Pazar “Kızım uzaktayken işimde verimli olamazdım”

“Kızım uzaktayken işimde verimli olamazdım”

02.05.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Kızının tedavisi için makamını bırakan eski Ağrı Valisi Mehmet Çetin: “Kızım bana ‘Seni çok özledim’ deyince, onlardan ayrı kalamayacağımı anladım. Verimli olamayacağım makamda keyif için oturamam, emekliliğimi istedim”

“Kızım uzaktayken işimde verimli olamazdım”

Beyza 4,5 yaşında, kocaman mavi gözlü bir kız. Konuşma güçlüğü çekiyor. Ailesi hastane hastane dolaşıyor, derman bulamıyorlar.
Nihayet Eskişehir’de bir merkez “Bir yıl burada kalın, çözelim” diyor.
Küçük bir sorun var: Kızına ölesiye bağlı baba Mehmet Çetin, Ağrı Valisi. Doğu’nun gözbebeği. “Recep Yazıcıoğlu efsanesi”nin bir örneği. Yapacak bir şey yok. Ayrılıyorlar. Anne-kız Eskişehir’e gidiyor, baba Ağrı’da kalıyor. Ancak bu ayrılık vali babaya hiç yaramıyor, bir ayda eriyor. Yaşam azmini, çalışma enerjisini kaybediyor.
Kızını görmeye gidince, ayrı kalamayacağını anlıyor, o an karar verip “Kızımın yanında olmam lazım” diyerek emekliye ayrılıyor.
Mesleğinin zirvesinde, koltuk için birbirini yiyenler arasından sıyrılıyor.
Korumasını, makamını, aracını, şoförünü, evini bir hafta önce bırakıp banka kredisi çekerek Eskişehir’de mütevazı bir daire alıyor, İstanbul’da bütçesine uygun ikinci el otomobil bakmaya geliyor (ve bulamadan dönüyor), üstüne baba topraklarına dönüp çiftçilik yapmaya karar veriyor.
Çünkü bu yıl Beyza konuşacak.
Gelecek yıl beraber yepyeni bir hayata başlayacaklar...


25 yıllık meslek hayatınızda Ankara’nın batısına geçememişsiniz. Aslen nerelisiniz?
Sakarya, Pamukova’nın Özbek köyündenim. İşe Bitlis’te başladım. Urfa, Kars ve Hakkari’de görev yaptım. Bilerek hep doğuyu istedim, nitekim yine en doğuda bitirdim. Ben Sakaryalıyım ama Mülkiye okuyana kadar Sakarya’nın doğusuna gitmemiştim. Batıyı herkes tanıyor ama doğuyu tanımalıyım diye 24 yaşında kaymakam olarak yola çıktım. Belki ahmakça bir idealistlik denebilir ama böyle olmasını istedim.

“Eşim halamın kızıdır, akrabalık önce korkuttu”

Çocukluk hayaliniz miydi devlete hizmet etmek?
Çocuklukta tek hayalim vardı: Köyde yaşayıp tarlayla uğraşmak. Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Okuyup bir yerlere gelmek gibi bir idealim olmadı. Rahmetli babam çiftçidir ama okutmayı çok severdi. Köyde dört yıl doğru dürüst öğretmen yüzü görmeyince babam beni ilçeye gönderdi son yılda. Sonra iki yıl ara verdim. Babam sonra okula devam etmemi istedi, liseyi bitirince hiç bilinçli bir tercih yapmadan Ankara Mülkiye’yi kazandım. Mülkiye’yi bitirdim ama kaymakam olmak gibi bir idealim olmadı. En yakın tarihte kaymakamlık sınavı vardı. Girdim, nasip oldu, kazandım.

25 yıllık evlisiniz. Aşk evliliği mi?
Eşim halamın kızıdır. Aşk evliliği falan değil, babası Trakya’da çalıştığı için çocukluğumuz birlikte geçmedi. Yakın akrabaydık ama uzaktık. Mülkiye’yi bitirdim ama aile hayatını çok önemsiyordum, evlenmeliyim diyordum. Eşim daha liseyi bitiriyordu o sırada. Ablasına açıldım. Ablası şaşırdı, “Olur mu öyle şey, akrabayız biz” dedi. “Biz birlikte büyümedik ki, sonradan tanıştık sayılır” dedim.

