Pazar “Çocukluğum fırına kafamda tepsi taşıyarak geçti”

“Çocukluğum fırına kafamda tepsi taşıyarak geçti”

21.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Antakya Restaurant’ın sahibi Ahmet Semercioğlu: “Yemek, Antakyalılar için dünyadaki en önemli şeylerden biridir. İçli köfte için bir gün öncesinden hazırlanılır. Benim çocukluğum da kafamda fırına tepsi taşıyarak geçti”

“Çocukluğum fırına kafamda tepsi taşıyarak geçti”

Antakya Restaurant’a girer girmez dikkatimizi ilk olarak “Son Yemek” isimli tablo çekiyor. Biz tabloya bakadururken Antakya Restaurant’ın sahiplerinden Ahmet Semercioğlu, “Antakya’da herkes uyum içinde yaşadığı için ‘hoşgörü’ kelimesi bana hep boş gelmiştir. Çünkü biz zaten hoşgörü içinde doğduk ve öyle büyüdük. Düşünün ki Hatay, Cumhuriyet’in ilanından tam 16 yıl sonra Türkiye’nin
bir parçası oldu. Benim babam Fransız Lisesi’nde okumuş mesela” diyor. Gerçekten de eski kaynaklara göre
300 bin nüfusuyla o dönemde Roma İmparatorluğu’nun üçüncü, dünyanın ise dördüncü büyük kenti olan Antakya, topraklarında yaşattığı ırk ve dil mozaiğiyle bambaşka bir yapıya sahip.
Bu başkalığı en net olarak da Antakya mutfağında görebiliyoruz. Fransız, Türk ve Arap etkilerinin baskın bir şekilde görüldüğü bu mutfağı çok seversiniz
ya da sevmezsiniz orasını bilemeyiz. Bildiğimiz tek şey, Antakya’nın mutfağının “barışçıl” bir yapıya sahip olduğudur.

Künefe aklımızı başımızdan aldı
Kaytaz böreği, kıbbe, humus, lübye ve yemeğin sonunda aklımızı başımızdan alan künefe Antakya Restaurant’ın lezzetlerinden. Öğrendik ki künefe, dondurmayla yenmezmiş, üzerine Şam fıstığı serpilmezmiş ve başka hiçbir işe yaramayan özel künefe peyniriyle, kalın kadayıftan yapılırmış. Tüm bu yemeklerin içinde kaybolurken restorana arkadaşlarıyla birlikte Antakyalı bir müşteri geldi ve masamızdaki yemekleri görünce “Dünyada bizim yörenin mutfağının üzerine yoktur, yiyince anlarsınız” dedi.
Ahmet Semercioğlu, dokuz kardeşli, Antakyalı bir ailenin üyesi. Bu aile, yemek kültürü konusunda Antakya’nın bilinen ailelerinden biri. “Yemek yemek Antakyalılar için dünyadaki en önemli şeylerden biridir. Mesela içli köfte yapılacaksa kadınlar bir gün önceden hazırlanmaya başlar, yemek yapma konusunda birbirlerine yardımcı olurlar. Benim çocukluğum evden fırına kafamda tepsi taşıyarak geçti” diyor Semercioğlu doğduğu şehrin yemeğe olan tutkusunu anlatırken.

Antakya’dan İstanbul’a işinin ehli aşçı transferi
Esas mesleği mühendislik olan Ahmet Semercioğlu’nun eşi Nimet Hanım Amerika’da işletme okumuş. Uzunca bir süre Adana’da yaşamışlar. En büyük kızlarının İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi’ni kazanmasını takiben İstanbul’a yerleşen ve bir Antakya tatları restoranı açmaya karar veren çift, bu projeleri için Antakya’dan İstanbul’a işinin ehli iki aşçı transfer etmiş. Hem de eşleri ve çoluk çocuklarıyla...
“Haftada üç gün Hatay’dan restoranın ana malzemeleri geliyor. Cevizden kimyon gibi baharatlarımıza kadar oradan getirtiyoruz. Bizim restoranımızda tatları değiştirmiyoruz, adapte etmiyoruz. Bir Antakya yemeğinde orijinal olarak kuyruk yağı kullanılıyorsa biz de aynen bunu kullanıyoruz” diyor Nimet Hanım.

Haberin Devamı

“Çocukluğum fırına kafamda tepsi taşıyarak geçti”

“Antakya’da erkekler futboldan daha çok yemek konuşur”

Madem Antakyalılar yemeğe bu kadar düşkün, erkekleriniz de yemek yapıyor mu?

Ahmet Semercioğlu: Bizim orada bir tek künefe pişirmek erkek işidir. Çünkü künefe pişerken o kocaman tepsinin içindeki künefeyi ters çevirmek gerekir. Enteresandır ki Antakya’da kahvede erkekler kendi aralarında futboldan daha çok “Senin karın dün ne yemek yaptı, benim ki humus yapmış” gibi yorumlarla yemek konuşur.

Mekanınızı yemekler dışında özel kılan neler var?

Nimet Semercioğlu: Burada garson yok. Eşim ve ben servis yapıyoruz. Eşim daha çok mutfak tarafında çalışıyor. Bir komimiz var. Çünkü biz kendimiz dışarıda yemek yerken bir garsonun başımızda beklemesinden rahatsız oluyorduk. Bu sebeple burada misafirlerimizin özgür ve rahat olmasını istedik.