Pazar “Hayatta herkesin yolculuğu kendini bulmak için değil midir?”

“Hayatta herkesin yolculuğu kendini bulmak için değil midir?”

05.01.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Daha önce Fatih Sultan Mehmet rolünde izlediğimiz Devrim Evin, bu kez Yunus Emre olarak beyaz perdede! Evin: “Kendimizi bulma yolculuğunda en büyük problem zaaflarımız. Yunus bu zaaflardan kurtulmak için nefsini terbiye eden biri. Ben de ondan feyzalıyorum...”

“Hayatta herkesin yolculuğu kendini bulmak için değil midir”

Devrim Evin iki yıl önce girdi hayatımıza... Yani o tiyatro sahnelerinde mesleğini icra ediyordu ama memleket onu bağrına basmamıştı henüz!
“Fetih 1453”teki Fatih Sultan Mehmet rolüyle ortalığı kastı kavurdu. Kimi performansını beğendi, kimi beğenmedi eleştirdi ama
Türkiye’nin en çok izlenen filminin başrol oyuncusu olarak çok konuşuldu. Filmin rüzgarı dağıldığında, Devrim de ortalıktan kayboldu gitti.
Bir dizi patlatır, iki reklamda oynar, arka arkaya sinema filmi çeker diyordum ama kapılmadı böyle şeylere. Onun yerinde kim
olsa, o şöhretin kaymağını sıyıra sıyıra yerdi halbuki! İşini yaptı sadece; kendini tiyatroya adadı ve bir yıl boyunca çalışacağı tek bir projede karar kıldı. O da “Yunus Emre: Aşkın Sesi” filmiydi. 10 Ocak’ta vizyona girecek film için diyor ki “Hümanizme ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, herkes bu filmi izlese keşke... Belki biraz feyzalır, şapkamızı önümüze koyar düşünürüz.”
Dinlemekte fayda var...

Haberin Devamı

Fatih Sultan Mehmet’in ardından, Yunus Emre rolü... Özellikle mi istiyorsun tarihi karakterleri, tesadüf mü?

Öyle bir tavrım yok ama tesadüf de değil. Fatih’i oynadıktan sonra bana sürekli “Fatih oynamış adam daha ne oynayabilir ki?” yorumları geliyordu. Ben de “Daha Yunus Emre var, Şeyh Bedrettin var, Alpaslan var” diyordum. Yani Yunus kafamdaydı hep, keşke filmi çekilse de oynasam diye çok aklımdan geçmişti. Hatta üç sene önce devlet tiyatrosunda oyunu oynandığında; yoğunluktan Yunus’u değil, yan bir rolü oynayabilmiştim. Çok içimde kalmıştı, imrenerek bakmıştım.

Gönlünden geçen rolün sana gelmesi “Allahım ne şanslıyım!” dedirtiyor mu?

Ben buna şans olarak bakmıyorum. Kişi attığı adımlarla, seçimlerle şansını kendi yaratır. Bunu iki yıl önce, seninle yaptığımız röportajda söylemiştim hatırlarsan... “Her yerde oynamam, her yerde görünmem, uzun soluklu, nitelikli işlerde yer alırım” demiştim. O zaman söylediklerim ukalaca bulunmuş olabilir ama bu geçen iki yılda, o gün ne dediysem o şekilde yaşadım. Hâlâ öyle yaşıyorum...

Nasıl yaşıyorsun yani?

“Yunus Emre”nin ön hazırlık süreci üç yıldı. Ben de bir yıldır projenin içindeyim. Bir yıl kendimi bu filme adadım, başka hiçbir yerde görev almadım. Bir oyuncu için gerçekten zor bir şeydir bu, hafife alınmasın. Fakat Yunus Emre,
Fatih Sultan Mehmet gibi karakterler adanmışlığı, sabrı hak eden karakterlerdir. Biz öldükten sonra da kalacak işlerdir.

Haberin Devamı

“Karakteri ben yaratıyorsam benim de katkılarım kabul görmeli”

İyi de Fatih Sultan Mehmet gibi büyük gişeli bir filmden, bu kadar etkili bir karakterden sonra insan sabırsızlanmıyor mu? “O rolün üstüne çıkmalıyım” diye kendisiyle yarışa girmiyor mu?

Ben konservatuvardan 22 yaşında mezun oldum. “Fetih 1453” filmi vizyona girdiğinde ise 33 yaşındaydım.

Yani?

Yani birileri diyebilir ki, “O 11 yılda hiç iyi rol gelmedi mi?” Hayır çok rol geldi ama ben oynamadım! “Fetih”ten sonra da çok rol teklif edildi, iki yıl yine oynamadım. Bu da herhalde benim tavrım ve duruşum açısından bir fikir veriyordur. Ben bunu tercih eden bir adamım, gerekirse beklerim.

Haberin Devamı

“Yunus” da büyük bütçeli, çok yatırım yapılan bir proje mi?

