoşuma gidiyor”

Haberin Devamı

“Can’ın ekibi Roma savaş taktiği uyguluyor”

* Beni etkileyen Can’ın müziğindeki tınılardı. Batıya dönük bir şey dinliyorsunuz ama içinde öyle bir tını var ki, kendi kültürünüzden bir şey, o sizi yakalıyor. Bonomo’nun da tabii bu kültürün içinde yetişmiş olmasının müziğine getirdiği güzel yansımalar var. Yorumunun kalıplara uymaması da var. Biraz gençliğin de getirdiği sunum biçimindeki protestlik, çılgınlık da diyebiliriz. “Ben böyleyim, tarzım da bu” şeklinde... Çok hoş geliyor bana.
* Can ve ekibi genç olmalarına rağmen çok akılcı bir politikayla yürütüyorlar süreci. Bütün ekip tek yumruk oldular. Hem iş arkadaşı hem de dostlar... Aranjörü Can Saban, Ertem Eğilmez’in torunu. Ece (Çelebioğlu) diye bir menajeri var. Canavar gibi bir kız. Adeta bir kalkan oldular onu bu işlerden uzak tutup bestesine yönelmesini sağladılar. Belki Roma savaş taktiği gibi bir şeydi belki de bu (gülüyor).

Haberin Devamı

“Dil ve kostüm seçimi sanatçıya bırakılır”

* Hande Yener, Atiye gibi isimler telaffuz edildi. Bu isimlerin gönderilmesi gündeme geldi mi?

Birçok sanatçı inceleniyor. Çeşitli kriterler var. Ülkeyi temsili, o yıl içindeki davranış biçimleri, sunumu, konserleri, albümleri, klipleri... En önemlisi duruş meselesi. Birçok kurul bir araya gelerek yıl içerisinde birçok sanatçıyı böyle değerlendirmeye alıyor. Bu sene Can Bonomo’nun müziği daha ilgi çekici olduğu için sayın genel müdürümüzün başkanlığında oluşan bir kurul Can Bonomo kararını verdi.

* Hadise’nin kostümünün tepki çektiği için bir süre kadın sanatçı gönderilmeyeceği de söylendi...

Bu yıl delegasyon başkanı olduğum için daha net gördüm; bir sanatçının kendisini en özgür hissettiği yarışmadır Eurovision. Sanatçı beste seçiminde, aranjede, dil seçiminde, koreografisinde, kostüm seçiminde tamamen özgür bırakılır. Sanatçıya her türlü desteği TRT ve devlet sağlar.

* Sanatçının cebinden hiç para çıkmıyor mu?

Hayır.

* Kendi bütçesinden harcama yaparak daha büyük bir şov hazırlamak isterse...

Onun tercihidir. Ama Can Bonomo’nun böyle bir tercihi olacağını zannetmiyorum. Daha çok genç.

Haberin Devamı

“Canlı yayında kendimi paraşütçü gibi hissediyorum”

* Televizyonla nasıl kesişti yollarınız?

Van Lisesi’ni bitirdim. Gazi Üniversitesi’nde İşletme’de okumak için geldim Ankara’ya. Televizyonu gördüm, çarpıldım. “Ben bir gün bunun içine girip iş yapacağım” dediğimde arkadaşlarım dalga geçerdi benimle. Üniversite ikinci sınıfta televizyona girebilmek için mücadele etmeye başladım.

* İlk günkü gibi âşık mısınız televizyona?

Bir daha dünyaya gelsem yine yönetmen olmayı isterim. En sevdiğim canlı yayınlardır. “Canlı yayındasınız” dedikleri anda uçaktan atlayan bir paraşütçü gibi hissediyorum kendimi. Adrenalin öyle oluyor. Yayın bittiğinde yere inmiş oluyorsunuz.