Pazar “Magazincilik balık tutmak gibi sabır işi”

“Magazincilik balık tutmak gibi sabır işi”

10.08.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Magazin haberleri nasıl hazırlanıyor, o fotoğraflar nasıl çekiliyor hiç merak ettiniz mi? Ben merak edip Bodrum’a gittim. Milliyet muhabiri Umut Ünver ile iki gün geçirdim, ipuçlarını aldım: “Magazincilik balık tutmak gibi; sabır işi. Günde 500 tekneyi çektiğim oluyor içinde kim olduğunu bilmeden”

“Magazincilik balık tutmak gibi sabır işi”

Geçtiğimiz hafta cumartesi günü uçağa atlayıp soluğu Bodrum’da aldım. Hayır, tatil için değil! Bodrum’u sevmeyenlerdenim. Amacım Bodrum’daki magazin muhabirlerinin peşine düşmekti. Magazin haberlerini takip eden arkadaşlarımın, ünlülerin bazı bikinili fotoğraflarını görüp “Bu kadar da olmaz ki” diye söylenmelerinden pay çıkardım kendime. Üstelik yayın yönetmenim Aslı Çakır, 2006’da böyle bir haber yapmış, magazincilerin çalışma şartlarını belgelemişti. Sekiz senede nelerin değiştiğini de görmek istedim.
Bodrum’da da magazincilikte de değişen pek bir şey yok! Bodrum’un ünlüler açısından en popüler yeri hâlâ Türkbükü. Ünlüleri bikinileriyle fotoğraflamak hâlâ önemli, magazin muhabirleri hâlâ tepelere tırmanıp tekneleri fotoğraflıyor ve hâlâ günün büyük bölümünü çalışarak geçiriyorlar.
Uçaktan iner inmez Türkbükü’ne gittim ve bu yazın birçok flaş haberine imza atan Milliyet gazetesi muhabiri Umut Ünver ile Hocanın Yeri’nde buluştum.

Uzaktan rastgele fotoğraf çekiyorlar
Yaklaşık bir saat muhabbet ettikten sonra Gümüşlük’e doğru yola çıktık. Bodrum büyük bir yer. Yaklaşık yarım saat sürdü yol. Sonunda Gümüşlük’teydik. Arabamızı park ettikten sonra denizin kenarından yürümeye başladık. Ünlü balıkçıları geçtik ve bir tepeye tırmandık.
15 dakika sonra teknelerin demirlediği koya hâkim bir tepede konuşlandık. Umut Ünver ve bana eşlik eden Kanal D kameramanı İbrahim Aydın hemen tişörtünü çıkardı. Sonradan öğrendim ki teknelerden görülmemek için yapıyorlarmış bunu. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra fotoğraf çekimi başladı. Ben bir şey görmüyordum ama “Herhalde onlar görüyor” diye düşünüyordum. Onlar da görmüyormuş. Teknelerde kimin olduğunu öğrenmek için önce fotoğrafı çekip sonra da bilgisayara aktarıp ekrandan yaklaştırıp bakıyorlar.

“Bu iş sayesinde denizciliği bile öğrendim neredeyse”
Bodrum’da uzun süre çalışmanın faydaları var tabii ki. Ünver “Denizciliği bile öğrendim neredeyse” diyor. Tekneyi çift taraftan ya da tek taraftan demirlemenin farkını anlatıyor bana. “Eğer tek taraflı demirlenmişse her an yola çıkabilir tekne” diyor.
Ünver ve Aydın’la Gümüşlük’te birkaç saat geçirdikten sonra yola çıkıp
biraz gezindik. Daha sonra Türkbükü’ne döndük. Akşam için hazırdık. Ünver istihbarat ağını yöneten üst düzey bir ajan gibi. Telefonu sürekli çalıyor. Yeni bir istihbarat geliyor ve hemen arabaya doluşuyoruz. Bu kez yanımızda Kanal D muhabiri Emrah Günel de var. İstikamet yine Gümüşlük. Sezen Aksu Gümüşlük’teymiş... Sahilde volta atıyoruz. Arada Seda Bakan ve Sermiyan Midyat’ı görüyoruz. Ünver “Seda Bakan yeni gelmiş. Yarın belki yine buraya uğrarız” diyor. Şimdiki işimiz Sezen Aksu’yu bulmak çünkü. Buluyoruz da... Bir evin balkonunda arkadaşlarıyla sohbette. Evinde otururken fotoğraf çekecek halimiz yok. Elimizden bir şey gelmiyor. Türkbükü’ne dönüyoruz ve sabah saat 06.30’da buluşmak üzere sözleşiyoruz.

