Pazar “Kadınların çoğunlukta olduğu her şey ve her yer daha güzeldir”

“Kadınların çoğunlukta olduğu her şey ve her yer daha güzeldir”

29.09.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Oyun Atölyesi’nin kadın-erkek ilişkileriyle ilgili yeni oyunu “Nehir”i yöneten Haluk Bilginer, sahneyi Ayça Bingöl ve Canan Ergüder’le paylaşıyor. Bilginer “Kadın daha güçlüdür erkekten. Şunu da itiraf edeyim; kadınların çoğunlukta olduğu her şey ve her yer daha güzeldir” diyor

“Kadınların çoğunlukta olduğu her şey ve her yer daha güzeldir”

Oyun Atölyesi tiyatro sezonunu 2 Ekim’de İngiliz yazar Jez Butterworth’un “Nehir” oyunuyla açıyor. Kadın-erkek ilişkileri üzerine, ağlanacak halimize güldüren bir oyun... Haluk Bilginer’in hem yönetip hem oynadığı oyundaki rol arkadaşları ekranların iki güzide oyuncusu Ayça Bingöl ve Canan Ergüder...

Nasıl tanıştınız siz bu oyunla?

Haluk Bilginer: Benim kaçırmadığım Jez Butterworth oyunlarından biri bu.
İki yıl önce Londra’da Royal Court’ta seyrettim. Anlattığı şey ve onu anlatış biçimi çok hoşuma gitti. Çok zekice buldum ve oynamaya karar verdik.

Haberin Devamı

Rejisini yapmaya nasıl karar verdiniz? Bu ilk değil mi?

Haluk B.: İlk değil, daha önce de “Dolu Düşün Boş Konuş”u yapmıştım, Ferhan Şensoy’dan sonra. Genellikle oynamayı tercin ediyorum yönetmenlik yerine ama burada iş başa düştü. Oyunun içindeyken yönetmenlik yapmak zor. Bunu yapan insanlar var ama benim genellikle tercih etmediğim bir şey.
Biraz göz bebeğim olduğu için bu oyun, “Hadi” dedim, “ben yapayım”.

“Gerçeğin peşindeyseniz tiyatro, değilseniz eğlence yapıyorsunuz”

Galiba bu oyunu takıntılı bir şekilde bir adamı değiştirip “düzeltmeye” çalışan kadınlar izlemeli...

Haluk B.: Evet ve mümkün olmayacağını anlamalı.
Ayça Bingöl: Ve bundan vazgeçmeli.
Haluk B.: Zaten ilişkide yapılan en büyük hata, erkeğin ya da kadının karşısındakini değiştireceğini düşünmesi. Mümkün değil böyle bir şey. Sadece siz, var olana ayak uydurabilecek misiniz ve birlikte bir bütün oluşturabilecek misiniz, ona bakmak lazım. Yoksa hiç kimse bir ilişkiye girdiği için farklı şekillerde davranmıyor. Tabiatı neyse, onu o yapan neyse, onların hepsi orada duruyor. Dolayısıyla birini sevdiğin zaman bütün siğilleriyle birlikte seveceksin. Herkesin farklı bir birey olduğunu unutmamak lazım, ilişki o yüzden zor. İlişkide diyorsun ki “Benim gibi olsun”. Senin gibi olmasın, ne kadar sıkıcı, ben ne yapayım bir tane daha Haluk’u?

Haberin Devamı

Bir erkek olarak bu kadar kadını bir araya getirip niye erkekleri madara eden bir oyun yapmak istediniz?

Haluk B.: Çünkü doğrusu bu. Gerçeklerden kaçamayız. Tiyatro niye güzel biliyor musun, gerçeği bulmak, anlamak için çok güzel bir araç. Gerçeğin peşindeyseniz tiyatro yapıyorsunuz zaten; değilse eğlence yapıyorsunuz, başka gizli ajandalarınız var falan. Tiyatro başka bir şey. Sen bunu gördüğün zaman ve bu oyunu okuyup da “Yahu tam da budur, ben bunu anlatmak istiyorum” dediğinde artık düşünmüyorsun “Ben de erkeğim, kendime de mi şey yapıyorum?” filan diye. Evet, kendime de şey yapıyorum, evet, erkekler suçlu. Evet, kadın daha güçlüdür erkekten. Ben bunu yıllardır söylüyorum
ve biliyorum. Daha akıllıdır bizden hatta. Ama ne güzel, böyle bir oyunda bu da çok ustaca dile getirilmiş.

