Pazar “Hayat denen olay bizim için bir direniş”

“Hayat denen olay bizim için bir direniş”

30.06.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

21. İstanbul LGBT Onur Haftası’nın teması “Direniş”. Onur Haftası komitesinden Boysan Yakar: “Direnişi tema olarak seçmememizin nedeni, hayat dediğimiz olayın bizim için direniş olması. Görünür olmayı tercih etmek, sokağa çıkmak bizim için böyle bir deneyim”

“Hayat denen olay bizim için bir direniş”

Geçtiğimiz pazar başlayan 21. İstanbul LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel, trans birey) Onur Haftası bugün saat 17.00’de Taksim’deki Onur Yürüyüşü ile son bulacak. Taksim’deki Gezi Parkı direnişinin ateşi hâlâ sönmemişken başlayan Onur Haftası bu sene daha bir anlamlı. Bir kere bu yılki teması “Direniş”. Üstelik bu tema aylar öncesinde belirlenmiş. Bir yandan da malumunuz, LGBT bloğu Gezi Parkı direnişi boyunca hep ön saflarda yer aldı; kısa sürede organize olup ilaç, yemek, barınma gibi konulara destek oldu.
“Yasak ne ayol” pankartları ise tüm direnişin en anlamlı sloganlarından biriydi belki de. Üç kelime ile her şeyin özetiydi.
Her geçen yıl destekçi sayısı artan yürüyüş bugün 11’inci kez gerçekleşiyor. 2003’te ilk kez yürüdüklerinde yalnızca
30 kişi vardı, geçen sene ise 20 bin kişi... Bu yıl Gezi olaylarının da etkisiyle beklentiler büyük; “Taksim’e yürümeye değil durmaya gidiyoruz belki de, o kadar kalabalık olacağız...” Onur Haftası komitesinden, aynı zamanda birer direnişçi olan Sedef Çakmak ve Boysan Yakar ile yürüyüş öncesi buluştuk.

Geçtiğimiz pazar yürüyüşle başladı Onur Haftası. Gezi direnişinden sonra bir fark gözlemlediniz mi? Daha kalabalık mıydı? Ya da daha farklı kesimlerden katılımcılar var mıydı?

Boysan Yakar: Gezi Parkı’ndaki masamızın varlığının ve dayanışma ruhunun sadece örgütlü LGBT’leri bir araya getirmediğinin farkındayız. Şu an inanılmaz bireysel destekçimiz var. Bir şekilde derneklerden haberi olan ama hiç uğramamış arkadaşlar bize eklemlendi. Özellikle bu yıl dördüncü kez yapılan Trans Onur yürüyüşüne ekstra 4 bin kişi geldi diyebilirim. İnanılmaz bir kalabalık vardı. Daha önce hiç Trans Pride’a uğramamış yüzleri de gördük orada. Geçtiğimiz pazarki yürüyüşle, protesto kültürüne tekrar açtık İstiklal Caddesi’ni, yürüyüş yapılabileceği anlaşıldı. Çarşı’nın da katılacağı bir Onur Yürüyüşü olacak. Bireysel olarak bizimle yürüyen antikapitalist Müslümanlar vardı geçen hafta. Bugün de katılacaklardır.

Haberin Devamı

Bu seneye özel bir şeyler olacak mı?

Sedef Çakmak: Bu seneki temamız “direniş” olduğu için ve daha yeni Gezi Parkı’ndan çıktığımız için büyük ihtimalle direniş temalı semboller, sloganlar, pankartlar görülecektir. Gezi Parkı sloganlarının uyarlamaları olacaktır.
Boysan Y.: Kıyafetlere de yansıyacaktır. Pembe kasklar mesela... “Yasak ne ayol” diye afiş açtık, olay oldu. “Direniyoruz ayol”, “Dönmeyiz”, “Aşk örgütlenmektir” gibi sloganlarımız da öyle... 80’lerden beri biraz sıkıcı bir hak talep mücadelesi var. Ona biraz kan verdiğimizi düşünüyoruz açıkçası.

“Anlayamadığımız her şeyi dış mihraklara bağlıyoruz”

Temanızı aylar önce “direniş” olarak belirlenmiştiniz ama bir yandan da böyle güzel bir tesadüf oldu...

Boysan Y.: Çok öngörülü bir hareketiz! (gülüyor)

Haberin Devamı

Gerçekten vizyon diye buna denir...