Minik Serçe uçtu gitti
Magazin bilmediğim bir alan ama hevesliyim belli ki. 06.30’da hazırım çünkü. Gümüşlük’e doğru tekrar yola çıkıyoruz. Tam Gümüşlük’e girmek üzereyken Ünver asılıyor frenlere. Yanımızdan geçen siyah minibüsü işaret ediyor, “Sezen Aksu’nun arabası” diyor. Araba
yavaş yavaş gidiyor. Belli, Sezen Aksu da içinde. Nereye gideceğini merak ediyoruz. Havaalanı ayrımını geçip İzmir’e doğru devam ediyorlar. Ünver “Belki de annesini ziyaret edecek” diyor. Böylece Minik Serçe uçup gidiyor elimizden.
İlk magazin haberimi kaçırıyorum. Fakat birkaç şey öğreniyorum en azından. Ünver beni Yalıkavak’taki Zeytin Altı’na götürüyor. Hem gazetelere göz atıp kim hangi haberi yapmış diye inceliyoruz hem de kahvaltı yaparken Ünver’e sorularımı soruyorum.

Haberin Devamı

“Magazincilik balık tutmak gibi sabır işi”

“Hamsiyi değil kalkanı kovalayacaksın”

Umut Ünver 30 yaşında bir muhabir. Milliyet ve Vatan gazetesinin Bodrum’dan bildirdiği neredeyse tüm haberlerde imzası var. Bu yaz beşinci gidişi olmuş Bodrum’a. Her gittiğinde de yaklaşık dört ay kalıyor.

Bodrum’da işler nasıl yürüyor?

Çıkıp dolaşıyoruz kimin geldiğini öğrenmek için. Görmesen bile tanıdığın, bildiğin insanlara soruyorsun “Kim burada?” ya da “Nerede gördünüz?” diye. Önemli olan istihbarat. Midyeciden de mekanlardan da arkadaşlarımızdan da istihbarat gelebiliyor.

Geceleri mi daha yoğunsunuz, gündüzleri mi?

Gece fotoğraf çekmenin hiçbir anlamı yok burada. Gece fotoğrafları İstanbul’da da çekiliyor. İşin temeli ünlülerin bikinili fotoğraflarını çekmek. Ajda Pekkan’ı görüyorum mesela Turgutreis’te, kaldığı yeri öğrenmem gerekiyor. Öğrendikten sonra sabah erkenden gidip kapısında bekliyorum. Saat 06.00’da da çıkabilir, 12.00’de de...

Mekanlarla sorun yaşıyor musunuz?

Sorun yaşamıyoruz. Aksine sürekli iletişim halindeyiz. Gece-gündüz konuşuyoruz. Birçok tanıdık var. Bazı işletmecileri de İstanbul’dan tanıyorum. Hatta çalışanlar bile İstanbul’dan geliyor. Onları da tanıyorum.

“Önemli olan her gün manşet yapabilmek”

Bütün mekanlar mı böyle, herkesle iyi misiniz?

Gıcıklık yapan da oluyor tabii ki. Bazısı da “İstemiyorlar. Çekmeyin” diyor. Ya da “Çek ama görünme. Çok uzatma” diyor.

Sanırım en popüler beach Türkbükü’ndeki Maçakızı. Maçakızı’na girebiliyor musunuz?

Hayır, giremiyoruz. Fakat biz bot kiralıyoruz. Botla yanaşıp civarında dolaşabiliyoruz. Tabii yakalanmazsak...

Haberin Devamı

İstihbarat gelince mi tekne kiralıyorsunuz?

İstihbarat geldiği de oluyor, gelmediği de... Gelmezse gidiyorsun tekneyle ya da balıkçı kayığıyla, fotoğraf makinenle tarıyorsun; sürekli fotoğraf çekerek. Sonra otele döndüğümüzde bilgisayara atıp fotoğrafları, yakınlaştırıp bakıyoruz kim var kim yok diye. Teknelerde de aynısı geçerli. Günde 500 tekneyi çektiğim oluyor içinde kim olduğunu bilmeden. Sonra bilgisayarda yakınlaştırıp bakıyorum.

Haberin Devamı

Görmeden fotoğraf çekiyorsun. O karelerden nasıl bir fotoğraf çıkarsa göndermezsin gazeteye? Teknede çıplak da olsalar gönderir misin mesela?

