Pazar ‘Kartvizitlerle değil raketlerle oynayacaklar’

‘Kartvizitlerle değil raketlerle oynayacaklar’

23.09.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Biri iş diğeri spor dünyasında rüşdünü ispatlamış iki kişi var karşımda. Esra Sertoğlu ve Arda Saran... Sertoğlu siyah dizaltı elbisesi, kararında topuklu ayakkabıları ve fönlü saçıyla kurumsal kavramının ete kemiğe bürünmüş hali gibi. Saran ise renkli jean’i, bez ayakkabıları ile gayet sportif gözüküyor.

‘Kartvizitlerle  değil raketlerle oynayacaklar’

Fotoğraf çekimi sırasında Arda Bey yerinde duramazken Esra Hanım bir yandan onun bu haline gülüp bir yandan da poz vermeye çalışıyor. Bu iki ayrı dünyanın insanını bir araya getiren olay ise bu iki ayrı dünyayı bir araya getirmek istemeleri. Eski milli takım oyuncusu, şimdilerin milli takım antrenörü Arda Saran ile danışmanlık ve üst düzey yöneticilik tecrübeli Esra Sertoğlu, şirketlerin çalışanlarıyla oluşturduğu takımların mücadele edeceği İstanbul Champions Cup isimli bir tenis turnuvası düzenliyor. Bankacılık, sağlık, otomotiv gibi sektörlerin en ‘baba’ şirketlerinin yarışacağı turnuvada, takımlar şirketlerin her seviyesinde çalışanların bir araya gelmesiyle kurulmuş. Plazaların ortasında, Levent Tenis Kulübü’nde 28 Eylül-9 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek turnuvanın ayrıntılarını olay yerinde dinledim.

Haberin Devamı

Nereden çıktı böyle bir turnuva düzenleme fikri?

Esra Sertoğlu: İkimizin ortak fikriydi. Farklı bakış açılarını bir araya getirip ortak bir proje üretebilir miyiz diye düşündük. Yaptığımız projenin hem iş dünyasında hem de spor dünyasında fayda yaratacağını düşünüyoruz. Şirketlerin spora bakış açısı yeterince geniş değil, hâlâ spor deyince belli başlı sporlar akla geliyor. Amacımız daha az popüler bir spor olan tenisi seçip onun üzerinde bir değişim yaratmak. Turnuvaya katılan kimi Türk kimi global 25 şirketin çoğunun tenis takımı yoktu. Acaba dört kişilik takım çıkarabilir miyiz diye düşünen şirketlerden 10 kişilik takımlar çıkmaya başladı, zaman içinde
kendi ivmesini yarattı.

Arda Saran: Bence aslında şirketler kendi çalışanlarını tanıma fırsatı buldular. Gittiğimiz birçok şirkette bizde tenisçi yok, biz tenisçi çıkaramayız gibi cevaplarla karşılaştık. Bir hafta sonra bizde tenisçi varmış demeye başladılar. Şirketler çalışanlarının nelere ilgi duyduğunu görmeye başladılar. Bence iş dünyası ile spor dünyası birbirine çok paralel olan dünyalar. Her ikisinde de disiplin ve ekip ruhu çok önemli.

Haberin Devamı

“Rakibim oradaysa ben de varım diyenler oldu”

Şirketlerle bir araya gelmeniz nasıl oldu?

Esra S.: Turnuvaya katmak istediğimiz şirketlerle tek tek masada görüştük. Herkesin aklında olan bir şey değildi, biz ortaya bir potansiyeli koyduğumuz için herkesin teker teker kapısını çalıp ikna etmemiz gerekti. Şirketlerin iç iletişimlerine önayak olduk. Bazı şirketler takımlarını Arda ile beraber değerlendirmek istedi. Böylece 25 şirketin ortalama altı-yedi kişiden oluşan takımları oluştu.

Kadın katılımcı zorunluluğu var değil mi?

Esra S.:
Tenisi seçmemizin sebeplerinden biri kadın ve erkeğin eşit derecede yer alması. Aynı zamanda her yaşta insanın yapabildiği bir spor, tenis. Tenisin güzelliği de oradan geliyor. Çoğu şirketin futbol, basketbol takımı var ama kadını içine alan spor takımı kaç tane var?

Arda S.: Bir amacımız da “Spor yapmayan kalmasın” mesajı vermek. Yaş ya da cinsiyet ayrımı yapmıyoruz. 70 yaşındaki bir insan da 20 yaşındaki bir insan da aynı kortun içinde aynı kurallar dahilinde oynayabilir. Biz çok profesyonel tenisçiler de beklemiyoruz zaten.
Bu turnuvanın amacı asla şampiyon olup da çok büyük ödüller kazanmak değil. Biz tamamen şirketlerin ve çalışanlarının güzel
bir iletişim kurabileceği bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.