Zor oldu mu ikna etmek?
Başta evet. Eşimin hiç haberi yok
o sırada, bana “Mehmet abi” diyor. Benim her zaman şok ve radikal kararlarım vardır. Eşime söylemişler, kızarmış, bozarmış. İki hafta süre verdim, “Olacaksa olsun” dedim. Bir haber geldi, hemen evlendik. Her şey birkaç ay içinde oldu. 1,5 yıl sonra da Aslı Adaviye isimli bir kızımız oldu. 2005’te de, ben 46 yaşındayken, küçük kızım sürpriz yaptı.

Akraba evliliği olduğu için riskleri düşünmediniz mi, korkunuz olmadı mı?
Açıkçası akraba olmamız nedeniyle bir özürlülük söz konusu olur mu diye düşünüyorduk. Birinci kız çocuğumuzda hiçbir sorun olmadı çok şükür. İkinci çocuğu düşündük açıkçası ama üzerinde durmadık. Kazara oldu, iyi ki oldu.

“Eskişehir Valisi ‘Benim yerime sen gel’ dedi, kabul etmedim”
Beyza’nın terapi görmesini gerektirecek sorun tam olarak nedir?
Bir hastalık ya da sendrom tanısı konulamadı. Aslı 1,5 yaşında konuşuyordu, Beyza ise akranlarına göre gecikti. Birçok üniversiteye gittik ama sorun olmadığı söylendi. Tek sorunu ifade. Mesela evden çıktım, İstanbul’a geliyorum, “Baba akşama gel” diyor. Ertesi gün geleceğini söylüyorsun, “Tamam akşama gel işte” diyor. Böyle bir ifade sorunu var; anlama ya da hareketle ilgili bir sorunu yok. Sadece düzgün konuşamadığı için terapi ihtiyacı oldu.

“Ağrılının yüzünü güldürmeye çalışırken, benim keyfim kalmadı”

Eskişehir’de yaşama fikri nasıl oluştu?
Valisi aracılığıyla, Anadolu Üniversitesi bünyesinde Türkiye’nin en profesyonel konuşma merkezi olduğunu öğrendik. Götürdük, doktorlar “Bizim için kolay bir vaka, bir-bir buçuk yıla ihtiyacımız var ama Eskişehir’de kalarak haftada beş gün terapiye gelmesi gerekiyor” dediler. Bunu duyduk, hemen karar verdik, gelecekte “Keşke terapi görseydi” dememek için eşim oraya yerleşti.

Peki siz?
Ağrı’da kaldım. Eşim ve kızım olmadan yaşamak çok ağır geldi. Her geçen gün yaşama azmimi, moralimi, motivasyonumu biraz daha kaybettim. Güçsüzleştim. Ağrı’da yaşam koşulları biraz zahmetlidir ama ailece yaşarken sıkıntı çekmedik. Beni bilen bilir, hayatta hiçbir şeye karamsar bakmam, umutluyumdur, Ağrı’da “Bitmişiz” diyenin karşısına ben çıkarım, “Böyle yaşamaya hakkınız yok” derim. Ağrılının yüzünü güldürmeye çalışırken, benim hiç keyfim kalmadı. Akşam evde tepeme çıkan kızım yok. Sabah evden uğurlayan yok. Tenis hastasıyım, elime raket almıyorum, televizyon izlemiyorum, kitap okuyamıyorum.

“Hayalime, toprağa dönüyorum”

Eskişehir ya da yakınlarında görev talep edemez miydiniz?
Ciddi alternatifler koyuldu önüme, kimsenin hakkını yiyemem. Ama bir karar verdik, gemileri yakar gideriz. Benim kararlarım hep böyle. Eskişehir Valisi, “Beni alsınlar, seni buraya versinler” dedi, benimse kimsenin düzenini bozma hakkım yok. Başta emekliye ayrılma kararım işleme koyulmadı. Israr ettim, zaten eşyaları toparlamaya başlamıştım.

