Pazar “Hissedersen yap, yoksa yapma”

“Hissedersen yap, yoksa yapma”

24.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Berk Hakman “Aşk Delisi” oyunuyla ilk kez tiyatro sahnesinde. Senaryoya bakarak projelerini seçtiğini anlatan Hakman: “Hesaplamayacaksın şunu oynarsam, oradan dört milyon gişe gelir falan... Hayatta bir şeyi hissediyorsan yap, hissetmiyorsan yapma”

“Hissedersen yap, yoksa yapma”

Hatırla Sevgili”, “Suskunlar”, “Kaçak” dizileri ve “Tepenin Ardı” filmiyle tanıdığımız Berk Hakman, Oyun Atölyesi’nin “Aşk Delisi” oyunuyla ilk defa profesyonel anlamda tiyatro sahnesinde. Bir aşk hikayesi olarak başlayıp karakterlerin geçmişinden izlerle bambaşka bir boyut kazanan oyunda canlandırdığı Eddie karakteriyle akılda kalıcı bir performans sergiliyor Hakman. İçinde olduğu işlerde karaktere, senaryoya bakıyor; bol bol okuyor, müzik dinliyor, hissettiği gibi yaşıyor... Gitar, piyano, bateri gibi birçok enstrümanı çalabilen Hakman için müziğin yeri ise apayrı. Hakman’la tiyatro, dizi, sinema ve müzik üzerine sohbet ettik.

Haberin Devamı

“Hissedersen yap, yoksa yapma”
-“Aşk Delisi” ilk profesyonel tiyatro oyununuz. Kadrosuna nasıl katıldınız? Kabul etmenizde neler etkili oldu?

Açıkçası ilk sebep Haluk Bilginer’dir. Beraber “Kaçak” dizisinde çalışmıştık, beni bu projeyle ilgili aradı, “Aşk Delisi”ni Türkçeye çevirdiğini söyledi. Tesadüf eseri benim hiçbir işim yoktu. Ondan böyle bir teklif gelince çok heyecanlandım ve kabul ettim.

-Daha önce tiyatroda görünmemeniz zaman sıkıntısı gibi sebeplerden miydi?

Yaş geçtikçe Türkiye’deki bazı tiyatro topluluklarıyla kendi yapmak istediğim tiyatro deneyimi arasında fark olduğunu düşündüğüm için çekiniyordum, yapmak istemiyordum, pesimist davranıyordum... Oyun Atölyesi tam istediğim bir şey sundu, çok mutluyum burada olduğum için.

Haberin Devamı

-Canlandırdığınız Eddie karakterine nasıl hazırlandınız?

Oyunun atmosferinin getirdiği, Eddie’nin hissettiği şeylere yakın müzikler dinledim. Karakterin kement atma gibi bazı durumları var, onlara daha çok çalıştım. Spor bile yapmayan, taksiden inmeyen bir insanım. Fiziksel olarak kondisyonumu artırmam gerekiyordu.

“Senaryoların hepsi aynı, birbirine benziyor”

-“Suskunlar” ve “Kaçak”ta “karizmatik kötü adam”ları oynadınız üst üste, öncesinde çok farklı karakterler oynamıştınız...

Değişik karakterler çalıştım. Arada birkaç psikopatı oynadık, millet bizi psikopat zannetti. Dozunda oynayınca mı oluyor, seni o zannediyorlar; hep aynı şeyi oynayacağını zannediyorlar. “Kaçak”ta mafya rolündeydim, taksici “Kral hoş geldin, nereye gideceksen bırakayım” diyor, “Seher Vakti”ni izlemiş bir teyze “Ben Aleviliğin ne olduğunu çok iyi bilirim, harikaydınız” diyor. Bunlar en güzel geri bildirimler oyuncu için. Bu iki projeden sonra kötü adam rolleri gelmeye başladı. Şimdi kötü adam mı oldum yani? Daha önce öyle zannetmiyordunuz. Dozunda, inanılmaz bir proje gelir, yine kötü adamı oynarım. Her kötü adamın konuşması, hareketleri ya da kötülüğü aynı
değil ki.

