Pazar Gidin bir beach’e, kısmet çıkmasa da eğlenirsiniz

Gidin bir beach’e, kısmet çıkmasa da eğlenirsiniz

31.07.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Alaçatı sokaklarından, Aya Yorgi’nin beach’lerinden, Ilıca’daki Sheraton’dan, Çeşme Marina’dan, Port Alaçatı’dan bildiriyorum. Ama benimki biraz “uzaylı” gözü. Yol yordam bilmeyen İstanbullunun izlenimleri

Gidin bir beach’e, kısmet çıkmasa da eğlenirsiniz

ÇEŞME

Güzel kızlar ve yakışıklı erkekler Marrakech’te


-Çeşme şahane denizi, doğası, koylarıyla çok güzel bir yer. Ciddiyim. İnsanlar buraya geliyorsa şaşırmamak lazım. Gelmemeleri acayip olurdu. Ama son yıllarda o kadar fazla geliyorlar ki her taraf inşaat, her yerde bir hazırlık...
-Bunca tesis, bunca yatırım, bunca mekan, bunca otel hep yılda bir buçuk ay için. Çeşme Marina dükkanlar 12 ay açık olsun diye işletmelerden kira almıyor, cirodan yüzde alıyormuş. Herkes sezonun uzamasını istiyor. Bana kalırsa Çeşme’de sezon uzasa, yıla yayılsa belki fiyatlar da biraz normale döner.
-Kime sorsam “Sezon bitince Çeşme çok sıkıcı, kimse kalmıyor” dedi. Halbuki burası asıl o zaman güzel sanki.
-Aya Yorgi gece ayrı bir olay. Koy ışıl ışıl. Kelime oyunu değil, gerçekten. Koyun ortasında duba şeklinde dev ışıklı Absolut şişesi var denizin içinde. Her taraf markaların sponsorluğunda etiketlenmiş. Burada KafePi, Babylon, Marrakech, Paparazzi ve Sole Mare adındaki beach club’lar var. Her birine günde yaklaşık günde 2-3 bin kişi girdiği söyleniyor.
-Babylon nezih bir yer. Burada caz kulübü ya da marjinal mekan olarak biliniyor biraz. Geçen yılın en popüler beach club’ı. Bu yıl ise hafta içi sadece gündüzleri açık, gece eğlenmek için hafta sonunu beklemek gerek.
-2011’de en “trendy”, en fazla dolan ve herkesin en fazla gitmek istediği beach Marrakech. Çünkü burada güzel kızlar ve yakışıklı adamlar var. “Çikolatalar püskevitler, anne bizde niye yok” şeklinde takılanlar çoğunlukta. Zengin bir kısmet çıkması büyük ihtimal, olmadı eğlenirsiniz. Herkes birbirini süzüyor, herkes iyi yere dükkan açıp görünür olmak istiyor.
En havalı yemek Tuval’de
-Buranın DJ’i sabit dıp tıs ritimle gece boyu sallanmaya müsait ne varsa çalıyor. Black Eyed Peas, Ajda Pekkan, Bon Jovi... Ortaya karışık. Ama bana sorarsanız müzik kimsenin umurunda değil. Heavy metal de çalsa gene gelir bu kitle buraya.
-Paparazzi daha rock, 80’ler-90’lar çalan bir yer. Ben gittiğimde Cake çalıyordu. Müşterisi daha genç. Bir bira alıp takılabileceğiniz bir yer. Marrakech’in yanında bohem bile kalıyor.
-Çeşme Marina iki yıllık ama pek çok bölümü geçen yıl açılan yeni bir yer. Pek kimse burayı bilmiyor ve bence bu bir eksiklik. Babylon’un bir diğer mekanı olan Monk by Babylon çok güzel bir caz kulübü havasında, Marina’nın en neşeli yeri. Burada çalan canlı müzik her yana yayılıyor.
-Çeşme Marina’da yemek yemek için Tuval’e gidiliyor. Buranın en lüks restoranı, herkes orada. Şanslı ve hatırı sayılır biriyseniz deniz kenarında bir masa buluyor ve buranın özel yemeklerinden söylüyorsunuz. Alaçatı’daki Tuval gibi Marina’daki Tuval’in de bonfilesi meşhur. Ama tabii deniz kenarında balık yeniyor. Ahtapotu, midye çorbası, deniz ürünlü raviolisi ve salataları tercih ediliyor. Güzel bir de şarap da açtınız mı ortam tamam.



