Pazar "Futbolda fazla centilmenlik o kadar da takdir görmez"

"Futbolda fazla centilmenlik o kadar da takdir görmez"

01.01.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Futbol hayatını Fenerbahçe ve Galatasarayın ardından Beşiktaşta sürdüren Emre Aşık "Agresifim. Bu kazanma içgüdüsünden herhalde. Tavla oynadığımda mesela, kaybettiğimde acayip sinirlenirim. Her şeyde kazanmak isterim. Futbol benim işim sonuçta. Karşı taraftan birisi gelip benim elimden bu başarıyı alırsa tabii ki sinirlenirim" diyor ve ekliyor: "Benim için önce galibiyet, sonra fair play gelir"

Futbolda fazla centilmenlik o kadar da takdir görmez

axpaz021.jpg Söylemezsem haksızlık etmiş olurum, Emre Aşık sahadakinin aksine çok sakin, rahat. Nobre sorularına kızsa da gülümseyerek bizi bertaraf edecek kadar da nazik... O Türk futbol tarihinin üç büyüklerin üçünde de oynamış ender futbolculardan. Fenerbahçe ve Galatasaraydan sonra kariyerinin Beşiktaş durağında şu sıralar. Durak deyince duraklama gibi anlaşılmasın. Emre Aşık hâlâ gündemde. Tabii sadece futboluyla dersek haksızlık etmiş oluruz. Tekmeleri, agresifliği, yakışıklılığı ve Aysunuyla da gündemimizde! Son olarak da Nobreye yaptığı hareketle tabii. Genç adam bu davranışıyla çok büyük tepkiler almış, her tür eleştiriye maruz kalmıştı. Ancak röportajları kabul etmemişti. Yani denebilir ki, bu röportaj Emre Aşıkın "Nobreyi elle taciz olayı"ndan sonraki ilk röportajıdır! Benim açıkladığım bir şey var. O sırada bir tahrik söz konusuydu. Nobre benim ayağıma bastı. Başparmağım mahvoldu. Ve iki hafta maçlar haricinde krampon giyemedim. Etki-tepki meselesi olarak görüyorum ben bunu. Onun tam önündeydim. Yanında filan da değildim. Bir yerini cimciklemek istedim. Gayri ihtiyarı onun da canı yansın istedim. Anladınız mı? Ama beli de olabilirdi, omzu da. Eğer bu hareketim kötü anlaşıldıysa, Nobre küçük düştüğüne inanıyorsa herkesin önünde özür dilerim. Çünkü meslektaşım o benim. Türk futboluna "Birbirinizi istediğiniz kadar parmaklayabilirsiniz"i kazandırdığınızın farkında mısınız? Bunu bu kadar büyütmeye gerek yok ki, telefonla konuşacak kadar. Telefonla konuştunuz mu daha sonra, kendisinden de özür dilediniz mi? (Gülüyor ve yanıt yok işareti yapıyor.) Emre bey, biri poponuzu ellese ne yaparsınız? Bilmiyorum. Ama bu konuyu konuşmak istemiyorum artık. Sizde biraz talihsizlik var mı? Kameralara yakalanmasanız hiç kimse bilmeyecekti. "Üç büyüklerde şampiyonluk görmüş ilk futbolcu olabilirim" Şu an futbola devam eden Sergen, ben ve Ahmet Yıldırım varız. Eğer şampiyon olursak üç büyüklerin hepsinde şampiyonluk görmüş ilk futbolcu olacağım. O yüzden önemli benim için. Türk futbol tarihinde üç büyüklerde oynayan altıncı futbolcu olmanın önemi nedir? Öyle bir pay çıkarmam da, çok gurur duyarım. Geçen senenin ilk yarısına şampiyon olarak girmiştik. Ama sonra olmadı biliyorsunuz. Hatta biz Aysunla (Kayacı) evlenme planları yapıyorduk. Bütün o planlar ikinci yarının kötü gidişiyle rafa kalktı. Kendinize nasıl bir pay çıkaracaksınız bundan? Bakın gittiğim takım şampiyon olur mu? Her şey yolunda giderken evlenmek var, bir de şampiyon olamadan... Bu sene ertelemeyeceğiz ama evliliği. Karar verdik. Allah izin verirse tarih belirleyeceğiz artık. Kısmetiniz niye şampiyonluğa bağlı? Önümüzdeki yaz artık. Kesin mi bu sefer? Bu konuda yorum yapmam doğru olmaz. Kulüpteki istifalar için ne düşünüyorsunuz? Son zamanlarda her maçta oynuyorum. Ben olduğum zamanlar kazanmaya başladık. Arada istenmeyen sonuçlar da oldu