Evet büyük bir yatırım yapıldı ama “Fetih” filmiyle aralarında şöyle bir fark var: “Fetih 1453” Türkiye’deki neredeyse bütün sinema salonlarında gösterildi; 850-900 salon gibi bir rakam söz konusu. Bu film daha mütevazı bir salon sayısıyla gösterime girecek çünkü maddi olanaklar o kadar sınırsız değil. Yine de bu film, benim için “Fetih 1453”ten farklı değil; o 17 milyon dolarlık bir işse, bu benim için 25 milyon dolarlık bir iş! Neden dersen? Bir kere reel mekanlarda, 15 şehirde, dört mevsimde çekildi. Üstelik Türkiye’nin çok önemli oyuncuları bir araya geldi: Ahmet Mekin, Suna Selen, Bülent Emin Yarar, Altan Gördüm, Burak Sergen, Altan Erkekli, Tamer Levent. Müthiş önemli bir kadro benim için.

Böyle roller bıçaksırtıdır, öyle bir çekilir ki karikatüre bile dönebilirsin. Bu riski önlemek için kıstasların nedir?

Öncelikle projeyi kim yapıyor, neden yapıyor ona bakıyorum. Bir kere projeyi yapanla nedenlerimizin örtüşmesi gerekiyor. Bu konuda uzun uzun tartışırım, çekim aşamasında revizyonlar isterim, kendi katkılarımı da sunarım. Çünkü ben bu anlamda çok araştırmacı bir kişiliğe sahibim. Bu karakteri ben yaratıyorsam, ben nefes veriyorsam benim de katkılarım kabul görmeli. Bu konuda anlaşıyorsak başlıyorum.

Haberin Devamı

Beyaz perdede ilk Yunus Emre filmi bu, değil mi?

1970’li yılların başında, Hakan Balamir’in oynadığı bir film yapılmış. Onu da izledim... O daha biyografik, bizimki ise daha çok Yunus’un felsefesi üzerine kurulu bir film.

Yunus Emre ile, felsefesi ile önceden de haşır neşir miydin?

Biz lisede okurken, zorunlu okumalarımız arasındaydı Yunus Emre. Anadolu coğrafyasının ilk Türk şairidir Yunus; onu bilmeden bu coğrafyaya dair, edebiyata dair, felsefeye dair okumalar yapmak eksik olur zaten...

“Herkes Yunus’u çok güzel kullanmayı biliyor!”

“Fetih 1453”ün çok izlenmesi pazarlama stratejisiyle de alakalıydı. Peki “Yunus Emre”yi izleyecek bir kitle var mı sence?

İsterim ki köy-kasaba demeden Türkiye’de herkes bu filmi izlesin. Özellikle hümanizme ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, en azından feyzalır, şapkamızı önümüze koyar düşünürüz.
İşine gelen Yunus’u çok güzel kullanmayı biliyor çünkü!

Haberin Devamı

Yunus’a dair bilmediğimiz ne öğreneceğiz bu filmde?

Zaten insanların Yunus’a dair çok şey bildiğini düşünmüyorum! Bu filmde de Yunus’a birilerinin baktığı pencereden değil; onun olduğu pencereden, en sade diliyle bakıyoruz. “Ne ararsan kendinde ara” diyen filozofun, bu arayış yolculuğunu anlatıyoruz. Bence her insan, Yunus’un bu yolculuğunda kendi yolculuğunu da bulacak.

Mevlana’dan ya da diğer filozoflardan farkı nedir Yunus’un?

İç Anadolu bölgesinde, Türkmen coğrafyasında büyük katliamı yaşamış, tarihe tanıklık etmiş bir halk ozanı. Yani bir eli yağda, bir eli balda değil; bir dergahta yaşayan, kendini sadece oraya kapatmış birisi değil. Halkın derdini dert edinmiş, devrimci bir ozan bence.

Devrimci derken?

Bir mekanizma içerisinde zararlı şeyler görürseniz, o zararlı şeylerin insanlara zarar verdiğini görürseniz; onu yıkıp yerine iyi şeyler koymaya çalışırsınız. Devrim bir şeyi yıkar, yenisini inşa eder bana göre. Yunus Emre de o asimilasyon ve takiyecilik döneminde durumu çok net ortaya koyan bir insandır.

“Hayatta herkesin yolculuğu kendini bulmak için değil midir”

Evin 6 milyon 572 binlik gişe yapan “Fetih 1453”teki Fatih Sultan Mehmet rolüyle çok konuşuldu...

“Hayatta herkesin yolculuğu kendini bulmak için değil midir”

10 Ocak tarihinde vizyona girecek “Yunus Emre” filminin dünya prömiyeri Yunus’un yaşadığı Eskişehir’de olacak.

“Şöhrete kapılırsam kendimi bitirmiş olurum!”

