Pazar Gırgır'ın en tuhaf adamları

Gırgır'ın en tuhaf adamları

25.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Efsanevi mizah dergisi Gırgır'ın en sevilen tiplemelerinden Porof. Zihni Sinir'in "proceleri" ve ünlü gazeteci Muhlis Bey'in maceraları bir albüm ve bir kitapla raflarda

Gırgırın en tuhaf adamları

axpaz021.jpg Peki ya Latif Demirci ve Behiç Pek'in yarattığı Muhlis Bey'e ne demeli? Bir dönem onun gibi konuşan, sevgilisine şiirler yazan, "zırvalayan" ne çok insan vardı.İşte Zihni Sinir'in buluşlarının yer aldığı sekiz kitaplık serinin ilki olan "Taşıtlar ve Trafik Sorunları ile İlgili Proceler" (İletişim Yayınları) ile Muhlis Bey'in toplama albümü "Cırcırböceği Muhlis Bey ve Yavlum Mithat" (Leman Yayınları) piyasaya çıktı. Ama bu sefer amaçları sadece nostalji değil, yeni neslin bu tiplemelere nasıl tepki vereceğini görmek. Memleketimizin "kendi çapındaki" en üretken mucidi Porof. Zihni Sinir'i ve ne yaptığı belli olmayan en acayip gazetecisi Muhlis Bey'i mizah meraklıları yakından tanır. Usta mizahçı İrfan Sayar'ın kaleminden çıkma mucidimiz şu ana kadar üç binden fazla buluş yaptı. Hatta "Vizontele" filminde Yılmaz Erdoğan'ın canlandırdığı karakterin atölyesi, bisikleti ve bilimum eşya da onun eseri. Latif Demirci: Benden habersiz yeni şeyler çizdin mi yoksa?Behiç Pek: Yok, hepsi 1980-90'larda çizilmiş karikatürlerin bir araya getirilmesi. 80'lerin en sevilen çizgi kahramanlarından Muhlis Bey'in yeni bir albümüyle karşımıza çıktınız. Yeni çizimler var mı; yoksa toplama mı? Behiç P.: Bence abuk sabuk durumların mizaha bulanmış haliydi Muhlis Bey. O dönem her şey çok sıkıcı ve yasaktı. Bu ortamın dışına çıkarak farklı bir dünyadan geliyormuş gibi olması önemliydi. Ama aynı zamanda bir sürü insanın karışımıydı. Muhlis'in ne olduğu belirsiz ve deli dolu hali insanlara çok ilginç geldi. Bir de ağzı bozuktu Muhlis'in, bundan hoşlanmayanlar vardı, özellikle edebiyatçılar. Latif D.: Sonradan onlar da bozdu. O kaos ortamının bir tipiydi. Çok absürttü. Kurnazlığı, sersemliği, her şeyi yapması insanları çekiyordu. Ayrıca Fenerbahçeliydi, Özal'ı seviyordu. Ama bir bakıyorsunuz seviyor mu kızıyor mu o da belli değil. Ayrıca Muhlis Bey'in yaptığı iş belli değildi. İşi belli değilken çırağı vardı. Tuhaf bir adam işte. Dişleri çok çirkindi bir de. İrfan Sayar: Yermeyi şiirsel ve derinlemesine yapıyordu. Bir dönem İnek Şaban tiplemesi herkesi alıp götürmüştü. İşte o dönemde de herkes Muhlis Bey'di. Sizce Muhlis Bey'i bu kadar içimizden biri yapan neydi? Latif D.: Evet. Çok sevilen bir karakterdi. Çünkü hiç olumsuz tepki almadık. Muhlis Bey'i takip edenler kendilerinde hep ondan bir şey bulduklarını söylüyor. Kendileriyle özdeşleştiriyorlar. "Ben de köpekten çok korkarım. Benim de çırağım var" gibi takılıyorlardı. Zaten baktığımızda 20 yıl önceki esprilerin bugüne bile uyduğunu