-Bir meselesi, hayatla bir derdi olan, bir şey katacağınız karakterleri seçiyorsunuz galiba...

Evet. 12-13 yıldır bir sürü teklif geliyor, istemiyorum yani... Genelde bir adam, bir kadın, bir de araya giren adam var ya, “Aşkım seni seviyorum, ah ölüyorum” falan... “Suskunlar” ve “Hatırla Sevgili” öyle diziler değildi. Türk dizi sektöründe de senaryo patlaması falan yok. Birkaç özel senarist var; onlar da bazen yazıyor, bazen yazmıyor. Bence senaryoların hepsi aynı, birbirine benziyor. “Ben dizide oynamam” diyen arkadaşları da anlayamıyorum. Hayatın boyunca da Shakespeare, Arthur Miller, Tennessee Williams oynayacak değilsin. Kendi ülkenin insanlarını da oynayacaksın, onu da oynayacağın en iyi yer Türk dizileri ve sinema filmleridir.

Haberin Devamı

-Hayatınızda müziğin yeri ne?

9-10 yaşlarında pederin evde gitarları, plakları vardı; öyle büyüdük. Hayatım müzik üzerine kurulu aslında, oyunculuk sonra girdi. Üniversiteside okurken oyun izlemeye başladım ve başka bir ışık yandı beynimde. Hep İstanbul’a gelmek, bir grup kurup şarkı yazmak falan vardı aklımda.

“Ben buyum, beni takip eden böyle etsin”

- Müzikle ilgili bir proje düşünüyor musunuz?

Haberin Devamı

Uzun zamandır şarkı yazıyorum. Bir albüm yapmayı düşünüyorum. Ne satması ne de para kazanmak için; ben paramı dizi, tiyatro ve sinemadan kazanıyorum. Zaten benim yapacağım müziği bu ülkede kimse dinlemez, sadece geride bir şey bırakmak istiyorum.
Çoğu insan bu hayatta çocuğunu bıraktığını düşünür, ben evlenip çocuk sahibi olmak isteyen biri değilim; o albüm benim çocuğum olacak. Ben öldükten sonra bir çift, mum ışığında o müziği dinlediğinde her şey amacına ulaşmış olacak.

-Mesafeli, uzak durur gibi bir tavrınız var sanki ünlülük, bu piyasa gibi konulara...

iPhone’a dört ay önce geçtim, o kadar söyleyeyim. Ne Instagram ne Twitter kullanırdım. Şimdi kullanıyorum, insanı yanıltan da şeyler. Arkadaşlarım “Sosyal medyayı kullanmayı bilmiyorsun” diyor; evet bilmiyorum, umurumda da değil.
Ben buyum, beni takip eden böyle etsin.

“Popüler bir filmde de oynarım”

-Yakında başka projeleriniz var mı?

Yaza doğru bir sinema filmi olacak. Michael Önder diye bir arkadaşımın. Senaryosu harika, gerçekten iyi bir orta sınıf eleştirisi. Vizyona girecek, kaç salonda girecek onu bilmiyorum tabii. Bizim insanımız çok ilgilenmez ya öyle şeylerle. Festivallere göndereceğiz. Yoksa bin kişi, 15 bin kişi izleyecek... İlgilenmezler, herkes popüler filmlere gider, eleştirmek için söylemiyorum ben de arada giderim. Bırak halkımızı zaten salon sahipleri salon vermiyor bize.

Haberin Devamı

-Bağımsız filmler dışında “Recep İvedik 6, 7” gibi popüler bir filmde de oynar mısınız?

Popüler sinemaya falan karşı değilim, “Recep İvedik 1” ve “2”yi evde DVD’de izledim. Bir şeyde anlaşırız, beni ikna eder Şahan, Cem Yılmaz ya da başkası, popüler bir filmde de oynarım. Mutlaka bağımsız film olacak diye bir şey yok. “Tepenin Ardı”nı okuduğumda “Ben bu işte olmak istiyorum” dedim, başka bir şey vardı çünkü. Hesaplamayacaksın şurada şunu oynarsam, oradan da dört milyon gişe gelir falan... Bu hayatta bir şeyi hissediyorsan yap, hissetmiyorsan yapma yani.