Pazar Hat "Prezidan Bush" ile açıldı, muhabbet devam ediyor

Hat "Prezidan Bush" ile açıldı, muhabbet devam ediyor

31.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Turgut Özal'ın George Bush ile konuşmalarıyla başlayan telefon diplomasisi son günlerde yine hız kazandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dünya liderlerine "alo" deme yöntemine sıkça başvuranlardan...

Hat Prezidan Bush ile açıldı, muhabbet devam ediyor

axpaz011.jpg Ayrıca Güneydoğu'daki PKK terörünün artması üzerine yine (bir açıklamaya göre 30 dakika, başka bir açıklamaya göre 12 dakika süren) bir Erdoğan-Bush konuşması gerçekleşti. Aynı konu hakkında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de ABD'deki meslektaşı Condoleeza Rice ile görüş alışverişinde bulundu.Özellikle AKP iktidarında daha sık duymaya başladığımız "telefon diplomasisi" kavramını Türk siyasi literatürüne kazandıran, Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal oldu. Başbakanken, dönemin ABD Başkanı George Bush ile görüşmek için telefona başvururdu. Hatta bu görüşmeler "Alo Prezidan Bush" deyişini de ortaya çıkarmıştı.Elbette devletlerarası ilişkilerde aklınıza gelir gelmez ahizeyi kaldırıp tuşlara basmak söz konusu değil. Telefon diplomasisinin ne gibi kurallara tabi olduğunu, hangi durumlarda kullanıldığını bakan ya da bürokrat olarak uzun süre işin içinde olanlara sorduk. Geride bıraktığımız iki hafta içinde telefon diplomasisine çok sık başvurulan günler geçirdik. Ortadoğu'daki kriz sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan birkaç gün içinde aralarında ABD Başkanı George W. Bush, İngiltere Başbakanı Tony Blair, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın da bulunduğu çok sayıda liderle konuştu. Erdoğan'ın yurtiçi ve yurtdışı gezilerinde her an yanında olan Özel Kalem Müdür Yardımcısı Çağatay Kılıç anadili gibi bildiği Almanca ve İngilizce ile telefon diplomasisinin en ağır bölümü olan tercümeyi üstleniyor. Kılıç görüşülecek yabancı liderin özel kalemiyle randevunun belirlenmesinde de kilit rol oynuyor. Başbakan Ankara'da ise görüşmelerini makam odasındaki telefondan ve sesi odaya vererek gerçekleştiriyor. Çok nadir de olsa kritik görüşmelere Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de katılıyor. Yabancı liderle başka bir bakanlıkla ilgili bir mesele görüşülecekse o bakan mutlaka odada hazır bulunuyor. Görüşmelerin tamamında Dış Politika Başdanışmanı Büyükelçi Ali Yakıtal yer alırken kimi zaman Dışişleri Bakanlığı'nın telefon konuşmaları konusuyla ilgili üst düzey yetkililer de çağrılıyor. Özel Kalem Müdür Yardımcısı Kılıç da görüşmelerin vazgeçilmezi. Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu, başbakanın siyasi danışmanları Egemen Bağış, Ömer Çelik, Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, Yalçın Akdoğan bazen katılanlar arasında. "Patron"un her konuşmasında ses mutlaka dışarı veriliyor Görüşmenin yapıldığı Başbakanlık binası dışarıdan dinlemeye karşı "jamming" (karıştırıcı) teknolojisiyle korunuyor. Gezilerdeyken arandığında ya da araması gerektiğinde ise kapağı hoparlör işlevi gören cep telefonunu kullanıyor. Cep telefonunun sesi de dışarı verilerek hem tercüme yapılmasına