Pazar “Gerekirse genel merkezi gerçekten işgal ederiz”

“Gerekirse genel merkezi gerçekten işgal ederiz”

13.04.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur son dönemin en popüler vekillerinden biri. Twitter performansıyla da dikkatleri üzerine çeken Onur, gençlere de sahip çıkıyor. Onur, destek verdiği “CHP’yi İşgal Et” hareketinin parti yönetiminde etki yaratmaması durumunda, milletvekilleri ile CHP Genel Merkezi’ni gerçekten işgal edeceklerini söyledi

“Gerekirse genel merkezi gerçekten işgal ederiz”

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 24’üncü dönem İstanbul milletvekillerinden Melda Onur son dönemin en parlak siyasetçilerinden biri. Twitter üzerinden vatandaşlarla kurduğu ilişki, Meclis TV’nin yayın yapmadığı sırada iPad’i ile naklen yayın yapması, gençlerin fikirlerine açık olması onu bir anlamda “yıldız vekil” konumuna getirdi. Onur, Gezi direnişinin ardından şekillenen siyaset için de umut veriyor. Çünkü her zaman parti dışından gelen taleplere açık. Bunu da en son “CHP’yi İşgal Et” hareketine verdiği destekle kanıtladı. Onur ile 10 Nisan Perşembe günü, Metin Göktepe İkinci Jüri Özel Ödülü’nü almadan önce bir araya geldik. Hem “CHP’yi İşgal Et”i konuştuk hem de nelerden zevk aldığını, zihnini nasıl rahatlattığını...

Haberin Devamı

Siz #occupychp (CHP’yi İşgal Et) hareketinden neler bekliyorsunuz?

Bu aslında Gezi Parkı direnişinin ardından doğmuş bir fikirdi. Hareket CHP’de aradığını bulamayan, CHP’nin daha iyi olmasını arzulayan ve partinin gençlere daha çok hitap etmesini isteyenlerce başlatıldı. Tabii gençlerin bu hareketi sahiplenmesi önemli. Ben gençlerden çok iyi şeyler bekliyorum. Eminim çok iyi fikirler çıkacak ortaya. Fakat benim beklentim gençlerden öte Genel Merkez’den, Merkez Yönetim Kurulu’ndan (MYK). Ben isteyenin partiye nüfuz edebileceği, istemeyenin ise parti dışında gönüllü bir paralel yapılanmaya katılabileceği
bir altyapının hazırlanmasını beklerdim. Önemli olan CHP’nin kadrolarıyla bu gençleri buluşturabilmek.
Biz ne örgütlerimizdeki arkadaşlarımıza “Tamam, artık sizin devriniz geçti” diyebiliriz
ne de gençlere “Siyaseti biz biliriz” diyebiliriz. Bu iki yapının örtüşmesi lazım. Aslında hareket Genel Merkez’den ziyade CHP örgütlerini işgal etmekle alakalı. Genel Merkez’in işgali temsili bir hareket.

Haberin Devamı

“Hareketi MYK sahiplenmeli”

Parti bu harekete nasıl bakıyor?

Biz sadece “CHP’yi İşgal Et”te değil, daha önceki sivil girişimlerin de içinde olmaya gayret ettik. Fakat bu hareketlerin MYK tarafından sahiplenilmesi çok önemli. Biz destekliyoruz ama biz sadece milletvekilleriyiz. Bu gençlerin kurumsal olarak sahiplenilmesi lazım. Genel Merkez ya da Genel Başkan’ın şu iradeyi koyması lazım: “Partililerimiz, siz bizim için değerlisiniz. Fakat gençleri de dinlememiz gerekiyor.” Gençlere de şunun söylenmesi lazım: “Gençsiniz, çok iyi fikirlerle geliyorsunuz. Fakat unutmayınız ki burada siyaseti yerinde öğrenmiş,
bu ülkenin acılarını çekmiş kadrolarımız da var.”

“Muhalif olmak artık ‘in’ oldu”

İki tarafı birbirine adapte etmek gerekiyor yani...

Evet. Aksi takdirde hem gençleri küstürürüz hem de partililer içinde bir huzursuzluğa neden oluruz.

