Pazar Halil Şerif Paşa’nın renkli yaşam öyküsü

Halil Şerif Paşa’nın renkli yaşam öyküsü

14.01.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Fransız ressam Courbet’nin "Dünyanın Kaynağı" adlı tablosu sergilendiğinde olay olmuştu. Bu tabloyu ressama ısmarlayan Halil Şerif Paşa’nın yaşam öyküsü yayımlandı

Halil Şerif Paşa’nın  renkli yaşam öyküsü

Halil Şerif Paşa’nın renkli yaşam öyküsü

Fransız ressam Courbet’nin "Dünyanın Kaynağı" adlı tablosu sergilendiğinde olay olmuştu. Bu tabloyu ressama ısmarlayan Halil Şerif Paşa’nın yaşam öyküsü yayımlandı

Ben Halil Şerif Paşa’nın adını bir yerlerden duymuştum daha önce. Nereden duymuştum, hatırlamıyorum. Kimdi, onu da doğru dürüst bilmiyordum. Osmanlı döneminde Fransa’da yaşamış biri... O kadar.
Enis Batur’un Elma (Sel Yayıncılık) kitabını okuyunca tanıdım Halil Şerif Paşa’yı. Enis "Örgü Teknikleri Üzerine Bir Roman Denemesi" altbaşlığıyla yayımladığı "melun metin"inde bu ilginç Osmanlı paşasının yaşamını kendine özgü bir "anı-deneme-anlatı" biçimiyle, anlattığı kişi kadar renkli yansıtıyordu. Kitabı hem öğrenerek hem edebiyat tatları alarak okumuştum.
Enis, Halil Şerif Paşa üstüne ilk elden toplanabilen bilgilerle şimdilik herkesin kabullendiği bir künyenin, kimliğin, kişiliğin ortaya çıktığını belirterek,
"Ondan ötesine geçilemedi" diyor ve soruyordu:
"Geçilemez miydi?"
Sonra yanıtlıyordu:
"Halil Şerif Paşa üzerine en ayrıntılı portre denemesini kaleme alan Davison, geçilebileceğini savlamıştır. Osmanlı, Fransız, Rus kaynakları yeterince taranmış, özel arşivlere girme çabası henüz verilmiş değildir... Halil Şerif Paşa kazısı sürdürülse, siyasal çehresi biraz daha aydınlanabilir belki de: Uzak akrabası Şerif Mardin’in saptadığı gibi ‘kendi çıkarlarını Osmanlı’nınkinin üstünde tutmuş bir Mısırlı aristokrat’ mı, Taner Timur’un ileri sürdüğü gibi ‘kumarbazlığı ve sefahatı devlet adamlığını gölgelemiş biri’ mi, ‘Jön Türkleri ve Anayasalı Osmanlı Devletini olanca gücüyle desteklemiş bir modern çağ siyasetçisi’ mi -- yakın çağ tarihçisinin işini üstlenmeye kalkışacak değilim... Burda beni mıknatısına çeken, siyasal kimliğinin arkasındaki puslu birey."
***
Enis’in ekimde yayımlanan kitabını bu ay Halil
Şerif Paşa üstüne bir başka kitap izledi: Michele Haddad’ın Halil Şerif Paşa-Bir İnsan, Bir Koleksiyon (çeviren: Elif Gökteke, P Kitaplığı).
Haddad’ın kitabına dayanarak, Halil Şerif Paşa’nın yaşamından kesitlere bakalım:
Mısırlı Prens Büyük Şerif Paşa’nın iki oğlundan biriydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun hizmetine geçtikten sonra Atina’da olağanüstü delege ve ortaelçi olarak birkaç yıl kaldı. 1861’den sonra Abdülaziz tahta çıkınca, aynı görevlerle St. Petersburg’da bulundu. Çar II. Aleksandr’la yakın dostluk kurdu. 1865’de istifa ederek Fransa’ya gitti. Paris’e yerleşti. Anayasanın gerekliliğini, meşrutiyet düzenini savunmaya başladı. Jön Türkleri destekledi. 1868’de İstanbul’a döndü. Sadrazam müsteşarı oldu. Kısa süre sonra Viyana’ya büyükelçi olarak gönderildi. 1872’de ülkeye döndü. Hükümette yer aldı. 1873’de azledildi. Üç yıl sonra Adliye Nazırı oldu. 1877’de Paris’e büyükelçi olarak atandı. İki yıl sonra öldü.
Halil Şerif Paşa’nın yaşamı sadece politik açıdan ilginç değildi. Bu yaşam, neredeyse sınırsız olarak nitelendirilebilecek bir servetin de desteğiyle, kumarla, kadınlarla, resim koleksiyonculuğuyla da renklendirilmişti. Paris gazetelerinin köşe yazarları onu "Asyalı zevk düşkünü", "Boulevard des Italiens’in Sardanapalus’u", "şakacıktan diplomat", "Osmanlı dandy’si" diye sıfatlandırmışlardı.
***
Halil Şerif Paşa’nın adı 1995’de Orsay Müzesi’nde düzenlenen bir törenden sonra sanat çevrelerinde yeniden gündeme geldi.
Bu törende Fransız ressam Gustave Courbet’nin "Dünyanın Kaynağı" (ya da Enis Batur’un uygun gördüğü çeviriyle, "Dünyanın Başladığı Yer") tablosu sunulmuştu.
Tablo, Batı Sanatı tarihinin belki de en cüretkar yapıtıydı. Kadın cinsel organını gösteriyordu. Kamuoyundan gizlenmişti.
Tabloyu sipariş edenin Halil Şerif Paşa olduğu, uzun süre onun koleksiyonunda bulunduğu açıklandı.
Bir avuç meraklının dışında, sanatseverler, Osmanlı paşasının ne büyük bir koleksiyona sahip olduğunu ancak o zaman öğrendiler. 1868’de Paris’te düzenlenen bir müzayedede paşanın koleksiyonundan tam 109 yapıt satışa sunulmuştu.
Bu yapıtların yaratıcıları arasında kimler yoktu ki... Backhuysen, Boucher, Huysum, Watteau gibi "eski"lerden Corot, Courbet, Decamps, Delacroix, Diaz, Ingres, Isabey, Rousseau, Troyon gibi "çağdaşölara kadar birçok sanatçı.
Müzayede kataloğuna bir sunuş yazısı yazan Theophile Gautier, "Bir Müslüman çocuğunun oluşturduğu ilk resim koleksiyonu sayılması gereken bu nadir koleksiyon sahibine, şaşmaz bir beğeni, kusursuz bir sezme yeteneği, içten bir güzellik tutkusu yol göstermiş" diyordu. "Eski başyapıtlara duyulan saygı, burada, modern başyapıtlara duyulan sevgiyle birleşmiş; geçmişe taparcasına saygı duyulması, günümüze duyulan hayranlığa en küçük bir zarar vermemiş. Bugünün ustaları, geçmiş zaman ustalarıyla yan yanalar..."
***
Michele Haddad’ın kitabı, sadece sanatseverler için değil, renkli bir yaşam öyküsünü öğrenmek isteyenler için de ilginç. Enis Batur’un, kitabın başında yer alan "Dört Dörtlük Bir Halil Bey Portresi" yazısında söylediği gibi, "Halil Bey’i kuşatan sis dağılıyor: Tıpkı üzerini örten öteki tabloların altından gecikmeli bir biçimde ortaya çıkan ‘Dünyanın Kaynağı’ gibi, bu gözüpek tabloyla aynı yazgıyı paylaşan gözüpek adamın yüzü de, onu örtmüş başka yüzlerin arasından karşımızda beliriyor."

