Pazar Evlere fıkra servisi

Evlere fıkra servisi

25.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Oflu Ali'nin Başbakan Erdoğan'dan Bill Clinton'a, Prof. Dr. Mesut Parlak'tan Orgeneral Hurşit Tolon'a kadar fıkra anlatmadığı kişi yok. Kadınların günlerine de katılan Oflu Ali "Bir akşam bile boş kalmam. Biri mutlaka arayıp evine çağırır" diyor

Evlere fıkra servisi

Geçenlerde bir duyum aldım. Kadınların günlerine gidip fıkra anlatan bir adam varmış. Ona Oflu Ali diyorlar. Gerçek ismi Ali Öztürk. İzini bulup onunla konuştuğumda Oflu Ali'nin sadece kadınların günlerine değil; stres atmak, karısıyla barışmak, misafirlerini eğlendirmek isteyen insanların evlerine gittiğini, bir de Cenaze Ağlama Derneği'nin yönetim kurulu başkanı olduğunu öğrendim. Fıkralardan oluşan "Reisin Takası" adlı bir albüm de çıkarmış. Siz de göreceksiniz ki Oflu Ali fıkra anlatmadan duramıyor. Sorduğum her soruya fıkrayla karışık bir cevap verdi. Çocukluğumdan beri. Biz Karadenizlilerin en önemli özelliği başkalarını güldürmek için kendimizle dalga geçmektir. Okulda öğretmenlerden onları güldürerek not alırdım. Geçenlerde gözlükçüye gittim. Aldım gözlüğü, borcumu sordum. "Abi at bir şey" dedi. "Başka bir yere yaptırmıştım. O hiçbir şey almadı. Sen de aynı fiyata yap" dedim. Adam "Tamam" dedi. Ne zamandan beri fıkra anlatıyorsunuz? "Beş bin fıkrayı dört saatte anlatırım" Neredeyse her şey bedavaya geliyor. Geçen akşam bir balıkçıya gittik. Garsona bir fıkra anlattım, o da gitti patronuna anlattı. Patron geldi, "Kardeşim biz seni gökte ararken yerde bulduk. Bir-iki fıkra da bize anlat" dedi. Bir-iki tane de patrona anlattık, yemek bedavaya geldi. Komiksiniz diye sizden para da almıyorlar yani. Beş bin. Dört saatte anlatırım. Kaç fıkra biliyorsunuz? Var. Komik olaylar sanki hep beni buluyor. Adamın biri beni telefonla arıyor. Açıyorum telefonu, "Osman n'aber?" diyor. "Ben Osman değilim. Yanlış aradın" diyorum. Adam bana "Sen yanlış açtın lan" diyor. Yarattığınız fıkralar var mı? 3 bin 500'ü müstehcen fıkralar. Bende 1930 model fıkra da var 2006 model de. Geçenlerde bir dernek gecesinde sunuculuk yapıyordum. "Dikkat et. Milletvekilleri var" dediler. "Anlatmadan duramam. İsterlerse kızsınlar" dedim. Ve şunu anlattım: "Bir milletvekili Karadeniz'de konuşma yapıyor. Ceketini çıkarıp bir hemşeriye veriyor. Bu arada 'Böyle yapacağız, şöyle edeceğiz' diye konuşma yapıyor. Bir ara çocuğa dönüp 'Oğlum niye elinde tutuyorsun? Assana ceketi' diyor. Çocuk da 'K... adamı, bu memlekete çivi mi çaktınız? Nereye asacağım ben bu ceketi?' diyor." Ne tür fıkralar anlatıyorsunuz? "Güldüremeyeceğim insan yok benim" Evde de aynıyım. Karım ne zaman ciddi olduğumu anlayamaz. Çünkü hiç ciddi olmadım. Tabii anlattığım fıkralar ibret verici olmalı. Mesela Türkiye'de bir misyonerlik çalışması yapılıyor. Buna uygun bir fıkra uydurdum: "Trabzon'a bir papaz geliyor. Meydanda 10 yaşında bir çocuğu durduruyor. 'Oğlum Ayasofya kilisesini tarif eder misin?' diyor. 'Amca, tarif etmekle olmaz. Götüreyim seni' diyor. Papazın hoşuna gidiyor. Çocuğu kandıracak ya, çantasından bir İncil çıkarıp ona veriyor ve 'Al oğlum, bunu oku da yarın sana cennetin yolunu göstereyim' diyor. Çocuk da diyor ki: 'Ot kafa, sen daha kilisenin yolunu bulamıyorsun, cennetin yolunu nasıl bulacaksın?' Adam hemen ayrılıyor oradan." Evde de fıkra anlatır mısınız? Güldüremeyeceğim insan yok. Herkesi güldürebilir misiniz? Beni çağıranlar da stresten uzak kalmak isteyen kişiler. Ya işyerine ya evine çağırıyor. Personele moral vermek istediklerinde çağırıyorlar. Bu akşam boş kalmam. Biri mutlaka arayıp evine çağırır. Bazıları da telefonda istiyor. Geçenlerde Büyükçekmece Belediye başkanı Suriye sınırında geziye çıkmış. Aradı beni, "Ali bana bir fıkra anlat" dedi. Mikrofonu da açmış. "Başkanım bu korsana giriyor. 