Pazar Kalecik'e geçmiş olsun!

Kalecik'e geçmiş olsun!

08.05.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nisan sonunda Ankara'nın Kalecik ilçesi bağlarını don vurdu, Kalecik Karası üzümünün bu yılki rekoltesi yarı yarıya mahvoldu... Kalecikli bağcılara göre, doğanın bu darbesi biraz da bağcılıktaki hatalar yüzünden...

Kalecike geçmiş olsun

myalcin@turk.net Eski şöhretini günden güne yitiren Kalecik Karası'na bir darbe de doğadan geldi, bağlarını don vurdu... Nisanın son haftasında, asmaların yarıya yakını don nedeniyle kurudu. Asmalarda yeni yeni uç veren salkımların büyük bölümü öldü, 5 bin dönümlük toplam bağın bu yılki ürününün en az yarısı kaybedilmiş oldu. Orijinal Kalecik Karası bağları yarı yarıya daha az ürün vereceği için, zaten az üretilen ve pahalı olan Kalecik Karası şarabı iyice bulunmaz olacak. Bu da, kalitesi bir süredir sorgulanan bu üzümün şarabını daha da tartışmalı hale getirecek. Bundan 10 yıl önce altın çağını yaşayan, bir şişesi 50 dolar civarında bir fiyata alıcı bulabilen Kalecik Karası şarapları bir süredir inişteydi. Boğazkere ve Öküzgözü üzümlerinin güzelliği, baharlı Türk yemeklerine iyi uyumu ve yıllanma potansiyeli keşfedilmiş, Kalecik'in bu narin ve zarif şarap veren üzümü geri plana atılmaya başlanmıştı. Zaten piyasada tam bir Kalecik Karası enflasyonu yaşanıyor, iyi şarapların yanında bu üzümün ismiyle satılan çok vasat şaraplara da rastlanıyordu. İlçe Tarım Müdürü Fazıl Karabulut, Anadolu Ajansı'na donla ilgili şöyle dedi: "Üç gün boyunca geceleri hava sıcaklıkları sıfırın altına düştü. Bu nedenle birçok bağda asmalar kurudu. Üzüm ilçe ekonomisi için önemli. Bölgedeki birçok kişi bağcılıkla geçimini sağlıyor. Ancak don olayına karşı belediyenin hoparlörlerinden çiftçilere uyarıda bulunduğumuz halde, üreticiler tedbir almadılar. Üreticiler 'dumanlama' dediğimiz yöntemi yapsalardı bu kadar büyük zarar görmezlerdi. Bağın çeşitli yerlerinde lastik veya saman yakınca çıkan duman, donun verdiği zararı azaltıyor. Bunu yapmadılar. Özellikle alçak yerlerde nehir kıyısında olan bağlar tamamen zarar görmüş. Buralardan bu yıl ürün alınamayacak..." İlçe kaymakamı da zarar gören üreticilere devletin yardım edeceğini belirtti.Gelişmeler üzerine, bölgenin önde gelen bağcılarından, eski Kalecik Kültür Derneği başkanı, halen de Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Alper Gümüş'le konuştum. Gümüş, Karabulut'u yalanladı: "Meteoroloji o gece için artı 3-4 derece bildiriyordu. Oysa eksi 3-4 derece oldu. Tarım müdürünün söylediği gibi bir uyarı da olmadı. Şahsen ben 50 milyar zarardayım. Bilsem dumanlama yapmaz mıydım, bu kadar emeğimi ziyan eder miydim?" Acıdan çıkarılacak ders Asıl mesleği mali müşavirlik olan bu aydın bağcı, üzüntülüydü ama bir yönden de bu acıdan ders çıkarılabileceğini düşünüyordu: "Bu uğradığımız felaket, aslında bize unuttuğumuz, 1950'lerde, 60'larda kalan bağcılığı yeniden öğretecek. O zamanlar bağlar tamamen yamaçlık, eğimli arazilerdeydi. Zamanla biz kolaya kaçtık, traktör rahat girer, ziraati daha rahat olur diye taban arazilere bağ diktik. Bu donda, en büyük zararı taban araziler gördü. Soğuk hava fizik kuralları gereği düze oturup kaldı. Yamaç arazilerinde ise hemen hemen hiç don olmadı."Gümüş'ü bulmuşken, Kalecik bağlarındaki son durumu da soruyoruz. "Kızılırmak vadisinde eskiden bağ olan arazilerde durum nasıl?" diyoruz. Cevabı, Türk bağcılığının dramını da özetliyor: "Buralarda araziler bölüne bölüne, üç-dört dönümlere kadar indi. Bu küçük arazinin de 30-40 tane hissedarı oluyor. Bu kadar küçük arazide modern ziraat mümkün değil, ayrıca hissedarlar anlaşıp ne yapacaklarına da karar veremiyorlar. Devletin arazi toplulaştırması yapması şart. Aksi halde, Kalecik bağları taban arazilere mahkûm kalacak."Taban arazi iki açıdan daha sakıncalı. Hem yağmurlarda bol su tutarak üzümü sulu, dolayısıyla şarabını da "gevşek" yapıyor hem de üzüm sadece dik açıdan güneş gördüğü için her zaman mükemmel olgunlaşamıyor. Nitekim bugünün Kalecik Karaları'nın en iyisi 5-10 yıl ancak eskitilebilirken, 60'ların Kalecik Karaları bugün bile açtığınızda nefis. Gümüş'e, Kalecik Karası şaraplarında bir yozlaşma gördüğümü söylüyorum. Cevabı, doğrular nitelikte: "Bazı üreticiler gelip üzüm almak istiyorlar. Fiyatı pahalı bulunca almıyorlar. Birkaç ay sonra bir bakıyoruz, Kalecik karası diye şarap çıkarmışlar. Başka üzümün şarabını bu etiketle satıyorlar. Yöredeki 1-1,5 YTL'lik üzüm fiyatlarıyla buradan orijinal Kalecik Karası yapıp 10 YTL'ye satamazsınız, o zaman başka iş dönüyor." Tek tehlike don değil Cumhuriyetten önce Ermeniler tarafından şaraba işlenen, Tekel'le birlikte "Kalebağ" adıyla sek ve tatlı kırmızıları yapılan, Atatürk Orman Çiftliği'nin Boğa Kanı ve Kavaklıdere'nin Yakut'u gibi şaraplara prestijlerinin çok yüksek olduğu yıllarda hayat veren üzüm, 80'lerde bağ hastalıklarının etkisiyle ölüm döşeğindeyken, Kavaklıdere ile Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin ortak çabaları sonucu diriltilmişti. 90'larda gözde oldu, şimdi yine tehdit altında... Zira her firma bu isimde bir şarap yapsa da, bunların ortak bir karakteri yok. Kimi zaten Kalecik Karası bile değil!Bir yandan da bölgede tesisler açılıyor, Elazığ'dan Öküzgözü, Nevşehir'den Emir getirtip şaraba işliyorlar. Böylece bölge şarapçılığı iyice kimliksizleşiyor. Doğanın darbesi de, bütün bunların üzerine adeta tüy dikiyor.Tüm Kalecikli bağcılara ve Kalecik Karası şarabı tutkunlarına geçmiş olsun. Umarız bu felaket, Kalecik Karası'nı yeniden ele almaya, bağcılığını sorgulamaya, şarapçılığı konusunda da bir politika oluşturmaya vesile olur. Yoksa donları atlatsa da, Kalecik Karası'nın işi zor... Yine tehdit altında

Yazarlar