görüyorum. Benim asıl merak ettiğim şey yeni kuşağın Muhlis Bey hakkında ne düşüneceği. Behiç P.: Dergi döneminde Muhlis Bey'i her kesimden insan okusun, anlasın diye bir hedef vardı. Onun çok basit esprileri de var; ince esprileri de. Şimdinin okuyucusu belki bu esprileri çok ilkel bulabilir. Çünkü mizah okuyucusu eskisi gibi değil. Artık özel insanlar mizah okuyucusu. O yüzden bakalım ne diyecekler. Muhlis Bey'in karikatürlerinden oluşan toplama albümü yıllar sonra tekrar çıkarmak, esasında bu karakteri yeniden hatırlatma çabası mı? Kabak çekirdeğine pirinç koyup ek, kabak dolması çıksın" İrfan S.: Tabii ki. Çünkü 80'ler Türkiye'de teknoloji ve altyapının tepeden indiği, yeni değerlerin ve rekabetin başladığı dönemler. Yaratıcılık kelimesini bile zar zor duyardınız. Dolayısıyla eski alışkanlıklarımız ve bu yenilikler arasında adaptörler geliştirmek lazımdı. İşte Zihni bunun bir dışavurumuydu. Çünkü eksikliklere parmak basarken yaratıcı olmayı teşvik ediyordu. Zihni Sinir 1977'den beri birçok ilginç buluşa imza attı. Zihni Türkiye'de bilim adamlarına duyulan eksikliğe mi dikkat çekiyordu? İrfan S.: Tabii. Gerçekte bir tasarımcı, bir bilim adamı nasıl bakıyorsa işine bir karikatürist de aynı şekilde bakıyor. Çünkü söz konusu yaratıcılık. Yani küçük bir esprinin yaratılmasıyla bir ampulün yaratılması aynı serüveni paylaşıyor. Latif Demirci: Abi ampule gülmüyoruz ama... Aletleri tasarlarken fizik ve mekanikten yararlanıyor musunuz? İrfan S.: Herhalde en ilginç olanı kabak çekirdeği buluşu. Zihni kabak çekirdeği içine pirinç tanesi koyuyor. Öyle ekiyor. Büyüdüğünde kabak dolması oluyor. Zihni'nin en ilginç ya da komik buluşu ne oldu? "Gırgır'da sabahlama muhabbeti olmasaydı, belki de Zihni Sinir karakteri asla ortaya çıkmazdı" İrfan S.: Tabii ki. Biz Gırgır'da hep birlikte çalışıyorduk. Beraber oturur, gündem hakkında uzun uzun konuşur, fikir alışverişinde bulunurduk. Zaten Oğuz Aral bu konuya ayrı bir önem verirdi. Çizerlerle yakından ilgilenir, gelişimlerini takip eder, onlara yön verirdi. Şimdi birçok mizah dergisi var piyasada. Bunu asla olumsuz bir gelişme olarak görmüyorum ama gençlerle bu kadar yakından ilgilenen yol göstericiler kaldı mı bilmiyorum. Şu an sadece Behiç bey Leman dergisinde çiziyor. Eski Eski Gırgır tayfası olarak o günleri özlüyor musunuz? İrfan S.: İlk önce konu başlıklarını yakalıyor, bunu yaparken gündem takibinin yanı sıra sıkıntıları, insanların ihtiyaçlarını düşünüyordum. Güncel olanla ilgilensek de bir taraftan Gırgır'da sabahlama muhabbeti olmasa belki de Zihni hiç ortaya çıkmayacaktı. Çünkü gerçek hayat çok şiddetli ve yoğun haliyle dışarıda yaşanıyor. Ama bana ilham veren, herkesin bu hayattan elini eteğini çektiği zamanlar yani geceler. Çünkü saçmalamak ya da karikatür çizmek gerçek hayatın içinde çok zor. Bu çizimleri yaparken nelerden ilham alıyordunuz?