Pazar “Caner yenisini kazanana kadar madalyasını çıkarmaz”

“Caner yenisini kazanana kadar madalyasını çıkarmaz”

24.07.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Down sendromlu milli yüzücü Caner Ekin’in anne-babası: “Oğlumdan iki şey öğrendim: Sabır, ki bu çocukların eğitimi için en önemli şey bu; ikincisi de karşılıksız, saf sevgi.”

“Caner yenisini kazanana kadar madalyasını çıkarmaz”

Caner Ekin yurtdışında gerçekleşen olimpiyatlarda ülkemize altın madalya kazandırmış milli yüzücülerimizden biri. Son olarak geçtiğimiz günlerde 23’üncüsü düzenlenen, akıntıya kapılıp finiş noktasından bir hayli uzaklaşanların sayısının hiç de az olmadığı, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışması’nı iyi bir dereceyle tamamladı. Üstelik bütün bu başarılara bir Down sendromlu olarak imza attı. Anne ve babasına sorduk biz de işin sırrını. Aldığımız cevap ortada sır teşkil edecek bir durum olmadığını gösterdi; yalnızca gerekli imkanların yaratılması, bolca da sabır ve sevgi...

“Caner yenisini kazanana kadar madalyasını çıkarmaz”

Dilinden düşmeyen “Boğaz’ı geçeceğim” hayalini gerçekleştirdi.

Haberin Devamı

* Caner altın madalya kazanmış bir milli sporcu. Bu spora yatkın olduğunu nasıl anladınız?

Nursel Ekin: Suyu sevdiğini keşfettik. Okulunda zaten yüzme aktivitesi vardı. Hafta sonları da biz destek verdik, havuza götürdük. Açıkçası başta bu günlere geleceğini tahmin etmemiştim.
Savaş Ekin: Caner’i okul tanıştırdı o yıllarda suyla. Sudan korkmuyordu zaten, yavaş yavaş yüzmeye de alıştı. Müsabakalara katılması 7-8 sene sürdü, iğneyle kuyu kazmak gibidir bu çocukların eğitimi.
2002 yılında Türkiye şampiyonuydu Caner. Sonra milli sporcu olarak İrlanda’ya gitti, altın madalya kazandı. Dönünce de ödül töreninde Başbakanımızla buluştu.

* Yurtdışında veya Türkiye’de katıldığı yarışmalarda maddi olarak size destek sağlayan sponsorlar oluyor mu?

Nursel E.: Yurtdışına federasyon gönderdi, bütün masrafını karşıladı. Ama Boğaz’da yüzmeden önce kampa girmesi gerekti. Biz emekli memuruz sonuçta, imkânlarımız kısıtlı.
Savaş E.: Toplumumuzda çoğu insan acıma duygusuyla bakıyor hâlâ. Önemli olan bu çocuklara, eğitim merkezlerine destek vermek. Boğaz geçme projesinde, ki Caner çok bilinen lisanslı bir sporcu, sadece bir yerden destek gördük. Merkezi Denizli’de olan Aydem Elektrik Dağıtım şirketi iki kere kampa gönderdi.

* Boğaz’da yüzmesi fikri nasıl oluştu? Özel bir güvenlik önlemi alındı mı?

Savaş E.: Yüzme hocaları Osman Akdemir ve Neşe Beyaz’ın çabalarıyla oldu. Osman Akdemir 11 yıldır hocası zaten, Neşe Beyaz da Antalya maratonuna katılmasını sağlayan hocasıdır. Biz bir tekneyle yanında gitmek, yönlendirmek istedik. Aslında Boğaz’ı geçebileceğinden çok emindik ama risk almak istemedik.

* Caner farkında mı bu büyük başarılarının?

Nursel E.: Evet, bir şeyler başardığının, herkesin onunla gurur duyduğunun farkında. Yıllardır söylüyordu “Boğaz’ı geçeceğim” diye, çok kararlı ve hırslı bir çocuk. Ama Boğaz’da yüzmesine izin vermiyorlardı, bu sene ilk kez izin alabildik.

* Madalyalarının ne kadar değerli olduğunu biliyor yani...

Nursel E.: Tabii, kazandığı madalyalar boynundan ya da cebinden hiç çıkmaz, ta ki bir yenisini kazanana kadar. O zaman eskisini odasındaki köşesine kaldırırız biz, yenisini ayırmaz hiç yanından. Eve gelen misafirlere de gururla gösterir madalya köşesini zaten.

“Caner yenisini kazanana kadar madalyasını çıkarmaz”

Anne Nursel Ekin: “Caner herkesin onunla
gurur duyduğunun farkında.”


“Üzüntüden sütüm kesilir diye eşim birkaç ay sonra söyledi”

* En baştan başlayacak olursak, Caner’in Down sendromlu olduğunu nasıl öğrendiniz?

Nursel E.: Zaten doktorlar doğar doğmaz anladı. Babasına söylemişler, ben birkaç ay sonra öğrendim.