hem de danışmanların sürece müdahale edebilmesine imkan sağlanıyor. Cep telefonundan yapılacak bağlantı mutlaka Başbakanlık santralinden gerçekleştiriliyor. Gerekçe, görüşmenin Başbakanlık santralinde kayda alınması ve dinlenmesinin engellenmesi... Dinlemeye karşı "jamming" Dışişleri başdanışmanı, bakanlık ile koordinasyon ve başbakan için ilgili konu hakkında bilgi notu hazırlıyor. Erdoğan bu notlardan yararlanıyor. Görüşmeler mutlaka kaydediliyor ancak genelde Büyükelçi Yakıtal, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Kılıç ya da Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili görüşmenin tutanağını tuttuğu için deşifreye gerek de kalmayabiliyor. Tutanakların bir kopyası Dışişleri Başdanışmanlığı'nda kalırken, bir kopyası da Dışişleri Bakanlığı'na gönderiliyor. Erdoğan kendisi gibi başbakan sıfatında olan muhataplarının bazılarına ön adıyla "Silvio", (Berlusconi), "Kostas" (Karamanlis) biçiminde hitap ederken, devlet başkanı seviyesinde görüşme yaptığında "Bay Başkan" ya da "Sayın Cumhurbaşkanı" ifadelerini kullanıyor. Kayıt yapılıyor, tutanak tutuluyor "Konuşmaları kriptolamak için iki taraf aynı anda 'gizli' tuşuna basar" 1991-94 arasında yürüttüğü dışişleri bakanlığı görevinin yanı sıra 1997-1999 yılları arasında TBMM başkanlığı yapan, 2004 yılından bu yana da NATO'nun Afganistan Operasyonu'nun en yüksek sivil yetkilisi olarak Kabil'de görev alan Hikmet Çetin telefon diplomasisinin inceliklerini anlatıyorİki lider ya da bakan arasında yakın ilişki varsa birbirlerini doğrudan ararlar. Görüşmeyi isteyen tarafın özel kalem müdürü ya da danışmanı, diğer taraftaki muhatabını arayarak talebi iletir. Aranan kişinin bulunduğu yere ve programına göre hemen de bağlanabilir, daha sonraki bir saate de randevu verilebilir. Bazen rahat ve güvenli konuşamayacağım ortamlarda "Şu kadar zaman sonra makamımda olacağım, o zaman görüşelim" diyorum. O kadar yakınlık yoksa karşı tarafın Ankara'daki büyükelçiliğine görüşme talebi iletilir. Onlar merkezleriyle temasa geçerek randevuyu ayarlar. Görüşme yapılırken bakan ya da liderin yanında Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve / veya danışmanları, yakın çalışma ekibi ve ihtiyaç duyuluyorsa tercüman bulunur. Genelde telefon konuşması dışarıya ses verecek şekilde (speaker) yapılır ki hem tutanak tutulabilsin hem de görüşme sırasında lider ya da bakana önemli notlar iletilebilsin. Tüm görüşmeler mutlaka kayda girmelidir. Ben tüm görüşmelerimin tutanaklarını devlet arşivine koydurdum. Görüşmelerde yanımda danışmanlar ya da diplomatlar olur, onlar tutanak tutar. Bazen küçük teybimi kullanarak kayıt alır, daha sonra bunun tutanaklarını kayda geçirttiririm. İki lider de İngilizce biliyorsa görüşme İngilizce yapılır. Biri bilmiyorsa ya da farklı bir dilde konuşulacaksa tercüman kullanılır. Bu durumlarda doğrusu iki tarafın da kendi tercümanını bulundurmasıdır. Yani siz Türkçe konuşursunuz, sizin tercümanınız o dile çevirir. Karşıdaki liderin o dilde konuşmasını da kendi tercümanı Türkçeye çevirir. Ancak bazen tek tercüman iki taraf için de bu işi yapabiliyor. Görüşmenin güvenliği için iki tarafın telefonunun da kriptolu olması lazım. Örneğin şu andaki