Pazar Günaydın hüzün

Günaydın hüzün

07.11.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bushun yeniden seçilmesi, Amerikanın "İsa Diyarı" dışında kalan yarısını, ülkenin geldiği noktayı, toplumda baskınlaşan eğilimleri anlamakta zorlanmanın hüznüne uyandırdı

Günaydın hüzün

Bu haritaya göre, John Kerrye oy veren Kuzey Doğu, Orta Batı ve Batı eyaletleri ile Pasifik ortasındaki Hawaii, Kanadaya katılıp "Kanada Birleşik Devletleri" oluvermişler. Başkan George Bushu ikinci kez başkanlığa getiren, Orta ve Güney eyaletleri ile kıtanın Kuzey Batı ucundaki Alaska ise farklı renge boyanıp farklı adı almış: "Jesusland" yani "İsa diyarı."Bu bir karikatür tabii. Her iyi karikatür gibi, güncelliği komik olduğu kadar hazin bir vurguyla da dönüştürerek yakalıyor insanı.Ama bu haritayla da tescillenen hüznün, Kerry yandaşlarının birkaç günde geçecek tepkisinden daha derin bir yönü var.Türkiyenin son 50 yılda yaşadığı siyasi çalkalanmaların ve dönüşümün bir noktasında belki sizin de hissettiğiniz bir hüzün olabilir bu. Ülkenin geldiği noktayı, toplumun bir kesimindeki baskın eğilimleri anlamakta, bunlara inanmakta zorlananların hüznü.İşte Amerikanın bir yarısı, son birkaç gündür böyle bir hüzne uyanıyor. Onlardan biri, New York Timesın dünyayı iyi bilen, iyi yansıtan yazarı Thomas Friedman.Friedman, siyasi analizlerini kişiselleştirerek yazar. Onun yazılarını düzenli okuyanlar, dünyanın ve Washingtonın gündemi ile kalmaz, karısı Annin Irak Savaşı konusunda ne düşündüğünü, kızları Orly ve Natalienin okullarında ne olup bittiğini de öğrenebilirler. Popülist değildir Friedman ama popülerliği en karmaşık konuları hayatın içinden yazarak yakalar.Friedman, Başkan Bushun ikinci kez seçilmesi sonrasındaki ilk yazısına da, "Neden dün kendimi derinden dertli hissederek uyandım?" diye sorarak başlamıştı. Daha önceki yıllarda desteklediği herhangi bir başkan adayının seçimleri kaybetmesine bu denli üzülmediğini hatırlayıp bu seferki hüsranını eşeliyordu:"Beni dün dertlendiren, bu seçimde George Busha akan desteğin sadece benim benimsediğimden farklı politikaları benimseyenlerden değil, farklı tür bir Amerika arzulayanlardan gelmesiydi. Onlarla, sadece Amerikanın ne yapması gerektiği konusunda değil, Amerikanın ne olduğu konusunda da anlaşamıyoruz."Bu anlaşmazlık, özünde siyasi bir anlaşmazlık olsa, kimseyi böyle derinden vurmazdı aslında. Bushun seçim zaferini, 11 Eylül psikolojisiyle açıklamak, terör korkusuna yormak ya da Irak Savaşına verilmiş bir destek saymak mümkün olsa, inanın 55 milyon Kerry seçmeninin canı bu kadar acımazdı.Ama Friedmanın söz ettiği anlaşmazlık siyasi değil, hayati. Bush, dünyaya İncilin penceresinden bakan Hıristiyan muhafazakarların oylarıyla seçildi. 3 bin insanı bir eylül sabahı katledilen, binden fazla askeri Irakta ölen, ekonomisi istihdam üretmekte zorlanan, bütçesi iki kuşak ötesini boğazına kadar borçlu kılacak şekilde açık veren bir ülkede seçmenin çoğunluğu, terörü, savaşı, ekonomiyi bir yana bıraktı. Memleketin en önemli meselesinin "ahlaki değerler" olduğuna hükmederek Bushu seçti. Bu değerler, Amerikayı Amerika yapan değerler olsa, kökenini "özgürlük" felsefesinde bulsa yine mesele olmazdı.Ancak, tam tersine, devletin bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlamasına, bilimin ufkuna din sınırı çekilmesine razı bir kafa yapısının değerleri bunlar. Sadece ruhunu değil, el kitabını da İncilde bulan değerler. Kısacası, İncilden ilhamlı bir tür sivil din oluşturan ama bunun ötesinde kilise ile devletin alanlarını ayıran, devleti yurttaş denetimine bağlı, bireyi de özgür kılan Amerikan kurucu felsefesinin değerleri değil.55 milyonu hüzünlendiren, öfkelendiren ve belki de korkutan, Bushu destekleyen Hıristiyan muhafazakarların imanlılığı da olmasa gerek.Bushun siyasi ekibinin, bu kesimin oylarını almak için kullandığı taktiğe uzanıyor iş. Eşcinsel evliliklerinin anayasada yasaklanmasını, kök hücre araştırmalarına "günah" damgası vurulmasını, kürtaj hakkının geri çevrilmesini, devlet okullarında duanın yasallaşmasını, insanın kökeninin Evrim Teorisine göre açıklanmamasını, kamusal alanda "On Emir" levhalarına onay verilmesini isteyenlere, "Sizin adamınız Bush" demeye dayanan bir taktikti bu. Tuttu.Sonuçta, terörden korkanlardan değil, daha ziyade "İncil inkar ediliyor" paniğindekilerden aldığı oylarla yeniden seçildi Bush. Şimdi Amerikanın kaderini çizecek olan da, "Önce Tanrıya karşı sorumluyum" deyip kendisini "Yeniden Doğmuş Hıristiyan" olarak tanımlayan bu adamın, İsa Diyarına ne ölçüde prim vereceği. Çarpık haritanın kalıcılaşması, hüznün kronikleşmesi mümkün. Amerikan İç Savaşındaki cepheleşmeye neredeyse bire bir karşılık gelen bu bölünmenin sabitlenip sabitlenmemesi, Bushun ilk dönemindeki gibi sağın sağından mı, yoksa biraz da ortadan mı yöneteceğine bağlı. Beş gündür her sabah uyandığında "Günaydın" yerine "Bu benim Amerikam değil" diyen kocama bakılırsa, kızımızın ABDde büyüyüp büyümeyeceği de. ycongar@erols.com Haritayı görmüşsünüzdür. 2 Kasımdan sonra internette boy gösteren, yüz binlerce kişinin birbirine elektronik postayla ilettiği, çok geçmeden, Milliyette de yayımlanan Kuzey Amerika haritasından söz ediyorum.