Pazar “Dünya bozuluyor diye biz de bozulmayacağız”

“Dünya bozuluyor diye biz de bozulmayacağız”

26.11.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

DasDas’da sahnelenen “Uyarca”nın yönetmeni Ahmet Mümtaz Taylan ve başrolü Tansu Biçer, “Dünya bozuluyor diye bizim de bozulmamız gerekmiyor. Kendi hayatımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Karşılığını alamasak da bunu yapmaya devam edeceğiz” diyorlar

“Dünya bozuluyor diye  biz de bozulmayacağız”

Friedrich Dürrenmatt’ın 1972’de yazdığı “Der Mitmacher”, Yücel Erten tarafından “Uyarca” olarak çevrildi Türkçeye... Birçok kez sahnelenmişti ama bu kez Ahmet Mümtaz Taylan’ın yönetmenliğinde DasDas’da izleyiciyle buluşuyor oyun. Yozlaşmış bir devletin, her şeyi kanıksamış bir toplumun, ekonomik kriz ile rüşvet ve yolsuzluğun arşa çıktığı zamanları anlatan oyunda Tansu Biçer de cesetleri çözeltip sıvıya dönüştüren bir bilim adamı rolünde. Özel sermaye tarafından kullanılıp atılan, oyunun kurallarına uymaya başlayan bir “Uyarca”... Taylan ve Biçer’le, Dürrenmatt’ın metninin nasıl bu kadar taze kaldığını konuştuk...

Haberin Devamı

Friedrich Dürrenmatt’ın 1972’de yazdığı bir metin “Uyarca”... Üzerinden 45 sene geçmiş ama dün yazılmış gibi taze. Bu neyi gösteriyor; yazarın başarısını mı yoksa “bir arpa boyu bile” yol alınamadığını mı?

Ahmet Mümtaz Taylan: C, hepsi.

Tansu Biçer: Aynen öyle. Dürrenmatt, kendi zamanının ötesinde bir yazar, evet. Fakat sistemin üzerine düşünen insanlar da zaten ilericidir.

“Dünya bozuluyor diye  biz de bozulmayacağız”

Ahmet M.T.: İlerisi daha iyi olacak diye bir şey yok sonuçta. Her ilerleme iyi midir? Bilmiyorum.

Tansu B.: Bu konular üzerine düşünen insanlar da bunu görüyor. Kendi tarihinde öncü olmalarını sağlayan da bu bakış açısı. Dürrenmatt öyle biri. Zaten 45 yıl da insanlık tarihi açısından önemli bir zaman değil. Bütün insanlık tarihine bakarsak, dün değil, bir saat öncesi bile değil.

Haberin Devamı

“İyimserliğin karşıtı karamsarlık değil”

Haklısınız, insanlık tarihine bakarsak 45 yıl çok büyük bir zaman değil. Fakat insan ömrüne bakınca da az bir süre değil...

Ahmet M.T.: İnsan ömrü için az değil, evet. Hayıflanmamız için iyi bir süre.

Söylediklerinizden anladığım şu: 45 yıl sonrası için de umutlanmayın...

Tansu B.: Evet. Çok umutlanmamak lazım. Dünyanın hali ortada. ‘Umut vermeyelim’ demiyoruz ama son yıllarda yaşananlara bakınca sadece umutlu olmakla çözülecek bir sorun değil dünyanın sorunu.

İyimser olmak için de bir neden yok...

Tansu B.: Evet, ama iyimserliğin karşıtı karamsarlık da değil.

Ahmet M.T.: Çalışmaya devam edeceğiz.

Tansu B.: Kendi işimizi, bildiğimiz gibi, ahlaklı olan tarafından yapmaya devam edeceğiz. Dünya bozuluyor diye bizim de bozulmamız gerekmiyor. Belki karşılığını alamayacağız ama yapmaya devam edeceğiz. Tek yapabileceğimiz de buymuş gibi geliyor.

Ahmet M.T.: Kendi hayatımızı anlamlandırmaya çalışıyoruz. İnsanlığı kurtarmaktan ziyade bireyin yaptığı kendi hayatına bir anlam kazandırmaya çalışmaktır. O eylem içerisinde de hayırlı bir şeye vesile oluyorsan ne güzel!

“Uyarca”yı sahnelemek sizin fikriniz miydi? Tiyatro Festivali programına da alındı...

