Pazar İçki yasakçılığı hortluyor

İçki yasakçılığı hortluyor

12.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir yandan Maliye, bir yandan İçişleri Bakanlığı, bir yandan da RTÜK içki dünyasının boğazını sıkmak için elinden geleni yapıyor. Yasakçı uygulamalar girmeye çalıştığımız AB ülkelerinin hiçbirinde ise yok...

İçki yasakçılığı hortluyor

myalcin@turk.net İşte bunların ardından son iki haftanın bilançosu, yürürlüğe giren yeni sınırlamalar:- RTÜK marifetiyle, TV'lerde içkili sahnelerin engellenmesi.- Efe Rakı'ya ait, Atatürk Havalimanı Gümrüksüz Satış Mağazası önündeki rakı panosunun "kamuya ait yerde içki reklamı yapılamaz" denerek kaldırılması.- Mayıs ayında yürürlüğe girecek sigara yasağıyla ilgili düzenlemeye konan, içki sponsorluk ve reklamlarının masraf olarak vergiden düşülememesi hükmü...Bu engellemelerin ilki, TV'lerde daha ilk günlerinde absürd durumlara yol açmaya başladı. Kürşat Başar'ın Kanaltürk'teki yemekli sohbet programında konuklara markası görünmeyen şişelerden ikram edilen şaraplar, meyve suyu izlenimi de verecek şekilde şişelerden sürahilere geçti. Kral TV'de ise "Şerefe" şarkısına meyhaneli klip çeken şarkıcı Aslı Zen'in klibi sansürlendi. Böyle giderse, Timur Selçuk'un "İspanyol Meyhanesi" şarkısının yayını bile imkansız hale gelecek... Tüm Batı ülkelerinin televizyonlarında bir kültür zenginliği olarak bağların arasında çekilen şarap programları, bir yaşama sanatı rehberi olarak "Hangi yemekle hangi şarap içilir?" dizileri yayımlanırken, şarap bir içki değil, bir gıda maddesi, yemek unsuru gibi görülürken, hatta tüm alkollü içeceklerin kararında yudumlandığında sağlığa yararlı olduğu da ortaya çıkmışken, bu sınırlamaları "Halk sağlığını, gençleri korumak" gerekçesiyle açıklamak mümkün değil. Meclis hararetle türban tartışmalarına sahne oladursun, hükümet günlük hayatımızı giderek daha fazla Suudi Arabistan'a benzetecek başka uygulamalar için de düğmeye basmaktan geri kalmıyor. Önceki hafta spor kulüplerinin işlettiği restoranlara konan içki yasağını ve içki markalarının spor karşılaşmalarına sponsorluğunun engellenmesini gündeme getirmiş, Batılı ülkelerde bu yasakların olmadığını, hatta tam tersinin yaşandığını kanıtlarıyla yazmıştık. Reklam panosunun kalkmasına gelince... Tekel'in özel sektöre devrinin önünü açan yasal değişikliklerde TV ve radyolarda alkollü içecek reklamı yapılamayacağı hükmü getirilmişti. Ama bugün olduğu gibi "Kamu mülkiyetindeki hiçbir yerde içki tanıtımı, reklamı yapılamaz" diye sınırlayıcı bir yoruma gidilmemişti. Nedense böyle bir yorum, AKP iktidarında söz konusu oluyor ve yıllardır yasal olan birdenbire "kanuna aykırı" hale geliyor. Oysa Atatürk Havalimanı'nın gümrüksüz dış hat bölgesi, pasaportla girilen ve Türk vatandaşları kadar yabancılar tarafından kullanılan adı üzerinde "uluslararası" bir alan. Batı ülkelerinde bu alanlar orada satılan içkilerin panolarıyla doluyken, hacı adaylarının mayo reklamlarından rahatsız olup Zeki Triko'nun mankenlerinin olduğu billboard'ları kaldırtması gibi, içkili panolar da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na bağlı bir kurulca kaldırılıyor. Üstelik kaldırdıkları pano da, "Yabancılar daha çok alsın da ülkeye döviz girsin" denilen ulusal içkimize, rakımıza ait.Ya reklam ve sponsorluk bedellerinin vergiden düşülememesi? Bu, Efes'in takımlarının kapanması, başta festivaller pek çok sanat etkinliğinin de son bulması, bazı tiyatroların ölümün eşiğine gelmesi demek. Zira başta Efes Pilsen olmak üzere pek çok içki firması spor ve kültür-sanat etkinliklerini ciddi biçimde destekliyor. Ülkemizin en saygın müzik festivallerinden Ankara Müzik Festivali mesela, bugünlerine Kavaklıdere'nin sponsorluğuyla geldi.Reklam bedellerinin vergiden düşülememesi ise verilecek içki reklamlarını azaltacak; Efes, Mey, Elda gibi hem bir yandan köylünün tarımsal ürününü değerlendiren hem de içkiye yüksek vergi yüzünden vergi tahsildarı gibi çalışan bu ciddi kuruluşları baltalayarak ucuz ve kalitesiz içki yapan merdivenaltı sektörünün önünü açacak.İlk anda "Fena mı, reklamlar azalınca içki satışları da azalır; böylece alkolizmle mücadele edilir, halk sağlığı açısından fayda sağlanır" gibi düşünülse de, kazın ayağı öyle değil. Zira yıllar önce Avrupa'da bu konuda yapılan araştırmalarda, reklam ve tanıtım engellendikçe tüketimin azalmadığı, tam tersine tüketicinin tercihinin ucuz ve kalitesiz ürünlere kaydığı ortaya çıkmıştı.Kalite farkının vurgulanamadığı ortamda, tüketici reklamı yapılan kaliteli ürünle adı sanı duyulmamış kalitesizini ayrıştıramıyor, eli sadece bayi rafında yan yana duran içkilerden en ucuzuna gidiyordu. Kalitesiz, dinlenmemiş, sağlıksız içkilere doğru bir kayma oluyordu. Milli içkiye engelleme Bugünlerde, türban tartışmaları dolayısıyla 30'lu, 40'lı yılların siyah-beyaz fotoğraflarındaki modern giyimli şık hanımlar sıkça hatırlanır oldu, "Nereden nereye..." diye iç geçirmek yaygınlaştı.İçkinin ve içki yudumlanan her atmosferin "günah" gibi görülerek çanına ot tıkanmaya çalışıldığı bu ortamda, ben de modaya uyayım ve devlete ait Tekel Genel Müdürlüğü'nün 1938 yılında çıkardığı İstihbarat Bülteni'nin "Tabii Kanyak Satışları" yazısından bir alıntı yapayım:"Tabii Kanyak kampanyasında aşağıda yazdığımız şekillerden istifade edilmiştir:1. Gazetelerle ilan2. Haftalık ve aylık mecmualarla ilan.3. Duvar afişleri.4. Radyo.5. Vapur iskelelerinde ve vapurlarda pankartlar.6. Otel ve lokantalarda aynalı afişler.7. Tabelalar.8. ..."70 yıl önce, duvarlarında kanyak afişlerinin asıldığı, radyodan kanyak ilanının verildiği, vapurlarda kanyak pankartlarının görüldüğü bir Türkiye... 70 yıl sonra ise uluslararası havaalanında milli içkisi rakının reklam panosuna bile tahammül edemeyen bir Türkiye... Hakikaten, "Nereden nereye..." 70 yıl önce devlet kanyak için ilan veriyordu