Pazar ‘Kendime 100 üzerinden 68 veririm’

‘Kendime 100 üzerinden 68 veririm’

13.11.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ferit Edgü’nün deyişiyle “kendisi değil elleri düş gören” ressam Komet 70 yaşında. Yeni yaşını beş ayrı sergi ve bir şiir kitabıyla kutluyor.

‘Kendime 100 üzerinden 68 veririm’

Hepsinin üst başlığı “O Değilse Başkasıdır”. Komet’le Teşvikiye’deki evinde buluştuğumuzda üst üste açılışlarını yapacağı sergilerden ötürü yorgun, Contemporary İstanbul’a onur konuğu olup olmayacağı konusundaki tartışmalardan da bıkkındı. Kapıyı açtığı andaki gerginliği, bereket uzun sürmedi. iPhone’dan çektiği fotoğrafları gösterdi önce. Sonra da ayağının videosunu. Karısı Zeynep Paris’te şu aralar; sabah kalkmış, sıkılmış, oturup ayağının videosunu çekmiş.
Size epeyce tuhaf gelen bu durum, eminim onu yakından tanıyanlar için doğaldan da doğaldır. Çünkü Komet öyle biri; dikkat çekmeden duramıyor. Konuşurken ilginç cümleler kurmak istiyor mesela, eğer gerçek yeteri kadar ilginç değilse o gerçeği yeniden yaratıyor. Allah’tan bunu kendi büyüsüne kapılarak değil, farkında olarak yapıyor. Fotoğraf çekilirken “Maskaralık yapayım” deyiveriyor; ya da ettiği tuhaf lafa kendisi de kahkahalarla gülüyor.
Bütün bunların arasında 30 saniyede bir gözlüğünü kaybediyor. Ve yine kahkahalarla gülüyor.
Komet’e neşesinin bir gram bile eksilmediği yeni bir yaş dileğiyle...

Haberin Devamı

‘Kendime 100 üzerinden 68 veririm’

* 70 yıl nasıl geçti?

Geri geri koşarak...

* Nasıl oluyor?

Bang Big’i biliyor musun?

* Hayır, nedir o?

Teorilerimden bir tanesi. Al bunu manşet yap. Yaş ilerledikçe zaman çok daha hızlı geçiyor. Çocukken gün bitmek bilmezdi, şimdi yetişemiyoruz. “Hoş Memo” diye bir çizgi roman vardı. Orada dipsiz uçurumdan aşağı düşer insanlar ama uçurum dipsiz olduğu için herkes hayatına devam eder. Ama biliyorsunuz düşerken hız çoğalır. Bir de baktım felsefeciler de tarihin hızlanmasından söz ediyor. Sonuçta Big Bang değildir belki de.

* Ne bu Bang Big ben anlamadım.

Parçalar dağılmıyor, toparlanıyor. Düşüyoruz hep beraber. Düştükçe küçülüyoruz, kara deliğe gidiyoruz. Birisi galiba bu konuda çalışmalar var dedi. Bak ben nereden gidiyorum, Hoş Memo’dan...

* Yaş ilerledikçe zamanın daha hızlı geçmesi sizde panik yaratıyor mu?

Hayır. Düşünmüyorum çünkü. Düşünecek vaktim yok ki, düşüyorum.

‘Kim ne hakla ödül veriyor? Sen kimsin de beni onurlandıracaksın’

* Yılları geriye sarsam dediğiniz olmuyor mu?

Haberin Devamı


Olmaz mı! Eski süksemiz yok genç hanımlar karşısında. En çok orada diyorum. Bir de eşekler gibi içmeyi özlüyorum bazen. Zaten uzun yıllardır içkiye hükmediyorum.

* Bir tek bunlar mı?

Zaman izafi bir şey. Arkadaşlarımın çoğu çok erken öldü. Beş sene önce ölsen, beş sene sonra ölsen ne olur. Sanki zaman kazanıyorsun. Ölümle bir meselem yok ama fiziki acı çekmek istemem.

* 70’inci yaşınızda Contemporary İstanbul’un onur konuğu olacağınız söylendi ama siz “Olmayacağım” dediniz. Nedir aslı astarı?

Onur konuğu değilim. Sanki başkası onursuzmuş da sen onurluymuşsun gibi. Ödülleri beğenmiyorum. Sadece mütevazılıktan değil, burnu büyüklükten de. Kim veriyor ödülü, ne hakla? Sen kimsin de beni onurlandıracaksın? Onur benim göbek adım ve göbek adımdan hoşlanmam.

* Gerçekten mi?

Hayır ama böyle güzel oldu!

‘Kadınları sevdim, peşlerinden çok koştum. Eşekler gibi yaşadım’

* 70 yılda ‘keşke’ler mi daha çok, ‘iyi ki’ler mi?

