Pazar Cenabete ticaret caiz

Cenabete ticaret caiz

22.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Çember sakallı" bir taksi şoförü radyoda "Kadınların regl günlerinde tamponla havuza girmesi sağlığa uygun mudur, değil midir?" tartışmasını dinliyor, bana da zorla bunu dinletiyor... Desem, mesela?

Cenabete ticaret caiz

Nitekim trafik var. Sahile saptık, saplandık. Taksici aniden "Bak!" dedi, yolun sol tarafındaki Atatürk resmini göstererek, "Basbayağı dua ediyor. Avucunu açmış... Her şeyi yanlış biliyoruz. Görüyor musun? Dua ediyor."Görüyorum. Da... Eee? Acaba Atatürk öyle yapmış diye, benim de şimdi "Allahım aç şu trafiği n'olur" diye dua etmem mi gerekiyor? Taksideyim. Gideceğim yere sahilden, Ortaköy üzerinden gitmek zorundayım. Çünkü yukarıdan yolu öğrenemedim bir türlü, kayboluyorum. Taksici çok sinirlendi elbette. "Trafik vardır orada" diye hırladı. Vardır. Ne yapabilirim? Trafik ağır aksak yürümeye başlayınca, ben de sağır-dilsiz camdan dışarı bakmaya devam edince, taksici radyoyu açıyor. Radyoda bir uzman-kişi, herhalde öyledir yani, soruları cevaplıyor. - Kadınların muayyen günlerinde imam nikahı kıydırmaları caiz mi?Uzman-kişi "Önce" dedi, "buna imam nikahı demek yanlış. Papaz kilisede nikah kıyıyor. Bunun adı papaz nikahı mı? Haham nikah kıyınca, bunun adı haham nikahı mı? İmam nikahı olmaz. Yanlış."Taksici "Bak!" dedi, "her şeyi yanlış biliyoruz, her şeyi..." Adam her "Bak" dediğinde çaktırmadan oturduğum yerde zıplıyorum. Bu yüzden "Ben yanlış bilmiyordum" diyemiyorum. Oysa tam da bu uzman-kişinin söylediği cümleleri daha önce okumuştum ben bir yerde. Ama orada örnek olarak haham nikahı, papaz nikahı verilmiyordu. "Belediye nikahına belediye reisi nikahı mı deniyor?" diye yazıyordu. Bunları söylemiyorum. Bir sonraki "Bak!"a hazırlıksız yakalanmayayım diye, ne yapayım, ben de dikkatle radyoyu dinlemeye başlıyorum. Kadınların muayyen günlerinde dini nikah kıydırmaları caiz mi, değil mi; cevabı bekliyorum.Uzman-kişi buyuruyor: Caiz. Nikah bir akitmiş. Uzman kişi bir örnekle açıklıyor: "Diyelim kapı çaldı, tencere satıcısı geldi. Cünüp bir kimse tencere satın alamaz mı? Alabilir. O zaman akit yapmış da olur. Nikah da akit. Gusül şart değil. Hayızlı iken dini nikah kıyılabilir."Taksici önde, ben arkada, dikkatle dinlediğimiz şey işte bu. Benim için bir sakıncası yok, yok hakikaten de... "E be amca" diyesim var: "E be amca, şimdi tüm bunlar dini bir çerçevede konuşuluyor, Arapçaları söyleniyor diye, Türkçe karşılıklarının barındırdığı ayıptan, utançtan falan hepten arınmış mı oluyorlar yani senin nazarında?"Hani taksici amca biraz esprili bir kimse olsa, dönüp arkasını "Bak!" diye kükreyecek yine. "Hayızlı mısın, yani muayyen gününde misin kızım, söyle?" Sonra da "Hah hah hah, merak etme, seni taksime almam caiz. Bu bir tür akit, ticaret" diye içimi rahatlatacak. Biraz daha esprili biri olsa "Cenabet misin?" diye soracak. Öyle laubali olabiliriz yani iki dak'kada. Birlikte bu radyo programını dinledikten sonra... Haham nikahı, papaz nikahı, imam nikahı, belediye reisi nikahı Taksici başka bir radyo kanalını açmış olsaydı, orada da diyelim, kadınların reglken tampon takıp havuza girmeleri sağlık açısından tartışılsaydı, aynı taksici bu kadar rahat olacak mıydı? İhtimal "Ne günlere kaldık. Ahlak elden gitti" diye sinirlenip radyoyu kapatırdı.Hele bir radyoda, atıyorum bir DJ "Abi yeni sevişmişsin, tamam mı, kapı çalıyor, tencereci geliyor, senin üstünde bir rehavet" vesaire diye, cinsel ilişkiden sonra (cünüp), tencerecinin gelişini anlatsa, ne bileyim bunu da "Niye durduk yerde tencere seti satın aldım?"a bağlasa... Eğer gerçekten RTÜK'e halktan iddia ettikleri kadar çok sayıda şikayet geliyorsa, bu taksici herhalde acilen o