Pazar ‘İstanbul seni unutmadım’

‘İstanbul seni unutmadım’

23.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çocukluğu Kadıköy’de geçen, uzun yıllar Beyoğlu merkezli bir yaşam süren yazar Selim İleri, artık Samatya, Yedikule gibi eski mahalleleri seviyor

‘İstanbul seni unutmadım’

Selim İleri’nin İstanbul’u...
‘İstanbul seni unutmadım’

Çocukluğu Kadıköy’de geçen, uzun yıllar Beyoğlu merkezli bir yaşam süren yazar Selim İleri, artık Samatya, Yedikule gibi eski mahalleleri seviyor

‘İstanbul seni unutmadım’
MEHMET KENAN KAYA

Son kitabınızda çocukluk ve gençlik günlerinizi anlattınız. Henüz okumayanlar için o günlerden söz eder misiniz biraz? 1949 yılında, Kadıköy’de Bahariye Caddesi’nde doğdum. Bahariye, Moda, Fenerbahçe derin etkileri olan yerler oldu benim için. Tabii bugünkünden çok farklı bir pitoreski vardı o günkü Kadıköy’ün. Gerçi Kadıköy İstanbul’un az bozulmuş semtlerinden birisidir ama o yıllarda Bahariye bile apartmanlık değildi. Bazen Şifa’dan sandalla Moda’ya, Fenerbahçe’ye açılırdık. nArdından Cihangir’e taşındınız...
Evet, 1950’li yıllarda... Ben yaşadığım semtler açısından şanslı biriyim herhalde. Mesela Cihangir’de oturduğumuz Kumrulu Yokuş Sokağı hiç değişmedi. Hâlâ arada bir, bir iç sızısıyla o sokağa gidip dolaşırım. Tabii, mimari açıdan değişmedi ama insan dokusu açısından çok farklı bir Cihangir vardı o zaman. 6-7 Eylül Olayları henüz yaşanmamıştı. İstanbul azınlık yurttaşlarıyla zengin bir yapıya sahipti. O olaylardan sonra, bütün o azınlık anavatanları olan Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılar. Cihangir denildiği zaman o hüzünlü ayrılışları hatırlıyorum şimdi.

Yazdığınız İstanbul’la bugün yaşadığınız İstanbul arasında nasıl bir fark var?
Bir kere mimari açıdan tanıyamıyorum artık İstanbul’u. Dünyanın bütün eski kentleri içe doğru değil, dışa doğru büyüyor ama İstanbul bu konuda çok talihsiz bir kent. İçe doğru da, dışa doğru da büyümüş. Mesela bugün çok değerli birtakım tarihi anıtların yanı başında gökdelenleri görmek beni üzüyor. Onlar olmamalı mı diye sorarsan, olmalı tabii ama farklı bir çevrenin içinde olmalı.

En çok hangi semtleri seviyorsunuz bugün?
Gençlik yıllarımda özümsenmemiş bir solculuk anlayışıyla Yahya Kemal’i çok uzağımda hissederdim. Oysa şimdi "Kocamustafapaşa" şiiri beni en çok etkiliyor mesela. Yahya Kemal’in anlattığı o dünyayı gerçekten Kocamustafapaşa’da, Samatya’da, Yedikule’de, Cerrahpaşa’da yakalayabiliyorum. Bu yüzden sık sık oralara gidiyorum artık. Çünkü o semtlerde gerçek İstanbul’u buluyorum.

Bir edebiyatçı olarak İstanbul üzerine yazılmış metinler içinde en çok hangilerini etkiledi sizi?
Aklıma ilk gelen Abdülhak Şinasi Hisar’ın yazdıkları. Onun yanı sıra Tanpınar’ın "Huzur" romanı... Yine Tanpınar’ın "Beş Şehir"inin İstanbul bölümü... Bunun dışında Salah Birsel’in İstanbul’a ilişkin yazdığı denemeler ve Çelik Gülersoy’un adım adım İstanbul’un topografyasını çıkarmaya çalıştığı kitapları da tabii.

"Armada Oteli’nin terası çok güzel"
Son dönemlerde İstanbul’un en sevdiğim lokantası, Yedikule’deki Safa... Safa, kimsenin uğultu halinde konuşmadığı İstanbul’un sayılı meyhanelerinden biri. Yine o sahil hattında, gazeteciliğe başladığım yıllardan beri gittiğim Cankurtaran’daki Karışmasen de sevdiğim bir restoran. Ben öyle insanların çok gittiği yerlerden fazla hoşlanmıyorum. Daha çok alçakgönüllü, her keseye hitap edecek yerleri seviyorum. Zaman zaman Ortaköy’deki Çınar’a gidiyorum mesela. Beyoğlu’nda ise Rejans’ı ve Nevizade Sokağı’ndaki Saki’yi seviyorum. Bir de geçmişin değerlerini koruyarak yeni kalmayı tercih eden bir yer olan Armada Oteli’nin terasındaki lokantayı da beğeniyorum. Yemekleri de çok güzel.

"Sahaf Simurg müşterisine her tür kitabı sunuyor"
Kitapçı dendiği vakit benim ilk aklıma gelenler Sahaf Simurg ve Pandora oluyor. Simurg’un en büyük özelliği günün moda kitaplarını değil, emek verilmiş her kitabı müşterisine sunuyor olması. Oraya gittiğim zaman gözden kaçırdığım birçok kitabı bir arada görebiliyorum. Kaset ve CD’lerimi geniş bir yelpazesi olduğu için İstiklal Caddesi üzerindeki Megavizyon’dan alıyorum. Benim operaya karşı müthiş bir merakım var. Megavizyon da İstanbul’da opera albümü bulabildiğim nadir yerlerden biri.

"Mavi’nin son yıllardaki çıkışı çok başarılı "
Çolpan İlhan erkek kostümü dikmiyor ama, ya bana bir jest olarak ya da üstüm başım çok fazla döküldüğü için arada bir incelik gösterip bir şeyler hazırlıyor bana. Eskiden İGS’den giyinirdim. Çok da beğenirdim ama son yıllarda pek gidemiyorum. Daha doğrusu genel müdürü benim arkadaşımdı, pek görüşemiyoruz son yıllarda. Ama bu yaz Mavi’den yazlık pantalonlar ve gömlekler aldım. Çok rahat, çok kullanışlı. Mavi’nin son yıllardaki çıkışıyla çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Onun dışında Mudo’nun, Armani’nin ve Ferre’nin çizgisini beğeniyorum.

"Beyoğlu’nda bir bahçe bulmak çok hoş"
Özellikle yaz günleri Beyoğlu Pub’a gelip bir teras üzerinde bahçeyle karşılaşmak hoş geliyor bana. Dostlarla buluşmak için arada bir Çiçek Bar’a uğruyorum. Gözlerden ırak bir köşede olduğu için Taksim’deki Park Cafe’yi de seviyorum. Onun da önünde sonbahara kadar oturabilecek, üzeri sarmaşıklarla örtülü çok hoş bir taraçası var. Bir de dostum Mehmet Ali Bey’in Çırağan Oteli’ndeki Q Jazz Bar’ına gitmekten, orada müzik dinleyip, tarihi bir dekorun içinde bulunmaktan da hoşlanıyorum.




PAZAR