Pazar Fransız Sokağı'nda bir "Cezayir"li

Fransız Sokağı'nda bir "Cezayir"li

27.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Fransız Sokağı'nın girişindeki Cezayir isimli kafe-bar-restoranın Ege, Akdeniz, İstanbul, Fransız, Ermeni ve Rum mutfaklarından oluşan mönüsündeki yemekler "tam olması gereken lezzette"

Fransız Sokağında bir Cezayirli

aslicak@milliyet.com.tr Cezayir'in üç ortağı var: Radikal gazetesi yazarı ve Bilsak 5. Kat'ın eski ortaklarından Murat Çelikkan, Limonlu Bahçe'nin ortaklarından Vildan Erozan ve belgesel filmci Melek Taylan. Taylan "Cezayir benim için yaşaması gereken bir mekandı. Vildan'la burayı ilk gördüğümüzde binayla aramızda bir aşk doğdu. Artık aşk hayal olmaktan çıktı" derken Çelikkan da iyi bir lokanta ortamında iyi bir yemek yiyebilmeyi uzun zamandır özlediklerini belirtiyor: "Bu iyi yemeği yiyebilmek için de çok fahiş fiyatlar ödememek gerekiyor."Cezayir ismi birebir olmasa da, mekan üzerinde etkili oluyor. Bir Afrika havası hissediyorsunuz. Dekorasyonu yapan Emel Güntaş'ın kullandığı tavan vantilatörleri, panjurlar, hasırlar ve taş zemin Cezayir'i ismine uygun bir yer haline getiriyor. Tabii dekorasyon bu kadarla bitmiyor. 18'inci yüzyılın sonlarından kalan binanın özellikle girişindeki şeytan resmi hemen dikkat çekiyor. Hem bu eser hem de odalardaki röprodüksiyonlar Mehmet Siyahkalem'e ait. Bina üç bölüme ayrılıyor. Önce kafe-bar kısmıyla karşılaşıyorsunuz. Yuvarlak masalar, rahat sandalyeler, bir ahşap bar... Hemen yanında lounge bölümü bulunuyor. Deri kanepeler, ortada masalar. Camlar açık, serin, rahat bir yer. Alın içkinizi, sohbetinizi edin diye ayrılmış bir bölüm. Lounge bölümünden ilerlerseniz, mutfağı da geçtikten sonra karşınıza bir kapı çıkıyor. Bir anda sanki başka bir yere geçiyorsunuz. Parlak koltuklar, kocaman avizeler, büyük aynalar, masalar... Duvarlarda Hollandalı ve Fransız sanatçıların natürmortlarının reprodüksiyonları... Burası da Cezayir'in lokanta bölümü oluyor. Cezayir, Fransız Sokağı'nın tam girişinde, bir tarihi binada açılan yeni restoranın adı. Tam da tahmin ettiğiniz gibi ismini bir karşı duruştan alıyor. "Yılların Cezayir Sokağı, Fransız olunca biz de sinirlenmiştik, o yüzden bu ismi koyduk" diyor ortakları. Yemeklere gelince... İki ayrı mönüleri var. Biri restoran biri kafe için. Restoran bölümünün mönüsünü hazırlayan usta, Markom Avetyan. "Biz burayı açmaya karar verdiğimizde önce hemen ustamızla anlaştık" diyor Çelikkan. Avetyan; Ege, Akdeniz, Rum, Ermeni, İstanbul ve Fransız mutfaklarının bileşiminden oluşan bir mönü hazırlamış Cezayir için. Erozan mönüyü şöyle anlatıyor: "Mezeler daha çok Ermeni mutfağından ve Ege'den. Deniz mahsulleri ve otlar da Ege'den, balıklar İstanbul'dan. Etlerde Fransız lezzeti var. İsmimiz nedeniyle Cezayir mutfağından da yemek aldık. Kus kus yapıyoruz" diyor. Kus kuslarının yanında Osmanlı tarzı kuzu yahni veriliyor. Yemekler konusundaki iddiaları şu: "Cezayir'de yiyeceğiniz her yemek olması gerektiği lezzette." "Bildiğimiz köpeoğlunu yapıyoruz ama tattığınız zaman ne kadar lezzetli olduğunun siz de farkına varıyorsunuz" diyorlar. Bu standart ama "uzun zamandır aranan" lezzetin en önemli nedeni Avetyan'a verdikleri söz. Mönü oluşturulur oluşturulmaz önce hangi malzemelerin nerelerden alınacağına karar vermişler. Zeytinyağı, peynir gibi birçok ürün Ayvalık'tan geliyor. Balıklar Balık Pazarı'ndaki tek bir yerden alınıyor. Ekmeklerini de kendileri yapıyorlar. Kafe mönüsü ise lokantadan tamamen farklı, yine tatmin edici. Çorba, makarna, krep, salata ve sandviç gibi bildiğimiz kafe yiyecekleri dışında kaz ciğeri patesi, ördek göğsü, tencerede midye, domuz pirzolası gibi pek çok kafede rastlayamayacağımız yemekler de bulunuyor. Yeni açılmasına rağmen kafenin özellikle suflesi şimdiden biliniyor. Üç küçük kapta getirilen sufle; çikolatalı, yeşil limonlu ve portakallı olarak servis ediliyor. Limonlu ve portakallıda siyah yerine beyaz çikolata kullanılıyor. Kafenin mönüsünü hazırlayan ise Mesut Davutoğlu. Cezayir 9.00'da kahvaltı vermeye başlıyor. 20-25 kalemlik mönüden seçtiklerinizle kendi kahvaltınızı oluşturuyorsunuz. Beykın da var sucuk da. Kaymak da ev reçeli de... Otlar Ege'den, balıklar İstanbul'dan. Mezeler Ermeni, etler ise Fransız