Pazar ‘Kostümcümüzün alışverişte başına gelmeyen kalmıyor’

‘Kostümcümüzün alışverişte başına gelmeyen kalmıyor’

30.09.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Disko toplarının yanar döner ışıklarıyla aydınlanan pavyonun kapısındaki perde aralanıyor ve içeriye birbirinden frapan iki kadın giriyor.

‘Kostümcümüzün alışverişte başına gelmeyen kalmıyor’

Bir saat önce karşımda oturup “Yalan Dünya” dizisindeki rollerini ve oyunculuğa başlama hikayelerini anlatan spor giyimli, iki sade genç kadından eser yok. Röportaj sonrası, fotoğraf çekimi için kostüm odasına giden İrem Sak ve Derya Karadaş, Tülay ve Zerrin’e dönüşmüş olarak geliyorlar yanıma. Taşlı şapkası, boncuklu bluzu, seksi botları, kocaman takıları ve parlak gri ojeleriyle Tülay ve önünde dev bir leopar olan bluzu, yanları çizgili çorapları, taşlı ayakkabıları ve yılan formundaki bilekliğiyle Derya... “N’oldu anam birine mi benzettin?” diyor Tülay gözümü onlardan alamadığımı görünce. “Çoraplarım nasıl ama?” diyor Zerrin gülerek, pardon bu kez konuşan onu canlandıran Derya Karadaş. Ben takip etmekte zorlansam da onların dünyasında karakterden gerçek hayata geçmek an meselesi. İşte onların ‘yalan’ ama bir o kadar da eğlenceli dünyası...

Haberin Devamı

İki buçuk aylık bir aradan sonra yeni sezona başladı dizi. Nasıl geçti yaz?

İrem Sak: Bütün ekip yazın da beraberdik. Hep birlikte Bodrum’da tatil yaptık. Aramızda Beyazıt Öztürk gibi, Gülse Birsel gibi çok tecrübeliler olduğu için kimseye yakalanmadık.

Tutmuş bir dizide ikinci sezona başlıyor olmanın kafa rahatlığını yaşıyor musunuz?

İrem S.: Biz tamamız diye arkamıza yaslanamıyoruz hiçbir zaman. Televizyon izleyicisi her hafta “Ben ona güldüm, bitti. Hani yeni bölüm?” diyor. Bütün o emek onun için bir çerez. Hep yeni ve iyi bir şey vermezsek hiç gözümüzün yaşına bakmazlar, anında zap’larlar.

Derya Karadaş: Sadece şu var; piyasada iyi komedi sayılıdır. Biz de Türkiye’de en iyi komedilerinden birini yaratan beyinle birlikte olduğumuz için rahatız.

Gülse Birsel sizi çok beğenerek kadroya dahil etmiş. O beklentiyi karşılaşayamamak korkuttu mu sizi?

İrem S.: Hem de nasıl. İlk iki hafta bir şey yapıyorum ama hiç olmuyor gibi hissediyordum.

Derya K.: O korkuyu yaşayacak pek fırsatım olmadı. Rolle ilgili yorumlar beni çok şaşırttı. Gerçek konsomatris zannedildim (gülüyor).

İrem S.: “Helal olsun Gülse’ye, gerçekçi olsun diye pavyondan sete transfer etmiş. Aferin o kızcağıza da, nerelere geldi, hayatı kurtuldu” dediler Derya için (gülüyor).

Haberin Devamı

Tülay nasıl tepkiler alıyor?

İrem S.: Dram oynasaydık yolumu çevirip “Kızım niye sen o adamla berabersin?” diyen teyzeler olurdu.
Ya da birtakım abiler gelip “Bir gün bekleriz Tülay Hanım” falan derlerdi. Ama komedi olduğu için böyle şeyler olmuyor. Çok seviliyor Tülay; asla itici, avam, çirkin biri değil çünkü. Duyguları ön planda olan, cahil bir kız.

Tülay ve Zerrin iyi anlaşıyorlar mı sizce gerçekten?

İrem S.: Çok iyi anlaşıyor gibi görünüyorlar ama yan yana geldiklerinde epey cızırdıyorlar. Tülay dürüst bir karakter ama Zerrin bayağı kaypak, kolpa bir karakter. Yalan dolan hep onda (gülüyor).

Siz iyi anlaşıyor musunuz peki?

İrem S.: Biz aslında daha önce “Şen Yuva” dizisinde bir bölüm birlikte oynamışız ama bunu burada çok sonra fark ettik. Bu yaz, bir gece “Şen Yuva”nın tekrarını izlerken Derya’yı görünce hemen ekranın fotoğrafını çekip “Yok artık” diye mesajla gönderdim.

Haberin Devamı

İkiniz de hayatınızda hiç pavyona gitmemişsiniz sanırım...

İrem S.: Arkadaşlarım “Gel seni bir götürelim, bir incele” falan diyorlar arada. Merak da ediyorum aslında ama bu saatten sonra nasıl olur bilemiyorum. Rol için gidip çalışmaya ihtiyacımız yok, Gülse o alt metni çok güzel veriyor.

Derya K.: “Bu gece pavyona gidip eğlenelim” diye gitmeyiz belki ama merak ettiğimiz için bir gün denk gelirse gidebiliriz. Tülay’ı saçından, Zerrin’i sesinden tanıyorlar

Ünlü olma haline alışabildiniz mi?

İrem S.: Daha önceki dizilerden sonra “Ay bu kız kimdi?” diyorlardı daha çok. Şimdi direkt tanıyorlar. Zaten bu saç rengiyle fark edilmemek mümkün değil. Ben zaten kızıl olmak istiyordum ama cesaret edemiyordum. Gülse “Saçın kızıl...” deyince “Olsun!” dedim, daha cümlesini tamamlamadan (gülüyor).

