Pazar Filtre balonu Trump’ı uçurdu!

Filtre balonu Trump’ı uçurdu!

20.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Facebook’taki paylaşımların yakın çevremizden gelmesi onları daha inanılır kılıyor; yalan haber olsalar bile. İşte bu etkinin ABD seçim sonuçlarında büyük rol oynadığı iddia ediliyor

Filtre balonu Trump’ı uçurdu

Dünyanın gittikçe monotonlaşan karanlığına tuhaf bir heyecan getiren ABD başkanlık seçimleri, şaşırtıcı sonucu kadar şaibeleriyle de akılda kalacak. Facebook’tan Rus hacker’lara kadar pek çok dış etkenin seçim sonuçlarını etkilediği teorileri, gündemi uzun süre meşgul edeceğe benziyor. İddialar, Hillary Clinton’ın kaybetmesinde Facebook’ta yayılan yalan haberlerin büyük rol oynadığına kadar vardı.

Haberin Devamı

Araştırmalara göre Amerikan halkının yüzde 44’ü günlük haberleri Facebook’tan takip ediyor. Haberlerin paylaşım yoluyla gelmesiyse içeriğin algılanma biçimini etkiliyor. Facebook’taki paylaşımların yakın çevremizden gelmesi onları daha inanılır kılıyor; yalan haber olsalar bile. İşte bu etkinin ABD seçim sonuçlarında büyük rol oynadığı iddia ediliyor.

Hapsolunan bir dünya

Facebook’ta karşımıza hangi paylaşımların ve haberlerin çıkacağını algoritmalar belirliyor. Tercihlerimizi öğrenen algoritmalar neye ilgi duyuyorsak onunla ilgili içerikleri gösteriyor. Bu sayede Facebook’u ve benzer platformları seviyoruz, hep ilgimizi çeken şeyler gösterdiği için girmeye devam ediyoruz. Öte yandan hoşumuza gitmeyecek ama bir o kadar da fikirlerimizi dönüştürücü gücü olan içeriklerden mahrum kalıyoruz.

Haberin Devamı

Bu durumun varlığını dünyaya kanıtlayan isim ünlü aktivist ve içerik üreticisi Eli Pariser olmuştu. “Filtre Balonu” adını verdiği olgu, internette sadece ilgimizi çekecek içeriklerle dolu bir balona sıkıştırıldığımızı anlatıyor. Yalnızca Facebook değil, Google sonuçlarında da aynı durum yaşanıyor. Olay, beğenilerinizi değiştirmediğinizde Spotify’da aynı şarkıların dönüp durmasına benziyor.

Pariser bir konuşmasında iki kişinin bire bir aynı konuda arama yaptığında bile bambaşka sonuçlarla bambaşka fikirlere yönlendirildiğini kanıtlamıştı. ABD’li seçmenlerin de seçim sürecinde karşıt fikirlerle neredeyse hiç karşılaşmadıkları bir dünyaya hapsoldukları tartışılıyor. Örneğin Trump taraftarı bir seçmen, hep kendisiyle aynı görüşte insanların paylaşımlarını görüyor. Hillary hakkındaki olumsuz haberlere inanmaya da insan doğası gereği yatkın oluyor. Ancak Hillary’yi aklayan haberleri arkadaşı olmayan veya takibi bıraktığı kişiler paylaştığından dolayı göremediği için objektif bir bakış açısı yakalayamıyor. Dolayısıyla sağlıklı karar verme yetisi elinden gitmiş oluyor.

Guardian’a konuşan Indiana Üniversitesi profesörü Fil Menczer’e göre insanlar ne duymak isterse onu almaya meyilli ve sistemin haber akışını manipüle edişi, toplumda sessizce kutuplaşmaya yol açıyor. Asıl amacı insanları birbirine bağlamak olan platformlar filtre balonları yüzünden aksine toplumu bölmeye başlıyor. Seçmenler açısından oy kararını etkileyen haberlerin doğruluğu da bir başka muamma. BuzzFeed’in araştırmasına göre sağ kesimin Facebook’ta yayımladığı haberlerin yüzde 38’i, sol kesiminse yüzde 19’u yalan haberlerden oluşuyor. Özellikle Trump’ın kampanyasının odağında Hillary’yi ve Obama’yı hedef alan asılsız suçlamalar ve komplo teorileri olduğu biliniyor. Herkesin kendi görüşüne en uygun gelene inandığı, haberlerin içeriğinden çok tıklanma ve paylaşılma oranlarıyla ölçüldüğü bir ortamda “gerçeklik” giderek değerini yitiriyor.

Haberin Devamı

Filtre balonu Trump’ı uçurdu

Sorunun çözümü

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, sistemin seçimi etkilediği iddialarını “asılsız” buluyor. Herkesin mutlaka karşıt görüşe sahip arkadaşları bulunacağını öne sürüyor ve geçmişte sadece birkaç TV kanalı varken her şeyin çok daha fazla filtrelendiğini hatırlatıyor. Yalan haberler konusundaysa Facebook’un elleri bağlı. Facebook geçmişte Cumhuriyetçilere tavır almakla suçlandığı için haber editörlerini işten çıkarmış ve yerine trendlere göre haber akışını belirleyen algoritmayı devreye almıştı. Yalan haberleri kontrol edebilme yetisini de bu yüzden kaybetmiş oldu. Bunları tespit etmek için çeşitli otomatik sistemler denendi ancak başarılı olunamadı. Sorunun çözümü algoritmalar yerine insan editörleri işe almaktan geçiyor.
Balonun içine sıkışıp kalma noktasında kabahati Facebook’ta ya Google’da bulmak işin kolayı. Sosyal medya bize görmek isteyip istemediklerimizi seçme şansı vererek kendi dünyamızda, kendimiz gibi insanlarla kalabileceğimiz bir platform sunuyor. Ancak dünyaya sadece bu gözlüklerle bakmak zorunda değiliz. İnternet sosyal medya ve Google’dan ibaret değil. Gerçekler de uzakta değil, yalnızca dışarıda. Hayatımızda ayrılıklara, farklılıklara ve karşıtlıklara ne kadar yer açtığımız, yaşadığımız dünyanın bir illüzyon olup olmadığını belirliyor.