Seçim gecesi Genel Merkez’de miydiniz?

İstanbul’daydım. Beyoğlu’nda Oy ve Ötesi’nden arkadaşlar vardı. Ben o gün genç gönüllü avukat arkadaşların sabahtan akşama kadar seçimle ilgili hukuki sorulara cevap vermeye çalıştığını gördüm. Bana da “Sizin gibi Meclis’ten yayın yapan bir vekil olduğu müddetçe bu işi her zaman yaparız” dediler.

Haberin Devamı

Gezi’den sonra bütün toplum politize oldu. Siyaset dünyası toplumun, özellikle gençlerin politize olmasından hoşnut mu, yoksa rahatsız mı?

Memnunlar. Gezi direnişi aslında toplumun uykuda olduğunu zannettiğimiz bir kısmının uyanmasına vesile oldu. Zaten muhalefet dediğiniz üç ayaklıdır. Medyayı, sivil toplum kuruluşlarını (STK)
ve muhalefet partisini içinde barındırır. Sonuç itibariyle medyayı kaptırmışsınız, STK’lar susmuş. Böyle bir durumda muhalefet partisi de etkili olamaz. Fakat şimdi muhalefetin bir parçası olmak “in” oldu. Herkes belli başlı figürleri tanıyor. İkili sohbetler eskiden diziler üstüneydi. Şimdi siyaset konuşuluyor, tape’ler tartışılıyor.

“CHP başkanlığı için adımın geçmesi onur verici”

Sizin isminiz CHP Genel Başkanlığı için de konuşuldu. Bu sizi heyecanlandırıyor mu?

Çok onur verici. Tabii ki heyecanlandırıyor. Çünkü insan siyasete her defasında bir adım öteye gitmek için girer. Bundan daha doğal bir şey yok. Bir yandan da insanlar kendilerine benzeyen kişileri bir yerlerde görmek istiyor. Kadın genel başkan çok yakışır diye düşünüyorum. Keşke olsa.

Haberin Devamı

Kadın siyasetçilerin kadınlarla ilgili sorunlarla daha yakından ilgilendiği söylenebilir. Kadına şiddet Türkiye’nin en önemli problemlerinden biri. Siz bu soruna nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?

Aslında Kadına Şiddet Yasası sürecinde, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’ndaki arkadaşlarımız hükümete destek verdi. Yasa birçok eksiğe rağmen çıkarıldı. Fakat onun sonrasında birçok gecikme yaşandı ve kadınları kaybetmeye devam ettik. Tabii iktidar partisindeki söylem kanunların da önüne geçiyor. Siz siyasetinizi kadının muhafazakar yaşamı üzerine kurarsanız yaptığınız kanun ve yönetmelik bir işe yaramaz. Nasıl yarasın? Sizin seçtiğiniz belediye başkanı kalkıp “Kadınlara yer yok” diyor. Siz senelerce “Benim başörtülü bacılarımı çalıştırmadınız” diyerek kıyameti kopardınız, bir kadın girmişti Meclis’e ama istifa etti.

Haberin Devamı

“Klasik müzikten anlamam, Türkçe pop dinleyicisiyim”

Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

Ayırabiliyorum. Eskisi kadar ayıramıyorum ama ayırmaya çalışıyorum. Siyasetten önce emekli ve serbest çalışan biriydim.
O zamanlar gerçekten kendime çok zaman ayırabiliyordum. Fakat
o zamanlarda da çok aktiftim.

Neler yapıyorsunuz peki? Zihninizi nasıl rahatlatıyorsunuz?

Mümkün olduğu kadar spor yapmaya çalışıyorum. Çünkü spor benim için gerçekten çok önemli. Bedenimi dinlendiren bir şey. Ankara’da da İstanbul’da da bulunan zincir bir spor salonuna üyeyim. Erken saatlerde gidip sporumu yapıyorum. Onun dışında akşamları evimde dizi izlerim. Arkadaşlarımla da buluşuyorum.

“Ayakkabım haber oldu, aralıksız ağladım”

Favori bir diziniz var mı?