İşte kıyameti koparan tablo
"Bu kuşkusuz 19. yüzyıl Fransız resminin en cüretli tablosudur." 1994 yılında Orsay Müzesi’ne asılınca büyük gürültü koparan L’Origine du Monde (Dünyanın Kaynağı) tablosu için dönemin Fransız Kültür Bakanı böyle demişti. Cepheden verilmiş bir çıplak kadının yer aldığı, 46x55 cm. boyutlarındaki bu tabloyu (sağdaki) Halil Bey, Courbet’ye ısmarlamıştı. Giyinme odasındaki yeşil perdenin arkasında gizli tutardı ve sadece yakınlarının görmesine izin verirdi.

Binbir Gece Masalları gibi
Michele Haddad’ın kitabında, dönemin iki ünlü kadınının anılarına da yer veriliyor. Cora Pearl, Halil Bey’in adını "Khadil-Bey"e çevirerek bir anısını şöyle anlatıyor:
"Bence en olağanüstü insanlardan biri ihtiyar Khadil - Bey’di. Binbir Gece Masalları’nın bir kahramanı gibi geliyordu bana. Konağı göz kamaştırıcıydı. Doğu’nun bütün harikalarını orada bulabilirdiniz. Peri masallarına yaraşır bir limonluk, büyülü odalar. Konuklarını, baharda salonunda, kış bahçesinde ağırlıyordu. Onun evinde bir anıyı canlandırmayan tek bir eşya, ilginç bir öyküsü ya da antika değeri olmayan tek bir mobilya yoktu.
"Bir akşam, çaydan önce, hizmetkar, hanımlardan biraz beklemelerini rica etti. Khadil-Bey kestiriyordu. Bir masanın üzerinde bir oyuncak kutusu gördüm. Bildiğim kadarıyla açmakta bir sakınca yoktu... Kutuda her tür oyun vardı: Quille’ler, volant’lar, dominolar, raketler. Çok uzun zamandır quille oynamayı müthiş canım istiyordu. Rahatça yere oturdum ve oynamaya koyuldum. Bir süredir, hem de itiraf etmeliyim büyük bir hevesle oyuna dalmıştım ki, Khadil içeri girdi ve benim şiddetle savurduğum top tam iki bacağının arasına geldi. Sakarlığımdan fena halde utanmıştım, hemen quille’ler itoplayıp yerine koydu.
"- Bu kutuyu kaldırın, dedi bir hizmetkarına."
"Bütün intikamı bu oldu."
"Çay içildi, sohbet edildi."
"Eve döndüğümde gözüme çarpan ilk şey oyuncak kutusu oldu. Baştan aşağı fildişi kakmalıydı. 4.800 franktı değeri. Khadil akşam daveti sırasında kutuyu benim evime getirtmişti. Kral Dagobert’in cömertliğini anımsatmıyor mu bu?"
***
Dönemin bir başka ünlü kadını, şarkıcı ve tiyatro oyuncusu Marie-Colombier, Halil Paşa’yla bir akşam yemeğini anlatıyor. Yemekte Halil Bey, küçük parmağına taktığı çok güzel pembe bir elmasla süslü yüzüğünü düşürür. Yanında oturan Marie yüzüğü alıp ona uzatır.
Halil Bey’in yanıtı:
"Geri alınamayacak kadar güzel ellerde o yüzük."




PAZAR