Pazar “Görebilseydim 400 metre engellide yarışırdım”

“Görebilseydim 400 metre engellide yarışırdım”

31.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

18 yaşındaki görme engelli milli atlet Öznur Yılmazer, 10-17 Mayıs’ta Güney Kore’de düzenlenen Dünya Oyunları’na katıldı ve bronz madalyayı kaptı. Dahası var; 2016 Rio Paralimpik Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil edecek. Hedefi altın madalya olan Yılmazer “Eğer görebilseydim 400 metre engelli koşuda yarışırdım” diyor

“Görebilseydim 400 metre engellide yarışırdım”

Onu ilk olarak 2014 Avrupa Engelliler Atletizm Şampiyonası’nda kendisinden daha iyi derecelere sahip atletleri geride bırakarak 100, 200 ve 400 metrelerde üç altın madalyayı boynuna taktığında tanıdık... Doğuştan görme engelli Öznur Yılmazer, Avrupa’da böyle bir başarıyı kazanan tarihteki ilk atletti. Hem de Türkiye rekorlarını tekrar tekrar kırarak. 18 yaşındaki Öznur şimdi başarılarına bir yenisini ekledi, 10-17 Mayıs tarihlerinde Güney Kore’de düzenlenen Dünya Oyunları’nda bronz madalya kazandı. Bu yarışta kazandığı sadece bronz madalya olmadı, Öznur 2016 Paralimpik Olimpiyatları’na katılma hakkını da elde etti. Antrenörü Serhat Polat’a göre altın madalyaya çok yakın.

Haberin Devamı

Engellere meydan okuyan genç sporcu akraba evliliği sonucu görme engeliyle doğuyor. Tavuk karası denilen bu hastalık Öznur’un zaten çok düşük olan görme derecesini günden güne azaltarak, 12-13 yaşlarında tamamen karanlığa gömülmesine sebep oluyor.

İşte tam da burada başlıyor yeşil gözlü kahramanın başarı hikayesi. Yaşadığı şehir Gaziantep’te buluştuk Öznur’la başarılarını dinlemek için. Bizi evinde ağırladı, hem de Gaziantep yöresine has yemekler eşliğinde. “Yemek yapabiliyor mu?” sorusuna cevaben Öznur’un 1.5 yıldır evinin her işini kendisinin yaptığını söyleyebilirim...

Albino olan eşi Recep Yılmazer de görme engelli ama çok az da olsa görebildiğinden Öznur’a her konuda destek oluyor. Öyle ki devlet memuru maaşıyla, federasyonun yetersiz kaldığı yerde Öznur’u kampa gönderebilmek için kredi çekmişliği bile var. Öznur “Recep olmadan olmazdı. İyi ki var” diyor. Gözyaşlarını tutamıyor bu esnada Recep Yılmazer.

Haberin Devamı

Öznur’un gözlerinin içi öyle güzel parlıyor ve o kadar düzgün bakıyor ki, görme engeli olduğunu anlamanız mümkün değil. Bazı sabahlar otobüse bindiklerinde, yaşlı teyzeler ona, “Eşine yardım etsene kızım, adam göremiyor” diye sitem ediyormuş. “Aslında göremeyen benim” diye gülerek anlatıyor genç sporcu başlarına gelenleri...

Eşi Recep Yılmazer, antrenörü Serhat Polat ve koşu partneri Zeki Mehmet Akdağ tüm destekleriyle onun arkasında. Öznur’un şimdi tek bir şeyi eksik; 2016 yılında Rio’da gerçekleşecek olan Paralimpik Olimpiyatları’nda altın madalyayı kazanmak için ona maddi manevi destek olacak resmi bir sponsor.

-Sporla ilk tanışman ve bu yolda yürümen nasıl gerçekleşti?

