Pazar “İnsanlar müzik yapmama ikna olamıyor”

“İnsanlar müzik yapmama ikna olamıyor”

08.05.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Mühendislik okudu ama müzikten hiç vazgeçmedi Rümeysa Çamdereli. İnsanlar başı kapalı bir kadının müzik yapmasına alışamasa da o pes etmedi. Üstelik artık işine ve sahneye çıktığı kafeye oğlu Kerem’le birlikte gidiyor

“İnsanlar müzik yapmama ikna olamıyor”

Facebook’ta arkadaşımın paylaştığı bir videoya denk geldim hafta içi. Rümeysa Çamdereli adında başı kapalı genç bir kadın elektro gitar çalıyor. Buraya kadar benim için her şey çok normal olsa da yanında ona eşlik eden 1 yaşındaki oğlunu görünce “Bravo” dedim. Acaba hep birlikte mi yürütüyorlardı bu işi? Hemen arkadaşımı aradım ve “Kesinlikle yazmalısın, Rümeysa’nın hikayesini” cevabını alınca merakım iyice arttı. Rümeysa 27 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunu. İçinde hep müzisyen olma isteği varken başörtüsünden dolayı konservatuvara gidemeyeceği için stratejik davranıp Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih ediyor. Amacı üniversitedeki öğrenci kulüplerinde sanatla eğitimi almak. 8 yılda bitiriyor okulu. “Müzikle hep iç içeydim, mühendislik hobim oldu” diyor. Mezun olduktan sonra kadın meseleleriyle alakalı çalışmalar yürütüyor. Hatta şu anda yüksek lisasını da kadın hakları üzerine yapıyor. Oğlu Kerem’le birlikte her salı aynı kafede müziğini de çalıyor, çalıştığı Yaşama Dair Vakfı’na da gidiyor.

Haberin Devamı

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisiliği Bölümü mezunusunuz. Müziğe ilginiz nasıl başladı?
Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih etmemin sebebi öğrenci kulüplerinin olmasıydı. Kabataş Anadolu Lisesi mezunuyum. Benim üst dönemimden, beraber müzik yaptığımız bir arkadaşım Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde çalışıyordu. Bana “Gelirsen bizim kulübe girersin” diyordu. Üniversiteye girdiğim sene Folklor Kulübü’ne katıldım. Orada elektro gitar çalmaya başladım ve mühendislik üniversite hayatım boyunca hep hobim oldu.

Hobi için zor bir tercih olmalı...

Evet, zordu. O yüzden sekiz senede bitti okul. Fazla uzun sürdü. Öğrenciliğimi dolu dolu müzik ve sahne sanatlarıyla geçirmiş oldum.

Konservatuvarı neden düşünmediniz?

O dönem başörtüsü yasağı devam ediyordu. Boğaziçi’nde ise başörtüsünün üzerine şapka takmak gibi yöntemler vardı. Hem müzik yapmak hem de başımı açmamak istiyordum. Bir yandan da sınav puanım yüksekti ve ailem beni o puanla konservatuvara göndermek istemezdi. Elimdeki fırsatı kendim için en iyi şekilde değerlendirmeye karar verdim.

“Anneanneler torun bakmak zorunda değil”

Haberin Devamı

Sonrasında müzik yolculuğunuz nasıl devam etti.
Üniversitede müzik hep devam etti. Folklor Kulübü’nün Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’yla bire bir ilişkisi var. O sayede Kardeş Türküler’le tanışma fırsatım oldu. Geçen seneye kadar onlarla birlikte açık hava konserlerinde sahne aldım. En son Candan Erçetin’le olan bir konsere çıktım. Mezuniyet sonrasında müziğe hemen profesyonel olarak devam edemeyeceğimi düşündüğümden kendi kendime bir şeyler yapmaya çalıştım. Kendi bestelerimi yaparken bir arkadaşım kafe açtı ve ben orada çalmaya başladım. İki yıldır haftada bir orada müzik yapıyorum. Aslında ben sahnede kalabalık çalmaya alışkınım. Kafede çalmak benim için farklı bir deneyim oluyor. Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu üyesi olduğum için başka projeler de yürütüyoruz ve bu sayede müziğin her alanında yer alıyorum, türküden rock’a kadar. Kadın çalışmaları üzerine İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyorum, bir yandan da Yaşama Dair Vakfı’nda çalışıyorum. Orada da yine kadının güçlenmesine dair bir proje yürütüyorum. Kadın meselesi merkezli bir hayat sürdürüyorum.

Haberin Devamı

“Tüm ideolojiler çocuklu kadını evde istiyor”

Günümüzde birçok kadın kariyerini düşündüğü için çocuk yapmayı erteliyor. Siz röportaja bile yanınızda oğlunuz Kerem’le geldiniz. İşe de birlikte gidiyor musunuz?