20 kişi var etrafında, onlara da dinleteceksin" dedim. Kadınların günlerine de gidiyorum. Gitmediğim yer yok. Evde adam karısıyla kavga etmiştir, kaçamak yapmıştır, karısıyla papaz olmuştur. Beni çağırıyor. Ben gidip fıkra anlatınca ev neşeleniyor. Evlere gidip fıkra anlatıyormuşsunuz... Hayır, çoğunu tanımıyorum. Bu insanlar sizin samimi olduğunuz kişiler mi? "Clinton'a 'Reisin Takası' dedirttim" Daha çok siyasetçiler ve bürokratlar. Orgeneral Hurşit Tolon fıkralarımı şivemden dolayı anlamıyor. Tercüme ediyorlar. Kenan Evren'e "Bir zamanlar ismini duyunca ayaklarımız titriyordu. Şimdi bir fıkra anlatıp seni güldürüyorum. Bu kıyağımı unutma" dedim. Başbakan Erdoğan, Yılmaz Ulusoy, İbrahim Cevahir ve Mehmet Ali Yılmaz'a fıkra anlattım. İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak her gün arar, "Yeni bir şey var mı?" diye sorar. Fıkra anlattığınız kimler var? 1995'te Amerika'ya gittim. "Clinton'la görüşeceğim" diye tutturdum. Clinton'ın kızının arkadaşı bir Türk vardı. Kızının torpiliyle Clinton'ın özel kalemiyle görüştük. Özel kalem "Parlamenter mi?" diye sordu. TGRT'de program yapıyordum. "'Reisin Takası' programını yapıyor" dediler. Adam sırtını öyle bir döndü ki! Tercümana "Bir dolar çıkar" dedim. Ben de kimliğimi çıkardım. Kimliğimde "Of" yazıyor. Doların üzerinde United States of Amerika yazıyor ya. Dedim ki "Burada da 'of' var burada da. Hısım oluyoruz. Niye bizi zor durumda bırakıyorsun?" Adam başladı gülmeye. 15 gün sonra sarayın bahçesinde ayakta görüştüm Clinton'la. Clinton'a "Reisin Takası" dedirttim, "Karadeniz Sahil Yolu'na yardım edeceğim" dedirttim. Temel'le Dursun'un ABD'yi keşfetmesini bize yanlış aksettirdiklerini, Kristof Kolomb'un sahtekar olduğunu anlattım. Helmut Kohl'ü gelininin halamın kızı olduğuna inandırdım. "Hediye veriyorlar" Eve çağıranlar hediye veriyor. Kaç para alıyorsunuz? Bir uçak maceram var. Almanya'dan geliyorum. Yemek yenmiş, mayışmış herkes, uyuyor. Canım da sıkılıyor. Sağımdaki adama merhaba deyim ki sohbet başlasın diye düşündüm. "Dayı merhaba" dedim. Adam bir şey demeden cama döndü. Koridor tarafındaki adama döndüm, "Dayı merhaba" dedim. O da döndü koridora. Kaldım sap gibi. Uçakta sessizliği bozmam lazımdı. Koltukların arasından yarı belime kadar kalktım. "Hostes hanım bakar mısın!" diye bağırınca uçakta uyuyanlar "Bu salak kim, düğmeye basmıyor, hostesi ağzıyla çağırıyor" diye düşünüp baktı. Hostes koşa koşa geldi. "Kızım, afedersin, yatsı namazı geçiyor. Uçağın rotasını kıbleye döndür, bir namaz kılayım" deyince millet başladı gülmeye. Hostes "Olmaz" diyor. Yanımızdaki hacı da karısını dürtüyor, "Ne dini bütün çocuk, uçakta namaz kılacak" diyor. Ben saf köylü gibi "Hanımefendi ne olur, 10 dakika dönün" diye yalvarıyorum. Ama nasıl yalvarmak! En sonunda "O zaman bir seccade ver de koridorda kılayım" dedim. Millet gülmekten yerlere yatıyor. Beni ciddi zannediyorlar. Hostes, "Seccade olmaz" dedi. "Öyle mi, o zaman bana bir viski ver. Ben kıbleyi bulurum" deyince hacı başladı söylenmeye. En komik fıkranız hangisi? Cenazede para karşılığı ağlıyorlar 1994'te Selimiye'de caminin kapısından geçerken bir baktım adamın biri tabutun başında ağlıyor. Ama ne ağlamak. Tabutu parçalayacak. "Başın sağ olsun. Ölüye yazık olur. Böyle ağlama" dedim. Demesin mi bana "Ben tanımıyorum. Parayla ağlıyorum" diye. "Yarısını ver, ben de ağlayayım" dedim. 1995'te derneği kurdum. Ekibim 300 kişilik. Hep para kazanmış, cebinde akrep olan pintiler var, servet bırakmış. Hanım da makyajı bozulmasın diye arıyor, "Ali bey, kocam evde, ağlayabilir misiniz?" diye soruyor. Ekibi yolluyorum. Camları açıyorlar. Çatıya bile çıkan oluyor. Bir saat evde, bir saat de caminin kapısında ağlıyorlar. Mahalledeki insanlar da "Ne iyi adammış, kıymetini bilemedik" diyor. Bir kişinin bir saat ağlaması 300 milyon. Toplam 16 milyar alıyoruz. Fatura da kesmiyoruz çünkü ölüye vergi iadesi yok. Cenaze Ağlama Derneği Yönetim Kurulu Başkanısınız.