Öznur Yılmazer: İlkokulda görme engelliler okuluna gidiyordum. Aklımda hiç sporcu olmak da yoktu. Golbol denilen bir oyun var, onu oynuyordum. Hem sağlık amaçlı hem de sosyalleşmek adına yapıyordum bunu. Daha sonra öğretmenlerim yeteneğim olduğunu düşündü ve okul bittikten sonra Görme Engelliler Spor Kulübü’ne geçtim. İlk olarak gülle atma branşındaydım. 6 metrede gülle atıyordum. O zaman kimse 6 metre atamadığı için milli takıma gülleyle girmiş oldum. Fakat hiç sevemedim bu branşı, o yüzden ilerleyemedim de. Artık neredeyse spordan soğur hale gelmiştim. O esnada Serhat hocayla kesişti yollarımız. 100-200-400 metre koşularda başarılı olacağımı söyledi bana. Serhat hocamla çalışmaya başladıktan sonra kendimi gerçekten ilk kez sporcu gibi hissettim.

Haberin Devamı

Serhat Polat: Ben Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde kadrolu antrenör olarak çalışıyorum. Gaziantep Üniversitesi’nin sahasında günlük çalışmalarımız oluyor. Bir gün Recep bey geldi, “Biz antrenörümüzle biraz sıkıntı yaşıyoruz, bize yardımcı olur musunuz?” dedi. Öznur o zaman gülle atma branşındaydı ama başarılı değildi. Onun yeteneklerini ölçmek için birçok test yaptık. Kısa mesafede başarılı olabileceğini düşündüm. Bir adım attık ve devamı geldi.

-Ne kadar zaman oldu tanışalı?

Öznur Y.: İki yıl oldu.

-Öznur’un başarısına oranla iki yıl kısa bir zaman sayılmaz mı?

Serhat P.: Evet, kesinlikle öyle. Öznur yanlış yönlendirilmiş. Doğru yerde çalışma yapıldığı takdirde başarılar kaçınılmaz olur. Bir yıllık çalışmayla Avrupa’da 3 madalya aldık ve 2 Türkiye rekoru elde ettik. Avrupa’da tek şampiyonada 3 altın madalya alan ilk sporcu oldu.

Haberin Devamı

“Altın madalyayı kazanacağım”

-Şimdi hedef olimpiyatlarda altın madalya...

Öznur Y.:Evet, yolumuz olimpiyat yolu dedik, hedef koyduk. Bu yolda belli ara hedeflerimiz de var. Güney Kore’de gerçekleşen Dünya Oyunları’ndan bronz madalyayla yeni döndük. Rakiplerimiz olimpiyatta birincilik için yarışan isimlerdi.
15 gün sonra İtalya’da Grand Prix yarışına gidiyoruz, burada derecemizi göreceğiz. Ekim ayında ise yine bir ara hedefimiz olan Görme Engelliler Dünya Şampiyonası var. Katar’da gerçekleşecek. Oradan da bir madalyayla döneceğimize inanıyorum.

Serhat P.:Dünya Oyunları’nda yaptığı 400 metrede 63 saniyelik derecesiyle bronz madalya ve olimpiyat kotasına hak kazandı. 2016’da Rio’da düzenlenecek olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil edecek. Listeleri kontrol ettim; 60, 61 saniye civarında koştuğu zaman altın madalyayı alacağız gibi görünüyor.

Haberin Devamı

“1 saniye 6 ayıma eşit”

-Rakiplerinle aranda 1 saniye var. Bizim için 1 saniye sadece bir andan ibaret ama senin için çok farklı.

Öznur Y.: Evet o bir saniyenin benim hayatımdaki yeri bambaşka. Avrupa Şampiyonası’nda 64 saniye ile altın madalya kazandım. Kendi derecemi 63 saniyeye çekmem ise neredeyse eve hiç uğramadan tam altı ay kamplarda geçen çalışma sonucu gerçekleşti. 1 saniye benim için altı aya eşit aslında.

-Bu başarında kendi emeğinin yanı sıra en yakınlarının da desteğini görmüşsün ancak daha iyi şartlar daha farklı başarılar getirir. Sponsorun yok mu?