Ahmet M.T.: Bu oyunun seçilmesinde ikimizin de zerre kadar etkisi yok. Mert (Fırat) ve İlksen’in (Başarır) seçimi bu. Onlar bana önerdiklerinde “Uyarca”nın iyi bir öneri olduğunu düşündük. DasDas da olağanüstü bir yer. Oraya bir katkımız olsun istedik.

Haberin Devamı

“Uyarca”nın anlamının merak edildiğini duydum, fuayede oyunun başlamasını beklerken. İlk perdede anladık zaten. Size sormak istediğim, “uyarca”ların toplum içindeki yüzdesi...

Ahmet M.T.: Ülkemizde de dünya nüfusunda da en büyük kalabalık “uyarca”lar. Bu konuda kuşku yok. Etrafımız “uyarca”larla çevrilmiş vaziyette. Bazı durumlarda biz de “uyarca” oluyoruz.

Mecburen...

Tansu B.: Oyun da onu anlatıyor zaten, “mecburen”... Doc, kenara itildikten sonra ‘Mecburdum, ne yapabilirdim’ diyor. Mutluluğu parada bulduğunu sanıyor ama en sonunda mafyanın cesetlerini çözeltirken buluyor kendini. Biz de bir şekilde kendimizi böyle bir durumda buluyoruz.

“Bizim işimiz soru sormak”

Cop karakterinin yaptığı gibi bundan kurtulmanın tek yolu kendini imha etmek mi?

Tansu B.: Dürrenmatt’ın sorguladığı da bu. Senin dünyayı kurtarmak için yaptığın her şey aslında o düzenin devam etmesini sağlıyor. Cop ile birlikte Büyük Şef de dünyayı kurtardığını düşünüyor oysa; Ann de... Oyunun sonunda herkes çözeltiliyor. Bir tek Uyarca hayatta kalıyor. Onun da hayatına hayat denemez.

Haberin Devamı

Oyunun başında da sonunda da Doc karakteri “Anlatacağım” diyor. Bunun bir sembolik anlamı olmalı...

Ahmet M.T.: Umut! Her zaman umut vardır; uyarcalık, direniş vardır. Bizim işimiz soru sormak. Cevaplar, formüller, haplar vermektense soru soruyoruz. Kendimizden de olup-bitenden de şikayetimiz var. Hiç kimseyi ayırmadan, sorular soruyoruz. Çözüm önerimiz yok ama umutlu olmak istiyoruz.

Tansu B.: Bu oyunu izledikten sonra ‘Evet, böyle insanlar var’ demek doğru değil. ‘Ben ne durumdayım?’ demek önemli. Ben oynarken böyle yapıyorum.

“Ben hayatımdan çok memnunum”

İkiniz de bir yandan TV projelerinde çalışıyorsunuz. Tiyatro için zaman bulmak zor oluyor mu?

Ahmet M.T.: Ben hâlâ çok vaktimiz olduğunu düşünüyorum. Sinema, dizi ve tiyatro yapıyorum, dergi işiyle uğraşıyorum ama dünya kadar zamanım var bence. Okumaya, sevmeye... İyi organize olmamız lazım sadece. Bizi iyi yaşamaktan alıkoyan şeylerden uzak kalmayı öğrenmek gerek. Mesela günlük, sığ siyasetle daha az ilgilendiğimiz zaman daha çok vaktimiz olacak, sinir yapımız bazı şeyleri konuşmaya daha müsait olacak. Ben tembellik hakkımı, hamarat tembellikle kullanmaya çalışıyorum mesela. Ben hayatımdan çok memnunum.

Haberin Devamı

Tansu B.: Çoklu ortamlarda bulununca her yerin kendine ait, sana kendini iyi hissettirecek tarafları var. Hepsinin de kendine ait sorumlulukları var. Bir provaya dizi seti yüzünden gidemeyebilirsin. Ama bir sonraki provaya kaldığın yerden değil daha ilerden gitmen gerekir. Kendini kahrederek, “Aman Allah’ım zaman yetmiyor” diyerek zaten başaramazsın.

“Hamarat tembellik” lafını merak ettim...

Ahmet M.T.: Benim demek istediğim aylaklık hakkını kullanmak. Faydasız, geviş getiren biri gibi değil. Bu hakkı güzel kullanmak önemli. Biraz okuyorsun, hatta 3-5 kitabı yan yana koyup onların içinde geziniyorsun. Sinemada manasız gibi görünen bir film izliyorsun, iyi zaman geçiriyorsun. Bu önemli bir iş. “Mad Max” seyretmenin, “Uyarca” yapacak birine faydası olmayacağını söylememek lazım.