Kitabımda “Keşke” diye bir şiirim var, sana onu okuyayım: “Keşke daha yakışıklı olsaydım / Saçlarım mesela sarımsı kırmızı olsaydı / Beş on santim daha uzun boylu olsaydım / Ailem zengin olsaydı, mirasım olsaydı / Çocuk yaşta birkaç yabancı dil öğrenmiş olsaydım / Çok iyi bir burjuva çevresinde eğitilseydim / Daha akıllı olsaydım / Güzel konuşma yeteneğim olsaydı / Çok iyi çocuklarım ve torunlarım olsaydı / Güzel bir otomobilim ve ehliyetim olsaydı/ Atım olsaydı, ona binebilseydim / Çiçeklerim olsaydı onları sevseydim/ Yoksullara, özürlülere yardım edebilseydim / Keşke iyi bir şarkıcı olsaydım / Keşke futbolcu olsaydım / Fenerbahçe’de sağ iç oynasaydım / Beşiktaş’a, Galatasaray’a goller atsaydım / Keşke ödüller kazansaydım / İnsanlar beni içtenlikle, iyilikle yad etselerdi / Ne iyi olurdu / Belki daha iyi resimler yapar, daha güzel şiirler yazardım”

* Gerçekten şarkıcı olmak ister miydiniz?

Tabii. İyi şarkıcı ama! Herhangi biri değil. Rock da olur pop da... O anda toplumla bütünleşiyorsun, çok heyecanlı. Futbolda da öyle değil mi? Bir gol atıyorsun, binlerce insan “Gooool” diye bağırıyor, düşünsene... Bir de felsefeci olmak isterdim.

* Kendinizden ne kadar memnunsunuz? 100 üzerinden kaç verirsiniz mesela?

68. Çok sallapatiyim bir kere. Bazı şeylere kendimi kaptırmasaydım, çok daha iyi bir yerde olurdum. Çünkü ben hayatı da sevdim. Kadınları da sevdim, peşlerinden çok koştum. Eşekler gibi yaşadım. Çok fiyakacıydım. Ama o da iyi ya. Böyleyse böyle...


“Uykum kaçınca koyun yerine resim sayarım”

* Öyle bir kuşağın üyesisiniz ki; Burhan Uygur, Mehmet Güleryüz, siz... Şimdi böyle bir kuşaktan söz etmek zor. Niye sizce?

Dünya küçüktü o zaman. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir şiiri vardı, “İki buçuk milyar insanın ayağına göre değil bu toprak” diyordu. Şimdi
7 milyar oldu.

* Sizinki büyüleyici bir kuşaktı ama resim piyasası şimdikinin yanından bile geçemez.

Ne güzeldi. İçinde para olan her şeyden şüpheleneceksin. Oraya hemen iyi saatte olsunlar el koyar.

* Bugünlerde Türkiye’de sanat piyasası yükseliyor. Şüphelenmek mi lazım?

Türkiye meselesi değil, dünya meselesi. Bizde taklit. Bizim de temizlik kolumuz olsun, bizim de sanatımız olsun, şunumuz olsun, bunumuz olsun.

* En başarılı koleksiyonu kim yaptı Türkiye’de?

Bilmem, ben anlamam.

* Sizden çıktıktan sonra resimleriniz ne haldedir, merak etmez misiniz?

Ederim tabii. Her milimetresini kanınızla, terinizle yaptığınız işler. Hepsini hatırlarım; nasıl yapmıştım, o zaman ne haldeydim... Ama bende hiç doküman yoktur, bilmem hangisi kimde... Bazen müzayedelere çıktıklarında görüyorum; iyi resimse seviniyorum, kötüyse utanıyorum.

* Evinizde kendi resimleriniz var mı?

15 sene önce “Kendi resmimi alacak kadar zengin değilim” demiştim.

* Artık olmuşsunuzdur.

Hayır. Hiçbir şeyim yok benim. Çok masrafım var. Ayda 15-20 bin euro. Yalnızca kiralar yedi bin euro’nun üstünde...

* Uykunuz kaçınca koyun yerine resimlerinizi sayarmışsınız. Doğru mu?

Doğru. Baştan başlarım, bazen sonuna gelmeden uyurum. Koyun saymaktan iyidir.

* Akademide bitirme teziniz bir deprem resmiymiş. Van’da yaşananlar resimlerinize girebilir mi?

Belli olmaz o, kendiliğinden gelir. Ama sana bir şey söyleyeyim mi; çocukken ilk hatırladığım imgelerden biri deprem. Belki de Erzincan depremi. Sonra 1967 yılıydı galiba. Kurbağalıdere’nin kıyısında bir arkadaşımızın ahşap evi var. Tekne yanaşmış, Mehmet Keskinoğlu motoru sökmüş ben de yardım ediyorum. Bom bom etti, ben de “Çalıştı çalıştı” dedim. “Ulan eşşoğlueşşek” dedi Mehmet, “Çalışır mı bu motor, sökük.” Bir baktım üzerimizdeki ahşap ev akordeon gibi kıvrılıyor.

