Pazar İNSANLIK HIZLANIYOR! Ama neye yetişiyoruz?

İNSANLIK HIZLANIYOR! Ama neye yetişiyoruz?

15.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Servise, toplantıya, derse yetişiyor, aralardaki boşluklarda da telefonda birilerine laf yetiştiriyoruz. Soran olursa da mutlu olmak için diyoruz. Pekala, her şeyi yakalamaya çalışırken kendimizi kaçırıyorsak biz aslında neye yetişiyoruz?

İNSANLIK HIZLANIYOR Ama neye yetişiyoruz

Hızlanmak, bütün insanlığın vazgeçilmez tutkusu. Eski çağlardan bu yana hızlanmak; sınırları yıkmak ve daha fazlasına ulaşmak anlamına gelmiş. Kimi zaman gücü, üstünlüğü temsil etmiş, kimi zaman hayat kurtarmış. Dünyanın belirgin şekilde hızlandığı bir çağdayız... En hızlı servisi yapan, müşterilerine en hızlı yanıtı veren, yenilikleri en hızlı ortaya çıkartan şirketler hızla büyüyor. Kısa sürede en çok işi yapan çalışanlar prim alıyor. Teknoloji her şeyden hızlı ilerliyor. Bilim ve tıp alanında son 10 yılda yaşanan gelişmeler, neredeyse yüzyıla bedel sayılıyor.

Haberin Devamı

Geçmişte insanlığa hız katan pek çok teknoloji önce iletişimi hızlandırmaya hizmet etmişti. Posta, haber ve yük taşımak, insan taşımaktan daha önemliydi. Teknoloji geliştikçe insanlar bilginin gidip geldiği yere kendileri de gidip gelmek istediler. Tıpkı uzaya bugün yalnızca bilim insanlarını gönderirken, gelecekte turistleri gönderecek olduğumuz gibi. Dolayısıyla ulaşımın hızı, insanlığın ne kadar geliştiğinin en belirgin göstergelerinden biri.

İki önemli gelişme

Geçtiğimiz hafta iki önemli teknolojik gelişme, hız yarışını ilgiyle izleyen herkesi heyecanlandırdı. Dünyanın ilk JetPack’li uçan adamı, Özgürlük Heykeli’nin yamacından havalanarak New York semalarında görülmeye değer bir tur attı. Roketler ortaya çıktığından beri hepimiz, “Jetgiller”deki gibi sırtımıza roket bağlayıp uçacağımız günün hayalini kuruyorduk. David Mayman adlı Avustralyalı girişimci, ortağı roket tasarımcısı Nelson Tyler’la birlikte ürettiği JB-9 roketi sayesinde bu hayali resmi olarak gerçekleştiren ilk insan oldu.

Haberin Devamı

Bir diğer gelişme İngiltere’de yaşandı. İngiliz hükümeti tarafından dünyanın her yerine 4 saatte uçabilecek bir süper uçağa yatırım yapıldığı haberi geldi. Skylon adlı hipersonik (ses hızının üstünde) uçağın motoru için araştırma-geliştirme çalışmaları yürüten Reaction Engines, aldığı devlet desteği sayesinde artık projeyi gerçeğe dönüştürmeye hazır. Skylon havadaki oksijeni emerek deposundaki sıvı hidrojenle birlikte yakıta dönüştürebilen Sabre isimli özel bir motora sahip. Ultra hafif materyaller kullanılmasının da avantajıyla sesin 5 katı hıza ulaşabiliyor. Daha da hızlanmak içinse atmosferin dışına çıkıp yerçekiminden kurtuluyor ve roket moduna geçerek sesten 25 kat hızlı ilerliyor.

Skylon 2020 yılında test uçuşlarına başlayacak. Şayet tüm insanlığın hizmetine sunulabilirlerse JB-9 ve Skylon, taşımacılıkta bir devrim gerçekleştirecekler. Böylece zamanı ve zaman yokluğunu alt ederken attığımız önemli adımlar arasında, tarihtekini yerlerini alacaklar.

Zaman neden yok?

Dünya kendi etrafında dönünce bir gün, Güneş etrafında dönünce bir yıl oluyor. Bu dönüş sürelerini makul oranlara bölerek, dakikaları ve saatleri, yani zamanı elde ettik. Gelgelelim şimdilerde hepimiz, günlerin eskisi gibi olmadığını, saatlerin bir anda geçip gittiğini hissediyoruz. Yaşı 30’un üstündeki herkes, eskiden bir gün denilen şeyin daha uzun sürdüğünü söylüyor. Zamanın fiziki olarak hızlanması için, Dünya’nın hem kendi ekseninde hem de Güneş’in yörüngesinde hızlanması yeterli olurdu. Fakat bilim insanları bunu kolayca tespit ederdi, hatta bir günün 24 saat sürmediğini saatine bakan herkes bilebilirdi.

Haberin Devamı

Peki Dünya daha hızlı dönse ne olur?

Evrenin 13.7 milyar yıl yaşında olduğunu, ışığın uzaklığına bakarak hesaplayabiliyoruz. Işığın bir yerden çıkıp bir yere varma süresini de kendi yarattığımız zaman kavramına göre tanımladık. Peki Dünya daha hızlı dönse evren 18.7 milyar, daha yavaş dönse 5.3 milyar yaşında mı olacaktı? Üstelik Dünya üzerinde bile zaman fark ediyor: yüzlerce kişiye heyecanla konuşma yapan biriyle onu dinlerken sıkılan birisine göre 5 dakika çok farklı sürelerdir. Zamanın göreceli bir kavram olduğu biliniyor ve bu, ziyadesiyle uzun bir konu.

Haberin Devamı

Zaman kavramı tamamen bize ait, sonsuzluğun içindeyse anlamsız çünkü sonsuzluk, zamanı öldürür. Dolayısıyla yaşadığımız bu hızlanma hissi, insanlık koşturmaya başladığından bu yana artan biçimde sadece bizim algı dünyamızın içinde yaşanıyor. Artık hiçbir şeye zaman yok çünkü bir; onu biz yok ediyoruz ve iki; zaman zaten yoktu.

Zamanın durduğu anlar vardır, kendimizle kaldığımız. Bir de hızla akıp gittiği, hayatın harekete geçtiği anlar. İşte o koşturmaca başladığında, kendimizden dışarı adım atıyoruz. En iyi hissettiğimiz, düşüncelerimize, iç huzurumuza ve bize keyif veren şeylere kavuştuğumuz alanı terk ediyoruz. Servise, toplantıya, derse, sinemaya yetişiyor, aralardaki boşluklarda da telefonda, Twitter’da birilerine laf yetiştiriyoruz. Soran olursa da mutlu olmak için diyoruz. Pekala, her şeyi yakalamaya çalışırken kendimizi kaçırıyorsak biz, aslında neye yetişiyoruz?

Haberin Devamı

Bugün çok özel bir gün

Bugün yani pazar günü bütün bir hafta boyunca hiçbir yere yetişmek zorunda olmadığımız belki de tek gün. Cumartesileri çalışmıyorsak bile mutlaka geç kalmak, kaçırmak istemeyeceğimiz bir etkinlik ya da hafta içi halledemediğimiz bir işimiz olur. Hiçbir şey yapmama özgürlüğümüzün olduğu bugün, en iyi hissettiğimiz gün. Bizi tutan, kovalayan, bekleyen hiçbir şey yok. İstediğimiz kadar “durabiliriz”. Zamanın kıymeti kalmadığında, kendimizi öylesine özgür hissediyoruz... Kim bilir belki de bu, zamana değil, sonsuzluğa ait olduğumuz içindir...