Haberin Devamı

Ekibe baktım, reji asistanları dahil herkes kadın...

Haluk B.: Evet ne güzel. Şunu itiraf edeyim, kadınların çoğunlukta olduğu her şey ve her yer daha güzeldir.

Kendinizi azınlıkta hissediyor musunuz?

Haluk B.: Hayır, çok mutlu hissediyorum, yaşasın, keşke daha çok olsa. Çünkü kadınlar daha ince bir yerden, başka bir yerden olayları kavrayıp bizden daha akıllıca davranışlarda bulunabiliyor.

Bu oyun bir oyuncu ve bir kadın olarak nelere tekabül ediyor sizin hayatınızın bu döneminde?

Canan Ergüder: Çok şey ifade ediyor. Ben zaten biraz kendine dönük, kendi gelişimime odaklı yaşayan bir insanım,
o yüzden de bu kadın psikolojisi, özellikle de Türkiye’de bir kadın olmak, bunlar benim için çok anlam taşıyan şeyler.
Bu oyun da bunlara çok değiniyor.
Çok ilginçtir ki, bütün yaptığım işler
bir şekilde kendi özel hayatımdan alabileceğim noktalarda bana denk geldi. Bir de başka bir parantez açacağım, Haluk abi bana ilk mesaj attığında
biri benimle dalga geçiyor sandım.
Haluk B.: Ben her rol teklif ettiğimde insanlar böyle düşünmek zorunda mı?
Canan E.: Evde oturuyorum, bir de geç bakmışım telefonuma, bir baktım “Canan Hanım, sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorum, Haluk Bilginer”. “Kim dalga geçiyor benimle?” dedim ama numarayı da aradım,
ya Haluk Bilginer’se gerçekten diye. Telefonu açan oydu. Hem de iş açısından kendimi çok düşük hissettiğim bir dönemde geldi mesajı.

Haberin Devamı

“Flört ediyorum oyunda, o çok güzel. Bir de Haluk Bilginer’le...”

Peki sizin için?

Ayça B.: Ben bir Modalı olarak,
bu tiyatro açıldığından beri burada oynamak istiyorum. Hatta ilk açıldığında, CV’mi bırakmıştım ama aramadılar.
Haluk B.: Allah kahretsin bizi.
Ayça B.: Sonra Oyun Atölyesi’nin müdavimi olarak burada görüşüyoruz ve gerçekten burada oynama hayalim
o kadar yükseklerde ki, ama bir türlü denk gelemedik. “Herhalde bu zamanlar doğru zamanlar değil” diyordum, “En doğru zaman gelecek, biliyorum, en doğru metin gelecek”. Gerçekten öyle oldu.

Haberin Devamı

Kadın olarak hikayenin sizin için özel bir anlamı var mı?

Ayça B.: Kendime dair bir sürü şeyi bu rol içinde keşfettiğim oldu. Bir de mesela uzun zamandır evli bir kadınım ben, çok fazla flörtüm olmadı doğal olarak. 12 senedir falan. Hatırlamaya çalıştım yani. İlk başlayınca nasıl oluyordu ya? Ve heyecanlandım. Flört ediyorum çünkü oyunda, o da çok güzel. Bir de Haluk Bilginer’le...
Canan E.: Hepimizin ortak düşüncesi.

Kadına “Ya böyle yapma” filan demek istediğiniz oluyor mu?

Ayça B.: Yok tam tersi, “Yap” diyorum, “Böyle yap, daha da böyle yap”.

Gidip kafa üstü çakılsın mı?

Ayça B.: Bir çakılmak lazım ki oradan şöyle bir kalkıp silkineceksin.
Canan E.: E aşk kafa üstü çakılmaktır.

Oyuncu olarak sizi serbest bırakıyor mu Haluk Bey, yoksa “Bu böyle oynanmalı” dediği oluyor mu?

Haluk B.:
Asla. Saçmalama hakkımız her
zaman baki.
Ayça B.: Provalarda saçmalayacağız, başka türlü bir şeyin çıkma olasılığı olduğunu düşünmüyorum.

Haluk Bilginer: “Ceylan’dan teklif gelirse ne yapıyorsanız bırakın, onunla çalışın”

“Kış Uykusu”nda oynadınız... Nuri Bilge Ceylan’la çalışmak nasıldı?