Öznur Y.: Federasyon tarafından bazı destekler veriliyor ama yetersiz kalabiliyor. Bazen kamp yapmak istediğimizde karşılayamayabiliyorlar. Bizim daha iyi sonuçlar elde etmemiz için sürekli antrenman yapmamız gerekiyor. Burada benim bir ailem var. Serhat hocamın da öyle. Buradaki işlerimiz bazen antrenmanlarımızı aksatabiliyor. Ya da dinlenmemi engelliyor. Sıkı antrenman kadar iyi dinlenmek de çok önemli. Evimin tüm işlerini kendim yapıyorum. Kampa gittiğimizde yemeğimiz, yatağımız hazır oluyor, daha iyi dinleniyoruz. İstediğimiz zaman kamp yapamadığımızda programımızın dışına çıkıyoruz. Benim aldığım dereceler ortada. 2016 Rio Paralimpik Olimpiyatları’nda kürsüye çıkıp yine bir ilki gerçekleştirmek istiyorum. İnşallah altın madalyayı kazanacağım. Bana destek olabilecek herkese ihtiyacım var. Nizip Ada Koleji bana desteğini esirgemedi. Eğitimimle de ilgilendiler, yarışlara giderken maddi destek de sağladılar.

Serhat P.: Mesela Öznur’un haftada iki defa masaja girmesi gerekiyor. Eşi bunu sadece bir kez karşılayabiliyor. Tanıdık bir masörümüz var, sağ olsun bize 75 liraya yapıyor, normalde iki katı bu fiyat. Gelir olmayınca bu giderleri karşılamak zorlaşıyor. Recep beyin aldığı devlet memuru maaşıyla altından kalkmaları çok zor oluyor. Güney Kore’ye gitmeden önce federasyondan kamp istedim. Bir süre bize dönüş yapmadılar. Umudumuzu yitirdik ve Recep’e “Bizim bu kampa gitmemiz lazım” dedim. Öznur’a o kadar inanıyor, onun spor hayatına o kadar destek oluyor ki “Ben bankadan kredi çekeceğim hocam. Öznur o kampa gitmeli” dedi ve krediyi de çekti. Son anda federasyondan olumlu dönüş yapıldı da parayı bankaya iade ettik.

“Koşu partnerimle uyumumuz önemli”

-Yarışlarda görme engelli sporcuların bir de partneri oluyor.

Evet, tek başımıza hareket kabiliyetimiz olmadığından bu zorunlu bir kural. Koşu partnerimle ruhen ve bedenen uyum içinde olmalıyız. Tüm harketleri beraber yaptığımız için aramızda ahenk bizi başarıya taşır. Mesela ben yarışa çıktığım zaman çok heyecanlanıyorum. Partnerim Mehmet Zeki Akdağ’ın rahat olup beni motive edebilmesi benim için büyük bir avantaj. Hem ruh hem bedenen uyumumuz çok iyi. Partnerliğimiz henüz çok yeni ama müthiş bir uyumumuz var. İlerleyen süreçte daha da iyi olacağına inanıyorum.

Üç altına ödül yok

Öznurbu özverili çalışmaya rağmen mevcut yönetmeliğe göre ödül alamamaktan şikayetçi. Avrupa şampiyonu sporcular her bir altın madalyaya 300 cumhuriyet altını alırken, yönetmelik ödülü hak edebilmek için en az 15 ülke ve finalde 8 yarışmacı sınırı getiriyor. Serhat hoca kural gereği görme engellilerin kılavuz atletle koştuğu finalde en fazla 4 sporcunun yarışabildiğini belirterek, “Öznur 900 altına hak kazanmışken, eli boş kalıyor” diyor.

“Teknik hareketleri sadece dokunarak öğrenebiliyorum”

-Gerekli hareketleri görmeden nasıl öğreniyorsun, çalışma tekniğiniz nasıl?

Öznur Y.: Bütün hareketleri hocam tek tek eliyle bana dokunarak hissetmemi sağlayarak anlatıyor. Hocam yaparken ben onun bacaklarına dokunuyorum ve ne yapmam gerektiğini hissederek anlıyorum. Aynı şekilde hocam ben hareketi yaparken bacağımı tutup hareketi tamamlıyor. Birkaç tekrardan sonra hareketi öğreniyorum ve tek başıma yapabiliyorum. Hocam daha önce hiç görme engelli sporcu çalıştırmamış ama 15 tane böyle öğrencisi olmuş gibi öğretiyor bana her şeyi. Onun bu anlamda ilk öğrencisi olmam çok şaşırtıcı bir durum.