“İnsanlar müzik yapmama ikna olamıyor”


Evet, gidiyoruz. Bu konuda gerçekten çabalıyorum. Tüm anneanne ve babaannelerin çocuğa bakmak için zorunlu tutulduğu bir düzen var. Bu beni rahatsız ediyor çünkü bu benim çocuğum. Annem elbette destek oluyor ama kimse bizim doğurduğumuz çocuklara bakmak zorunda değil. Çalıştığımız yerler bu duruma ayak uydurmak zorunda bence. Yıllarca okuyoruz, sonra kariyerimiz için yıllarca çalışıyoruz ve çocuk yaptığımız zaman ya kariyerimizi bir yere bırakıyoruz ya da çocuğumuzu. Madem öyle neden yaptık bu kadar şeyi diyorum ben. Her ikisi bir arada yürütülebilmeli.

Haberin Devamı

Zorlukları olmuyor mu?

Kolay olduğunu söyleyemem. Her aşamada yeni bir şey çıkıyor çünkü çocuğun da gelişimi sabit değil. Etrafınızda size kolaylık sağlayan insanlar varsa şanslı oluyorsunuz. Benim etrafımdaki insanlar büyük oranda öyleydi. Aslında olması gereken bu. Anne “O çocuk nasılsa kafasını bir yerlerde yaracak” diye kabullendiğinde her şey daha kolay oluyor. Çünkü bulunduğunuz ortam hiçbir zaman eviniz kadar hijyenik olmuyor. Mesela evden çıkmamız gereken saatte altını kirlettiyse çıkıyorum sokağa ve bir sonraki durakta halletmeye çalışıyorum. Çocuk merkezli olmamak gerekiyor. Nasıl insanlar evlendiğinde birlikte yaşamanın çözümlerini buluyorsa ben de çocuğumla birlikte yaşamanın çözümlerini arıyorum. Bazen ben, bazen o feragat ediyor. Elbette hayatım kesintiye uğramadı diyemem ama eskiye göre yaptığım işin yarısını bile yapıyor olmak beni mutlu ediyor. Çocuğum kucağımda uyurken dikte cihazı elimde çeviri yaptığım zamanlar oluyordu.

Biz istesek de kamusal alanlar çocuklara uygun şartlar sağlamıyor.

Haberin Devamı

Evet. Zaten çocuklu anneler kamusal alanda istenmiyor. En muhalifinden en muhafazakarına kadar tüm ideolojiler anneyi evde istiyor. Çocukla bir yere gitmek,
o çocuğa gittiğiniz yerdekilerle beraber bakmak anlamına geliyor. İnsanlar da bunu istemiyor. İnsanların buna gönüllü olması lazım.

“Sahnede kalabalık çalmaya alışkınım. Kafede çalmak farklı bir deneyim oluyor”

“Bir dönem müziği bile bırakmayı düşündüm”

n Kadın olmak, çocuğuyla birlikte çalışan anne olmak yeteri kadar zor. Bir de bunların üstüne başınız kapalı olduğu için müzik piyasasında zorluklarla karşılaştınız mı?
Elbette başıma geldi bir sürü şey. 2007 yılında Hürriyet gazetesinde “Boğaziçi Üniversitesi’nde tuhaf şov” diye manşet olmuştuk. Boğaziçi’nde başörtülüler gitar çalıyor gericiliği üzerinden yazılan bir haberdi. O benim için önemli bir dönüm noktası oldu. O dönem müziği bırakmayı bile düşündüm. Neyse ki arkadaşlarımdan yana çok şanslıydım. Onlar beni motive ettiler müziğe devam etmem için. Hükümet değişimiyle birlikte ortam benim için daha rahatlamış olsa da bitmiş değil.

Ne gibi şeyler oluyor?

Mesela bu kafede müzik yapmamla ilgili kötü kötü eleştirilere maruz kaldık. Tüm bunları derleyip yüksek lisans tezimi bunun üzerine yazmayı düşünüyorum.

“Söylenenleri artık önemsemiyorum”

Bu tepkiler hangi kesimden geliyor? Muhafazakarlardan mı?

Evet, muhafazakar kesimden geliyor. Yeteri kadar Müslüman olmamam, hatta Müslüman olmamam hakkında bir sürü şey söylediler. Onlara göre müzik günah, kafede müzik yapmayı geçtim, orada olmak bile günah. Bir kadın neden müzik yapar, sahneye neden çıkar? Her aşamasında farklı şeyler söylediler. Yine de elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Özellikle anne olduktan sonra ahlaki anlamda yapılan eleştiriler azaldı. Sınırları zorlayınca her durum aşılıyor. Bunu muhafazakar camiaya yakın bir kimlikle yapıyor olmanın dezavantajlarını yaşıyorum. Halbuki hayatım boyunca hiç muhafazkar olmadım ama başörtüsü yolları bir şekilde kesiştiriyor. Zamanında çok moralim bozuluyordu ama artık önemsemiyorum. 10 senedir bunu çekiyorum sonuçta. Ben onların söylediklerine alıştım ama onlar hâlâ benim müzik yapıyor oluşuma alışamadılar. İkna olamıyorlar. Bunların yanında çok güzel tepkiler aldığım insanlar, anneler de oluyor tabii.