görevimde NATO genel sekreteri ya da NATO komutanı beni arayıp gizli bir şey görüşmek istediğinde ikimiz de telefonlarımızın "gizli" tuşuna basıyoruz. Böylece söylediklerimiz diğer tarafa kriptolanarak gidiyor ve yolda dinlenmesi mümkün olmuyor. Bu sistem Ankara'da Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay ve Dışişleri arasında da var. Yapılan tüm görüşme devletin arşivlerine girdiği sürece yapılmasında sakınca görmüyorum. Ama acil durum olmadıkça telefon diplomasisi kullanılmamalıdır. Bunun yerine zabıtlarıyla tutanaklarıyla normal diplomatik temaslar tercih edilmelidir. Genelde söylenecekler bellidir ama ben karşı tarafın bir kelimesini, cümlesini anlamazsam "Say it again" (bir daha söyle) ya da "Şu anlamda mı söylediniz?" diye sorarım. "Birbirlerine ilk adlarıyla hitap eder, 'Barbara' ve 'Semra'ya selam söylerlerdi" Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başbakanlık döneminden ölümüne kadar başdanışmanlığını ve sözcülüğünü yürüten emekli diplomat Kaya Toperi de telefon diplomasisinin Türk literatürüne girdiği günün şahidi. Toperi, George Bush ve Özal'ın zamanla çok samimi olduğunu söylüyorTelefon diplomasisini ilk kez Özal başlattı. Cumhurbaşkanı olmadan önceki başbakanlık, DPT müsteşarlığı ve yurtdışındaki görevleri sırasında çok yabancı lider tanıdı. Başbakanlık günlerinde İngiliz Başbakanı Margaret Thatcher ile arası iyiydi. Ancak telefon diplomasisini ilk kez, cumhurbaşkanıyken Körfez Krizi döneminde yoğun olarak uyguladı. Bugünkü başkan Bush'un babası George Bush'u ilk aradığımız günü iyi hatırlıyorum. 22 Temmuz 1990 günüydü. Bush'u aramak istedi. İlk kez böyle bir arama yapılacaktı. Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'ne talebi ilettik. Onlar bu talebimizi ilettikten sonra bize bir randevu ve Beyaz Saray'ın santral telefonunu verdiler. Saati geldiğinde aradık ve Bush'u istedik. İlk görüşmeden sonra iki taraf birbirine telefonlarını verdi ve daha sonra doğrudan Beyaz Saray'dan aramaya başladık. Onlar da bizi Çankaya'dan aramaya başladılar. Bush'un yanı sıra Thatcher, François Mitterrand, Hüsnü Mübarek, Haşimi Rafsancani ve Kral Fahd ile sık sık konuştu.Özal görüşürken etrafında ben, Nabi Şensoy (Bugünkü Washington büyükelçisi), Mithat Balkan, Murat Özçelik (Bugünkü Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı) bulunurduk. Yapılan tüm görüşmeleri bir teybe kaydeder, görüşme sonrasında hemen deşifresini yapar, iki saat içinde önüne koyardım. Oturur "Şunu iyi söylemişim, keşke şunu da deseydim" diye kritiğini yapardı. Bu zabıtların birer kopyası Cumhurbaşkanlığı arşivinin yanısıra Dışişleri'ne ve Başbakanlık'a gönderilirdi. Özal'ı aradığı bir görüşmede, Özal "Şimdi seni CNN'de uçaktan inerken gördüm" dedi. Bush da o sırada yanındaki gazetecilere dönerek "Bakın Turgut beni televizyondan izliyor" demiş. Her konuşmalarında birbirlerine "George" ve "Turgut" diye hitap eder, önce birbirlerinin eşlerinin halini yine ilk isimleriyle "Barbara" ve "Semra" diye sorduktan sonra asıl konuya geçerlerdi. O sırada Çankaya Köşkü'nde yabancı dil bilen santral görevlisi yoktu. Eğer önceden haber verirlerse arayacakları saatte dil bilen biri santrale gider, bekler ve telefonu Özal'a aktarırdı. Bazen haber vermeden aradıklarında santraldekiler "Yabancı biri arıyor" diye uyarırlardı. Hemen birimiz koşup İngilizce konuşarak Özal'a aktarırdık. Arapça bilen çevirmenimiz de vardı ama Almanca bilen olmadığı için Almanların tercümanı iki tarafa da çevirmenlik yapardı. Telefon diplomasisi yapan kişi üç şeye dikkat etmeli. 