Pazar İstanbul’un konaklarındaki hayatı anlatan İngiliz kadın

İstanbul’un konaklarındaki hayatı anlatan İngiliz kadın

17.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

19’uncu yüzyılın ünlü İngiliz gezi yazarı Julia Pardoe 1836’da geldiği İstanbul’u iki kitabında anlatmıştı. Özellikle konakların içindeki kadınların hayatlarını yazan Pardoe’nun kitapları birleştirilip yeniden basıldı

İstanbul’un konaklarındaki hayatı anlatan İngiliz kadın

Julia Pardoe, 1806 Yorkshire doğumlu. Yazar olmanın yanı sıra aynı zamanda bir şair, tarihçi ve bir gezgin. 1836’da İngiliz ordusunda subay olan babası Thomas Pardoe ile yaptığı İstanbul seyahati üzerine yazdığı seyahatnamelerle bizim tarihimizde ayrı bir önemi var. 10 ay kaldığı İstanbul’u anlattığı “The City of the Sultan” (“Sultan’ın Şehri”) adlı kitabı kendi ülkesinde büyük ilgi görmüştü. Pardoe bu kitabı üç yıl sonra elden geçirdi, ünlü gezgin çizer William Henry Barlett’in 90’a yakın gravürü ile süsledi ve “Beauties of The Bosphorus” (Boğaziçi’nin Güzellikleri) adıyla yeniden yayımladı. 30’a yakın kitap yazdı ancak günümüz okurlarının aklında en çok yer eden bu ikisi oldu.
Pardoe’nun çalışmasının en önemli yanı, Tanzimat dönemi İstanbul’unu yabancı bir kadının gözünden anlatıyor olması. İş Bankası Kültür Yayınları iki kitabı birleştirdi ve ortaya 678 sayfalık, 140 TL satış fiyatlı “Sultanlar Şehri İstanbul” adında bir dev eser çıktı. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenler Sendikası’nın katkısıyla tamamlanan kitabın öyküsünü editörüne, önemini tarihçilere sorduk...


“Kitabın kağıdı için iki-üç ay bekledik; lekeler tek tek elle temizlendi”
Emre Yalçın (Editör / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)

- Kitabı özellikle bu yıl yayımlamak istedik. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti faaliyetlerine bir katkıdır. Kitabın malzemesi çok özel. Gravürlerin orjinalleri nasıl basıldıysa aynı boyutlarda kullanmak istedik. Bu, iki senelik bir proje. 1850’lerde basılmış kitapları röprodüksiyon için parçalamak söz konusu olamayacağı için özenle fotoğraflar çekildi. Eski kitaplar oksitlenir, bu lekelerin giderilmesi için uğraşıldı. Fotoğraflar bir restorasyon sürecinden geçti, lekeler elle tek tek temizlendi.
-Kitabın hazır bir çevirisi vardı ama dili çok yeniydi. Biz dili biraz eskittik ama okuyana sözlük paralatmadan o eskilik hissini vermeye çalıştık. Herkesin bildiği eski kelimeleri tercih ettik. O zamanın İstanbul’uyla bugünün İstanbul’u arasında büyük fark var. Birtakım açıklamalar ekledik. Kitabın kağıdı için iki-üç ay bekledik. Cildi için çok çalıştık. Ama uğraştığımıza değdi.
-Bu kitabı diğer anı kitaplarından ayıran en önemli özelliği bir kadının yazmış olması. Çünkü o dönem bir erkeğin giremediği yerlere girip oraları anlatıyor. Kitapta bol bol Osmanlı kadınlarının kendi aralarındaki eğlenceleri, kadınların ağzından aşk hikayeleri anlatılıyor. Aynı zamanda babası bir askeri ataşe olduğu için Selimiye Kışlası’na, Harbiye Mektebi’ne de girip olup bitenleri öğrenebiliyor. Oraları gözlemliyor, paşalardan biri onu konağına davet ediyor. Hem erkeklerin hem kadınların dünyasına rahatlıkla girebiliyor. Bunu da çok güzel, bazen biraz fazla romantik bir dille anlatıyor.
-Büyük ölçüde önyargısız yaklaşıyor olaylara. Olumlu şeyleri görüyor. Ama eksik gördüğü şeyleri de söylüyor, abartmıyor hiçbir şeyi. Gezginler tercümanların onlara anlattıklarını sorgusuz sualsiz kabul eder ve gerçekmiş gibi yazar. Pardoe bu tuzağa çok daha az düşüyor. Okuduklarını, duyduklarını bir akıl süzgecinden geçiriyor, eleştiriyor.


Tarihçiler ne diyor?
“Türklerin hayatına kadınca bir bakış; bu açıdan önemli”
Prof. Dr. İlber Ortaylı

“Sultanlar Şehri İstanbul” Tanzimat Dönemi’ni anlatan bir eser. Yani Türklerin hayatına, Türk sanatına kadınca bir bakış. Bu bakımdan önemli. Kadın-erkek ayrımı vardı o dönemde. Kadınların girdiği yere erkekler, erkeklerin girdiği yere de kadınlar giremiyordu. Ben Julia Pardoe’nun eserlerini kullandım tezlerimde. Çok önemli bir eser.


“Osmanlılar hakkında en bilgili kadın yazar”
Ayşe Hür

-Siyasetten kültüre, bitkilerden ekonomiye her konuda kalem oynatmış biri Pardoe. Kitaplarında o yıllarda İngilizlerin çok ilgi duyduğu Osmanlı saray adetlerinin, düğünlerinin, Osmanlı aile yaşamının ve Osmanlı kadınının çok ayrıntılı tasvirlerini yapar. İstanbul’un bitkileri, kuşları, balıklarını tek tek sayar, bu açıdan bulunmaz bir bilgi hazinesidir. Bu yanıyla kendisinden 118 yıl önce İstanbul’a gelen Lady Montagu ile birlikte, Osmanlı toplumu hakkında en bilgili kadın yazar sayılır.
-Kadınlardan yana tutumuyla feminist izlenimi verir. Ancak daha çok saraylarda, konaklarda, yalılarda gezindiği için alt kesimlere dair gözlemleri yetersiz. Ayrıca yorumları bütün Oryantalistlerde görülen klişelerle dolu. Mesela “Heybetli Türk, ciddi Ermeni, düzenbaz Yahudi, açıkgöz Yunanlı, zarif Çerkes, avare Arap” der. Kendini liberal olarak tanımlayan biri için ilginç bir tavır.
-Yayınevi kitabı İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti faaliyetlerine katkı olarak takdim etmiş ama Pardoe’nun oryantalist yorumlarını okuyan birinin İstanbul’u Avrupa’nın değil, “Doğu’nun kültür başkenti” olarak görmesi ihtimali daha yüksek. Her şeye rağmen Julia Pardoe’nun kitabı, “İyicil oryantalizm” ürünü olduğu için diğer oryantalist yazarlara göre tercihe şayandır. Dahası, kitabı süsleyen Bartlett gravürleri bile kitabı diğerlerinden ayrı bir yere koymamız için yeterli.