Komedi seviyorum. “Yalan Dünya”yı izliyorum. Çok ağır dramatik dizileri seyretmiyorum. Zaten bir devamlılığı olan dizileri izleyemiyorsunuz. Arada bölüm kaçıyor. Yabancı dizi izleyen, “Sadece CNBC-e izliyorum” diyenlerden değilim. Yerli malı dizileri seviyorum.

Kültür sanatla aranız nasıl?

Aslında konserlere gitmeyi seviyorum. Mümkün olduğunca konser izlemek için uğraşıyorum. Ancak yaz gelip de yaz konserleri başlayınca takip edebiliyorum. “Ne dinliyorsunuz?” derseniz, açıkçası klasik müzikten anlamıyorum. Anlıyorum dersem yalan olur. Fakat en son Fazıl Say’ın konserine gittim ve benim için çok keyifliydi. Ben iyi bir Türkçe pop dinleyicisiyim. Evde de mutlaka açıktır. Eşlik de ederim.

Siyasetçi olmak da ünlü olmak gibi Türkiye’de. Hakkınızda birkaç magazin haberi de çıktı. Bu sizi rahatsız ediyor mu?

Hayır. Aslında o magazin haberleri şöyle oldu: Yemin töreninde yüksek topuklu bir ayakkabı giymiştim. Kürsüdeyken bir fotoğrafım çekilmiş. Çok hoşuma gitti, Facebook sayfama koydum. Bir haftalığına yurt dışına gitmiştim. Roma’daydım. Sabah uyandım, ablam aradı. “Böyle bir haber var. Gördün mü?” dedi. Hiç unutmuyorum, Roma’da sabahtan akşama kadar ağladım. Yanımdaki arkadaşım, “Neden bu kadar ağlıyorsun? Reklamın iyisi kötüsü olmaz” dedikçe ben ağladım. Sonra düşündüm, “Benim değişecek halim yok, elbet bana alışacaklar”. Bir kez de sırt çantamla Meclis’e gittiğimde haberim yapıldı, o kadar. Şimdi koyu renk elbise giydiğim zaman “Ne oldu?” diye soruyorlar. Alıştılar bana. Ben kendimi şıklar arasında saymıyorum ama Meclis’te çok şık kadınlar var aslında.

“İlişkiyi unutun zaten zamanım yetmiyor”

Peki bu haberlerin çıkması sizi kısıtladı mı? Mesela dans etmeye gitmek istiyorsunuzdur ama öyle bir fotoğraf vermek istemediğiniz için gidemezsiniz...

Doğru. Aslında dansa gidecek kadar bir zamanım olmuyor. En fazla bir arkadaşınızın doğum günü olabilir... Bir-iki kez arkadaşlarım paylaşmış ama kötü bir tepki almadım. Bir de şöyle bir şey oluyor: O fotoğrafı paylaşıyor arkadaşlar, sonra bir felaket oluyor. Bu iki haber de aynı gün çıkıyor. İnsanlar da bilmiyor ki o fotoğraf daha önce çekildi. Bunu anlatmak zor oluyor. Bir de benim hakkımda “Meclis’in magazin milletvekili belli oldu” demişlerdi. O beni çok üzmüştü. Fakat yavaş yavaş tanıyor insanlar beni. Asık suratlı biri değilim. Ağladığı kadar gülebilen, güldüğü kadar ağlayabilen bir insanım. Biz de insanız sonuçta.
Ben dans etmeyi severim, şarkı söylemeyi severim. Gittiğim yerlerde “Şarkı söyler misin?” dediklerinde söylemişliğim de vardır. Milletvekiliyken de söylemişimdir.

En büyük sıkıntınız zaman sanırım... Peki bu durum insan ilişkilerini etkiliyor mu? Yeni bir ilişkiye başlamayı zorlaştırıyor mu?

Tabii ki etkiliyor. Yetmiyor zaman. Onu unutun zaten.

“Algı yönetimini başaramadık”

Sizin CHP ile ilgili rahatsızlık duyduğunuz bir konu var mı?