Ayrılığınızı Ağrı’da nasıl açıkladınız?
15 Nisan Kurtuluş Şenliği’nde. Şölenler bitince açıklama yaptım, hızla ilçeleri gezip vedalaştık, böyle duygusal bir süreç yaşadık. Herkes şoke oldu.

Şimdi nasıl bir hayat bekliyor sizi?
Ben kaymakamlık için müracaat ettiğim an vazgeçtim çünkü köyde tarla, toprak var, çiftçilik yapmak istiyordum. Annemden izin istedim. Akıllı kadınmış, daha 80’lerde “Oğlum çiftçilerin halini görüyorsun, çok sıkıntı çekiyorlar ve yüzleri gülmüyor, ne güzel mesleğin var, razı değilim” dedi. Ben anneme karşı gelirsem hayrı gelmez bu işin diyerek döndüm kaymakamlığa.

Şimdi zamanı mı çiftçiliğin?
Düşünüyorum. Babadan kalma toprak duruyor. Hayvancılık alanında yıllardır araştırma yapıyorum, deneme amaçlı angus ırkından sığır getirdim, projelerim var. Hayalime, toprağa dönüyorum.


“Kararım çok yadırgandı”

Haberin Devamı

Kadınlar ayakta alkışlıyor bu kararınızı ama genelde erkekler eleştiriyor sizi. Bir babanın böyle bir fedakarlık yapmasına alışık değiliz galiba.
Doğrudur. Ama takdir ederseniz, herkesin kendisine ait bir yapısı var. Kamu yöneticileri ailelerinden ayrı yaşıyor. Benim büyük kızım İzmir’de üniversitede okuyor, ben Ağrı’dayım, eşim ve küçük kızım Eskişehir’de olacaklar. Bölünmüş bir tablo. Bir de kızımın bana düşkünlüğü var, terapi sürecinde de mutlu, huzurlu olması lazım. Babası, ablası yanında değil. Böyle bir süreçte terapi ne kadar etkili olabilir? Tabii bu kararım çok yadırgandı. “Bir vali, evladının tedavisi için nasıl makamını bırakır?” diye soruldu. “Görevi terk etmesini gerektiren bir durum yok, bir süre ayrı kalırlar, tedavisi yapılır” diye düşünülüyor.

Pişman olur musunuz günün birinde?
Ben aldığım bir karardan bir gün bile pişman olmadım. Ben düşünürüm taşınırım ve bir karar veriririm. Biz evlendiğimiz andan itibaren ailece birbirimizden hiç kopmadık. Yine kopamazdık.

Kızınız büyür de “Baba ne gerek vardı bıraktın, ben hatırlamıyorum bile o günleri” derse...
Ablası sekiz yılda yedi okul değiştirdi. Çok şükür atlattı, başarılı oldu. Ama bu sefer ya terapi istediğimiz gibi sonuçlanmaz, “Baba niye benimle olmadın?” derse ben ona ne derim?

“Kızım çok özlemiş, yanımdan bir an bile ayrılmıyor”
Ayrılıktan sonra kızınızın yanına ilk kez gidince ne oldu?
Bir ay sonra gittim, her şey o anda değişti. Kızım o kadar özlemiş ki, bir saniye yanımdan ayrılmıyor... İfade edemem, müthiş... Açıkça şunu söylüyor: “Baba seni özledim.” Bu manzarayı görünce anında hanıma “Ben zaten eriyorum. Verimli olmadığım bir makamda keyif için oturamam. Bırakayım, ne diyorsun?” dedim. 10 dakika konuşmadık. Tabii işin maddi boyutu da var. Emekli ikramiyemiz, maaşımız var, çalışırım da, eşime “Merak etme sizi aç açıkça bırakmam” dedim. Hemen bakana gittim, şok, sürpriz! “Bir dakika, başka şeyler düşünelim” dedi.

Tek şansı Eskişehir’de olması mı?
En profesyonel merkez orada.