Serhat P.: Evet Öznur benim için de bir ilk oldu aslında. Çalışma tekniğimiz kolay değil. Bazı hareketleri bir antrenmanda alırken bazen bir ay sürebiliyor. Hafızasında görseller olmadığı için zorlanabiliyoruz. Mesela “kanguru” diye bir sıçrama hareketi var. Kuvvet verici ve sprinter’ler için önemli bir harekettir. Öznur’a onu öğretmek için çok uğraştım. Geyik sıçramasına benzer bu hareket. Geyik sıçrar, havada süzülür, yere düşer ve tekrar sıçrar. Bir gün Öznur’a “Geyik sıçraması gibi yapacaksın Öznur” dedim. “Geyik nasıl sıçrıyor ki hocam?” dedi. Hiç geyik görmediği, nasıl sıçradığını bilmediği için ne dediğimi de bilemiyor. Tamamen dokunarak, hissederek öğreniyor hareketleri.

-Yarışlarda uğuruna inandığın, bir eşyan oluyor mu?

Öznur Y.: Evet partnerim Zeki’yle birlikte koşarken kullandığım bir ipim var. O olmadan yarışa çıkmak istemiyorum. Bir yerde unutursam çok üzülüyorum. Aslında bütün ipler bu işi görür ama ben kendimi o iple çok rahat hissediyorum, sanırım uğuruna da inanıyorum artık.

“Büyük kulüpler engellileri görmezden geliyor”

-Ülkemizde sporcusu olarak yer alabileceğin kulüp sayısı yok denecek kadar az, bu durumdan bahsedebilir misin?

Öznur Y.: Evet, ben şu anda Gaziantep Büyükşehir Belediye Spor Kulübü sporcusuyum. Kulübümüzde bu branşı açtırabilmek için eşim Recep çok uzun zaman çaba sarf etti. Sağ olsunlar sonunda Görme Engelliler Atletizm branşı açıldı. ENKA, Fenerbahçe, Galatasaray gibi takımların engelli atletizm sporcularına yönelik hiçbir branşı yok. Sadece Galatasaray bir engelli sporcu arkadaşımıza sponsor oldu, sporcusu değil yine de. Büyük kulüpler görme engelli sporcuları görmezden geliyor.

Serhat P.: Gaziantep Büyükşehir Belediye Spor Kulübü adına yarışıyor Öznur şu anda. O branşta tek sporcu Öznur, bir takım yok. Ferdi bir şekilde kulübü temsil ediyor.

-Görme engeli olmayan, Öznur’la aynı yaş grubundaki bir atlet 400 metreyi ne kadar sürede koşuyor?

Serhat P.: Öznur’a denk, görebilen bir atlet şu an 400 metreyi 58-59 saniyede koşuyor. Öznur’la gören bir atletin arasında çok fark yok. Bugün Türkiye’de Süper Lig’de görebilen atletlerle birlikte koşsa çok rahat 4’üncü olabilir. Derecesi o kadar iyi Öznur’un.

-Görme engeli, atletizmdeki başarısına engel olmuyor diyebiliriz o halde.

Öznur Y.: Evet. Hocamla ilk tanıştığımızda ondan beni görme engeli olan bir sporcu olarak ayırt etmemesini istedim ve normal bir sporcunun yaptığı her şeyi yapabileceğimi söyledim. “Yeter ki bana bunu gösterip anlatın. Onlar gibi antrenman yapmak istiyorum” dedim. Hocam da bana aynen bu şekilde davrandı ve kendimi çok iyi hissetmemi sağladı.

“Evde ütü dahil her şeyi ben yapıyorum”

-Eşinle nasıl tanıştınız ve evlendiniz?

Henüz bir yıl oldu. Görme Engelliler Kulübü’nde tanıştık. Eşim de orada görev aldığı için benim golbol oynadığım dönemde lisansımı çıkarttı. Geçtiğimiz yıl evlendik. İlk günden bu yana en büyük destekçim kendisi. Dağlarda birlikte antrenman yaparken ayağım burkulunca beni sırtında bile taşıdı. Ayrı evlerde yaşadığımız için üç otobüs değiştirip antrenmana gidiyorduk. Evlilik bize zaman kazandırdı. Şimdi her sabah birlikte otobüse biniyoruz. Ben Serhat hocamın evine yakın olan durakta iniyorum. Recep de oradan işine gidiyor.