En başından beri söylüyorum. Benim CHP ile ilgili duyduğum en büyük rahatsızlık partinin hâlâ profesyonel bir iletişim mekanizmasının olmaması. Tabii profesyonel iletişimciler çalışıyor fakat bu genellikle seçim öncesi döneme denk geliyor. Bence bu işin başında işini kaybetme korkusu yaşayan bir kadın olmalı. Çünkü en başarılı kurumsal iletişim yöneticileri kadınlardır. Birçok kurumda görürüz, çatır çatır işlerini yapıyor bu kadınlar. Bizim başımıza ne geliyorsa iletişim ve algı yönetimini başaramamamızdan geliyor.

“İnsanız sonuçta, duygularımızı saklayamıyoruz bazen”

Gezi direnişinin devamı olarak görülebilecek Park Forumları’nda “Hangi partiyi desteklediğiniz önemli değil, gidin siyaset yapın” deniyordu. Bunun etkileri görüldü mü?

Üyelik anlamında görülmüş olabilir. Fakat önemli olan yeni üyelerin fikirlerinin dikkate alınması. Birileri birtakım fikirler üretir; bir söyler, iki söyler, belki üçüncü kez de söyler ama o fikir yerine ulaşmazsa küser gider. Zaten en çok merak ettiğim konu gençlerin önerilerinin hayata geçirilmesi için neler yapılacağı. Eğer o önerilerin hayata geçirilmesi konusunda Genel Merkez yetersiz kalır,
bir adım atamaz ise biz milletvekilleri olarak gerçekten CHP Genel Merkezi’ni
işgal ederiz.

“İnsanlar Meclis’te olan olaylara katılmak istiyor”

Twitter’da da çok aktifsiniz. Siyasilerin mesafeli olması beklenir ama siz çok esprili yazıyorsunuz ve büyük ilgi çekiyor. Nasıl tepkiler geliyor peki?

Ben milletvekili olmadan
önce de Twitter kullanıcısıydım. Miletvekili olunca tarzımı değiştirmedim, kurumsal bir hale gelsin istemedim. Sempatik olayım diye yapmıyorum. O an içimden ne geçiyorsa onu, istediğim gibi yazıyorum. Bazen de mesela Twitter yasağının başladığı gün Twitter’a VPN ile girdim ve “Oh be tweet” yazdım. Gün boyunca devam etti bu. Fakat biri “Diliniz hoş ama suistimale açık” yazmış. Olabilir tabii. İnsanız sonuçta. Duygularımızı bazen saklayamıyoruz.

Sizce artık bir milletvekili için bulunulması gereken bir mecra mıdır Twitter?

Kesinlikle. Neden biliyor musunuz? Artık habercilik diline şöyle bir cümle girdi: “Filanca bakan Twitter’dan yaptığı açıklamayla...” Bunu son bir yıldır görüyoruz. Gezi direnişinden sonra daha çok... Yasakladılar ama tutmadı. Bülent Arınç o gün yapacaklarını Twitter’dan duyurdu. Devletin ajansına, TRT’ye bile güvenemiyoruz. Devlet güdümlü hale geldiler çünkü. Bu nedenle Twitter haber kaynağı oldu. “Güvenilir değil” diyorlar,
ben de onlara “Diğerleri kadar güvenilir” diyorum.

Meclis içinden haber geçmek, insanları bilgilendirmek için de işe yarıyor Twitter...

Tabii ki. Milletvekili olduktan sonra birkaç şey için kullandım mesela Twitter’ı. Hiç unutmuyorum, bakanlara soru soracağımız bir zamandı. Twitter’a yazdım, “Siz ne sorardınız?” diye. Hemen geldi sorular. İnsanlar Meclis’te olan olaylara katılmak istiyor çünkü. Son olarak Strasbourg’a gittik, Avrupa Konseyi’ne. Mahkum gazeteci Füsun Erdoğan’la ilgili. Bir tweet attım. Dedim ki “Arkadaşlar bana gönderdiğiniz mesajları Avrupa Konseyi’nde okuyacağım. Ne söylememi istersiniz?” Hemen başladı tweet’ler gelmeye. Sekiz ya da dokuz tanesini okudum. Oradaki üyeler büyük ilgi gösterdi.