Haluk B.: Muhteşem. Hakikaten muhteşem ve ben filmi dört gözle bekliyorum. Çünkü güzel bir şey olacağından eminim ama nasıl bir şey olacağını bilmiyorum. Ben de prömiyerde göreceğim, umarım prömiyer Cannes’da olacaktır. Bilge’nin çalışma tarzında gördüğüm şey, her şeye açık ve ince ince, ipek halı dokur gibi, hiçbir ilmeğini yanlış atmamaya çalışarak, yirmi kere, otuz
kere deneyerek, her ufacık anıyla ilgileniyor. Onun için sonuç çıktığı zaman çok güzel bir şey oluyor.

Ceylan başkalarının fikirlerine açık olma konusunda nasıl?

Haluk B.: Sette herkesin fikrini sorduğu gibi, bazen de şöyle yapar, sahne bitmiştir, kendi senaryosu, eşiyle birlikte yazdığı senaryo, “Tamam” der, “Şimdi unutun senaryoyu, kendi bildiğinizi oynayın.
Bu sahneden ne anlıyorsanız.” Onu oynarız, “Bu hepsinden güzel oldu” der. Filmde büyük ihtimal, bizim doğaçlama oynadığımız sahneler ağırlıkta olacak.
Ve oyuncu yönetimini çok iyi biliyor. Oyuncu nasıl işler, onu biliyor.
Canan E.: Ben de çok istiyorum çalışmak.
Ayça B.: Ben de!
Haluk B.: Ceylan’dan teklif gelirse ne yapıyorsanız bırakın, gidin onunla çalışın.

Canan Ergüder: “Behzat Ç. çok yüksek bir çıta, kafamın uyuştuğu yeni iş bulamadım”

Canan Hanım en son “Atlılar” diye bir diziyle ekrana gelmek üzereydiniz ama o talihsiz bir biçimde başlamadan bitti...

Ondan beridir bir kış uykusundayım. Hiç de şikayetçi değilim. Teklif geliyor fakat belki de çok idealist düşünüyorum bu konuda, televizyon dahi olsa, çok sevdiğim bir iş içinde olmak istiyorum. En son işim de “Behzat Ç.” olduğu ve bu yüksek bir çıta olduğu için henüz kafamın uyuştuğu yeni bir iş bulamadım.

Neler yaptınız bu süreçte?

Kendimle uğraştım daha çok, kendi gelişimimle alakalı meselelere değindim hayatta. Tiyatrom var, “Nehir”i uzun zamandır bekliyorum. Başka bir film projem vardı, o da talihsiz sebeplerden olmadı, ondan sonra “Biraz zaman istiyorum” dedim. Bu benim bekleme sürecim. Öylesine, sadece para kazanmak için iş yapmak istemiyorum.

Ayça Bingöl: “Hep seyrettiğim zaman çok mutsuz olduğum işlerin içinde oldum”

Ayça Hanım en son Uğur Yücel’in çektiği “Benim Dünyam”da oynadınız, o da bu ay giriyor gösterime. Bugüne kadarki sinema deneyiminizle ilgili neler söylersiniz?

Bugüne kadar çok talihsiz filmlerde oynadım. Sadece yönetmenlere dair bir şey söylemek istemiyorum ama benim öngöremediğim, umduğumu bulamayacağımı hiç düşünmediğim durumlar içinde, hep seyrettiğim zaman çok mutsuz olduğum işlerin içinde oldum. Bu en son yaptığım filmden daha farklı bir şey bekliyorum. Uğur çok başka bir bakış açısı ve kafası olan bir adam, oyuncu olarak da, yönetmen olarak da. Umarım bugüne kadar yaşadığım bütün hayal kırıklıklarını bir kenara bırakıp izledikten sonra mutlu ayrılacağım bir filmim olur.

“Benim Dünyam”da nasıl bir karakteri oynuyorsunuz?

Bebekken çocuğunun kör ve sağır olduğunu öğrenen bir anne ve dönem koşullarından ötürü de (1950’lerde, 60’larda geçiyor film) akıl hastanesine gönderilebilecekken çocuk, onun için mücadele eden, umudu her zaman ayakta tutan ve mücadeleci bir kadın. Kocasına da karşı duruyor ve çocuğunu eğitip hayata kazandırmak için delice bir çaba harcıyor.

Röportajın tamamını Milliyet Sanat dergisinin ekim sayısında okuyabilirsiniz.