Boysan Y.: Aynen öyle. Aslında bizim sokağa çıkışımız şöyle oldu; 31 Mayıs’taki isyandan iki gün önce CHP ve BDP’li milletvekillerinin desteğiyle bir önerge oylandı mecliste. O önergede LGBT sorunları araştırılsın diye mecliste bir irade oluşturulması istendi. AKP ve MHP Milletvekilleri tarafından reddedildi. Reddedilmeden önce sevgili Türkan Dağolu 1974’ten kalma bir takım bilgilerle eşcinselliğin bir hastalık olduğuna dair belgeler sundu ve oylama sonucu reddedildi. Bunun bu şekilde dillendirilmesi LGBT bireyleri çok rahatsız etti ve sokağa çıktılar. Biz doğuştan itibaren babaya, anneye,
ahlaka, okula, müdüre, öğretmenlere, milletvekillerine, bakkal amcaya, herkese direniyoruz. Bizim direnişi tema olarak seçmememizin nedeni, hayat dediğimiz olayın bizim için direniş olması. Görünür olmayı tercih etmek, sokağa çıkmak bizim için böyle bir deneyim. Şimdi yaşanan olaylar sonucunda bambaşka bir şeye dönüştü tabii. Dernekleştikçe, örgütlendikçe daha fazla görünür oluyorsunuz, daha görünür olunca daha fazla saldırıya maruz kalıyorsunuz. Bu döngünün farkındaydık ama benim en fazla ilgimi çeken şeylerden biri bize yaptıkları suçlamaları Gezi Parkı’na da yapıyorlar. Dış mihraklar falan... Anlamadığımız her şeyi buna bağlıyoruz.

Haberin Devamı

“Nefret cinayetleri yüzünden evlenecek insan kalmayacak”

Artık hepimiz marjinal olduk...

Boysan Y.: Biz eski marjinalleriz aslında. O yüzden birçok politik grupla bir araya geldiğimizde onlara aramıza hoş geldiniz diyoruz. Çünkü onlar şaşırdılar “Bize de marjinal diyorlar” diye. Biz bu yaftaya çok alışığız ama biz halkız, çok basit insan hakları düzeyinde bazı taleplerimiz var. LGBT hakları insan haklarıdır diyoruz. Bu hakları gelişmişlik emaresi olarak görenler var ama öyle değil. 2006’da Lambda İstanbul’un kapatılma davası ve başka LGBT örgütlenmelerinin genel ahlaka ve Türk aile yapısında aykırılık gibi sebeplerden kapatılması sonra bu kararın yargıtaydan dönmesi örgütlenme hakkımızı devlet katında kazanmamızı sağladı ve bu süreçte bir ivme kazandı hareket. Ama
bu süreç içerisinde başta iki kişi bile zorken şimdi birçok milletvekilinin de desteğini görmeye başladık. Ama birçok partinin, sendikanın, odanın doğrudan LGBT kotalarıyla bu mücadeleye destek vermesi, bu hakkın olması gerektiğine kalben inanan insanların tartışması gerekirken bu süreç çok ağır ilerliyor.
Sedef Ç.: LGBT hakları deyince ilk önce akla eşcinsel evlilikler gelmemeli. Türkiye’de çok daha can yakıcı dertler var. Eşcinsel evlilik de bir hak tabii ki ama şöyle bir gerçek var; insanlar eşcinsel ve trans oldukları için öldürülürken evlenecek insan kalmayacak zaten.
Boysan Y.: 2002‘den bu yana 80 trans kadın öldürüldü. Sadece geçen yılın ilk
6 ayı 18 trans kadın nefret cinayetine kurban gitti. Bunlar sadece bildiklerimiz.

Haberin Devamı

Son 10 yılda bir artış var değil mi?

Sedef Ç.: Tabii, görünürlük arttıkça.
Boysan Y.: Evet, siyaseten baktığımızda son 11 yılda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç denmemiş şeyler söylendi meclis kürsüsünden. “Hasta bunlar” dedi Aliye Kavaf. Daha sonra Türkan Dağoğlu söyledi bunu, ondan bir iki ay önce de Ahmet İyimaya “Eşcinsel haklarına dair herhangi bir maddenin olacağı bir anayasayı asla onamayız, bunu konuşmak bile boşuna” dedi. Devletin homofobisi de yeni yeni ortaya çıkıyor.
Sedef Ç.: Görmezden geliniyordu. Hani “yok öyle bir şey” gibi.

Haberin Devamı

“Şu an görüyoruz ama onaylamıyoruz”a dönüştü durum...

Boysan Y.: Sistemin içinde yerleşik
bir homofobi ataerkil diliyle, şiarıyla birleşerek büyük bir tehdit oluşturabiliyor. Hakimler kendi ahlak kurallarına göre yargılayabiliyor. Siz suçsuz gittiğiniz bir davadan suçlu da çıkabiliyorsunuz. Gerçekten iyileştirici bazı durumlar var ama bunlar devede kulak durumunda.
Sedef Ç.: Aslında biz devlete görevlerini hatırlatıyoruz yani yeni bir
hak talep etme falan değil. Devletin görevi nedir? Kendi sınırları içerisinde yaşayan bireylerin hakkını, canını savunmak değil midir? Eğitim ve sağlık hakkına girmiyorum bile. Biz de devlete bunu söylüyoruz. LGBT bireylerin evleri gasp ediliyor, kendileri gasp ediliyor, sokaklarda öldürülüyorlar, hastanelerden, okullardan kovuluyoruz. Devlet kendi görevini yaptığında seviniyoruz. Bu kadar acınası bir haldeyiz.

