Pazar "Chirac'ın gayrimeşru çocuğu muyum?"

"Chirac'ın gayrimeşru çocuğu muyum?"

16.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin son basın toplantısını 600'ün üzerinde gazeteci izledi. Basının bütün ağır topları oradaydı ve Sarkozy herkese ismiyle hitap ederek bu alemi ne kadar iyi tanıdığını da ortaya koydu

Chiracın gayrimeşru çocuğu muyum

Sol eğilimli Liberation gazetesi genel yayın yönetmeni ve tanınmış gazeteci Lauren Joffrin, Nicolas Sarkozy'ye Fransa'yı "tek adam" usulü yönettiği eleştirisi yapıp, bunu monarşi olarak niteleyince Cumhurbaşkanı Sarkozy, Fransızların fazla üstünde durmadığı ama bizde olsa yer, yerinden oynatacak olan bu yanıtı verdi. Yanıt tek başına geçen haftaki bir basın toplantısının havasını özetlemeye yeter de artar bile. Ben sanki Jacques Chirac'ın gayrimeşru çocuğuyum da beni o mu tahta oturttu? Seçimle geldim. Bu monarşi eleştirileri Fransa cumhurbaşkanlarına yıllardır yapılır. Bayat görüşlerinizi değiştirin artık sayın Joffrin. Eski görüşleri parlatıp yeniden devreye sokmakla yetinmeyin. Sürdürülebilir kalkınma çağındayız." Eskiden Türkiye'den arkadaşların en çok sorduğu soru Fransa'dan Türkiye'nin nasıl göründüğüydü. Sarkozy isminin sık sık duyulmasıyla Fransa'dan en çok merak edilen husus değişti. Sarkozy kastedilerek "Bu adam ne yapmak istiyor?" sorusu birinci sıraya geçti. "Gerçi Türkçe ses uyumu kurallarına uygun değil ama galiba Sarkozy, Türkçe kolay akılda kalan bir isim, o yüzden Türkler çok merak ediyor. Türk basınında durmadan haber oluyor" diye düşündüm uzun süre. Geçtiğimiz yılın mayısında Elysee Sarayı'na yerleşeli beri, bu ve benzeri sorular daha da çoğalacak sanırken, bir yandan Türkiye'de AB üyeliğine ilgi azalıp diğer yandan Fransa cumhurbaşkanının gönül meseleleri ön plana geçtikçe, dostlarımızın dikkatleri önce eski karısı Cecilia'ya, geçen aralıktan beri de Carla Bruni'ye yoğun biçimde yöneldi denebilir. Bu ilginin sadece Türkiye'ye özgü olmadığını gözlemlemiyor değildim. Ama geçen salı, cumhurbaşkanlığında izlediğim ve yazının girişinde bir pasaj aktardığım Sarkozy'nin son basın toplantısı olana kadar ilginin bizde her yerden daha çok diye düşünme saflığında bulunulmaya devam ediyordum. Adını önceden yazdırmış 600'ün üzerinde gazeteci, saray kapısında uzunca bir süre kuyruk yaptıktan sonra Salle Des Fetes olarak adlandırılan tören salonundaki sandalyelere doluştu. Ünlü Salle Des Fetes dünyanın belki de en şatafatlı salonlarından birdir. Sekiz adet dev kristal ahize, yaldız kaplamalı, resimli, boyalı tavanlar, barok sandalyelerle oldukça ağır bir atmosfer egemendir denebilir. Yanımda oturan İtalyan gazeteci daha toplantı başlamadan defterinin koca bir sayfasını doldurmuştu bile. "Daha bir şey olmadı. Bu kadar yazacak şeyi nereden buluyorsunuz?" diye sorma ihtiyacı hissettim. Ambiyansı veren notlar tutmakla meşgulmüş İtalyan meslektaş. Sorumu, "Sağlı sollu oturmuş davetliler ve bu dekor bana bir kilisedeymişiz, sanki bir düğün varmış ve gelinin içeri girmesini bekliyoruz duygusu veriyor" diye yanıtlamaya devam etti. Fiziki olarak beklenen kişi Sarkozy olsa bile, asıl beklenen şey, Sarkozy'nin özel hayatıyla ilgili yanıtsız bırakmayacağına dair önceden açıklamada bulunduğu bilgilerdi. Daha da basite indirgersek, gazeteciler için "beklenen gelin" salona gelmesi beklenmeyen Carla Bruni, Sarkozy'nin onunla evlenip evlenmeyeceği ve evlenme tarihiydi. Sarkozy sorulara geçmeden 20-25 dakika süren hayli uzun bir nutuk attı ve 2008 öncekilerini sıraladı. Sol eğilimli, bütün dünyada -bu arada Türkiye'de de- hayli tanınan sosyolog Edgar Morin'den aldığı ve sahip çıktığı "medeniyet siyaseti" tezini uzun uzadıya izah etti, kendi medeni halinden söz etmedi.Sorulara geçilince ilk soruyu soran Cumhurbaşkanlığı Muhabirleri Derneği başkanı bayan arkadaş genel bir soruyla yetindi. Ama ikinci soruyu soran ve gene bir bayan olan gazeteci "damardan" girdi ve kısaca Carla Bruni ile ne zaman evleneceğini sordu. Türklerin Sarkozy merakı Sarkozy'nin öfkelenmeyeceği önceden biliniyordu. Ama "Bu sorunun ikinci sıraya inmesine şaşırdım" diyerek yine de herkesi şaşırttı. Önceki cumhurbaşkanlarına buna benzer sorular sormanın mümkün olamayacağını da hatırlatmazlık etmedi. Bu yeni rahatlığı Fransa'daki özgürlüğün gelişmişlik düzeyi ile açıklarken, bu gelişmişlikte kendi payının altını çizdi.Bu girizgahtan sonra gerek eski karısı Cecilia gerek sevgilisi Carla Bruni ile yaptığı gezilere kamera gönderen medya kuruluşlarını keyifle tiye aldı. Medyaya karşı espri ve hafif alay ağırlıklı taarruzun ilk işareti bu oldu. Basının bütün ağır topları oradaydı ve Sarkozy soru soran gazetecilerin tümüne isimleriyle hitap ederek bu alemi ne kadar iyi tanıdığını da ortaya koydu. Sarkozy, Bruni ile hiçbir şeyi gizlememeye niyetli olduklarını ama zaman açısından basına bilgi vermeksizin evleneceklerini duyurdu. "Sabahın erken saatlerinde palto yakaları kalkmış, bir yerlerden çıkarken çekilen çamurlu fotoğraflara meydan vermeyeceğiz" dedi. Kabul etmeli ki bu basın toplantısından özgürlüğü esas savunan kendiymiş izlenimi vererek ayrıldı. Bense, bitmeyeceğini bile bile, içimden "Evlenseler de bu iş bitse" diye geçirerek ayrıldım salondan. Medyaya karşı taarruza geçti