Haberin Devamı

Üst düzey çalışanlardan mı oluşuyor takımlar?

Esra S.
: Şirketlerin içinde her pozisyonda her seviyede insanın bir araya geldiği takımlar oldu. Kortlarda herkes eşit; kartvizitleriyle değil raketleriyle oynuyorlar.

Antrenmanlar nasıl gidiyor?

Arda S.:
Çok sayıda çalışanı olan şirketlerde insanlar birbirlerini tanımıyorlar bile. Bu en büyük sorunlardan biri. Ekip ruhunu yaşamış oluyorlar kortlarda. En son biz burada bir antrenman yaptık, mesela aynı şirkette çalışan dört-beş kişiyi ben burada birbiriyle tanıştırdım. Benim tenise bu kadar gönülden bağlı olmamın bir sebebi de bu. Birbirini tanımayan iki insan tenis oynarken tanışıp çok güzel bir samimiyet kurabiliyor. Burada tanıştırdığımız şirket çalışanları birbirlerini evlerine bırakmaya başladılar mesela.

Haberin Devamı

Esra S.: Amaçlarımızdan biri de kaynaşmayı sağlamak, hem şirket içinde hem de şirketler arasında. Başından beri amacımız birbirleriyle rekabet içinde olan şirketleri İstanbul Champions Cup bayrağı altında toplamaktı. Piyasada rekabet içinde olan birçok banka, kortlarda birbirleriyle rekabet ediyor olacak. Sağlık sektöründe de aynı şekilde rakipler bir araya gelecek. Otomotivde mesela Mercedes ve BMW bir araya gelebilecek. Bu bizim istediğimiz bir şeydi. Her sektörün temsilcisini değil her sektörden önemli oyuncuları çekmek istedik. Kapı kapı dolaşıp etkinliği tanıtmamızın sebeplerinden biri de buydu “Rakipleriniz burada siz de gelin” demek istedik.

Bu durum daha çok çekti mi şirketleri?

Esra S.:
İki farklı reaksiyon gördük; rakibim oradaysa ben orada olamam diyen şirketler oldu. Rakibim oradaysa ben de orada olmak istiyorum diyen şirketler de.

Haberin Devamı

Oyuncuların ruh hali nasıl, hırs yapanlar var mı?

Esra S.: Bazıları çok hırs yapmış durumda (gülüyor).

Arda S.: Sonuçta bu bir spor, bundan uzaklaşmamak lazım. Ben dayanışma ve rekabetin olmadığı yerde başarının geleceğine inanmıyorum. Bence rekabet önemli bu yüzden. Ama tenis çok kibar bir spor olduğu için ben her zaman tenisi futboldan ve basketten ayırıyorum. Bence tenis hırsın ve rekabetin, centilmenliğin önüne geçemediği spor dallarından bir tanesi...

Çalışanlar şirketleri için değerli olduğunu bilmek istiyor

“Şirketlere karşı olan beklentiler değişmeye başladı. Eskiden ismi olan bir şirkette çalışmak önemli ve yeterliydi. Şimdi bu tek başına yeterli değil. İnsanlar 8-9 saatini verdikleri yerle değerlerinin örtüşmesini istiyorlar. O şirket için değerli olduklarını bilmek istiyorlar. Bu da iyi bir şey. Nasıl ki performans baskısı hem sporcular hem de iş dünyası için iyi bir şeyse çalışanlardan gelen bu beklenti de iyi bir şey.”

“Kazanan takım bir hafta boyunca BMW’nin yeni serisini kullanacak”

Ödüller neler?

Esra S.: Şampiyon olan takımın oyuncuları bir hafta boyunca sponsorlarımızdan BMW’nin yeni 316i serisini kullanacak. 12 Ekim’de ödül töreni olacak, 15 Ekim Pazartesi günü kendilerine otomobilleri teslim edilecek. Bir de kupamız olacak tabii. Erdem Akan isimli bir tasarımcı tarafından hazırlandı. İkiye ayrılmış bir tenis topu olacak. Spor ve iş dünyasını, dayanışma ve rekabeti bir araya getirmeyi sembolize ediyor.

Arda S.: Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Sayın Ayda Uluç tarafında şampiyon takıma verilecek.

Esra S.: Kupanın bir sene boyunca kazanan takımın şirketinin lobisinde, bütün çalışanların görebileceği bir yerde sergilenmesini isteyeceğiz. Onların da kabul edeceğini düşünüyorum. The Marmara Oteli’nde iki gün
konaklama ödülü var. Trendyol, şampiyon şirketin bütün çalışanlarına 50 TL’lik hediye çeki veriyor.