1) Hazır olmalı, mutlaka Dışişleri Bakanlığı ile temas edilerek görüşme yapılacak ülke ve görüşme konusu ile ilgili not istemeli. 2) Güvenilir, mümkünse devlette çalışan bir tercüman kullanmalı. 3) Tutanakların devlet arşivine girmesini sağlamalı. "Bakın, Turgut CNN'den beni seyrediyormuş" "Yabancı liderlerle görüşmenin güvenliği yok" Eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel'e göre telefon diplomasisi eskisi kadar etkili değil; artık şov amaçlı olarak kullanılıyor. Ayrıca görüşmelerin yüzde yüz gizliliğini sağlamak imkansızTelefon diplomasisinde yüz yüze görüşmelerde yapılan açıkça teyit imkanı olmadığı için verilecek mesajların doğru anlaşılamama riski vardır. O nedenle ya sadece devleti bağlayıcılığı bulunmayan kutlama gibi iyi niyet mesajları ya da eğer acil bir konu iletilecekse çok net ve iyi tanımlanmış mesajlar verilmelidir. Yazılı metin oluşturup ona göre konuşmak da faydalı olabilir. Acil durumlarda telefon faydalıdır ama ben diplomasinin yurtdışı temsilcilikler ve diplomatlar kullanılarak, mesaj alıp verilerek sağlıklı yöntemlerle işlemesinden yanayım.Yabancı liderlerle yapılan görüşmenin güvenliği diye bir şey yoktur. Sizin telefonunuz yüzde yüz güvenli olsa bile karşı taraftan emin olamazsınız. Ama devletin üst organları arasında yapılan görüşmelerin gizlilik içinde yürütülmesi şart. Biz iktidara geldiğimizde yabancı sistemler kullanıyorduk. Bizim talimatımızla TÜBİTAK ilk kez kriptolu yerli telefonu geliştirdi. Siz konuştuktan sonra sözleriniz kriptolanarak başka bir sinyal olarak gidiyordu ve konuştuğunuz kişinin ahizesinde yeniden sizin mesajınıza çevriliyordu. Telefon diplomasisi biraz halka şov olarak kullanılıyor. Gösteriş merakı olan devlet adamlarımızın zaafını gören yabancı devlet adamı bir taraftan onun egosunu tatmin ederken diğer taraftan kendi çıkarını kolluyor. Ama bence telefon diplomasisi o ilk başladığı dönemlerde medyanın da etkisiyle gösterdiği abartılı etkiyi göstermiyor artık. "Bir dakika lütfen, Hüsnü Mübarek arıyor" Eski Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarından ve DYP Genel Başkan Yardımcısı Nüzhet Kandemir, iletişim tekniklerindeki gelişmeler ve ülkelerin süratli hareket etme kaygısının telefon diplomasisini doğurduğunu belirterek, sadece Türkiye'nin değil, ABD ve AB'nin de bu üslubu yoğun olarak kullandığını anlatıyor. Kandemir'e göre telefon diplomasisinde "liderlerin yanlış anlaşılmama" ve "görüşmeyi kayda geçirtme" konularına önem vermesi gerekiyor. Devletin kurumları da bu görüşmeler öncesinde koordinasyon içinde olmalı. Kandemir'in telefon diplomasisiyle ilgili başından geçen en ilginç olay, Beyaz Saray'da gerçekleşmiş. İran-Irak Savaşı döneminde Beyaz Saray'ı ziyaret ettiklerinde George Bush, "Bir dakika, Mübarek arıyor" diyerek Türk heyetinin yanından Mısır lideri ile uzun bir görüşme gerçekleştirmiş.