Her şey bu otelle başladı

Gidin bir beach’e, kısmet çıkmasa da eğlenirsiniz


Ilıca’daki Çeşme Sheraton turizm anıtı gibi neredeyse her yerden görülüyor. 10 yıl önce açıldığında muhtemelen Çeşme’ye sadece İzmirliler geliyor, kimse 10 yıl sonra burasının Türkiye’nin en gözde tatil yerlerinden biri olacağını bilmiyordu. Kimilerine göre her şey bu otelin burada açılmasıyla başladı. Miami sahilindeki oteller gibi bir havası var. Dev bir kumsalı, kocaman bir iskelesiyle Çeşme’nin bir nevi turizm sembolü gibi bir yer. Çoluk çocuk tatile gelenler, Çeşme ziyaretçilerinin en kalburüstü olanları, ünlüler, işadamları, bakanlar, bir sürü ünlü gazeteci herkes burada kalıyor.
Çoğu müşteri dışarı bile çıkmıyor. Burada denize giriyor, yemek yiyor, spa, spor, sauna, hamam derken zaten gerek de duymuyor anladığım kadarıyla.
Favori yer sahildeki localar. İlginçtir, gündüz deniz kenarındaki herkes döner yiyor. Arada fener balıklı risotto, soğuk mango çorbası gibi enteresan, şefin beğenildiğini söylediği şeyler var.
Yani Çeşme’de Alaçatı,
Aya Yorgi nasıl ayrı ayrı ele alınmayı hak ediyorsa burası da ayrı bir alem.



Çeşme tipleri

-Eda Taşpınar’dan bile daha bronz kadın.
-Topuklu ayakkabılı mini elbiseli beach kadını.
-Kaslı beach adamı.
-Sörfçü.
-Özgüveni sağlam, zengin ve çıplak adam (göbekli).
-Sarı saçlı kara kaşlı kadın.
- ”Benim babam” diye lafa giren “küçük” zengin.
-Beach partisinde Grey Goose kovasının önünde, birlikte geldiği iki Rus kız çılgın gibi figür yaparken hiç hareket etmeden zincirleme
sigara içen adam.
-Kalabalık grubun eğlence kaynağı sempatik oğlan ve kankası.
-Üçlü gezen kızlar. Bu üçlü tek karakter olarak ele alınabilir. Tuvalete de beraber gidiyorlar.
-Zarif Alaçatı kadınları. Her nezih restoranda yarım düzine kadar varlar. Onlarsız Alaçatı çok sıkıcı.
-Beach kapısında duran takım elbiseli adam.
-Kapkara adam. Bronzun da ötesi.



Beach’lerde fotoğraf fobisi

-Aya Yorgi Koyu’nda beach club’lar var. Beach club nedir derseniz... Kumun ve denizin üzerini baştan başa tahtayla kapatıyorsunuz, üstüne dev kadar minderler koyuyor, müziği sonuna kadar açıp fiyatları da normal şehir fiyatlarının beş katı yapıyorsunuz, beach club oluyor. Kızgın güneşin altında ellerinde blush’larla trendi kızlarımız kadınlarımız çoğunlukta. O güneşte şarap adamı ne uyutur ama değil mi... Hop, güneşin altında kestirmeye...
-Beach’lerde fotoğraf fobisi var. Arkadaşlarınızla bir-iki flaş patlatırsanız bir güvenlik yanınıza gelip neler olduğunu soruyor. Çünkü muhtemelen etrafta fotoğrafı çekilirse başı ağrayacak birileri oluyor.
- Beach’lerden çıkışta ne mi oluyor? Inside diye bir yer var.
Sabah 4’te açılıyor.
Eve gitmiyorsanız adres orası.