radyoyu kapattırmak için telefona sarılanlardan biri olurdu. Gibi geliyor bana. İyi de, az evvel biz kendisiyle ne dinledik sahi birlikte? * * * Taksiden inip arkadaşların kapısını çalıyorum. Kapı açılınca "Bak!" diye bağırıyorum, "Her şeyi yanlış biliyoruz, her şeyi, her şeyi!" "Abi, yeni sevişmişsin, kapı çalıyor, tencereci geliyor, sende böö'le bi rehavet. Almaz mısın bi tencere seti?" Biz kaptırmışız kendimizi TV'ye ama asıl dini radyolar enteresan. Birkaç yıldır Hz. Muhammed'in doğumu kutlanıyormuş radyolarda. Fatma K. Barbarosoğlu'nun Yeni Şafak'taki köşesinden öğrendim ben (29 Nisan). Etkinlikler arasında Hz. Muhammed'e mektup yarışması var. "Peygamberim, Peygamberim. Ben seni çok severim. Sensin bu dünyayı bize armağan eden. Sen olmasaydın biz olmazdık" diye yazmış bir çocuk.Radyoları dinlesek kadınlar arasında da Hz. Muhammed için en güzel pastayı kim yapacak yarışması yapıldığını, evlerde Hz. Muhammed için bir köşe düzenlendiğini ve bu köşedeki sepetin içine ev halkının dileklerini yazıp attığını bilecektik.Barbarosoğlu "Bu faaliyetler, sizde de fazlasıyla Hıristiyanların Noel faaliyetlerine benzer bir durumu çağrıştırmıyor mu?" diyor.Çağrış çağrış, çağrışımlar çağladı benim içimde. Gelecek yıl da evdeki bir köşeye bir kauçuk veya Benjamin bitkisi koyup, dibine de eldiven mi bırakacaklar? Bu eldivenlere hediye koyup, çocukları "Peygamber getirdi bunları" mı diyecekler? Camide toplanıp şarap-ekmek (komünyon) yerine de kuru pasta-limonata ayini yaparlar artık. Dini dille ifade edeyim: Hayırlısı! Hadi hayırlısı... Mehmet Y. Yılmaz "İstanbul, bu bol turistli yaza hazır mı?" yazısında taksilerin pisliğinden bahsediyor. "Taksicilerin dış görünüşlerine özen göstermelerini isteyecek bir 'otorite' yok mu?" diye soruyor. Başlıktan anlaşılacağı üzere o yazının konusu farklı ama taksilerle ilgili o birkaç satır bile tüm "taksi dertlerimi" depreştirmeye yetti. Varsa eğer öyle bir "otorite", benim de ondan birkaç ricam olacak.O "otorite" acaba taksicilerde bir İstanbul haritası bulundurulmasını da isteyebilir mi? Bozuk para terörünü engelleyebilir mi? Taksicilerin küsuratları üste yuvarlamasından geçtim, artık bir kısım taksici 13 milyon ödemek için uzatılan 20 milyona da bütün para diye sinirleniyor; üste 5 milyon verse, 2 milyonu vermeye katiyen yanaşmıyor. Bir "otorite" acaba, taksicileri en azından bu para üstlerini vermeye razı edebilir mi? Taksicilerin canlarının istediği yöne gitmeyen müşteriyi almamalarına alıştık. Fakat en azından almış bulundukları müşteriye "Seni şu köşede bıraksam, zaten iki adım yol" demeseler. Zira bu durumda ben onlara belediye otobüsü bileti parasını uzatıp "Eh buraya kadar zaten otobüs de geliyordu. Ben taksiye o 'iki adımı' yürümemek için binmiştim" demiyorum. Demiş olsam, belki bugün hayatta olmazdım. "Otorite"ye çek taksi, tabii yolu biliyorsan Daha geçen gün İzmir'de bir taksi şoförü benzer bir sebepten kavga ettiği müşterisini bıçaklayarak öldürdü.Bangır bangır müziğe eyvallah. Cak cak sakız çiğnemesini de anlıyoruz tabii, sigarayı bırakmış adam. Bizi anılarını, politik görüşlerini dinlemek zorunda sanıyor ama eh olsun, dinleriz. Agresif araba kullanmalarına ne diyelim; bir şey deyince anında daha kötü şoför oldukları için bir şey dememek en iyisi. Öndeki şoföre küfrederken, küfredilen söylenenlerin bir kelimesini bile duymazken, tüm o küfürleri dinlemeyi de kabul ediyorum; dert değil.Fakat en azından müşterileri varken sağa çekip, arabadan inip, diğer şoföre saldırmasalar. Kavga izlemenin sinir bozucu olmasını bir yana, mecbur muyum onlar kafa tokuşturacak diye işime gücüme geç kalmaya?İyi taksici yok mu? İyi taksicilere de rastlıyorum. Ama ne yazık ki pek seyrek. Hakikaten var mı bir "otorite"? tubakyol@yahoo.com