“Menemenim çok güzeldir”

-Ev işlerinde de çok marifetlisin, bizim için çayı bile sen demledin...

Ev işlerinde de ustayım. Evimde her şeyin yerini ezbere bildiğim için kendi başıma çok rahat hareket edebiliyorum. Çok güzel menemen yaparım, sarma sararım. Evde ütü dahil her şeyi ben yapıyorum. Profesyonel sporcuyum ama aynı zamanda ev hanımıyım.

- Bir sporcu olarak buranın meşhur yemeklerine nasıl direniyorsun?

Buranın dışında hiçbir yerde zevkle yemek yiyemiyorum aslında. Söylediğiniz gibi Gaziantep’in yemekleri şahanedir. Ağır olmasına rağmen ben her öğün azar azar da olsa tüketebiliyorum.

-Neler yapmaktan keyif alıyorsun?

Radyo dinlemeyi çok severiyorum. Turkcell’in engellilere özel hizmeti sayesinde sesli kitap okuyorum. Recep bana “Kitap kurdu” diyor.

“Balıkları görmeyi isterdim”

-En çok görmek istediğin şey nedir?

Ben hayvanları çok merak ediyorum aslında. Mesela hocama hep balıkları soruyorum, o da bana anlatıyor tek tek. Ahtapotları da merak ediyordum, Güney Kore’de hocam bana sürpriz yaptı, orada gittiğimiz bir restoranda elleti bana. Çok güldük. Serhat hocam benim abim gibi oldu artık.

-Görebilseydin en çok ne yapmak isterdin?

İki şey var yapmak istediğim. Bir tanesi 400 metrede engellerin üzerinden koşmak, biri de paten kaymak. Pateni hâlâ istiyorum ama sakatlanırım diye hocam izin vermiyor. Bu sene Kayseri’de kampa gittiğimizde karda beni kızakla kaydırdı, o kadar mutlu oldum ki. Belki
10 defa üst üste kaymışımdır.

-Ailenle aran nasıl, kaç kardeşsiniz?
Evet bütün ailem destekçim ama en çok annem başarılarımla gururlanıyor. Biz
beş kardeşiz. 12 yaşındaki kardeşim de görme engelli. Şimdi onu da atletizme başlattık. İlk yılında Türkiye 1’incisi oldu.

-Engelli sporculara ve vatandaşlarımıza ne söylemek istersin?
Zor şartlarda edindiğim bu başarılar umarım gençlerin zihninde yeni ufuklar açılmasına sebep olmuştur. Yarışma öncesi ne kadar meşakkatli olursa olsun yarış sonrası gelen mutluluğun tarifi yok. Genç sporculara asla yılmamaları gerektiğini, engelli vatandaşlarımıza ise sporun engel tanımadığını söylemek isterim.

-Eğitim hayatın ne durumda?

Nizip Ada Koleji bu anlamda bana çok destek oldu. Lise bölümleri olsa orada devam edecektim. Başka bir devlet okuluna gittim ama orada da okuyamadım. Çok yalnız kalıyordum, arkadaş edinemedim pek fazla. Okul çok kalabalıktı, tek başıma hareket etmekte çok zorlanıyordum. Maalesef bırakıp açıköğretimden tamamlamak zorunda kaldım. Bu yıl üniversite sınavına girdim. Spor yöneticiliği okumak istiyorum. Hocamın eşi Dudu abla da milli atlet. Hayatımın her alanında bir abla olarak bana çok yardımcı oluyor. Ondan çok şey öğreniyorum.

“Derecemin 63 saniye olduğunu öğrenince çok mutlu oldum”

-Son katıldığın Dünya Oyunları nasıl geçti? Neler hissettin?

Orada en çok, yaptığım derece beni mutlu etti. Üçüncü olduğumu duyduğumda üzülmüştüm ama antrenmanlarda hedef koyduğumuz 63 saniyeye ulaştığımı öğrenince çok mutlu oldum. Her sporcunun istediği bir şeydir birinci olmak, ben de inşallah olimpiyatlarda altın madalyayı kazanacağıma inanıyorum. -