Benim işim fotoğrafı çekmek. Fotoğraflar nasıl olursa olsun onları yollarım. Ben yolladıktan sonra kendileri karar verir.

Senin ya da eşinin fotoğrafları çekilseydi ne hissederdin?

Ben o kadar popüler olsam açıkçası Bodrum’a gelmem tatil yapmak için. Buraya gelirsen fotoğraflanıyorsun. Bir de şöyle düşünüyorum ben: “Keşke ben
o kadar ünlü ve zengin olsam da beni çekseler.”

Birçok ünlü geliyor Bodrum’a. Kimi takip edeceğinize nasıl karar veriyorsunuz?

Benim için burada önemli olan her gün manşet yapabilmek. Bunun için çalışıyorum. Tecrübelendikçe hangi haberin, fotoğrafın manşet olacağını biliyorsun. Mesela bir yerde Sarp Apak denize giriyor, bir koyda da örneğin Arda Turan ve Sinem Kobal var. Senin Arda Turan ve Sinem Kobal’ı fotoğraflaman lazım ki manşet çıkarabilesin. Magazincilik balık tutmak gibi; sabır işi. Fakat hamsiyi değil kalkanı kovalaman lazım.

Haberin Devamı

Diğer muhabirlerle yardımlaşmanızın nedeni de bu o zaman. Biri Sarp Apak’ın, diğeri Arda Turan ve Sinem Kobal’ın peşine düşüyor örneğin...

Bodrum çok büyük bir yer. Potansiyeli çok. Önemli biri olunca bir kişi bekliyor fotoğraf çekebilmek için. Artık iki saat mi yoksa sekiz saat sonra mı fotoğrafı çekersin bilinmez. Mesela Derin Mermerci ile Cem Aydın’ı gördük bir teknede. Mermerci teknenin kapalı bir yerinde, Aydın da güvertede. Bizim için önemli olan ikisini beraber çekmek. Onun için beklemeye başladık. Sekiz saat sürdü. Suyumuz bitmişti artık. Kalkıp gidemiyorsun da... Kalksan haber kaçacak.

“1 kilometreye kadar fotoğraf çeken makinelerimiz var”

İşinizi kolaylaştıran hiçbir şey yok mu?

Bodrum’da önemli olan istihbarat. Neden biliyor musun? Kalktın gittin bir beach’e diyelim, içeride 600 kişi var. 300’ü kadın, 300’ü erkek. Uzaktan ünlüleri seçme ihtimalin var mı? Yok. Biz de ne yapıyoruz; eğer iki ya da üç kişiysek, birimiz tekneden atlayıp beach’e giriyor. Bottaki foto muhabiri beach’e gireni takip ediyor. O da telefondan tarif veriyor mesela: “Solumda Özge Ulusoy var, sağımda Ajda Pekkan yatıyor, sarı şortlu olan Kıvanç Tatlıtuğ.” Bottaki foto muhabiri de çekiyor fotoğrafları.
n Nasıl bir objektif kullanıyorsunuz da bu kadar uzaktan fotoğraf çekiyorsunuz?
50-500 mm. zum objektif kullanıyoruz. Konnektör de bağlarsan 1 kilometreye kadar çekebiliyorsun.

Haberin Devamı

Kamuflajın incelikleri...

Magazin muhabirleri için kamuflaj çok önemli. İşlerini yaparken görünmez olmaları gerekiyor. Bu işin inceliklerini Umut Ünver anlattı.
l Dağlara, tepelere çıkıp teknelerin fotoğrafını çekmek istiyorsan ilk önce giyimine dikkat edeceksin. Kırmızı, turuncu, sarı gibi renklerde tişörtler giyersen bayrak gibi belli olursun.
Ya yeşil, kahverengi gibi doğa renkleri seçeceksin ya da fotoğraf çekerken üzerindekini çıkaracaksın.
l Ağaçların, çalıların, taşların arkasına saklanmak lazım. Sabırlı olmak da çok önemli. Bir fotoğraf için
kaç saat bekleyeceğin belli olmaz.
l Sessiz olmak şart. Telefonların da sesi kısık olacak. Çünkü koylarda sesler yankı yapıyor. Anında duyar seni teknedekiler.

“Magazincilik balık tutmak gibi sabır işi”

O fotoğrafların öyküleri...

