Pazar "Kızların ilgisi azaldıkça yemeyi bıraktım"

"Kızların ilgisi azaldıkça yemeyi bıraktım"

05.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

25 yaşındaki Celal Saydam beş yıldır, genellikle kadınlarda görülen bir hastalık olan anoreksiya ile savaşıyor ve tedavi olmasına rağmen hâlâ kabuslarında kilo aldığını görüyor

Kızların ilgisi azaldıkça yemeyi bıraktım

Anoreksik erkek anlatıyor 4,5 kilo doğduğu için "şişko" bir çocuk olacağını düşünmüştü ailesi. Ama 19 yaşına gelene kadar hiç kimse onun şişman olduğunu düşünmedi. Üniversiteye başladığı yıl boyu 1.82 metre, kilosuysa 75'ti. Standartlara göre fit sayılırdı ama o aynaya her baktığında birkaç kilo fazlası olduğunu düşünüyordu. Liseden beri çıktığı kız arkadaşı onu terk ettiğinde, bu birkaç kilodan da kurtuldu. Bunalıma girdiği için hiçbir şey yiyemez, içemez olmuştu. Ama kilo verdikçe kendini daha iyi hissetmeye başlıyordu. "Zayıfladıkça benimle ilgilenen kızların sayısının arttığını görebiliyordum, bu da kendime güvenimi arttırıyordu" diyen Saydam, birkaç ay içinde 65 kiloya düştü. Erkek arkadaşları onunla "Karı gibi diyet mi yapıyorsun?" diye dalga geçiyordu ama o umursamıyordu: "Yaptığım şeye diyet denemezdi. Ben mecbur kalmadıkça yemek yemiyordum."Ama bir süre sonra Celal Saydam'ın etrafındaki kızların ilgisi yine azalmaya başladı. Tabii kendine olan güveni de öyle. Bu durumu kilolarına bağlamaya başladı. Biraz da kaslanması gerektiğine inandı ve spora başladı. Bu artan enerji kaybı daha hızlı zayıflamasına da yardımcı oluyordu.Tüm arkadaşları ve çevresi ne kadar zayıfladığını, kötü ve sağlıksız göründüğünü söylüyordu ama o bunların hiçbirini duymadı. Çünkü "zayıflama arzusu" olarak başlayan yeme bozukluğu artık yerini "kilo alma korkusu"na bırakmıştı. Çocukluğumdan beri tanırdım Celal Saydam'ı. Ama görüşmediğimiz beş yıldan sonra ilk karşılaştığımızda gözlerime inanamadım. Tanınmayacak kadar çok zayıflamıştı. Çünkü pek çok kişinin kadın hastalığı olarak bildiği anoreksiyaya yakalanmış, 75 kilodan 58'e düşmüştü. "Hasta olduğumu düşünmüyordum ama sürekli depresif bir hava içinde olmaktan da rahatsızdım" diyen 25 yaşındaki Saydam, annesinin zorlamasıyla bir psikoloğa gitmeye karar verdi. Doktoru ona ileri düzeyde yeme bozukluğuna sahip olduğunu ve acilen birtakım kontrollerden geçip tedaviye başlaması gerektiğini söyledi. Hasta olduğu fikrinden hoşlanmayan Saydam ise doktorunu dinlemektense bir daha terapiye gitmemeye karar verdi: "Bir süre ailemi hâlâ doktora göründüğüm konusunda kandırdım, ta ki vücudum beni yarı yolda bırakana kadar." Saydam 24 Ekim 2003 sabahı inanılmaz bir ağrıyla uyandı. Hemen ev arkadaşına seslendi. Arkadaşı onu en yakın hastaneye ulaştırdığında Saydam çoktan kendinden geçmişti. Doktorlar ona "böbrek yollarında iltihaplanma" tanısı koydu. Ama hastaneye yattığında bedeni pek çok yönden alarm veriyordu. Testosteron seviyesi düşmüş, kalp ritmi bozulmuş, böbreklerinde iltihaplar oluşmuştu. İki defa hastaneye kaldırıldı Tam iki hafta hastanede kaldı. Her gün bir psikologla görüştü. Ama