25.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Gülsin Harman gharman@milliyet.com.tr
Geçtiğimiz hafta dünya İsrail’in Gazze’ye düzenlediği hava saldırılarına odaklandı. Sekiz günlük “Bulut Sütunu” operasyonu boyunca İsrail ordusu gelişmeleri an be an Twitter’dan paylaştı, Youtube’a videolar yükledi, Facebook’ta iletiler sıklıkla güncellendi. Dünya kamuoyunu Gazze’ye karşı girişilen askeri operasyonun meşruiyetine ikna etmek isteyen İsrail’in ‘hasbara’ adını verdiği kamu diplomasisinde internetin olanakları sonuna kadar kullanıldı. Sosyal medyadaki operasyonu yöneten yetkililere göre İsrail, Facebook’ta ‘hüküm sürdü’ Twitter’da ‘kazandı’. İsrail’in sosyal medyadaki atağı gözleri devletlerin iletişim stratejilerine çevirdi.
‘Arap Baharı’ eleştiri getirdi
Uluslararası medyada devletlerin politikaları lehine kamuoyu yaratma çabaları sır değil. En son Japonya uğruna Çin’le çatışmanın eşiğine geldiği, aidiyeti tartışmalı Senkaku adaları için kesenin ağzını açtı. Japonya Dışişleri Bakanlığı, adalar için başlatacağı ‘küresel diplomatik kampanya’da harcamak üzere bütçeden yedi milyon dolarlık bir pay talep etti. Devletlerin ‘imaj kaygısıyla’ halkla ilişkiler şirketlerinin müşterisi olmasının eleştirel biçimde mercek altına alınması ise Arap coğrafyasında diktatörlüklere karşı patlak veren isyanlarla başladı.
2010 yılının Aralık ayında, Tunus’ta yoksulluk canına
tak eden 27 yaşındaki sebze satıcısı Muhammed Buazizi kendini yaktı. Aynı umutsuzluğu yaşayan gençler Muhammed’i takip etti. Sadece 10 gün içerisinde Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık baskıcı rejimi yıkıldı. Halbuki Tunus’un uluslararası iletişim stratejisini yöneten Amerika merkezli Washington Media Group şirketine göre hayat Tunuslu gençler için güllük gülistanlıktı.
Şirket, Buazizi’nin intihar etmesinden yedi ay önce basın duyurularında Tunus’u ‘istikrarlı bir demokrasi, uluslararası bir başarı hikayesi’ olarak tanımlıyordu.
‘Esma Esad: Çölde Bir Gül’
Halk ekonomik sıkıntılar, muhalefet nefes aldırmayan baskılarla boğuşurken dış basın aracılığıyla göz boyamaya çalışan ülkelerin başında Suriye geliyor. İç isyanın patlak verdiği 2011 yılının başlarında dünyanın en ‘tarz’ dergilerinden Vogue’da Suriye’nin first lady’si Esma Esad’ın geniş bir portresi yayınlandı. Çölde Bir Gül başlıklı röportaj Esad çiftine övgüler düzüyordu. Suriye’de devlet şiddetinin tırmanmasıyla röportajın arka planı aydınlandı. Brown Lloyd James isimli bir halkla ilişkiler şirketi Esma Esad’ı zevk sahibi, duyarlı
bir lider eşi gibi sunan yazının Vogue’da yayınlamasını ayarlamıştı. Şii çoğunluğun iktidarı elinde tutan Sünni azınlığa karşı ayaklandığı ve şiddetle bastırılan muhalif gösterilere dünyanın gözlerini kapadığı Bahreyn, imajı konusunda ipleri bölgede en sıkı tutan ülke oldu. ‘Bahrain Watch’ adlı sivil toplum örgütüne göre Körfez ülkesinin, Londra ve Washington merkezli 18 ayrı halkla ilişkiler firmasına yaptığı ödemelerin toplamı 32 milyon doları geçiyor. Dünyanın önde gelen halkla ilişkiler uzmanlarından Ronn Torossian’a göre bu bütçe “O kadar devasa ki dünya kamuoyunu etkileyecek medya yayınını yapmaya rahatlıkla yeter”. CNN haber kanalı Bahreyn’deki aktivistlere yapılan işkenceleri ortaya koyan bir belgeseli finanse etmesine rağmen yayınlamadı. Ortadoğu’da İngilizce yayın yapan kanallar arasında en çok izlenen kanal olan CNN’nin kararının Bahreyn’in milyon dolarlar döktüğü halkla ilişkiler
ağıyla bağlantısı olup olmadığı hâlâ tartışılıyor.
Halkların söz hakkı yok
Bahreyn’in 12 milyon dolar ödeme yaptığı Bell Pottinger’in etik kuralları hiçe sayan tavrını İngiltere merkezli Araştırmacı Gazetecilik Bürosu gözler önüne serdi. “Avrupa’nın Son Diktatörü” lakaplı Belarus Devlet Başkanı Alexander Lukaşenko’nun seyahat yasağının kalkması için Avrupa Birliği nezdinde lobi faaliyeti yürüten firmayla görüşen muhabirler; kendilerini emek sömürüsünün yaygın olduğu Özbek pamuk endüstrisinden işadamları olarak tanıttılar. Belarus ve Sri Lanka gibi insan hakları karneleri utançla dolu devletler için yaptıkları çalışmaları rahatça anlatan Bell Potinger yetkilileri, Google aramalarında çıkan
sonuçların sıralamasını ya da Wikipedia’daki bilgileri manipüle edebileceklerini söylediler.
Görüşme Independent gazetesine haber olunca Bell Pottinger basın komisyonuna başvurdu fakat şikayet kamu yararı gerekçesiyle reddedildi.
Bahreyn için medya kampanyası yürütmüş Qorvis şirketinin eski bir çalışanı “İnsanlar bu ülkeleri temsil edilirken görülmek istemiyor. Dışişleri Bakanlığı’nın insan haklarını ihlal edenler ülkeler listesine baktığınız zaman müşterilerinizin bir kısmını görüyorsunuz” diyor. En temel insani hakların üzerinden silindir gibi geçen devletlere yüklü faturalar karşılığında sunulan hizmete en vurucu eleştirilerden biri mesleğin içinden geldi. Amerikan Halkla İlişkiler Derneği’nin Başkanı Rosanna M. Fiske, Brown Lloyd James firmasının iki milyon dolar karşılığında Libya’da Muammer Kaddafi rejimine yönelik algıyı yumuşatma çabaları ortaya çıkınca yayınladığı açık mektupta “Kendi halklarına söz söyleme hakkı vermeyen diktatörlüklerin temsil edilmesi, halkla ilişkiler firmaları için demokrasinin özgürlüklerine karşı samimiyetsizliktir” dedi.