“Hayat denen olay bizim için bir direniş”

Geçtiğimiz pazar günü yürüyüşte pembe kasklar dikkat çekti.

“İ.ne diye bağırınca ‘Abi sana demedik, yanlış anlama’ diyorlardı”

LGBT’liler neden bu direnişe destek oldu?

Boysan Y.: Aslında destek olmadık, biz kendimiz için sokağa çıktık. Kürsüden bize hasta dendiği için sokağa çıktık. Kendi mahallemiz ve sokağımız elden gidiyor diye de kendimizi sokağa attık. Gezi parkı eşcinsellerin de parkıdır, özellikle eşcinsel erkeklerin buluşma noktasıdır. Şehrin birçok parkı da öyle... Gezi Parkı’nın şehirdeki kaderi bizim için de çok önemli. Biz orayı kamusal alanın bir parçası olarak ziyaret eden insanlarız. Başta o kepçe bizim de parkımıza girdi.

Nasıldı park ortamı?

Boysan Y.: Çok tatlı anlar yaşandı. Onlar kendi aralarında “İ.ne Xxx” diye bağırırken “Hop, biz de buradayız ve i.neyiz” deyince “Abi sana demedik, yanlış anlama sakın” diyorlardı. “Abi ben ona ibne diyorum ama hiç seninle alakası yok” diyor mesela. Böyle komik anlar yaşandı. Tahmin etmiyorlardı belki bu kadar görünür olabileceğimizi. Şehir de devletin sistematik terörü ile bölgelere ayrılıyor, bir mahallede hepsi aynı köyden gelenler oturuyor, bir yerde trans bireyler, bir yerde eşcinseller... Bu da bir devlet politikası. Çünkü sen devlet tarafından korunduğunu bilmediğin zaman kendi arkadaşlarınla yakınlaşıyorsun. Aksi halde hayatın zorlaşıyor.
O yüzden biz de bir arada olmaya gayret ediyoruz. Gezi Parkı’ndaki süreçte tüm bu grupların bir araya gelip karışması; ulusalcı, antikapitalist Müslüman, eşcinsel, trans, Alevi ve Kürt’ün bir arada politika üretebilmesi, en azından bir yerin salahiyeti için 20 gün devletin içinde olmadığı bir özgürlük alanını tatması kadar büyük bir deneyim olamaz.
O yüzden Allah razı olsun gerçekten bizi kendileri olmadan bıraktılar da orada birkaç gün oh dedi herkes. Gerçekten özgürlüğün tadını çok sevdik, çok güzelmiş özgürlük.

“İlk kez bir camiye gökkuşağı bayrağı girdi”

BDP flamalı bir genç ile Mustafa Kemal bayraklı bir genç kızın el ele fotoğrafı çok paylaşıldı. Sizin açınızdan böyle tarihi bir an yaşandı mı?

Boysan Y.: Barikatların üstüne gökkuşağı bayrağının çıktığı dakika Dolmabahçe’de bir alkış koptu ki... Dolmabahçe Camisine gökkuşağı bayrağı girdiğinde de bizim için tarihi bir andı. Beşiktaş’a bir grup arkadaş gittik, elimizde bayraklarla Akaretler’den aşağı inerken tencere-tava ile destek veren teyzeler vardı. Bir anda bir durdular ve sonra “helal olsun” diye bağırdılar. Gençlerle bir şekilde anlaşıyoruz. Onlar bir şekilde bir filmde eşcinsel ya da trans görmüş olabilir gerçekte karşılaşmadıysa bile bir fikri var en azından yani. Teyzelerin hiçbir fikri yok. Onlar bu süreç içinde çok şey öğrendi.

Belki bir dahaki sefere bir destek çağrısı yaptığınızda daha çok kişi kulak verecek bu çağrınıza...

Boysan Y.: Belki de. Toplum buna hazır değil diyen milletvekilleri...
Nasıl hazır değil sayın milletvekili. Buyrun bakın neler oluyor. Halkın
öyle bir tezahürü var ki...
Sedef Ç.: Hakikaten dört gözle bekliyoruz bir sonraki milletvekili çıksın bize toplum buna hazır değil desin. Bizim gördüğümüz kadarıyla hazır, sizin meclisin oradan gözükmüyor galiba demek istiyoruz.

Çarşı grubu ile yapmayı planladığınız atölyeler de var. Nasıl çıktı bu fikir ortaya?

Boysan Y.: Lambda açıktı bu süreç içinde hep. İlk üç-dört gün misafir ağırladık. Bir kriz masası gibi çalıştı. Oraya Çarşı grubundan arkadaşlar kalmaya gelmiş. “Biz çok küfrediyoruz size, i.ne diyoruz. Kusura bakmıyorsunuz değil mi?”
diye konuşmuşlar. “Biz Çarşı olarak barikatta nasıl direnilir onu öğretelim siz de bize karşılığında cinsiyetçi ve homofobik olmadan nasıl slogan yapılır onu öğretin diye atölye yapmaya karar verilmiş.”