ama genel olarak ben kendi adıma memnunum. Ligin ilk yarısında istediklerinizi yaptınız mı? Büyük takımlarda art arda kötü sonuçları kaldırmak zordur. Beşiktaş, altyapısıyla olgunlaşmış, bazı şeyleri kaldırabilecek bir takım. Galatasarayda da, Fenerbahçede de oynadım. Bu farkı görebiliyorum. Bence iddiamız devam ediyor. İlk yarı sahanın yapımı nedeniyle ilk dört maçı dışarıda oynadık. İkinci yarı öyle olmayacak, avantajlı olacağız. Ve ötekilerin puan kaybetmesini bekleyeceğiz. Sonuçta geçen sene liderken şampiyonluğu veren bizdik. Beşiktaşın durumundan memnun musunuz? "Defans oyunculuğu biraz daha fedakarlık istiyor" Ben olmam. Defans oyunculuğu biraz daha fedakarlık istiyor. Forvet oyuncusu gol attığı zaman, defanstaki oyuncu da kendisi atmış gibi sevinir. Defans oyuncuları ne kadar kendilerini paralarsa paralasın ilginin hep golcülerde olmasına gıcık olurlar mı? Gol atanların biraz daha popüler oldukları kesin. Karakterden ziyade yetenekle ilgili galiba bu. Ben futbola başladığımda santrfordum mesela. Fakat çok yetenekli bir santrfor değildim demek ki, hocam beni stoperde denedi. Stoper olarak kaldım. Genç takımlarda gol atardım. Ben de hayal ederdim golcü olmayı. Çok daha zevkli görünüyor ama onlar da atmadıkları zaman çok eleştiriliyorlar. Bir-iki hafta atmadığı zaman "Bilmem kim gol orucunda" diye başlar. Ama defansta böyle bir şey yok. Bu bizim de gol atmayacağımız anlamına gelmez. Biz de arada atıyoruz. Kornerlere gidiyorum. O zaman gol atabiliyorum. Hava topum iyi. Karakterle mi ilgili bu? Golcüler sahnede olmayı severken, defanstakiler daha içlerine dönük kişiler mi? "Biri canını yaktıysa, sen de onunkini yakmak istiyorsun. Ama bunu hakeme göstermeden yapman lazım" (Gülüyor) Hiç öyle bir şey nasip olmadı daha. Takımınıza hiç haksız penaltı kazandırttınız mı? (Gülüyor) Hayır. Sevinirim. Kazanmaya giden her yol mubahtır. Onu yapabiliyorsan, yapacaksın. Nasıl yani? Vicdanınız sızlamaz mı? Evet, biraz iyi rol yapmak galiba. Bu işin bir parçası da iyi rol yapmak, öyle mi? Planlı değil. Etki-tepki meselesi. Biri senin canını yaktıysa, sen de onunkini yakmak istiyorsun. Bu insanın yaratılışında var. Ama bunu hakeme göstermeden yapman lazım. Görürse kırmızı kart olur. Futbolcular planlar mı, gideyim de şuna bir dirsek atayım diye? O sarı kartlık ama başka çaren yoksa onu yapacaksın. Gole gidiyorsa durduracaksın. Maçlarda hep görüyorum. Birbirinizin formasını tutuyorsunuz... Evet. Mesela bir Alpay örneği var Avrupa Şampiyonasında. Gole giden adamı indirmedi. O maçta Fatih Terim vardı. Çok söylenmişti Alpaya, "Neden indirmedin" diye. Son dakika, öndeyiz ve golü yedik. Yani futbolda bu kadar centilmenlik pek takdir gören bir davranış değil. Benim için fair playden önce galibiyet gelir. Önce galibiyet sonra fair play. n Düşürdüğü oyuncudan özür dileyen futbolcu ne kadar samimi öyleyse?O davranış biraz hakeme bence. Göstermelik. "İstemeden yaptım" mesajı vermek için. Ben öyle düşünüyorum. Bilmiyorum. Yapmazsanız centilmen seçilirsiniz, değil mi? "Aramızda acayip bir rekabet var. Takımda formayı almak kolay değil" Rıdvan abi diyorsa doğrudur. Ama ben görmedim. Çok fazla milli forma giymiş biri olarak, oyuna alınmadığım zaman takımın kaybetmesini isteyecek karakterde değilim. İki maç sonra ben de çağrılabilirim. Takımın puan kaybetmesini niye isteyeyim? Rıdvan Dilmen bir röportajımızda "Milli takıma giremediği için yenilgiden mutluluk duyan oyuncular var. Kameralara üzüldük diyorlar. Hepsi yalan. İçlerinden göbek