Derya K.: Bu rolle ilgili tercih edilen kostümler, saç, makyaj yüzünden beni 40 yaş üstü bir kadın gibi görüyorlar. Dışarıda spor giyimle görünce çıkaramıyorlar. Ama konuşunca tanıyorlar.

Tülay ve Zerrin’in giyim tarzlarını nasıl buluyorsunuz?

İrem S.: İki karakter için çok doğru bir tarz ama bizim günlük hayattaki tarzlarımızdan çok farklı. Her seferinde “Bunu kim üretmiş, bunu bir insan nasıl giyer?” diye şaşırıyorum.

Derya K.: Kostümcümüz Fatoş, bizim için alışverişe çıkmış, o da spor giyinir hep. Bir leoparlı elbise bulmuş ve “İşte bu!” diye bağırmış. Satıcı da Fatoş’un üstündekilere bakıp “Emin misiniz? Size pek gitmez sanki...” demiş (gülüyor).
İrem S.: Evet, kostümcülerimiz çok mağdur. Tülay ve Zerrin’e alışveriş yaparken “Nerede giyeceksin bunu bakalım?” gibi tepkilerle karşılaşıyorlarmış.

Haberin Devamı

Derya Karadaş: “Başta iki rol için de uygun bulunmadım”

“Gülse Birsel yeni bir işe başlıyor. Seninle de görüşmek istiyorlar” dediler. İçimden “Aman ne gideceğim, Gülse ajanslardan oyuncu mu seçecek?” dedim. Ama ajans sahibi olan arkadaşımı zor durumda bırakmamak için zorla kalkıp gittim. Senarist ve yönetmenle tanıştık. Onların aklında olan iki rol için de uygun bulunmadım ama o gün Gülse’nin kafasında Zerrin rolü oluşmuş. Üçüncü bölümde diziye dahil oldum.”

Haberin Devamı

İrem Sak: “Gülse arayınca sevinçten taklalar attım”

Oyun provasındayken mesaj gelmiş: “Merhabalar, ben
Gülse Birsel. Müsait olduğunda beni arar mısın?” Ben her yerde Gülse Birsel’le çalışmak istediğimi söylüyordum. Bu mesajı görünce bunu bilen biri şaka yapıyor sandım. Haddini bildirmek için açtım telefonu. Gülse’yi daha “Alo”sundan tanıdım. Çok sinirli moddan çok heyecanlı moda o kadar hızlı bir geçiş olunca vücut çok kötü reaksiyon verdi. Telefonu kapattıktan sonra da üç-beş taklam var tabii. Rolü daha bana vermemişken üstelik.

“Dengbejlik yapan akrabalarımın bende çok büyük etkisi var”

Aileleriniz oyuncu olmanızı nasıl karşıladı?

Derya K.: Onların gönüllerinden geçen eğitmen olmamdı. Eskişehir Sanat Tarihi bölümünü kazandım. İstanbul’dan ayrılmamı çok fazla istemediler. Ben de hem oyuncu hem eğitmen olabileceğim bir yolu seçtim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne girdim.

İrem S.: Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istiyordum aslında ama ailem sıcak bakmadığı için pek çaktırmıyordum. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okudum. O sırada Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM)’nde çocuk oyunlarında oynadım. Reklamlar falan derken bugünlere geldik. Ama babam bir hafta önce bile “Sen oyunculukta kararlısın değil mi?” diye sordu (gülüyor).

İkiniz de çokkültürlü ortamlarda büyüdünüz. Oyunculuğunuzda bunun etkileri var mı?

Derya K.: Benim ailem Tunceli’den Bingöl’e göç etti. Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm, Kürt’üm. Bizimkiler Bingöl’ün dağ köylerine yerleşmişler. Televizyonsuz, radyosuz oldukları için sabahlara kadar muhabbet ederek geçirmişler vakitlerini. Kürt kültüründe,
dengbej denen anlatıcılar vardır. Benim de dengbejlik yapan akrabalarım vardı. O kültür hep çok ilgimi çekti, çocukluğumda arkadaşlarımla oynamayıp hep büyüklerle takılırdım.

İrem S.: Ben de Çerkez’im. Kültürün ve yetiştiğin yerin etkisi illaki oluyor. Annem beni hep günlere götürürdü. Orada çok eğlenirdim, gözlem yapardım.

Sizin ailenizde sanatla ilgilenen var mı?

İrem S.: Annem çok sanatsal bir insandır, bir kere sessiz bulaşık yıkadığını bilmem, hep şarkı söyler (gülüyor). Babam Çerkez babası olduğu için daha ağırdır evde ama onun da sesi çok güzel. Bir de uzaktan akrabamız rahmetli Meral Okay var.

Ondan yardım istemiş miydiniz?

İrem S.: Bir düğünde konuşmuştuk. O zamanlar BKM’de bir çocuk oyununda oynuyordum. Gidip “Meral hala babam oyuncu olmam konusunda tedirgin biraz” demiştim, o da “Boşver, sen yoluna devam et. BKM çok güzel bir kurum. Bir şey olursa da bana haber ver, ben konuşurum sizinkilerle” demişti. Onun dışında bir şey istememiştim. Kendi kendime, tırmalayarak başarmam onun da daha çok hoşuna giderdi zaten.

Abiniz de yönetmen değil mi?

İrem S.: Abim New York’ta yönetmenlik okudu. Daha yeni geldi. Bu sene reklam sektöründe çalışmaya başladı. Bir-iki çok güzel fikri var. Onları kağıda döktüğü zaman “O rol ne kadar güzel bir rol. Kimi düşünüyorsun onun için bakayım?” diyorum (gülüyor). Yönetmen abiyle çalışmak nasıl olur bilemiyorum gerçi ama...