Pazar Haçlılar ve Haçlı zihniyeti sorunu

Haçlılar ve Haçlı zihniyeti sorunu

01.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Doğu, Endülüsün yıkılışından beri Haçlılardan çekiniyor. Batı da 1453ten beri İslamın yıkıcı etkisini soruşturuyor. Onlar bize fundamentalist diyor, biz onları Haçlı olarak görüyoruz. İyi niyetli girişimler durumu değiştirmiyor

Haçlılar ve Haçlı zihniyeti sorunu

Hatırlıyorum 1997 yılı 23-24 Haziran günlerinde İstanbulda Conrad Otelde Türk Tarih Kurumu "Haçlı Seferleri ve Türkiye" başlıklı bir beynelmilel sempozyum düzenlemişti. Bu, I. Haçlı Seferinin 900üncü yılı için yapılan bir tarihi bilançoydu ve bu vesileyle bazı eğilimleri yeniden saptamak mümkün oldu. 1099da Haçlılar Kudüsü aldığında bütün İslam aleminin ayağa kalktığını, yeise kapıldığını sanmayalım. Edebiyat Fakültesinin değerli hocalarından Prof. Erdoğan Merçil tam bu konuda, "Anadolu Selçukluları, Haçlılarla dövüşüyordu. Ama İrandaki Selçuklu devletinin bu olayı fazla dert edindiği söylenemezdi. Hatta bu olaydan birkaç yıl sonra ölen İmam Gazalinin dahi bir tepki gösterdiğine bugüne kadar şahit olunamamıştır" dediydi. Anlaşılan olay mevzii bir felaket ve tashih edilir bir işgal olarak görüldü. Abbasileri sevmeyen Selçuklu ve Mısır Fatimilerinin bu konuya gereken ilgiyi duymadıkları da söylenir. Gerçi Antakya, Urfa ve Filistinde (Kudüs de dahil) Haçlı hakimiyeti de ancak bir asır dayanabildi. Hatta Kudüste 100 yıl bile sürmedi. Haçlı taarruzuna Müslümanlardan daha çok cephe alan ve Batıya karşı haklı olarak kinlenen, hanümanı yakılıp yıkılanlar Doğunun Hıristiyanları oldular. Nitekim İskenderiyeli Bizans tarihçisi Profesör Mahmud Said Orman bu konuda bir tebliğ sundu. Arap kroniklerden ilginç örnekler verdiydi. Tabii ünlü romancı Amin Maaloufun "Haçlı Seferleri..." konulu Arap kroniklerine dayanan yarı roman yarı tarihi eseri okunacak bir şaheserdir. Bizans tarihçisi Niketas Choniates, Haçlıları tek kelimeyle anıyordu: Barbarlar... (Bu eser üzerinde çevirmeni Işıl Demirkentin Türk Tarih Kurumunda çıkan Uluslararası Haçlı Seferleri Sempozyumu kitabında bir makalesi var.) Ama bu tip yaklaşımları Haçlılar dönemi üzerinde araştırmaları olan müteveffa İsrailli tarihçi Joshua Prower "Haçlılar ve Yakındoğu" adlı eserinde ele almıştı. Bize okullarda öğretilen efsaneler, yani Haçlıların doğuda, tıp, mimari, felsefe, kimya öğrendiği safsatası anlaşılan Haçlıları yüceltmeyi yarar bir yorum... Gerçekte Haçlılar Doğudan pek bir şey öğrenmeden gitmiş görünüyorlar. Kılık kıyafetleri değişmemiş, hamam kullanma alışkanlığı edinememişler, mutfak sanatını becerememiş, az sayıda okuyan çocuklarını dahi gene Batıya yollamışlar, arazi rejimini Batıdaki gibi düzenlemeye kalkmışlar ve tabii memnuniyetsizliğe sebep olmuşlardır. Sade Müslümanlara değil, hatta yerli Hıristiyanlara ve Yahudilere karşı daha da fena muamele etmişler. Yani anlaşılan, geldiği gibi gitmek buna denir, bohçadan farksız. Haçlılar Mukaddes Doğudan Müslümanlar kadar Hıristiyanlarda da Batı Avrupaya karşı nefret uyandırarak ayrılmışlar. Her kültür çevresinin kendine özgün yanları var. Batı Avrupa kolay kolay dış etki kabul etmiyor. Avrupa üzerinde tarih boyu ancak Roma ve daha çok Avrupanın kendi çocuğu olan Kuzey Amerika değiştirici etkide bulunmuştur. Ama bu dünya şimdi kendi bünyesindeki milyonlarca Doğulu ile nasıl bir etkileşim, uyum ve anlaşmaya varacak, inanması zor... Bu gibi tarih muhasebeleri Doğuluyu, Batılıyı bir araya getiriyor, yeni yorumlar yapılıyor. Şu sıralar Jones ve Ereira adlı iki tarih yazarı "Crusaders-Haçlılar" adlı ortak eserlerinde; "Mea culpa"ya (kusur itirafı), hatta günah çıkarmaya gitmişler ve dedeleri olan Haçlılardan "yamyamlar" diye söz ediyorlar. Ne var ki bu aşırı samimiyet bir şey çözmüyor. Endülüsün yıkılışından beri Doğu dünyası Haçlılardan çekinmekte ve Avrupanın olduğu her yerde o zihniyeti arıyor; Batı dünyası ise 1453ten beri özellikle biz Türklerden İslamın yıkıcı etkisini arıyor. Biz onları Haçlı, onlarsa bizi "fundamentalist" diye görüyorlar. İyi niyet ve birkaç alimin yorumu durumu değiştirmeye yardımcı olmuyor. Çünkü politika ve çıkar grupları her yerde bu yargıları besleyecek kabahatleri bir bir işlemekte, hatta Avrupa henüz atalarının yolundan çok uzağa gitmiş değil... Tutucu bir kıta, zor değişiyor: En azından buna yönelik davranışları her zaman inandırıcı değil. Mea culpa tavrı gerçekçi mi, yoksa o da yeni bir reklamcılık ve düşünsel nüfuz aracı mı? Zaman gösterecek... Sadece Müslüman dünyasında muhafazakar çevrelerde değil, çağdaş Batıda da Haçlılık eleştirilen bir tarihi gelenek oldu. Gelecek yıllarda, meşum 1204 yılı yani IV. Haçlı seferlerinde Bizans İstanbulunun istila ve yağma edilmesinin 800üncü yılı anılacak ve tabii hoş bir hava olmayacak. Çünkü Hıristiyan aleminin yarısı, öbür yarısına bazı tarihi metinler okuyup hatırlatmalarda bulunacak.