atıyorlar" demişti. Var mı gerçekten böyle bir şey? Olur mu öyle şey canım. Aramızda acayip bir rekabet var. İdmanda arkadaşından iyi olduğunu gösterirsen hoca gerekeni yapacaktır. Ben idmanlarda çok sertimdir. Maç gibi idman yaparım her zaman. Çoğu futbolcu da benim gibidir. Takımda formayı almak kolay değil. Takım arkadaşlarımızla aramızda rekabet yok diyebilir misiniz? Evet, agresifim. Bu kazanma içgüdüsünden herhalde. Tavla oynadığımda mesela, kaybettiğimde acayip sinirlenirim. Her şeyde kazanmak isterim. Futbol benim işim sonuçta. Karşı taraftan birisi gelip benim elimden bu başarıyı alırsa tabii ki sinirlenirim. Ve agresif olurum. Bu durumda, hakemlerin bazı pozisyonlarda sevmediği futbolcu oluyorsun, sert futbolcu oluyorsun. Sizinle ilgili en çok işittiğim sözcük, "agresif". Katılıyor musunuz? Takımda sevilen bir futbolcuyum. Hakemlerin bazılarının beni sevmediği kesin. Çok fazla cezalandırıyorlar. Hakemler ve oyuncular tarafından sevilmeyen bir futbolcu musunuz? Bilmem ki. Sarım fazladır da, kırmızı çok değil. Kaç kırmızı kartınız var? Yaradı. Aysunu tavladım işte. Başka bir işime yaramadı. Yeter zaten. "Futbol piyasasının en yakışıklı adamı" olmak bir işinize yaradı mı? Uzun zaman oldu. Fenerbahçedeyken birkaç kere kontrol olmuştu. Eve geliyorlar. Merhaba diyorlar. Görüyorlar bir şey olmadığını. Oturuyorlar, çay içip gidiyorlar. Futbolcuların evlerine baskınlar yapıldığını duymuştum ben... Gösteriyorduk. Fenerbahçedeyken kaleci Altayla bekar evine çıkmıştık. Altay abinin nişanlısı vardı bizde. Saat 23.00ten sonra da gece sokağa çıkma yasağımız vardı. Kahveci Yavuz denen birisi vardı o dönem Fenerbahçede. Gece geldi. Nişanlısını hemen içeri gönderdik. Ama ayakkabılarını gördü. Girdi içeri. "Otur abi" dedik. "Yok oğlum ne yapıyorsunuz bir bakayım" dedi. "Geçeyim mi şöyle" diye odalara bakmak istedi. "Yok abi, geçme" dedik. Tabii ertesi gün de rapor gitti yönetime. Siz buna tepki göstermiyor muydunuz? "Açıkta kalsam bile Fenerbahçeye kesinlikle dönmem" Büyüklere biraz daha hoşgörülüler. Çünkü büyüklerin sesi çok daha fazla çıkıyor. Biraz daha toleranslı olmak zorunda kalıyorlar. Son dönemde bu biraz daha dengelendi. Ama daha önce hakeme saygı duyulmuyordu. Fenerbahçede oynadığım dönemde buna çok şahit oldum. Hakemlerin bir şey yapamadığına... Formanın gücü tabii. Formaları değiştirsen, öteki takıma giydirsen sana o anda dört-beş kırmızı kart gösterebilir. İstanbul-sporda da bunun sıkıntısını çok yaşadık. Fenerbahçenin hâlâ, az da olsa hakemler üzerinde bir etkisi var. Camia olarak etkililer. Hakemler biraz daha çekinerek hareket ediyor onlara karşı. Üç büyükler arasında en çok hakkı yenen ise Beşiktaş. Feyyaz abi geçen sene antrenör yardımcısıydı. "Emre, bu hakemler bizim kaç tane şampiyonluğumuzu aldı" diyordu. Ben Beşiktaşın hakikaten hakkının çok yendiğini düşünüyorum. Üç büyüklere ayrıcalık yapar mı hakemler? O fırsatı bir ara kullanmıştık. Fenerbahçedeyken. Siz futbolcu olarak bir şey yapıyor musunuz düzelmesi için, yoksa yeri gelince fırsatlardan faydalanıyor musunuz? Kesinlikle dönmem. Açıkta kalsam bile Fenerbahçeye kesinlikle dönmem. Galatasaray olabilir, Trabzon olabilir, 17 takımdan 17si olabilir ama Fenerbahçe olmaz. Fenerbahçeye döner misiniz tekrar? O defteri çoktan kapattım ben. Çok sıkıntılar yaşadım ben orada. Oynadığım dönemde Fenerbahçenin genç futbolculara tahammülü yoktu. Her zaman başarı istiyorlardı. Şimdiki gibi değildim. Bugüne kadar kırgın ayrıldığım tek takım Fenerbahçedir. Neden?