Türkiye’nin en çok izlenen filminde oynadın ve ortadan yok oldun! Titizsin, idealistsin tamam ama bu büyüye nasıl oluyor da kapılmıyorsun?

Valla herhalde terbiye ettim kendimi...

İyi de nasıl?

Ben 35 yaşında, çok gezmiş görmüş bir adamım. Bu gezmeler görmeler, bütün çıplak yüzleşmeler insana kendini tanıma fırsatı veriyor. Bu anlamda kendimi gerçekten tanımış bir adamım. İnsanın ortalama ömrü belli, gittikten sonra da ne bıraktığı çok önemli bence. Onurlu bir yaşama inanan bir adamım. Bu anlamda ters bir şey yapmamaya özen göstererek yaşamaya çok dikkat ediyorum. Ben ölene kadar aktörlük yapmak istiyorum; belki hasta yatağımda bana öyle bir rol verecekler ki; gözlerimle oynayacağım. O yüzden de benim bu şöhret gibi saçma sapan, sabun köpüğü meselelere kapılıp gitmem kendimi bitirmem olur.

Şöhret hiç mi değiştirmedi hayatını?

Hiç! Allah’tan iki sene geçti de anlatmama gerek kalmıyor; telefon numaram, arabam, arkadaşlarım, evim... Hiçbir şeyim değişmedi.

O kadar çok izlenince sokakta tanınma hali değişti mi?

E tanıyorlar tabii. Çarşı pazarda, insanların içinde gezen, lokantada yemeğini yiyen bir adamım ben, çok şaşırıyorlar. “Aaa bu o mu?” falan diyorlar çünkü kafalarından bambaşka şeyler geçiriyorlar.

“Sırada Şeyh Bedrettin var”

Bundan sonra oynamak istediğin tarihi karakter?

Şeyh Bedrettin var. Çünkü Şeyh Bedrettin büyük bir halk adamı. Ezilenden yana, derviş, aynı zamanda kılıcını kuşanmış savaşan büyük bir devrimci. Sermayeye, kapitalizme, insanın sömürülmesine karşı dik durmuş biri.

Misyon mu edindin bu rolleri kendine?

Yok misyon edinmedim de, yapılsın bu tip işler, tanıyalım bu karakterleri. Başkaları da oynasın isterim.

“Yunus Emre’den feyzalıyorum”

Senin Yunus Emre felsefesiyle ilgili benimsediğin şey nedir?

Yunus Emre halk adamıdır bir kere. Her daim ezilenden yanadır. Kendi kültürünün asimile olmasına müsaade etmemiş, direnmiş bir filozoftur. Bir hırka, bir kuru ekmekle hayatını geçirmiştir. Hayatta herkesin yolculuğu kendini bulmak için değil midir? Bu arayışta da en büyük problem zaaflarımızdır. Yunus bu zaaflardan kurtulmak için bir yolculuğa çıkıyor ve zaaflarından sıyrılarak nefsini terbiye ediyor. Beni de en çok etkileyen
ve ilgilendiren nefis terbiyesidir, zaaflardan sıyrılmaktır. Kendime dair şunu söyleyeyim: Oyuncuyum, Fatih gibi büyük bir rolde oynadım, teklifler geliyor, büyük paralar geliyor tamam ama ben bu noktada nerede duruyorum? Nerede, nasıl durduğun çok önemli. Burada nefis devreye giriyor işte! Kararlarını
nasıl aldığın çok önemli çünkü o kararlar seni hayatta bir yere taşıyor.

Yani felsefesini hayatına uyguladığın bir şahsiyet Yunus Emre, öyle mi?

Öyle demek iddialı olabilir ama feyzalıyorum diyebiliriz.

Rolün için özel çalışma yaptın mı?

Yunus Emre’nin ölümüne yakın yazdığı bir kitap var, “İyi Öğüt Kitabı”... Yaşamının son döneminde yazdığı tek kuramsal kitap. Ayrıca Yunus Emre’ye ait olduğu sanılan ama aslında onun olmayan, ondan sonraki dönemlerde yazılan çok fazla şiir var. Ben ona ait olan ya da ona atfedilen bütün külliyatı devirdim. Dört-beş ay sürdü bu okumalar. Onun dışında... Eğer yaşamış bir karakteri oynayacaksam; o karakterin yaşadığı dönemdeki siyasal durum nedir, toplumsal ve kültürel yaşayış biçimi nedir, ne tip olaylar o kültürel yaşam biçimini etkilemiştir incelerim. Mesela Moğol istilası, Türkmen katliamı, kıtlık Yunus’u Yunus yapan özelliklerdir. O dönemdeki derebeyleriyle mollaların anlaşmaları, mollaların Yunus felsefesini yok etmeye çalışması, Yunus’un şiirlerini yakması... Bütün bunlardan yola çıkarak birtakım çapraz sorular soruyorsun ve karakterini yaratıyorsun.