ALAÇATI



Beyazlaşmış Türkler, bronzlaşmış Türkler

-Port Alaçatı, Alaçatı’nın marinası. Girişte Port Alaçatı evleri var. Evinizin arka tarafına arabanızı, önüne teknenizi park ediyorsunuz. Önlü arkalı çok şık. Miami’deki Star Island havasında. Hemen devamındaki Port Alaçatı, Çeşme Marina’ya göre daha sakin ama zaman geçirmekten hoşlanacağınız bir yer. Ben Deli Deli diye bir yere gittim. Adı kötü ama DJ fena çalmıyordu. Biraz 90’lar tarzı funky house. Beach club’lar gibi bağıra bağıra konuşmanıza gerek yok. Rahat rahat sohbet edebilirsiniz.
-Alaçatı dar sokaklar, artık her biri birkaç milyon dolarlık taş evler, onların içinde şık restoranlar, kafeler, barlar diyarı... Buralarda büyük şehirlerimizin ileri gelenleri sohbet edip şıkır şıkır bir ortamda bir Ege kasabasında İstanbul lüksünü yaşıyorlar. Alaçatı sokakları Çeşme’deki kısa “uzaylı” ziyaretimde gördüğüm en şık yerler. Bütün beyaz Türkler, beyazlaşmış olanlar ve beyazlamaya çalışanlar ve ayrı bir kategori olan “bronz Türkler”in hepsi burada. Bu insanların gece yarısından sonra Aya Yorgi’ye gidip çıldıracaklarını söyleseler inanmazsınız ama öyle.
-Neredeyse yüzlerce yer var Alaçatı’da. Maria’nın Bahçesi, Sisarka, Riba, Karina, Tuval, Yaya, El Beso (köşe masası tam sokağa hakim, buraya oturmak için kesin kavga çıkıyordur), Rosemary, Picante, Kalamata, Bistro Bumba, Roka Bahçe... Şöyle ilk bakışta gözüme takılanlar. Daha onlarcası var, say say bitmez. Deniz çipuraları, orfozlar, fener balıkları, dilbalıkları, bonfileler, bin türlü meze, otlar, kalamar, ahtapot, zeytinyağlılar... Mekanlar, mönüler farklı ama hava aynı. Taş ev, enteresan aydınlatma, otantik objeler, tahta masalı bahçeler, avlular... Gayet çekici...


Okey oynayan amcalardan Converse’li garsonlara...

-Orta Kahve’nin ilerisinde, pek gözde bir yer olan Köşe Kahve’nin karşısında bulunan, sokakta boş yeri olan tek kahve olduğundan hemen oturduğum 15 Eylül Kıraathanesi’nde üç-dört yıl önce boş boş okeye dönen amcalar varmış. Şimdi bronz, yakışıklı, siyah önlüklü Converse ayakkabılı garsonlar var. Espressolar, kapuçinolar havada uçuşuyor.
-Köylüler daha önce bu sokaklarda yer alan ahırlarını falan yok paraya satıp yerine yapılan ve para basan restoranları görünce ne hissediyorlar acaba... Soracaktım ama köylü göremedim ortalıkta.
-Ana sokak üzerindeki Bey-Evi oteli restorasyonun ardından çok şık görünüyor. İçeri girip eski halinin resmine baktım. Büyük para ve emek harcanmış. Bazen dekor ya da film seti gibi her yer.
-Pek çok butik otel var Alaçatı’da. Butik otellerden Padma pek havalı. En gözde yerlerden biri. Ama en ilginci La Capria. Toz toprak içinde bir caddede bir grup ev gibi görünüyor. İçerisi vaha gibi. Odalar gecelik 400 avrodan başlıyor. Çok zevkli döşenmiş bir yer. Ortada bir havuz var. Haliniz vaktiniz yerindeyse, canınız 5 yıldızlı otelde değil küçük bir yerde kalmak istiyorsa buraya geliyorsunuz. Gözden uzak takılıyorsunuz. İçieride bir de Da Vittorio Restaurant var.
- Şimdi sizden gelecek mesajları ve önerileri tahmin edebiliyorum. Onlar da gelecek sefere...