“Albüm de yapacaktım, başka bahara kaldı”

* “O değilse başkasıdır” ne demek?

Arthur Rimbaud’nun böyle bir dizesi var: “Ben başkasıdır.” Bir ben vardır benden içeri değil tabii. İnsanın empatide başkası da olabilmesi mesela. Sanat eseri var, bir de sanatçı var. İkisinin arasındaki bağıntıya da dokunmak istedim. Artık çağımızda o kadar çok fikir, o kadar çok imaj bombardımanı altındayız ki... Acayip bir kaos var ve tek odaklı bir ben olamıyoruz. Beş sergide beş ayrı tip çalışma gösteriyorum. Bir de şiir kitabı var. Aslında bir de albüm çıkaracaktım, müzik bilmediğim halde. Onu başka bir bahara bıraktım.

* Nasıl bir albüm bu?

Akordu bozuk bir curayla bir şeyler çalışıyorum. İstediğim bir şey yapabilirim, neden olmasın? Herkes bir şeyler yapıyor.

* Herkes her şeyi yapabilir mi?

Yapsınlar. Bir tarafıyla büyük elit sanat da var, bütün toplumun hoşlanacağı sanatlar da var. Mesela Amerikan pragmatik felsefesinden doğan Amerikan alt kültürü dünyayı işgal etmiş durumda. Vaktiyle bizim kültür emperyalizmi dediğimiz şey gerçekleşti.

* Kenan Evren de resim yapsın mı?

Bana ne, yaparsa yapsın. Ama Evren Aksanat’ta sergi açtığında biz boykot ettik orayı. Üstelik resimlerine “Atın Özgürlüğü” gibi isimler koymuştu. Sonra ben bir sergiye öncülük ettim, Beral Madra’nın yerinde “Atsanat” diye bir sergi açtık. Ben yasakçı değilim, hiçbir şeyi yasak etmem. Ne yaparsa yapsın bana ne!

* Neler var bu beş sergide?

Contemporary İstanbul’daki “Esrarengiz”de büyük beyaz yüzeyler var. Müthiş yalın, çok disiplin isteyen bir çalışmaya girdim. Yıllarca kendimi zorluklara alıştırdım. Çünkü kolaylıklara ulaşmak için o engellerle boğuşmanın gerekliliğine inanmıştım. Artisan’da açılacak sergide ise yıllardır yapmadığım kadar renkli resimler yaptım. 40 tane böyle resim var orada, adı “Neş’e”.

* Bunlar resim sergileri. Diğer üç sergide neler göreceğiz?

Haberin Devamı

Onlar daha konsept sergileri. Mesela Hayaka Artı’daki “Neriman Tuna’ya Saygı”. 1950’lerde kendini kadın hakları çalışmalarına adayan biri Neriman Tuna. Bütün varlığını buna harcıyor, sonunda beş parasız kalıyor. Ölünce bütün evrakları sokağa atılmış. Sergide bunları göreceksiniz.

* Nasıl buldunuz bu belgeleri?

Ben bir nevi arkeologum, kazı yaparım. Bu evraklara rastladım ve çarpıldım. İçim sızladı. Hele ki kadınlara şiddetin bu kadar arttığı bugünlerde çok önemli Neriman Tuna’dan kalanlar. 17 Kasım’da açılacak “Demek ki Yokuz” sergisinde de kendimi ele alarak sanatı, sanatçıyı irdeliyorum. Fotoğraflar ve videolar var. Mesela videolardan birinde beyaz tuval üzerine beyaz boyayla çalışıyorum. Deniyor ki
“Hiçbir şey göremiyoruz”. “Bazen ben bile göremiyorum” diyorum.

* “Farkına Varmadan Farkında Olmak”ta neler var?

Sinan Bıçakçı diye bir desinatör var, Paris’te yaşıyor. Alzheimer oldu, bir bakımevinde şimdi. Hayatını kazanmak için küçük natürmortlar yapmak zorunda kaldı. Tanesini 200-300 franka satıyordu. Çok titiz olduğu için denemeler yapmış. Şu kadar gram şu yağdan koydum diye notlar, eskizler... Bunların 20-25 tanesini sergiliyorum burada. Sinan bunların bir sanat eseri olduğunun farkına varmadı çünkü.

‘O Değilse Başkasıdır’da neler var?

* “Tuna’ya Saygı” başlıklı sergi, Hayaka Artı’da devam ediyor.
* Artisan Galeri’deki “Neş’e” 15 Kasım’da
* Alanİstanbul’daki “Demek ki Yokuz” 17 Kasım’da
0 Mars Galeri’deki “Farkına Varmadan Farkında Olmak” 19 Kasım’da
* Contemporary İstanbul Fuarı’ndaki “Esrarengiz” 24 Kasım’da açılacak.
* “O Değilse Başkasıdır” adındaki şiir kitabı ise kasım ayı içinde Helikopter Yayınları etiketiyle raflarda olacak.