hâlâ hasta olduğunu kabul etmiyordu. Artık 58 kiloydu ve rahatsız edici derecede zayıf bir görüntüye sahip olmuştu. Yine de en büyük korkusu kilo almaktı: "Hastaneden ayrıldığımda 60 kiloydum. Bana iki kilo aldırdıkları için doktorlarımdan ve ailemden nefret ediyordum!" Tabii ki Saydam'ın tekrar hastaneye yatırılması çok uzun süremedi. Tüm Türkiye'nin 2004'e merhaba dediği gece o, bilinci kapalı bir şekilde hastanede yatıyordu. Bu sefer sorunu karaciğeriydi. Hastanede bir aydan uzun kaldı. Çıktığında artık kendini psikolojik olarak tedavi olmaya hazır görüyordu."Hastalıklar bedenimi çok yormuştu, ruhumsa sürekli kalori hesabı yapmaktan bitkindi" diyen Celal Saydam, ailesine zor günler geçirttiği için çok pişman olduğunu söylüyor: "En büyük pişmanlığımsa tedavi olma konusunda o kadar uzun süre direnmemdir." Kalori hesaplamaktan yoruldu Üç yıldır yoğun bir şekilde psikolojik tedavi gören 25 yaşındaki Celal Saydam, "Yaşadıklarımın en zor kısmı artık kilo vermek istemediğim halde yemek yiyememekti" diyor. Celal Saydam şimdilerde 62 kilo. Standartlara göre yine de zayıf olmasına rağmen artık daha sağlıklı. Onunla sohbet ettiğimiz kafede afiyetle kek yerken yemek yemekten korkmadığını söylüyor. "Zayıf kalmak artık benim için bir tercih değil, mecburiyet oldu. Sanırım midem küçüldüğü için artık istesem de çok fazla yemek yiyemiyorum" diyen Saydam, haftada bir saat psikolojik tedavi görüyor. Kendine güvenini kazanması için zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve bazı geceler kabuslarında kilo aldığını görüyor. Artık yemekten korkmuyor Yeme bozukluğuna sahip erkekler konusu vaka olarak ilk defa Edinburgh Üniversitesi'nden tıp profesörü Robert Whytt tarafından 17'nci yüzyılda gündeme getirildi. İlk tam kapsamlı çalışmalar ise 1970'lerde başladı. Bu konudaki ilk araştırma 1990'da Arnold E. Andersen tarafından yapıldı. 1997'de ise 135 anoreksik erkeği kapsayan en kapsamlı araştırma Carlat, Camargo&Herzog tarafından yayımlandı. 2001 yılından beri anoreksik erkekleri tedavi eden Psikolog Dr. R. Meltem Kavcar Sırmalı'nın şu anda tedavi gören yedi erkek anoreksiya nervoza hastası var. Vakaların son yıllarda giderek arttığını dile getiren Sırmalı, genel istatistikte anoreksiya nervoza hastalarının 20'de birinin erkek olduğunu belirtiyor.Sırmalı dış görünüşün kabul görmek ve tercih edilmek için birincil değer haline gelmiş olması, baba ile zayıf özdeşim, cinsel rollerin sağlıklı edinilemeyişi, ebeveyne ve çevreye direncin anoreksiyayı başlatan başlıca nedenler olduğunu söylüyor. "Erkek anoreksiklerde homoseksüel ve aseksüel davranışların ve cinsel roller ile ilgili bozuklukların toplumun geneline oranla daha fazla olduğunu görürüz" diyor ve yeme bozukluluklarının genellikle ilk veya orta ergenlik döneminde başladığını da sözlerine ekliyor. Sırmalı genelde kızlarda görülen anoreksiyanın 11 yaşından önce ve 40 yaşından sonra görülmediğini belirtiyor. Son yıllarda 19 yaş üstü erkeklerde artan oranda yeme bozuklarının görüldüğünü de vurguluyor. Erkeklerde anoreksiya