* Neden?

Savaş E.: Eşimin psikolojik olarak etkilenmesini istemediğimden başlarda sakladım bu durumu.
Nursel E.: Üzüntüden sütüm kesilir diye eşim birkaç ay sonra alıştıra alıştıra söyledi bana.

* İlk duyduğunuzda neler hissettiniz?

Nursel E.: İlk etapta tedavisi olan bir hastalık gibi düşündüm. Açıkçası böyle bir hastalık olduğunu duymuştum ama ne olduğunu bilmiyordum. Sonradan bir tedavisi olmadığını, her şeyin eğitimle olabileceğini öğrendim.
Savaş E.: Normal bir çocuk beklerken, ömür boyu engelli yaşabileceğini duyduğunuzda kabullenmekte zorlanıyorsunuz tabii en başta. Down sendromunun ne olduğunu bilmediğim için öncelikle bu konu hakkında yazılmış kitapları okudum. Eğitimden başka bir çözüm olmadığını gördük.

* Sonrasında nasıl bir yol izlediniz?

Nursel E.: Altı aylıkken Hacettepe Üniversitesi’nin çocuk gelişim bölümüne götürüyorduk. Kaslarının gelişmesi için çok basit hareketler verirlerdi, biz de evde onları yaptırmaya uğraştık uzun bir süre. 4 yaşında da okula gitti zaten.
Savaş E.: Büyük şehirde yaşıyor olmamız bir avantaj oldu belki bizim için ama 29 sene öncesinden bahsediyoruz. Bulduğum okul önce kabul etmek istemedi Caner’i çünkü tuvalet eğitimini almamıştı henüz. Yedi sene boyunca üç araç değiştirerek o okula götürdüm, getirdim. Oradaki öğretmenlerinin çok emeği vardır Caner’in üstünde. Okul, ilk senenin sonunda bağımsız yaşama becerileri gelişsin diye çocukları kampa götürecekti, giysilerinin yanında bezlerini de koymuştuk valize. Kamptan döndüğünde bezleri de geri geldi, orada öğrenmişti. Bu okul şimdi Türkiye Zihinsel Yetersiz Çocukları Koruma ve Geliştirme Vakfı (ZİÇEV)’na dönüştü. Hiç unutmuyorum, oradaki öğretmeni “Caner ileride çok büyük adam olacak” demişti. Bunu söyleyen öğretmen şu an ZİÇEV’in genel müdürü Tomris Miser.
Nursel E.: Sonrasında normal ilkokulların özel alt sınıfları oluyor, ilkokula gidiyormuş gibi beş sene boyunca oraya devam etti. Okur-yazarlık belgesi aldı.

* Bu eğitim sonucu neler öğrendi?

Nursel E.: Okuma-yazma öğrendi. Televizyon izlerken anlıyor, altyazıları okuyor. Mesela maç izlemeyi çok seviyor, maçın kaçta başlayacağını okuyor altyazılardan. Çok basit düzeyde toplama çıkarma işlemleri yapabiliyor.

“Caner yenisini kazanana kadar madalyasını çıkarmaz”

İrlanda’dan altın madalya ile döndüğünde Başbakan ile...

“Caner stres atmak için Ankara havası oynar”

* Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Nursel E.: İnsanların tepkisi üzdü bizi en çok. Caner küçükken daha kontrolsüzdü. İnsanların rahatsız olduklarını söyleyip bizi uyarmaları, anlayışsız davranmaları üzüyordu. Kendi yakınlarımın bile istemediği oluyordu. Asla eve kapatmadım onu, bir arkadaşıma gittiğim zaman Caner’i de alıyordum mutlaka yanıma. Beni oğlumla kabul edene gidiyordum. Şimdi biraz daha anlayışlı diyebilirim insanlar.

* Yüzmenin dışında neler yapıyor?

Nursel E.: Televizyon izlemeyi sever. Ya maç izler ya da Türk filmi. Müzik dinlemeyi de çok sever, özellikle Ankara oyun havalarına bayılır. Çok da güzel oynar Ankara oyun havalarını.
Savaş E.: Stres atmak için kalkar Ankara havası oynar. Bir de yıllardır şöyle bir alışkanlığı var, kardeşi Ozan karne aldığı zaman o da okulu bitirir, kendine tatil ilan eder.

“Kavga ettiği çocuklar bile ‘Caner seninle gurur duyuyoruz’ diye bağırdı”

Oturduğumuz lojmandaki çocuklar bir gün Caner’in kardeşine sataştı, o da koruma içgüdüsüyle bu çocuklarla kavga etti. Çocukların ailelerinden çok tepki görmüştük. İrlanda’daki yarıştan döndüğümüzde bu kavga ettiği çocuklar apartmanımızın önüne geldiler, ellerinde gazete kupürleri, “Caner seninle gurur duyuyoruz” diye bağırıyorlardı.