Bu yazın en önemli magazin haberlerine imza atan Umut Ünver bu haberleri nasıl yakaladığını da anlattı.
l Mekanlarla da aramız çok iyi bizim. Bir gün Gümüşlük’teki mekanlardan birinden haber aldık: Ersun Yanal gelecekmiş. Tam yola çıkmak üzereyiz ki bir kez daha telefon çaldı: Ersun Yanal ve arkadaşları teknede yemek yemeye karar vermişler. Biz de Gümüşlük’e gittik ve bir tepeye çıkıp beklemeye başladık. Hava kararmak üzereyken Yanal’ın içinde olduğu tekneyi fark ettik ve bastık deklanşöre. Güzel fotoğraflar çıktı ortaya. Eğer istihbarat gelmeseydi bu haberi yapamazdık.
l Yine istihbaratla yaptığım bir iş; Kıvanç Tatlıtuğ’un Bodrum’a geldiğini öğrenince kaldığı yeri bulmam gerektiğini biliyordum. Neyse ki buldum. Sabahın erken bir saatinde kaldığı yerin yakınlarına gidip beklemeye başladım. Tatlıtuğ çıktı ve arabasına bindi. Birkaç yerden alışveriş yaptı. Ben tam “Tüh, evine gidiyor” derken, evini geçip bir koya çıkan dar bir yola girdi. Hemen arkasından gittim. Bir arkadaşının evinin olduğu siteye yöneldi. İçeri girdi. Ben de o sitenin sahilini gören bir tepeye çıktım. Başak Dizer’le yemek yediler. Sonra denize girdiler. Onlar denizde öpüşürken fotoğraflarını çektim. Ayrılacağım sırada bir baktım arkamda birkaç köpek var. Hemen kaçmaya başladım. Karşıma bir çit çıktı, oradan atladım. Köpekler arkamda kaldı.

“Survivor hikaye, bir de bizi görün”

Emrah Günel
Kanal D’nin muhabirlerinden. Bodrum’da beşinci yazı. Haberlerini televizyona servis ettiği için işi biraz daha zor. Elinde sürekli bir kamera var.
l Fotoğraf çekmek için gittiğimiz koyda sekiz saat bekleyince bayıldım. “Survivor” filan hikaye. Gelip bir de Bodrum’da bizim halimizi görsünler. Tam anlamıyla “Survivor Bodrum”u yaşıyoruz.
l Bodrum’da en az iki kişiyle dolaşmanız lazım ki işi kaçırma ihtimaliniz azalsın.
l Sosyal medya işimizi kolaylaştırıyor bazen. Bir fotoğraf paylaşıyorlar, eğer o koyu ya da beach’i biliyorsak hemen gidiyoruz. Nokta atışı gibi.
l Bizi tanıyanlar, aramızın iyi olduğu insanlar var. Onlara yakalanmamamız lazım. Diğer gazetelere iş atlatmak istiyorsan, zaten hiç yakalanmayacaksın.
l İkili ilişkiler çok önemli. Mesela sen ünlü birisin, senin sevmediğin biri gelip fotoğrafını çekiyor. Sen hemen aranın
iyi olduğu diğer muhabire de haber verirsin.
l Bodrum’da önemli olan bir diğer şey de gelen ünlüyü herkesten önce fotoğraflamak. Kate Moss geldiğinde uzun süre bekledik ilk biz çekelim diye.

“Saldırıya uğradığımız da oluyor”

İbrahim Aydın
Kanal D kameramanı İbrahim Aydın ilk kez gelmiş Bodrum’a.
10 kiloluk kamerasıyla dağ taş de eden gezdiği için en büyük yük onun sırtında. Bodrum’a bir daha gelmeye niyeti yok.
l Benim Bodrum’da
ilk senem. Bana sorsanız, bir daha gelmek istemem.
Fakat yaz aylarında bütün iş burada olduğu için adama ihtiyaç oluyor Bodrum’da.
l Saldırıya uğradığımız oluyor bazen. Gazetelerde kendi fotoğraflarımı buluyorum. Geçen gün de Alman futbolcu Podolski gelmiş buraya, fotoğraflarını
çeken muhabirlere korumaları saldırdı. İşgüzarlık işte...
l Benim için en büyük tehlike kameramın suya düşmesi. Biri saldırdı, kavga çıktı, kamera zarar gördü, o sorun değil. Fakat makine denize düştü mü olay bitiyor.
l “Seneye de Çeşme’ye mi gitsek” diyorum. Orada işler daha kolay olur. Hem orada mesafeler bu kadar uzak değil.